06-05-2010 14:30

Yeni 11 Eylül İsrail`den gelebilir mi?

Benjamin Netanyahu 11 Eylül’ün İsrail adına iyi olduğunu kabul etti madem, nükleer bir 11 Eylül daha iyi olabilir. Dokuz yıl önce yaşanan travmatik olayın büyüleyici etkisi azalmaya başlamışken ve Amerikalılar gitgide tek taraflı ittifakın mâliyetlerini sorguluyorken, nükleer 11 Eylül’ün gerekli olduğu bile düşünülebilir.

Yeni 11 Eylül İsrail`den gelebilir mi?

Yeni 11 Eylül İsrail'den!

Maidhc Ó Cathail

Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde, ABD güvenliğine yönelik en büyük tehdit olarak bir terörist örgütün nükleer silah edinebilme ihtimalini anan Barack Obama, dünyadaki başıboş nükleer materyali güvene alma konusunda 46 ülkeyi ikna etti. Washington’a gelen liderler, ABD başkanı’ndan Amerika’nın başıboş nükleerlerinin hesabını isteselerdi, nükleer bir saldırıyı önleme adına daha çok şey yapmış olacaklardı.

Başkan Obama elbette ki ABD’nin kendi nükleer materyalini ve teknik uzmanlığını güya “en yakın müttefiki” İsrail’den korumada rezil bir acziyet içinde olduğunun farkında olmayabilir. Fakat Obama, Ortadoğu’daki hangi ülkenin nükleer silaha sahip olduğu hakkında kafa yormaya bile isteksiz olduğundan dolayı, o ülkenin nükleer silahları edinme şeklini kabul etmesi de beklenemez.

Institute for Research: Middle Eastern Policy (IRMEP müdürü ve Spy Trade: How Israel’s Lobby Undermines America’s Economy” adlı kitabın yazarı Grant Smith, geçenlerde Antiwar’da yayınlanan “Loose Nukes in Israel” başlıklı makalesinde “Amerika’nın İsrail nükleer casusluğuna nasıl imkan verdiğini “ göstermektedi.
David Ben Gurion’ın 1940’karda ABD’de kurduğu dev silah kaçakçılığı şebekesi, Smith’e göre on yıl zarfında nükleer bir bölüm kurdu. İsrail’in birinci başbakanı’nın yakın dostu ve eski bir Haganah [1920-48 arasında faaliyeti göstermiş Yahudi paramiliter örgüttür] üyesi David Lowenthal, Pennsylvania’daki Apollo Steel Company fabrikasını satın almak için para desteği verdi.

Ertesi yıl, Amerikan Siyonist Örgütü Pittsburgg şube başkanı Dr. Zalman Şapiro, Nuclear Materials and Equipment Corporation’ı (NUMEC) Apollo’ya dâhil etti. NUMEC çok önceleri Westinghouse ve ABD donanmasından nükleer işlemden geçirmek üzere yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyum satın alıyordu.

Atom Enerjisi Kurumu 1960’lar geldiğinde NUMEC’in güvenlik açıklarından şüphelenmeye başladı ve “gizli silah çalışmasını” askıya almayı bile düşündü. 1965 yılında yapılan bir denetim, yüksek oranda zenginleştirilmiş 100 kg uranyumun kayda geçirilmediğini tespit etti. Bir sonraki yıl, FBI, NUMEC’in yönetimini ve İsrail ziyaretlerini izlemek için Project Divert kod adlı kendi soruşturmasını başlattı. Ama nükleer materyalin İsrail’e yönlendirilmesi gene de devam etti. Mossad ajanı Rafi Eitan dâhil dört İsrailli’nin 10 Eylül 1968’te yaptığı bir ziyaretten sonra yüksek oranda zenginleştirilmiş 266 kg uranyum daha kayboldu.

İsrail’in Amerika’ya karşı yürüttüğü nükleer casusluk, İsrail’in 1960’larda nükleer klübe dâhil olmasıyla sona ermedi. Eski FBI tercümanı Sibel Edmonds’un ifşa ettiği gibi, Bush yönetiminin üç üst düzey yetkilisi, kaçakçılık şebekesine önemli yardımlarda bulundu. Üçünün de İsrail silah sanayisi ile yakın ilişkisi var.

FBI muhbirine göre, Richard Perle, Douglas Feith, Dışişleri Bakanlığı’nın üçüncü önemli ismi Marc Grossman’a, nükleer teknoloji dâhil hassas bilgiye erişebilen Savunma Bakanlığı çalışanlarının bir listesini verdiler. Listede cinsel tercihler, kumar ve alkolizm, ipotek borçlarının ne kadarını ödedikleri gibi hassas kişisel bilgiler de vardı. Grossman, söz konusu Pentagon yetkililerine “çengel “ atacak İsrailli ve Türk yetkililere bu bilgileri iletti. İlave olarak, Sibel Edmonds’un bir Ohio mahkemesindeki yeminli ifadesinde de belirttiği üzere, yabancı casuslar “ABD’deki hemen hemen tüm büyük nükleer tesislerde” adam istihdam ettiler.

İsrail ve Türkiye, aşırılan sırlardan alacaklarını aldıktan sonra ajanlar da geriye kalanı en yüksek teklifi verene sundular. Edmonds’un Sunday Times, American conservative ve Military.com’a anlattığı gibi, nükleer bilgi el Kaide dâhil herkesin satın alabileceği karaborsa da satıldı.

Terörist tehdit karşısında en yüksek sesle feryâd edenler - yani Perle, Feith ve Grossman gibi neo-muhafazakarlar ve onların İsrailli mevkidaşları – kitle imha silahları edinebilsinler diye en azından dolaylı olarak teröristlere yardım edenlerin ta kendileridir.

İyi de İsrail ajanları, düşmanlarının nükleer bomba elde etmesine niçin yardım etsin ki? diye sorulabilir.

Pekala, Obama’nın ABD’ye veya onun müttefiklerden birine karşı nükleer saldırı korkusu gerçekleşirse neler olabilir?

Gerçekler bir yanda duracak ve bazı İslam ülkeleri – muhtemelen İran ve Pakistan – teröristlere yardım etmekle suçlanacak. Nükleer saldırı karşısında ABD’nin tepkisinin ne olacağını tahmin etmek için oyun teorisi alanında diploma sahibi olmak gerekmez. Misilleme öylesine ani ve yıkıcı olacak ki mücrim olarak tanımlananlar, İsrail’in yanlış adres göstermesinin kurbanı Iraklıların kaderine imrenecekler.

Benjamin Netanyahu 11 Eylül’ün İsrail adına iyi olduğunu kabul etti madem, nükleer bir 11 Eylül daha iyi olabilir. Dokuz yıl önce yaşanan travmatik olayın büyüleyici etkisi azalmaya başlamışken ve Amerikalılar gitgide tek taraflı ittifakın mâliyetlerini sorguluyorken, nükleer 11 Eylül’ün gerekli olduğu bile düşünülebilir.

(Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı)

 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !