Fatih Sami KARAKAŞ

19 Eylül 2013

ÜMMETİN DOĞUM SANCISI

İslam coğrafyasında katliam ve gözyaşı eksik olmuyor. Gün geçmiyor ki, bir katliam haberi gelmesin. Bu durum, İslam Ümmeti’ndeki değişimden ve onun artık uysal bir koyun olmamasından kaynaklanıyor. Yarım asırdır demir yumruk ile sindirilen Müslümanlar artık, başkaldırmayı, sesini yükseltmeyi, devrim yapmayı öğrendi. Başlarındaki ceberut tağutların aslında gölgelerinden korkan aşağılık varlıklar olduğunu gördü. Kendisinin ise tüm sinir sistemi laiklik, kapitalizm, demokrasi, ılımlı İslam gibi zehirler ile mütemadiyen felç edilen bir dev olduğunun farkına vardı.
Bu şuur ile artık hayalini kurduğu medeniyeti hayat sahasına çıkarmak için, tağutların karşısında kıyamını dimdik ilan ediyor. Ümmet artık er meydanına çıkacağı günleri saymaktadır, çektiği acılar da bu doğumun habercisidir.
 
Suriye’de İslamî Direniş Ateş Altında
 
Suriye’de İslamî direnişi akamete uğratmak için çok yönlü planlar uygulanmaktadır. Bir taraftan muhaliflere silah ambargosu uygulanırken diğer taraftan Esad yönetimi askeri, lojistik ve insani yardım açısından desteklenmektedir. Bunun yanında muhaliflerin aralarında fitne çıkması ve birbirlerine düşmeleri için türlü oyunlar tertiplenmektedir. Bu bağlamda, ABD ve Batı, Suriye’de Nusret Cephesi’ni bitirmek için uzun süredir gayret sarf ediyor. Bu direniş grubu başlangıç olarak seçilmiş olan sembol bir gruptur. Nusret Cephesi halledildikten sonra diğer İslamcı gruplar üzerinde aynı operasyon gerçekleştirilecektir. ABD, İslam’ı isteyen tüm gruplara aynı şekilde düşmandır çünkü onun düşmanlığı İslam’a olan düşmanlığındandır.
 
Suriye muhalefetini parçalamak ve birbirine düşürmek için Batı, uzun süredir silah ve lojistik yardım vaadiyle Özgür Suriye Ordusu’nu Nusret Cephesi üzerine salmak istemektedir. Şimdiye kadar bu tuzağa düşmeyen muhaliflerden son zamanlarda aykırı sesler yükselmeye başlamıştır. Bu oyuna gelmek Suriye muhalefetinin yapacağı en büyük hata olacaktır.
 
Diğer taraftan PKK-PYD çevrelerinde Nusret Cephesi’nin Suriye kürtlerine yönelik katliam gerçekleştirdiğine dair kara propaganda uygulanmaya başlanmıştır. Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani iddiaların araştırılması için Suriye’ye bir heyet göndermiş ve iddia edildiği gibi bir katliamın olmadığı gönderilen heyet tarafından rapor edilmiştir. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov BM Güvenlik Konseyi’ni “Kürt Katliamı” konusunda harekete geçmeye çağırırken, ABD de katliamları kınadığını açıklamıştır. Ayrıca BM Genel Sekreteri sözcüsü Martin Nesirky sivil Kürtlerin öldürülmesini yakından takip ettiklerini ifade etmiştir. Esad yönetiminin katlettiği yüz binden fazla insan dururken, tüm dünya PKK-PYD propagandası üzerinden Kürtlere sahip çıkmaya (sahip olmaya, kullanmaya) çalışmaktadır.
 
Müslüman Suriye muhalefetine karşı Hizbullah, Irak ve İran’dan oluşan Şii ekseni yetersiz kalmıştır. Bunun üzerine şimdi de Kuzey ve Doğu tarafından yeni bir cephe açılmaya çalışılmaktadır. “Kürt Açılımı” bahanesi ile Türkiye dışına çıkan PKK’lılar, Suriye’de PYD adı altında Müslümanlara karşı savaşmaktadır. “Kürt Katliamı” yaygarası ise bu cephenin genişletileceğinin habercisidir. Mesut Barzani'nin lideri olduğu IKDP ve Irak Devlet Başkanı Celal Talabani'nin lideri olduğu IKYB polit büro üyeleri, 10 Ağustos 2013’de Kandil dağına çıkarak KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık ile Suriye meselesini görüştüler. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Suriye’deki çatışmalara taraf olarak katılması ileriki aşamalarda muhtemeldir.
 
PKK-PYD, İslam’a olan düşmanlıkları ile meşruiyet kazanıyor
 
Daha önce PYD’yi PKK ile eşdeğer olarak gören Ankara, Amerikan siyaseti ekseninde PYD adı altında PKK’yı muhatap kabul ediyor ve İslam’a karşı işbirliği arayışına giriyor. Bu çerçevede PYD kontrolündeki sınır kapıları açılacak, Kızılay yardımları PYD eliyle dağıtılacak ve en önemlisi Dışişleri’nin tabiriyle “kontrol dışı gruplar” yerine PYD Türkiye tarafından muhatap kabul edilecek.
 
