Hamdi AKAN

11 Kasım 2012

YAZITLAR MİRAS DEĞİLDİR

İnsanlığın ortak mirası bir anıt bir lahit bir yazıt olabilmektedir.Yazıtlar geçmiş tarihin belgeleri olma özelliğini korumakta kendisini sadece insanın hizmetine vermektedir.Tüm kültürel miraslarda ortak özellik insanlıktır ve onun hizmetine sunulmuş olmasıdır.Nerde ne zaman kim yazmış bakılmaksızın .tarihin derinliklerinden gelmiş olmak bakımından eski kültürler yenilerine ısık tutmakta tutabilmektedirler.

Kültür mirasları Mayalardan, Asurlulardan, her kimden kalmış olursa olsun benim diye kabul edilenler değil bizim (insanlığın) diye kabul edilenlerden olmalı ki geleceğin ışıkları arasına katılsın, katılabilsin.

Hiçbir fikri hareket bir babanın şahsi mal, mirası, terekesi olamaz, olmamıştır da. Ancak ona hakkıyla sahip çıkanların ve onun hakkını verenlerin onu olanca müşkülatına rağmen omuzlayanların olmuştu, olmaya da devam edecektir. Fikri kültürel miraslar sabır ve çile ile elde edilmekte, ona sabredenler onu dert edenler, onunla ömür tüketenler ancak bu mirasın getirisini Yaratandan almaya namzet adaylar olmaktadırlar.

Bunlardan bazıları dövülmüş, bazıları sürülmüş, hapsedilmiş, alay adilmiş, aşağılanmış olsalar da bu mirası sadece Allah için ve onun kullarına yarar sağlasın için yapmışlardır. Yapmaya da devam edeceklerdir, Dün böyle idi bu günde böyle yarında böyle olmaya devam edecektir. Hayatın bir gerçeği vardır ki, hiç bir fikir kendisinden beslenilmeyi hoş karşılamaz. Mayası buna müsait değildir. Onu istikbal malzemesi yapanların, yapmaya kalkanların elinden kayıp gitmektedir.

Bu düşünce fikrin tabiatı ile uyuşmamakta zıtlıklar fikrin fıtratına aykırı gelmekte fikir onu oldum olası kabullenmemektedir. Kendisine sağlıklı yaklaşmayanları bir şekilde rencide etmektedir. Ve adeta şunu söylemekte: “Bana benim safiyetimle yaklaş, aksi halde bende sana senin art niyetinle mukabelede bulunurum” demekte, diyebilmektedir.

Fikir konuşkandır. Konuşma dilini bilenlerle çok iyi arkadaştır. iyi de anlaşır. Fikir net tir. Netlik, mertlik, sertlik fikrin tabiatının en’leri, olmazsa olmazlarıdır. Ne zaman kendisine arka vermekte zaafa düşerseniz her ne sebepten olursa olsun sizi terk etmekte tereddüt etmez. Siz onu bırakmayı düşünüyorken o neden sizi bırakmasın ki. İşte o anda dilinizden konuşur ve silleyi yersiniz de bunu yapanı görmekte zorlanırsınız. Aslında bunu kendiniz yapıyorsunuz, kendi kendinize…

Tabiat, boşluğu kabul etmez. Fikre olan samimiyetinizde sağlıksızlık hissettiği anda sizi şeytanın kandırdığı gibi kandırmakta usta hamlelerin sahibidir. Ne tür mazeret isterseniz bulur. Ne tür söz söylerseniz yardımcı olur ki, şeytanın adımlarına uyasınız diye..

Kendini müstağni görür gösterir ileri ileri iteler bu ancak ölümsüzlük ağacına yaklaşmak gibidir. Ondan tatmaya başladığınızda işiniz bitmiş demektir. İniş mukadder olur. Erdemli insan işte o anı anlamlandırırsa açık olan dönüş( tövbe) kapısından girerek yeniden kendisini inşa etmeye başlar. Yeniden dizayn olursa ve ne olduğunun bilincine varıp istiğfar ederek dönüşünü alemlerin Rabbine iltica ederek hayatına devam eder tevbesi kabul olmuştur…

