Yalnız darbeye değil, demokrasiye de tekbirle direnmeli
Sitemiz editörü Şükrü Hüseyinoğlu`nun 15 Temmuz meşum darbe girişimi sonrası paylaşım sayfasında konuyla ilgili yaptığı yorum ve verdiği mesajlarını dikkatinize sunuyoruz:
15 Temmuz-16 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe girişimi karşısında, henüz meydanlar laik-demokratik şirkin söylem ve şiarlarıyla kirletilmesinden önce bu zorbalık girişimine tepki ve tarihe tanıklık için meydana çıkanlardan biriydim.
İlki Sabah namazı vakti meydandan dönüşte olmak üzere bu süreç içerinde internetteki paylaşım sayfalarımda darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmelerle ilgili düşüncelerimi, yaklaşımlarımı ortaya koymaya çalıştım.
İşte ilkinden en yenisine doğru konuyla ilgili mesajlarım:
Cuntacılık-darbecilik, insanlık suçu mesabesinde bir toplum mühendisliği biçimidir. Tepeden inmeciliğin, cuntacılığın, dayatmacılığın her türüne karşı olmalıyız.
Demokrasinin de, cuntacılığın da canı cehenneme. Biz Allah'ın hükümlerine dayalı bir gönüllü toplumsal/siyasal dönüşümden yanayız.
…
Müslüman her ne yaparsa yapsın, neye karşı çıkarsa çıksın bunu Allah Teala'nın Müslümanlar için belirlediği yerde/konumda kalarak yapmalıdır. Müslüman tepkisini konjonktüre göre değil, bağımsız, şeffaf, açık ve net İslami kimliği ve şiarlarıyla ortaya koymalıdır. Müslüman hiçbir odağın nesnesi olmayı kabul etmez.
…
Yarından itibaren Türkiye'de yalnızca Allah Teala büyüklenecek/yüceltilecek ve yalnızca O'nun hükümleri geçerli kılınacak mıdır? Cevap hayırsa meydanlardaki tekbir sedaları samimi de olsa bir tepkiselliğin ötesinde anlam taşımaz ne yazık ki.
…
Biz büyük şeytanın demokrasisine de darbesine de karşı olduk ve olmaya da devam edeceğiz inşallah. Şirk ideolojisi demokrasiye eklemlenenler bizi anlayamaz. Hakikatleri ancak muttakiler (Allah Teala'nın sınırlarını koruyanlar) kavrar.
…
Müstekbir ulusalcıların "makarnacı" diyerek aşağılamaya çalıştığı muhafazakâr halk kesimi darbe girişimine karşı meydanlara inip direniş göstererek gerçekten çok iyi bir imtihan verdi.
Aynı şeyi, Akparti dönemine kadar tevhidi duruş sahibi olup da bu dönemde ölçü tanımaz bir maslahat yaklaşımıyla sistem içi iktidar mücadelesine eklemlenen kesimler için söyleyemeyeceğim. Bu kesimler, genel anlamda bağımsız İslami duruş sahibi olmak bir tarafa, en azından Erdoğan'ın siyonist işgal rejimiyle anlaşma sonrası eleştiri yapanları hedef alan "Herkes yerini bilecek" açıklaması karşısında dut yemiş bülbül gibi olmasalardı, bugün bu alçakça darbe girişimi karşısındaki direnişleri İslami açıdan anlamlı olabilirdi.
…
Büyük Şeytan ABD'nin, Türkiye'ye yönelik operasyonel her adımında rolü bulunan Graham Fuller adlı şeytan yavrusu, darbe planları akamete uğrayınca şimdi de Türkiye için iç savaş senaryosu öngörüyor. Sağduyulu ve uyanık olmak lazım.
…
Darbeci alçaklığa karşı ölümü göze alıp tankın önünde duracak kadar duyarlı ve cesur olan bu toplumun fertleri, Allah'ın helal-haram sınırlarını tanımayan, fuhşiyatı, münkeratı meşrulaştıran laik-demokratik alçaklık karşısında niçin duyarsız ve tepkisiz?
…
Alçak darbe girişimi ve sonrasında halkın direnişi sürecinde politikacıların söylemlerinin özeti:
1. Perde:
- Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır. Allah onların tuzağını bozdu.
-Allah'tan başka kimse bizi korkutamaz.
-Allah bizimle beraberdir.
2. Perde:
-Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.
-Milletin iradesinden başka irade tanımıyoruz.
