28-12-2018 23:05

Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmak İslâmî sorumluluğumuz için yeterli mi?

Yılbaşı kutlamaları pagan roma toplumundan Hıristiyanlara geçmiş ve Hıristiyan dünya ile özdeşleşmiş bir Hıristiyan bayramıdır. Batı dünyası paganlara ait olan bu kutlamaları kendi tanrılarının doğum yıl dönümü ile birleştirerek kutlamaya başlamışlardır. Roma imparatorluğu Hıristiyanlığı tahrif ederek bünyesine aldığı zaman, kendi pagan inançlarından bir çok unsuru Hıristiyanlığın içerisine taşımıştır. Yılbaşı kutlamaları da Romanın Hıristiyanlığa taşıdığı uygulamalardan birisidir. Roma tanrılarının bayramı ile Hıristiyanların tanrılarının bayramı bu şekilde cem edilerek Hıristiyanlar tarafından kutlanmaya başlandı.

Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmak İslâmî sorumluluğumuz için yeterli mi?

Asım Şensaltık / İslam ve Hayat

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Hamd, bütün boyutlarıyla ancak Alemlerin Rabbi olan Allah içindir. Selat ve selam hidayet yolunun rehberi olan Hz. Muhammed’e (s.a.s.), O’nun ehline ve O’na en güzel şekilde tabî olanların üzerine olsun.

İnsanlık tarihi, kültürel etkileşim tarihidir desek haddi aşan bir söz söylememiş oluruz. İnsanlar genel olarak, birlikte yaşadıkları, dünya üzerinde güçlü olan, inançlarını benimsedikleri toplumların kültürlerinden  etkilenmişlerdir. Toplumların hayatını inceleyen sosyolojik araştırmaları bunu göstermektedir. Tarihte böyle olduğu gibi modern toplumlarda da bunu gözlemlemek mümkündür. Hatta şunu söylemek gerekir ki, modern toplumlarda kültürel etkileşim çok daha etkili bir şekilde gerçekleşmektedir. Dünya üzerinde güçlü olanların üreterek kumandasını ellerinde bulundurdukları iletişim araçlarıyla kültürel etkileşim bugün en parlak dönemlerini yaşıyor. Üretilen iletişim araçlarıyla dünya küçük bir köye dönüştürüldü. Dünyanın dört bir bucağına kültür ihraçları veya daha doğru bir tabirle dayatmaları iletişim araçlarının kumandasını ellerinde bulunduran kimseler tarafından dayatılmaktadır. Batı dünyasının siyasi, askeri ve ekonomik gücü eline aldığı tarihten itibaren, dünyanı geri kalanına kültür ihracını artık onlar yapıyorlar. İşte batı Hıristiyan kültürünün bir bayramı olan yılbaşı kutlamaları da bu kültür ihraçları neticesinde Hıristiyan olmayan toplumların gündemine gelmeye başladı.

Yılbaşı kutlamaları pagan roma toplumundan Hıristiyanlara geçmiş ve Hıristiyan dünya ile özdeşleşmiş bir Hıristiyan bayramıdır. Batı dünyası paganlara ait olan bu kutlamaları kendi tanrılarının doğum yıl dönümü ile birleştirerek kutlamaya başlamışlardır. Roma imparatorluğu Hıristiyanlığı tahrif ederek bünyesine aldığı zaman, kendi pagan inançlarından bir çok unsuru Hıristiyanlığın içerisine taşımıştır. Yılbaşı kutlamaları da Romanın Hıristiyanlığa taşıdığı uygulamalardan birisidir. Roma tanrılarının bayramı ile Hıristiyanların tanrılarının bayramı bu şekilde cem edilerek Hıristiyanlar tarafından kutlanmaya başlandı.

Müslümanlar, dünya üzerinde söz sahibi oldukları dönemlerde yılbaşı kutlamaları yaptıklarına rastlamak mümkün değildir. Gerek sahip oldukları inançları, gerek kendi kültürlerinde bu tür bir kutlamanın olmayışı ve gerekse de bu kutlamaların Hıristiyan toplumlar tarafından kutlanıyor olmasından dolayı, Müslümanlar yılbaşı kutlamaları yapmamışlardır. Müslümanların hakim olduğu toplumlarda azınlık olarak yaşayan Hıristiyanlar, gizli kapaklı yerlerde ve kiliselerde sönük bir şekilde yılbaşını kutlamaları yapabilmişlerdir.