Yeryüzü, arz Allahlındır. yaşamak için hava ve suya ne kadar ihtiyaç varsa bilgiye bilmeye de o kadar ihtiyaç vardır. Yazı dili ile konuşma dili her zaman aynı olmamıştır, olmuyor da. İnsan şeytanlar hayatın kaçınılmaz gerçekleri olmuşlar. Yine insanı igva etmek istediklerinde ona bin bir kusur bulmakta usta söz sanatçısıdırlar. Bayrak yarışına katılmak yerine yarışmadan bayrağı kapmak gibi bir özel hasletleri vardır. Bu çirkin özellik onlara sevimli gözükmektedir. Nedenlerini şöyle açıklarlar: “Ben, toplumun ona değer vermesi ile oluşan egoları onların fikren büyüdüklerini unutması sonucu kişiliklerinin zaaf yaşadığı dönemleri olmuştur. Bencilliğin farkına varmakta zorlanırlar. Ben, süper ego noktasına vardığında gözler kendisini dahi görmezken başkalarını görmesi mümkün olmaz. Daha ileri gitmek için birçoklarını birçok şeyi çiğnemesi gerekirse bunda tereddüt etmezler. O hep ben için vardır.

Dönüş (tevbe) hep düşündüğü, ama kendisini müstağni görmeye başladığı anda bir türlü yapamadığı yapmakta çok -çok zorlandığı bir özelliği olmuştur. O ben’in, Âdem eşi ile tevbe edip Rabbine dönüş yapmış olmakla insan, kul olmuşluğunu bir kez daha ispat etmiştir ve Rabbini razı etmektedir bu gibi dönüşler. Dileriz dönüş geç olmaz amel defterimizin ne vakit hangi saat kapanacağını bilmiyoruz bilmemekteyiz.

Realite o ki, Bir fikir, Yazıt, Dergi, Hareket birilerinin adı ile anılıyor olsa da miras değildir. Bunun miras olması onu ne kadar benimsiyor olmanıza ona ne kadar hizmet vermiş, veriyor olmanıza bağlıdır. Bu tür hareketlerde şeytanın manipülasyonu elbette çetindir. Sakınılması gerekir. Dolduruşa gelenler olduğu gibi dolduruş yapanların da hesabını görecek Allah tır. Daha dün gerek fikrin gerek fikrin ilk adımını atanların yanından pare pare olanlar, şimdiye değin ciddi sorumluluk almayanlar. Dün problem üretenlerle, bu gün onların adeta temsilci gibi olanlar arasındaki farkı seçemiyorum. Mazeret aynı mazeret, söylemler nüans farkı olsa da… Ne değişti diye soruyorum ciddi bir yanıt yok. Sudan bahanelerin dışında. Gelin güzel kardeşlerim bu yarış uzun bir maratondur kolay bitecek bir şey değildir. Yüz metreci değilsiniz.

Önünüzdeki yâda ardınızdaki insanların adı, sanı, cismi, fiziği, şu bu olmuş fark etmez. Bütün fark “neyimiz var” farkı. Bir insan esnemiyorsa esnetemiyorsanız, eğip bükemiyorsanız, demek ki kolay lokma değil. Her babayiğit bu bileği bükemezken kendi ellerlinizle hesabını veremeyeceğiniz bir iş yapmayın. Yaparsanız “Allah bu duruma ne der”i düşünmelisiniz.

Ağır bir yükün altına girmenin ne demek olduğunu henüz bilmiyor olmakla, yarın atacağınız omuz ararsınız bu yükü. Kimler akıl verme diki, kimler kendisini Sultan Süleyman gibi görmedeki. İsmi ile tarihe not düşülmüşleriniz vardı, Daha dün para ile olmaz diyenlerimiz bu gün paraya secde ettirenlerimiz oldular. Henüz birçok olay terütaze duruyor gözlerinizin önünde. Nerelere evirildiğinizin farkında değimlisiniz? Tufan olduğunda dağlara mı sığınacağınızı zannediyorsunuz.

Birileri önünüze buzağımı getiriyor? Durun düşünün ve Allah için ya dönüş yapın tevbe edin yâ da çekin gidin. Bu yazıt, dava, hareket Allah’ın dini ise ki öyledir. Allah dinini ortada bırakacak değil. Onun sahibi o ise ki öyledir. Bu harekete, yazıta, sahip çıkacak ta O dur. Her şey onun değil mi? Onunla kimse güç yarışına girmeye kalkmasın. O’nun hesabı çok seridir ve şiddetlidir.

Arzın bu noktasında Rabbimiz bir şey dilemişse mukadder olan sonuç elbette ortaya çıkacaktır ve sünnetullah cari olacaktır. Kimsenin şüphesi olmasın. Ben iman ediyorum ki yalınız O’nun dediği olur. Şimdi aklımızı başımıza devşirmeye sıra geldi mi dersiniz? Yalnız ona kulluk ve yalnız ondan yardım dileyerek….