ABD’nin Nusret Cephesi düşmanlığı, onunla savaşan PKK-PYD’ye meşruiyet kazandırıyor. ABD gözlüğü ile bakan Türkiye siyaseti de, selin önündeki yaprak misali bataklığa sürüklenmektedir. PKK, Suriye’deki rolünün bitmesi sonrasında daha büyük bir mesele olarak Türkiye’nin karşısına çıkacaktır.
 
Türkiye, İslam’dan uzaklaşması ve ulus kimlik politikaları ile tek tip insan yetiştirme çalışmaları sonucu olarak PKK belasına duçar olmuştur. İslam’ı bırakarak dindar Kürtleri kendisinden uzaklaştırması ve onları Marksist PKK’nın kucağına itmesi tarihinin en büyük hatalarındandır. Bu hatasının bedelini çok ağır ödemiştir ve hala ödemektedir. PYD Türkiye tarafından meşru zeminde kabul edilirken, bölgedeki İslamcı Arap ve Kürt hareketler radikal ve aşırı uç olarak nitelendirilmektedir. Ve bu haliyle Türkiye, Suriye’de de tarihteki benzer davranışını sergilemekte ve ısrarla aynı hatayı tekrarlama eğilimini göstermektedir.  
 
Ilımlı İslam Şimdilik Rafa Kalkıyor
 
Suriye’de 3 senedir devam eden katliam karşısında Batı’nın gerçek yüzü Müslüman halklar tarafından daha net görülmeye başlandı. Yaldızlı “İnsan Hakları”, “Özgürlükler”, “Demokrasi” gibi kavramların içinin boş olduğu, Batı için bunların menfaatler gerektiğinde yenilebilen putlar olduğu bir kez daha gün yüzüne çıktı.
 
Ortadoğu’daki gelişmeler Batılı güçlerin planlarında revizyona sebep oluyor. Suriye’deki ateşin tüm bölgeyi etkilemeye başlaması üzerine, demokrasi masalının İslam ümmetini uyutmada yetersiz kalacağı anlaşıldı ve bunun üzerine şiddet ve baskıya dayalı eski totaliter askeri rejimler Batı tarafından tekrar desteklenmeye başlandı.
 
ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Suriye meselesinin 10 yıl sürecek bir süreç olduğunu, konunun bölgesel bir mesele haline geldiğini ve uzun vadeli ele alınmaması durumunda hata yapılacağını söylemiştir (CNN 14.8.2013). Martin Dempsey’in tespiti doğrultusunda, ABD şu günlerde bu bölgesel meseleyi Mısır’ı da içine alacak şekilde ele almaktadır.
 
“Ilımlı İslam”ın, mevcut manzara karşısında söyleyecek sözü, yapacak bir eylemi kalmadı. Türkiye örnekliğinde pazarlanan “Ilımlı İslam” projesi geçici olarak rafa kaldırılıyor. Sahih İslam anlayışı ve değişim talebi karşısında Ortadoğu rejimlerinin aciz kalması, Batı’yı “Ilımlı İslam” politikasını bırakıp tekrar eski yöntemlere başvurmaya yönlendiriyor. Mossad Şefi Tümgeneral Aviv Kohavi, Mısır’daki darbenin sebebinin “Hilafet Fikri” olduğunu açıklamıştır.
 
Mısır’da ABD destekli Liberal-Kipti cuntanın katliamları artarak devam ediyor. Mısırlılar, iki sene önce yaptıkları devrimin, gerçek bir devrim olmadığını görmeye başlıyor ve devrimlerini İslamî bir devrim olarak tamamlamaları gerektiğinin farkına varıyorlar. Eğer Mısırlılar zihinlerindeki “Demokrasi” cürufunu temizler, sabreder ve direnirlerse, Suriye’deki bilinçlenme ve devrim sürecini Mısır’da da görmemiz muhtemeldir. İşte o zaman zafer yaklaşmış demektir.
 
Batı’nın, içine düştüğü bu ikilem karşısında, “Şiddet ve Darbe” yolunu benimsemiş olması acziyetinin beyanıdır. Yıllardır İslam Ümmeti’ne pazarladığı tüm putlarını bir hamlede hamuduyla götürmekten çekinmemiştir. Buna karşın yerli put yontucular taptıkları putların büyük patronlarınca yenmesi karşısında şaşkınlık içerisindeler.
 
Ey İslam davasını yüklenen Kerim İslam Davetçileri; Ümmetin vahim durumu sizlere acı verdiği gibi tüm Müslümanlara da acı vermektedir. Bu şartlarda sizlerin mesajınızı iletmeniz ve Ümmet tarafından anlaşılmanız daha kolaydır. Tüm köklü değişimler zor şartlar altında gelişirler. Bu nedenle içinde bulunduğumuz elim şartları fırsata çevirmek için çalışalım. Allah bu çalışmaları ümmetin ayağa kalması için bir vesile kılsın.
 
Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılâpta!
Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!
Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?