Hıristiyan batı dünyasının siyasi, askeri ve ekonomik bir üstünlük yakalayarak, dünya üzerinde hakimiyetini ilan edince, yıl başı kutlamaları Müslümanların gündemine girmeye başladı. Gerek hakim konumunda bulunan batılı kafirlerin kültürel olarak yürüttükleri sistemli asimilasyonları, gerekse de hakim konumundakilere öykünen bilinçsiz müslümanlar tarafından yılbaşı kutlamaları yavaş yavaş normal karşılanmaya ve kutlanmaya başlandı. Alimlerin bu konudaki karşı duruşları da çok fazla etkili olmadı.

Gerek batılı kafirlerin sistemli bir şekilde yürüttükleri kültürel asimilasyon, gerekse de onların gönüllü uşaklığını yapan idareciler eliyle yılbaşı kutlamaları her geçen gün halklara benimsetilerek kutlanmaya başlandı. Geldiğimiz noktada yapılan bu kültürel asimilasyon meyvelerini verdi ve yılbaşı kutlamaları toplumun büyük katmanları tarafından benimsenerek kutlanmaya başlandı.

Her yılbaşı arafesinde İslamî camianın çok cılız kalan karşı çıkışları haricinde, toplumun hemen her kesimince yılbaşı kutlamaları benimsendi, yaşadığımız ülkede de coşkuyla kutlanan bir bayrama dönüştü. Hatta yılbaşı yaşadığımız ülkede Ramazan ve Kurban bayramlarından çok daha büyük bir coşkuyla kutlanmaktadır. O gün devlet tarafından, tatil kabul edilmekte, gece geç saatlere kadar yılbaşı kutlamalarına katılan insanlara ulaşım imkanı devletin kurumları olan belediyeler tarafından sağlanmaktadır.

Batı dünyasında olduğu gibi ülkemizde de yılbaşı kutlamaları, birçok haramı da bünyesinde barındıracak bir şekilde kutlanıyor. Başta içki olmak üzere, kadın erken eğlence salonlarında eğlenceler tertip etmek, pagan inançlarından olan çam süslemek, noel baba figürü, hindi kesmek gibi nice İslâm’ın tasvip etmediği uygulamaları içerisinde bulunduruyor. Tabî buna “milli piyangoyu” (dini kumarı) da dahil etmek gerekir.

İslâmî camia tarafından yılbaşı kutlamalarına yönelik olarak getirilen eleştiriler ve bu konuyla ilgili olarak halktan talepleri nedir diye sorsak şu şekilde özetlemek mümkün; Hıristiyanların adeti olduğu için uzak durulmalı, yılbaşı kutlamaları nice haramlarla yapıldığı için kişiler bu haramlara düşmemek adına kutlamalardan uzak durmalı, çam süslemek, noelbaba figürü, hindi kesmek gibi uygulamalardan sakınılması gerektiği gibi işin hep kültürel boyutuna yönelik eleştirilerde bulunduğunu görüyoruz. Yani kısacası yılbaşı kutlamaları Hıristiyanların kültürlerinde bulunan bir bayramdır, bu sebeple de Müslümanlar tarafından kutlamamalıdır anlayışı ön plana çıkmaktadır.

Tabî ki bizlerinde bu konuda farklı şey söylememiz söz konusu değildir. Yılbaşı kutlamaları toplumumuzun geldiği yozlaşmayı göstermesi açısından ve yılbaşı kutlamalarının içerdiği İslâm dışı hususlardan dolayı bir Müslüman tarafından kutlanmaması gerektiğini bizde ifade ediyoruz. Ama şunu ifade etmek gerekir ki,  bu tür yüzeysel yaklaşımlar meselenin çözümü için yeterli olmamaktadır. Yada, daha doğru bir ifadeyle, insanlarımızın geldiği itikadi sapmayı göz önüne almadan, bu insanların akidevi anlamda İslâm’a göre hükümlerinin ne olduğunu göz önüne bulundurulmadan yılbaşı kutlamalarıyla ilgili yapacağımız tahlil çok sağlıklı olmayacaktır kanaatindeyim.

