Yerel seçimlerin ekonomiye olan yükü dudak uçuklattı
31 Mart yerel seçimlerine giderken en büyük merak konusu seçimin ekonomiye olan yükü oldu.
31 Mart yerel seçimlerine giderken en büyük merak konusu seçimin ekonomiye olan yükü oldu. Pazar günü yapılacak olan seçimler, en az 650 milyon TL'ye mâl oldu.
Türkiye, geçen yıl 24 Haziran'da yapılan erken seçimlerin üzerinden bir yıl bile geçmeden, Pazar günü yerel seçimler için tekrar sandık başına gidiyor.
Seçimlerin en büyük maliyet kalemleri arasında, düzenlenmesi için yapılan masraflar ve siyasi partilere kampanyaları için verilen Hazine yardımı ön plana çıkıyor.
BBC Türkçe'de yer alan habere göre, Diğer yandan hükümetin açıkladığı kredi ve teşvik paketlerinin de yerel seçimlere yönelik olduğu görüşü hakim.
Özellikle bütçenin Şubat ayında çok yüksek oranda bir açık vermesi kamu maliyesiyle ilgili soruları yoğunlaştırmış vaziyette.
Ekonomist Mustafa Sönmez, açıklanan teşvik paketlerinin kamu maliyesine bir yük getireceği görüşünde.
Gazeteci Çiğdem Toker ise teşvik paketlerinin getireceği yükün ekonomik durgunluğa bağlı olduğunu ancak bütçede başka sorunların da olduğunu söylüyor.
DOĞRUDAN VE DOLAYLI MASRAFLAR
Ekonomist Çağdaş Şirin, 2015 yılında ekonomi ve finans haber sitesi Business HT'ye yazdığı makalesinde seçimlerin maliyetini doğrudan ve dolaylı olmak üzere ikiye ayırıyor.
Doğrudan gerçekleşen maliyetler arasında yasaların öngördüğü şekilde Hazine'den siyasi partilere aktarılan mali yardım yer alıyor.
Basına sızan haberlere göre bu miktarın 31 Mart yerel seçimleri en az 650 milyon TL olduğu öngörülmekte.
Doğrudan maliyet kalemlerinden biri de seçimlerin güvenli bir şekilde gerçekleşmesinden sorumlu olan Yüksek Seçim Kurulu'nun sandık görevlileri, mühür, oy pusulası, ulaşım ve sayım ile ilgili bütçesi içinde yer alan masrafları bulunuyor.
Ekonomist Şirin'e göre seçimlerin asıl yükünü ise dolaylı masraflar oluşturuyor:
"Seçimler doğrudan maliyetinden ziyade dolaylı maliyetleriyle ekonomiye külfet oluyor. Bunun adına kısaca 'ekonomik ve siyasal belirsizlik' maliyeti de diyebiliriz. Seçim atmosferinde yatırımcılar geleceği göremediği için bir anlamda frene basmaktalar. Aynı şekilde devlet görevlileri ülke idaresi yerine iktidar partisi etkinliklerine odaklanmaktadır. Daha da önemlisi politikacılar yapısal reformlar, yatırımı teşvik edecek hamleler yerine seçmenlere ulaşmaya odaklanıyor."