1. perdede Yüce Allah'ın ismi zikredilirken, 2. perdede niçin Allah'sız bir söylem ve icraat öne çıkıyor. Allah Teala, ihtiyaç duyduğunuz zamanda hatırlanacak, iş hükmetmeye, insanların sevk ve idaresine gelince unutulacak Yunan ve Mekke tanrıları gibi haşa hizmetkâr bir ilah mı sizin gözünüzde?
Başta politikacılar olmak üzere herkes şu temel hakikati bilmelidir ki, Yüce Allah asla insanların ihtiyacı olduğunda kendisini hatırlayacakları "hizmetkâr bir tanrı" değil, insanları kendisine kulluk/itaat etsinler diye yaratmış olan "hükümran" ilahtır.
Rabbimiz şöyle buyuruyor:
"...Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir."
Yaratmayı, rızık vermeyi, koruyup gözetmeyi Allah Teala'ya, emretmeyi/hükmetmeyi ise beşer çoğunluğunun hevasına nisbet eden anlayış, Mekkeli müşriklerin anlayışıdır ve şirkin, tuğyanın ta kendisidir.
…
Ey Müslümanlar!
Türkiye'nin dün yeniden ABD'nin hizmetine açtığı İncirlik'ten havalanan işgalci koalisyon uçaklarının bombardımanı sonucu Munbiç'te 200'den fazla Suriyeli mazlum katledildi.
Bilin istedim.
…
İslam'ın kurucu ve hâkim paradigma olmadığı sistemlerde İslam'dan şu veya bu oranda parçalara yer verilmeye başlanması, bâtıla hak elbisesi giydirmeye çalışmaktan başka bir anlam taşımaz.
…
Halk darbe alçaklığına laiklik ve demokrasi yüceltilsin diye direnmedi. Birçok insan tekbirlerle direniyor, canını ortaya koyuyor, fakat politikacıların kıblesizlik sorunu sebebiyle netice işte bu maalesef: Kanımız aksa da zafer İslam'ın olmuyor, laiklik tuğyanı kazanıyor.
…
Rabbimiz Müddessir Suresi 3. ayette bize, sadece kendisini tekbir etmemizi/yüceltmemizi emretmişti.
Oysa darbeciler TRT'de okuttukları bildiride M.Kemal'den "yüce önder" diye söz ederek onu tekbir ederken;
Darbe girişimi duyarlı insanların tekbir sedalarıyla püskürtüldükten sonra da politikacılar, o tekbir sedalarını hiçe sayarak Yüce Allah'ın iradesine zerre miskal atıf yapmadan, halk iradesinin üstünde irade tanımadıklarını, hakimiyetin kayıtsız şartsız halka ait olduğunu ifade ediyor, halkı tekbir etme/yüceltme yarışına giriyorlar.
…
Hâkimiyet Yüce Allah'ındır.
Halka ait olan, yönetim erkidir.
Halkın, Allah'ın ahkâmına dayalı yönetimine İslam devleti denilir.
…
Bu alçakça darbe girişiminin başarılı olmaması Gülen grubuna mensup insanlar için de hayırlı olmuştur. Hem darbeyle birlikte ABD güdümünde işleyecekleri onca cürümden kurtulmuşlar, hem de akıllarını kullanabilirlerse tevbe edip Kur'an merkezli sahih İslam anlayışına yönelerek ahiretlerini kurtarma imkanı doğmuştur onlar için.
Bu konuda Gülen grubunun tabanına merhametle yaklaşmak ve onları tevhid akidesiyle tanıştırmaya çalışmak da bizlerin sorumluluğudur.
...
28 Şubat süreci öncesi ve o meşum süreç boyunca baskılara rağmen Müslümanlar, arabalarının arkasına, işyerlerine, evlerine "Hâkimiyet Allah'ındır" şiarını yazardı.
Eski Müslümanlar AKP döneminde kırpılıp kırpılıp demokrat yapıldı ve artık şiarlar da değişti.
"Hâkimiyet Allah'ındır" şiarının yerini, artık "Hâkimiyet milletindir" sloganı aldı.
Ey Müslümanım diyenler!
Eyne tezhebun?
...
ABD'nin arkasında olduğu bilinen bir darbe girişiminin birkaç gün sonrasında bile bunları söyleyebiliyorlar ya, yazıklar olsun.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun bugünkü Yeni Şafak'ta yer alan ifadeleri:
"ABD, bizim müttefikimiz ve ABD ile olan ilişkilerimize büyük önem veriyoruz. Türkiye ve ABD olarak, bölgemiz için birlikte çok önemli işler yapıyoruz. İncirlik Hava Üssü'müzü, ABD ve diğer müttefikler için açtık. Suriye ve Irak'a istikrarın gelmesi için mücadele ediyoruz. Birçok ortak amacımız var."...