Yani halk, şu anki insanç ve akideleriyele, yılbaşı kutlamalarına katılmasalar İslâm bu insanlardan razı mı olur? Konuyla ilgili olarak İslâmî sorumluluklarını tümüyle yerine getirmiş olurlar mı? Tabî ki Allah rızasını gözeterek, itikadi problemleri görerek, pagan ve Hıristiyan adeti olduğu için, İslâm’ın diğer din mensuplarına benzemeyi yasakladığı için sakınanlar bu söylediklerimizin dışındadır.

Yılbaşı kutlamalarının toplumu kuşatacak boyutlarda halk tarafından benimsenmesi bize kültürel yozlaşmanın hangi boyutlarda olduğunun maalesef acı bir resmidir. Lakin kültürel yozlaşmadan daha önemli olan îmani, itikadi yozlaşma değil midir? Hata kültürel yozlaşmanın temel sebebi de itikadi yozlaşma değil midir? Konuyla ilgili olarak söylersek, gönülleri ve inançları batılı Hıristiyan dünya ile aynı olan insanların, yılbaşı kutlamalarına katılıp katılmamasının ne önemi var?  Bu insanlar yılbaşı kutlamalarına katılmadıkları taktirde iş bitmiş mi oluyor? Dolayısıyla problemin özü biraz daha derinlerde yattığını düşünüyorum. Toplumun zihin kodlarıyla oynandığını görmemiz gerekiyor. Bu konuda bir tamir, öze dönüş, asla rücu etmek gerçekleşmeden yapılacak her türlü müdahale istenen faydayı sağlamayacaktır. İnsanlarımızın zihin kodlarına enjekte edilen batılı ve batıl düşünceleri söküp atmandan kalıcı ve nihai bir başarı sağlanmayacaktır. Kur’an’ı merkeze alarak zihin kodlarımızı bir inkılaba tabi tutmadan kültürel yozlaşmadan kurtulabilmemiz, onunla mücadele edebilmemiz de mümkün olmayacaktır. Şunu da hemen ifade edelim ki ifade ettiğimiz boyutlarda ideal şekilde müdahale edemiyorsak, hiç sesimizi çıkarmayalım da demiyorum. Sadece bu yılbaşı kutlamalarının büyük fotoğrafın bir parçası olduğumu, mücadele ederken büyük resmi görmezlikten gelmememiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Yılbaşı kutlamalarındaki uygulamalardan önce bu kutlamaların Müslümanın inancına yönelik olarak gerçekleştirdiği tahribat, kişiyi İslâmî açıdan sürüklediği uçurum, dünyada karşılaşacağı zillet ve ahiretteki karşılığının ne olacağının farkına varılmalıdır. Kur’an’ın kişinden istediği inancın ne olduğu, yılbaşı uygulamalarının bu inanç çerçevesinde değerlendirildiğinde hükmünün ne olduğu gibi sorulara cevap bulmadan ve ıslaha buradan başlamadan nihai çözümlemelere gitmek mümkün olmayacaktır. Bu açıdan yılbaşı kutlamalarına kültürel manada karşı çıkışlar doğru olsa bile eksik olmaktadır. Sorunun temelinde yatan şey, ne noel baba, ne çam ağacı, ne hindi kesmek, nede o akşam işlenen haramlardır. İnsanımıza bunları yaptıran, İslâm inancından soyutlamış veya içerisine şirk bulaşmış olan inançlarıdır. Dolayısıyla buralar tamir edilmeden yapılacak her türlü pansuman yöntemi netice vermeyecektir. Özetlersek; yılbaşına karşı kültürel bazda karşı çıktığımızda en fazla insanımız yılbaşı kutlayan müşrik iken yılbaşı kutlamayan müşrik yapmış oluruz.

