Utanıyorum
Filistin hasta, Filistin mazlum, Filistin mağdur. Dünyaya kapıları kapatılmış 450 bin Filistinli, aç, susuz ve sıhhatsiz. Silaha muhtaç, mermiye muhtaç, bir şey yapılamıyor. Bu tavır benim kimyamı bozuyor.
Duran KÖMÜRCÜ / Vakit
Kanıma dokunuyor. Bu hali görmek bedenimi donduruyor. Aklım hükmedemiyor. Vücudum kaskatı seyrediyorum, hislerim tepeme vurmuş! Olmazları oynuyorum.
Amerika ve İsrail beni bu hale getirdi. Hem utanmaz, hem arsız, hem de şaklaban. Bu iki devlet yüzümüze baka baka, bizi hallediyorlar. Biz ise, zevk sularını silmekteyiz. Müslüman bu mu?
Bütün hedefleri Müslümanlar ve İslâm beldeleri. Onlara müracaat edilmiş de yardımımıza koşar pozisyonundalar. Kim veriyor bu payeyi kendilerine? Aslında böyle bir paye verilmiş değildir. Dünya bekçiliği perdesi altında Müslüman’ı dininden ayırmak, kendi dinleri olan demokrasiyi yerleştirmek istiyorlar. Böylece ‘Hıristiyan olamazsınız ama demokrat olursunuz’ demek suretiyle dayatmaya çalışıyorlar. İyi de, bunu nasıl başarıyorlar?
Bu, günün meselesi değildir. Güç ve güçlü olmanın fırsatını kullanıyorlar. Zayıflayan devletler, kabileler, ümit vaat eden gençler onların yatırım araçlarıdır. Belleğinizi yenileyin, Amerika’nın Marshall Yardım Fonu’yla Türkiye’deki bütün insanlar yumuşatılmıştır. Amerika’ya düşman olan fertlerin hepsi dost olmuş, silahı ve silahlı kuvvetleri onun imkânları ile güçlendirmişlerdir.
Bir soru sorsam da, ‘Türkiye’ye Amerika iştahlıdır. Yiyecek de, önce semiz olanları mideye geçirsin de sonra kendi imkânları içindeki Türkiye’ye sıra gelsin diyor’ desem ne dersiniz? Böyle bir şey vuku bulsa.
Olacağı ben söyleyeyim, paralı beslemeleri öne çıkarlar, kurtarma, kurtulma pozisyonunda: “Amerika’ya karşı gelinmez. Yarı bağımlıyız, tam bağlanalım ve kan dökmeyelim. Memlekete yazık etmeyelim. Bu toprak bizimdir. Yani Amerika idaresinde bizim!”
Bu topraklar üzerine vatan olmuş, onun için ölmüş ve de ölecek olanlar ise, onlar zayıftır, dayanaksızdır. Din adına ayağa kalksa itibar edilmez, vatan için ayağa kalksa adı direnişçidir. Tıpkı dünyadaki bölünmüşlük gibi..
Irak’ta Saddam’ı önce öne çıkardılar, Müslümanları böldüler, işe yaramaz hale gelince de öldürdüler. Şimdi yerinde işbirlikçi Kürt gurupları, devlet tarafından beslenen beslemeler, tutunmaya çalışan direnişçiler.
Afganistan ikiye bölünmüş vaziyettedir. Bir kısmı Amerika kontrolündedir. Hepsi demokrasi kılıcı altında Müslümanları ezmek için ordadırlar. Bu yabancı güçlere dikkat edilirse cihat kelimesini hiç kullanmazlar. Hep direnişçi denmektedir. Çünkü asıl güçlü kendileri, vatanını kurtarmaya çalışanlar direnişçi. Bugün dünyada, yarın Türkiye’de hep bu sahne oynanır ve oynanacaktır.
Tarih boyunca bu oyun oynanmıştır. Güçlü, bir bahane bulup diğerini sindirmişlerdir. Bugün bu vazifeyi Amerika yapmaktadır. Salyası ağzında, kılıcı elinde, şehveti belinde, istekleri mermilerin gölgesindedir. Ya vereceksin ya da vereceksin!
Bu tavır ve hakarete ancak onun yöntemi ile cevap verilir. Verilir de biz 450 bin göçebeye, dünyaya yayılmış kimsesizlere yardım edemiyoruz. Amerika eziyor, biz ona medhiyeler düzüyoruz. Kendi yoksulumuzu ve mağdurumuzu bile görmüyoruz.
Bu duygusuzluk içinde morarıyorum. İsrail’in tavırlarına aciz kalıyor, cevap bulamıyorum. ‘Müslümanlık bu mu?’ diye kendime soruyorum.
Bütün bunları bir tarafa bırakırsak, Filistin hasta, Filistin mazlum, Filistin mağdur. Dünyaya kapıları kapatılmış 450 bin Filistinli, aç, susuz ve sıhhatsiz. Silaha muhtaç, mermiye muhtaç, bir şey yapılamıyor. Bu tavır benim kimyamı bozuyor.