...
Müslümanın bir özgül ağırlığı olmalı değil mi? Darbeye Müslümanca karşı durmak, bunu yaparken diğer bir tuğyan olan demokrasiye payanda olmamak diye bir seçenek yok mu?
Darbe alçaklığına karşı durmak adına çeşit çeşit bâtıl söylem, şiar ve sembollerin arasında kaybolmak, demokrat şirk denizine dalmak Müslümana yakışır mı?
Ârun aleykum. Ârun aleykum. Ârun aleykum.
...
Yıllardır söylüyoruz, ancak kulak veren maalesef pek yok:
Bir yerde gizlilik, takiyye, İslami kimliği gizleme tavrı varsa oradan uzak durun.
İslam apaçık dâvet dinidir, hakka şâhitliktir. Müslüman kimse şâhitlik için vardır, kimliğini gizleyen, dâvetten uzak kalan, gizli hesabı ve hedefi bulunan, takiyye yapan kimse nasıl şâhitlik yapacaktır?
Fethullahçılık da, particilik de takiyyeye, kimliği ve şahitliği gizlemeye, ötelemeye dayalı yöntemlerdir ve bâtıldır.
...
Sırtını AllahTeala yerine ABD'ye dayayıp makyavelist bir anlayışla binlerce insanın dünyasını da ahiretini de mahveden F. Gülen, sıkışınca Seyyid Kutub gibi dik durmaktan söz ediyor.
Keşke Kutub'un ta 60'larda dikkat çektiği Kur'ani/Nebevi "yoldaki işaretler"e tâbi olsaydın da bu kadar yanlış yollara ve işlere girmeseydin.
...
Bize yakışan, her konuda ölçülü olmaktır. Bu durum, mensubu olduğumuz toplumla ilgili değerlendirmelerimiz için de geçerlidir.
Bu toplum henüz Kur'an'la muhatap olmamış/uyarılmamış, bu sebeple de çoğunlukla Kur'an'ın içeriğini bilmeyen ümmi bir toplumdur. Din algısı ve anlayışı, Bakara Suresi 78. ayette Kitab Ehli içi resmedilen düzeydedir.
Bu toplumun darbe girişimi karşısındaki refleks ve cesareti takdire şayan ve gelecek adına umut vericidir.
Bununla birlikte "Türkiye'de İslami kurallar hâkim olsun mu" sorusuna ancak yüzde 15'lerde evet diyen, bir insanın İslam'la asgari irtibatını ifade eden namaz kılma oranları bile yüzde 20 civarında olan, Kur'an'da "Allah ve Rasulüyle savaşmak" olarak vasfedilen faizli kredi kullanma oranı çok yüksek olan bir toplumdur.
...
Bu toplum yüzde 85 gibi bir oranda Yüce Allah'ın ahkâmının toplumsal ve siyasal alana hâkim olmasını istemiyor. Ekonomik ve toplumsal ilişkilerinde de zaten Allah'ın ahkâmını dikkate almıyor.
Bu durumda "Milletin iradesinden başka irade tanımıyoruz", "Hâkimiyet milletindir" gibi şirk sloganlarını sahiplenen, onların asıldığı ve o sloganların hâkim olduğu meydanlardaki toplantılara iştirak eden insanların durumu ne olmaktadır?
Hep söylüyoruz: Darbe despotizmine de, demokrasi putçuluğun da lâ diyoruz ve demek durumundayız.
...
Politikacıların, yıllarca destekleyip karşılıklı çıkar alışverişi yaparak güçlendirdikleri ve bir canavara dönüştürdükleri Gülenciler alçakça bir darbeye kalkıştığında, o politikacılar bize diyor ki:
"Gelin meydanlarda demokrasi nöbeti tutun, hep birlikte laik-demokratik düzene sahip çıkalım."
Ey politikacılar! Biz, sizden de, güçlendirip canavarlaşmasına katkı sunduğunuz darbecilerden de, onların darbeciliğinden de, sizin onları da güçlendiren pragmatizminizden, laikliğinizden ve demokrasinizden de beriyiz.
Biz sadece Müslümanız ve sadece Müslüman kalma iradesindeyiz.
...
Şehidimiz Seyyid Kutub'dan ilgililere:
"Amerika'dan nefret ediyorum. Fakat daha çok Amerika'nın vicdanına sığınan Müslümanlardan nefret ediyorum."
...
İktidara destek veriyorsan adın Fethullah Gülen de olsa, Aydın Doğan da olsa, Rahmi Koç da olsa, Hülya Avşar da olsa ve Hakka ve halka karşı hangi suçu işliyor olursan ol, makbulsun.
Ancak iktidara muhalif olduğunda makbul olmaktan anında çıkıyorsun.
Türkiye'de dünden bugüne temel ölçü bu maalesef. Hakkaniyet, adalet, liyakat hikaye.
...
Müslüman olma iddiasındaki insanlar cahiliye düzeniyle bütünleşme yolunda tam gaz ilerliyor. Malum darbe girişimi bu süreci hitama erdirecek gibi görünüyor. Hitamuhu misk değil tabi bu, hitamuhu rucz.
Oysa henüz 10 sene önceki dergilere, kitaplara bakın:
Bu sistem cahiliye idi ve biz de Rabbimizin emri gereği (Müzzemmil 10, Müddessir 5 vb) cahiliyeden ayrışmakla Rasullerin yolunu izleyerek kökten yeni bir inşaya koyulacaktık.
Jakoben laiklikten Anglo-Sakson laikliğe geçiş dışında ne değişti?
...
Müslümanım diyen insanlar, Mısır'daki darbe sonuç alıp tüm demokrat Batı ve Doğu darbeyi kutsadığında demokrasinin nasıl bir helvadan put ve muktedirlerin sihirbazlık aracı olduğunu anladıklarını deklare etmiş ve demokratlık şirkinden tevbekâr olmuşlardı.
Türkiye'deki darbe girişimi halkın direnişiyle sonuçsuz kalınca o tevbeler unutuldu, demokrasiye yeniden iman ve iltisak tazelemesi yapıldı.
Oysa dünyanın en alçak fahişesidir demokrasi. Demokrasinin karşı olduğu tek darbe vardır: Başarılamamış, sonuçsuz kalmış darbe. Sonuç vermiş darbeler demokrasi açısından makbuldur, demokrasinin inşasının gereğidir.
...
Darbe gecesi, darbeye karşı çıkmak konusunda halkla hemfikirdik.
Ertesi gün ise herkes akidesine göre hareket etmeye başladı.
İşte o noktada Allah'ın iradesinin üzerinde irade tanımayan bir akideye sahip olarak, her türlü laik-demokratik şirk söylem ve sembollerinin hâkim olduğu meydanlardan ayrıştık.
Halkı bu şirk söylem ve sembollerine yönlendiren, ısındırmaya gayret eden politikacı ve STK yetkililerini Allah'a havale ediyorum.
...
Darbe girişimini fırsat bilip hoşlanmadığı cemaati "yeni paralel" diye ispiyonlama modası çıktı şimdi de.
Kimi İslamoğlu'nu yeni paralel ilan ediyor, kimi Süleyman Efendi cemaatini, kimi Menzil tarikatini vs.
Bunu yapanlar en hafif tabirle ahlaksızlık yapıyor.
1- İspiyonculuk Müslümana yakışmaz.
2- Kimi kime ispiyonluyorsunuz?
...
Allah Teala'nın kelamına ve Rasülünün (a.s.) bu kelam çerçevesindeki güzel örnekliğine kulak verilseydi kimse İslam adına mevcut laik sistemde ihtilalciliğe dayalı iktidar oyunu oynamaya ve onbinlerce insanın dünya ve ahiret saadetine zeval getirmeye kalkışmazdı.
Kur'an'ın öğretisi gereği kıyamet saatinin ansızın gelip çatıvereceğine iman edilse (Bkz: Muhammed, 18. Ayet; A'raf, 187. Ayet vb) ve muharref kültürlerin inançları olan Mehdilik vb anlayışlara itibar edilmeseydi, kimse şahitliğini ertelemeye, kimliğini gizlemeye, takiyyeyi hayat biçimi haline getirmeye kalkışmaz, bâtıl bir sistemin makamlarında bâtıl icraatlarla geçmesi kaçınılmaz tercihler yapmaya yönelmezdi.
Rabbimizin tevbe kapısı açık.
...
Akparti bari darbecilik ve darbeciler konusunda tutarlı davransa.
15 Temmuzdaki meşum darbe girişiminde 240 canı hunharca katleden darbecilerin telin edildiği meydanlara, Türkiye'deki darbeci geleneğin temsilcilerinden olduğu bilinen, sadece bâtıl Batının şapkası uğruna İskilipli Atıf Hoca gibi alimlerin de aralarında olduğu binlerce mazlumu katleden M. Kemal'in posterlerini asmak nasıl bir zihniyettir?
...
Darbecilerin sahaya sürdüğü erlerle ilgili olarak Tv'lerde şunu söyleyen çok oldu:
"Emir eriyim deyip kurtulamazsınız. Halka ateş et dendiğinde ya bu emri verene, ya da kendine sıkacaksın."
El hak, doğru.
Buradan hareketle, İncirlik Üssü'nün darbenin merkezlerinden biri olduğu ortaya çıktıktan sonra bile bu katliam üssünü ABD'ye kapatmayan ve Suriye'de yeni yeni katliamlar yaşanmasına ortaklık eden politikacılara da bizim şunu söylememiz gerekmez mi:
"ABD güçlü olabilir, size yönelik yeni darbe planları yapabilir. Ancak unutmayın ki asıl güçlü (El-Aziz), kahredici (El-Kahhar), intikam sahibi (El-Muntekim) olan Allah Teala'dır ve O'ndan başka korkulmaya lâyık bir güç yoktur.
Mazlumların katline ortaklık edip Allah katında sorumlu olmaktansa, ABD'ye kesin olarak tavır koyup hem dünyada izzeti yaşayın, hem de ahirette sorumluluktan kurtulun."
...
Alçak darbe girişimi, tekbir sesleriyle meydana atılan yiğitlerin direnişiyle atlatıldı.
Buraya kadar güzel.
Peki, öncesinde ve sonrasında ülkede fısk ve fücurun, münkerin hükümranlığı, faize-ranta dayalı kapitalist ekonomi, laik-kemalist eğitim, her türlü fuhşiyatı alenen yayınlayan ve yaygınlaştırmaya çalışan medya düzeni aynen devam ediyor mu? Ediyor.
Ülkedeki ABD-NATO üsleri, İslam coğrafyasına yönelik işgal ve katliam üssü olarak varlığını sürdürüyor mu? Sürdürüyor.
Coca Colasıyla, Mc Donald'ıyla Amerikan emperyalizminin sembol markalarının hükümranlığı sürüyor mu? Sürüyor.
O halde kimse olan biteni İslam'ın zaferi gibi algılama yanlışına düşmesin.
Bu, darbeci zorbalık ve dış güçlerin daha doğrudan işgal girişimi karşısında halkın ve politikacıların yerli bir zaferidir.
Bu da önemlidir, bizim açımızdan da olumlu ve sevindiricidir. Ancak ortada, Allah'ın iradesinin üzerinde irade, hükmünün üzerinde hüküm tanımayan Müslümanların ve İslam'ın zaferi yoktur.
Lütfen ölçülü olalım.
...
Darbe girişiminde hedef alınan medya organlarından biri de Sabah-ATV grubuydu. Darbecilerin burayı ele geçirmesine de kapı önünde toplanan kitle engel oldu.
İmdi: Alçakça bir darbe girişimine karşı koymak, ancak bunu yaparken Günaydın gibi ultra ahlaksız bir ek ve ahlaksız diziler ve başka yapımlarıyla hergün kitleleri ifsad eden bir medya grubunu korumak!
Bu nasıl bir çıkmazdır. Bu nasıl bir acaip durumdur?
...
Soru: "Tevhidi duruş" deyip duruyorsunuz, nedir tevhidi duruş?
Cevap: Kısaca ifade etmek gerekirse; bâtılı bâtıl bilip ondan beri olmak, hakkı hak bilip ona ittia etmektir.
Âlemlerin Rabbi Yüce Allah'ı belirleyici kılmayan her türlü cahiliye düşüncesi, inancı ve amelinden kaçınmak ve O'nun iradesinin üzerinde irade tanımayan bir kulluğu/itaati pratiğe aktarmaktır.
Ruczdan (şirk, nifak, fısk, fücur), takvaya hicret etmek, Yüce Allah'ın ahkâmının belirleyici olmadığı tüm cahilî toplumsal ve siyasal işleyişlerden ilkesel ayrışma ile ayrışarak, dâvet eksenli açık, şeffaf ve yaygın İslami bir mücadele ile akide temelli İslam toplumunu inşa çabasına yönelmektir.