Çünkü geldiğimiz noktada sadece yılbaşı kutlamaları değil ki insanımızda problem olan. Siyasi olarak onlar gibi laikliği, demokrasiyi, liberalizmi benimseyen, ekonomik olarak kapitalizmi benimseyerek kazanırken onlar gibi helal ve haram sınırları olmayan, eğitimleri onlar gibi seküler olan ve dini referans kaynağı olarak görmeyen, toplumsal hayatı onlar gibi olması gerektiğine inanan ve kadın erkek arasında helal ve haram sınırlarını kaldırarak, kadını bir cinsel meta olarak gören insanların sadece yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmak ve bununla yetinmek çözüm için yeterli olmasa gerektir. Dinle ilişkisini dahi onlar gibi kabul eden insanımızın, yılbaşı kutlamalarından daha önemli problemleri var demektir. Bizim insanımızda onlar gibi dini, toplumsal hayatın bütün katmanlarından uzaklaştırarak bireyin vicdanına hapsetmiş hatta vicdanın emrinde bir tutsağa dönüştürülmüştür. Batıda olduğu gibi kişinin istediği kadar hayata müdahale hakkı olan bir nesne konumuna indirgenmiştir din. Ve bugün insanımızı içerisine sürüklendiği zihni ve ameli buhranların arkasında yılbaşı kutlamak değil, bunun daha ötesinde olan inanç ve amelde Kur’an’dan yüz çevirmek yatmaktadır. Yıllar önce batılıların yerli uşakları, gönüllü fedaileri tarafından halka yutturulmak istenen “muasır medeniyeler(!) seviyesine ulaşmalıyız” zokasını halkın yuttuğunun, hayatın hemen her alanında onları model ve örnek aldığımızın bir göstergesidir yılbaşı kutlamaları.

Sözüm odur ki; insanımızın İslâm dışı inanç ve davranışları sergilemelerin arkasında yatan saik neyse onu önceliklememiz gerekmektedir. Problemi sadece yılbaşı kutlamalarına indirgemek, problemin derinlikleri inememek, bizi kalıcı çözümlere götürmeyecektir. Problemin derinliklerinde iman ve inanç problemi vardır. O halde bizde Kur’an’ın başladığı yerden başlayarak önce zihin kodlarımızı düzeltmekten başlamalıyız. Vahyin aydınlığında hayatın bütün evrelerinde bir inkılap gerçekleştirmek için meselelere çok daha geniş bir perspektiften bakmalıyız. Kur’an’ın en temel meselesi inanç meselesidir. Hemen her ayetinde bu konuya vurgular yapmaktadır. İnsanımız bu hususta kendini düzeltmediği taktirde bir bataklıkta diğer bir bataklığa sürüklenip duracaktır. Zulümatın karanlıkları içerisinde bir karanlıktan diğer bir karanlığa sürüklenip duracaktır. Yılbaşı’nda bir karanlıktan kurtulsa yılsonu’nda bir başka karanlığı içerisine sürüklenmekten kendisini kurtulamayacaktır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاء بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ وَمَن يَتَوَلَّهُم مِّنكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللّهَ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ

Ey inananlar! Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. (Maide, 51)

Allah Rasulü (s.a.s.)’in söyle buyurduğu rivayet edilir;

لَتَتَّبِعُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُمْ شِبْرًا بِشِبْرٍ ، وَذِرَاعًا بِذِرَاعٍ ، حَتَّى لَوْ سَلَكُوا جُحْرَ ضَبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ . قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ ، الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ  فَمَنْ

“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz keler deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.”

Biz sorduk: “Ya Resûlellah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?”

Şöyle buyurdu:  “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)

O halde, bizi bir yapan değerlerimize tekrar geri dönmeliyiz. Zihin kodlarımız üzerinde yapılan tahribatı gidermek için zihnimizi Kur’an ile yeniden kodlandırmalıyız. Hayatı anlamlandıracağımız doneleri Kur’an’dan almalı, her türlü inanç ve davranışları bu süzgeçten geçirmeliyiz. Hayatı anlamlandıracağımız temel dinamikler Kur’an’dan bağımsız olduğu taktirde, fotoğrafın tamamını göremeyeceğimizi, parçalarla uğraşırken nice uğraşmadığımız diğer parçaların daha büyük problemli parçalar oluşturduğunu görmekten gafil olacağımızı unutmamalıyız.

Selam Kur’an’ın aydınlığında yolunu bulanların, batılın parçalarına karşı çıkmanın yeterli olmadığının bilincinde olarak batılla bütüncül bir mücadele sürdürenlerin üzerine olsun.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !