18-11-2012 13:30

`Ulustan Ümmete` programı, büyük hayal kırıklığı yaşattı

Programa konuk olan Mustafa İslamoğlu`nun, müşrik düzene ait bir tapınakta o düzenin ritüeline katılmakla, Hz. Peygamber`in `Yeryüzünde Yüce Allah`a ibâdet için yapılan ilk mescid`de, bu mescidin putlarla işgaline de karşı çıkarak namaz kılmasını kıyaslaması, ilgisiz bir karşılaştırma, İslami literatürdeki karşılığıyla `bâtıl bir kıyas` olarak değerlendirildi.

`Ulustan Ümmete` programı, büyük hayal kırıklığı yaşattı

İslam ve Hayat

Hilal Tv'de yazar Hamza Türkmen'in hazırlayıp sunduğu "Ulustan Ümmete" programı, ilk bölümünde izleyenlere büyük hayal kırıklığı yaşattı.

"Ulustan Ümmete" gibi son derece anlamlı ve kimlik aşılayan bir isim taşıyan programın ilk bölümünün konusu "Değer Temelli Siyaset - Reel Siyaset" olarak belirlenmişti. Programın konukları ise, son kongrede Ak Parti MKYK üyeliğine seçilen Prof. Dr. Yasin Aktay ile yazar Mustafa İslamoğlu idi.

"İdeal siyaset" ile verili reel siyaset üzerine Hamza Türkmen'in soruları üzerine konukların çeşitli değerlendirmelerde bulunduğu programın bir bölümünde Türkmen, Aktay'a "Bizim siyaset anlayışımız içinde, eğer vahyi ölçüleri gözetiyorsak amel-inanç ayrımı olmaması gerekiyor. Bu boyutuyla baktığımızda bizim si,yaset anlayışımnız içinde mesela türbeleri Allah'a ulaşmak için vesile kabul etmek, tüebelere tazimde bulunmak olumsuzlanır, bu olumlu bir şey değildir değil mi? Peki, ama bir de Türkiye'de reel siyaset içinde rol alan insanalr Anıtkabir'de tazimde bulunmak zorundadır. Şimdi, değer temelli siyaset anlayışı buna izin vermezken reel siyaset Anıtkabir karşısında tazim duruşuna geçirtiyor. Ben bu çelişkiyi ifade ediyorum. Yani bunu nasıl çözümleyeceğiz?" sorusunu yöneltti.

Aktay ise bu soruya cevap vermek yerine, cevap vermesi için İslamoğlu'nu işaret etti. Bunun üzerine sözü alan Mustafa İslamoğlu, "Hepsi elde edilemeyenin hepsi terk edilmez" sözüyle başladığı cevabında, tam anlamıyla skandal olarak değerlendirilecek açıklamalarda bulundu. İslamoğlu, öncelikle akide ile siyaset arasındaki tüm bağları koparan bir değerlendirmede bulundu ve akideyle siyasetin tamamen ayrı mefhumlar olduğunu, birinin siyah-beyaz, diğerinin gri alanı ifade etiğini dile getirdi.

Bu noktada, akide ile siyasetin ayrı mefhumlar olduğu tesbiti doğru olmakla birlikte, bu iki mefhumun tamamen birbirinden bağımsız olduğu iddiasının, akideyi hayata ve dünyaya hiçbir sözü olmayan bir etkisiz / işlevsiz teori durumuna düşüren bir yaklaşımı ifade ettiğini belirtmemiz gerekir.

İslamoğlu, Türkmen'in açık ve anlamlı sorusu karşısında cevabına bu yanlış temeli kurarak başladığı gibi, devamında son derece ilgisiz ve mantıksız kıyaslarla Hz. Peygamber'in Nebevi sünnetini de açıkça tahrif ederek, Anıtkabir ritüellerine katılan politikacıların konumunu meşrulaştıran bir çerçeve oluşturmaya çalıştı. İslamoğlu, müşrik düzenin ritüellerine katılanları savunmak adına, Hz. Peygamber'in "İçi put dolu Kabe'de namaz kılmasını" misal vermekte bir beis görmedi. 

İslamoğlu'nun, müşrik düzene ait bir tapınakta o düzenin ritüeline katılmakla, Hz. Peygamber'in "Yeryüzünde Yüce Allah'a ibâdet için yapılan ilk mescid"de, bu mescidin putlarla işgaline de karşı çıkarak namaz kılmasını kıyaslaması, ilgisiz bir karşılaştırma, İslami literatürdeki karşılığıyla "bâtıl bir kıyas" olarak değerlendirildi.

İslamoğlu'nun, akideyle siyasetin arasını tamamen ayıran ve Hz. Peygamber'in Nebevi örnekliğini de açıkça çarpıtarak, şirk düzenin ritüeline iştirak edilmesini meşrulaştıran ve bunun için de Hz. Peygamber'in örnekliğini çarpıtıp payandalaştıran açıklamaları karşısında soru sahibi Hamza Türkmen'in, itirazi şerh koymaktan kaçınması ve sadece İslamoğlu'nun, yine bâtıl bir kıyasla şirk ritüellerine katılmayı meşrulaşmak için dile getirdiği  "Allah Rasulü namaz için Kudüs'e dönerken gönlü Kabe'deydi. Önemli olan gönlünüz dönmesin. Gönlünüz kıblesini biliyorsa mesele değil" sözleri üzerine "Hocam gönül de sağlam bir altın terazisi değil" ifadesini kullanmakla yetinmesi ve bunun karşısında İslamoğlu'nun düşüncesinde ısrarı karşısında konuya açıklık getirme ihtiyacı duymadan başka konuya geçmesi dikkat çekici bulundu.

YORUMLAR
  • salih ali    25-12-2012 21:09

    40 gün önceki haberin günün konusu şeklinde tekrar gündemleştirilmesindeki maksadı anlamak gerçekten çok zor.(sayın editör lütfen her yoruma cevap vermeyin.siz konuya nasıl baktığınızı haberinizde ele almışsınız.yorumcularda haberi farklı yorumlayabilir.meseleyi tartışmak istiyorsanız şahıslar ve olaylar üzerinden değil de kavramlar üzerinden tartışmaya açarsanız daha faydalı olacağını düşünüyorum.)

  • sevilay   04-12-2012 18:52

    sitenize bu gün girmiştim ama gıybetiniz olmasın diye söylüyorum ....tam bir hüsran kardeşim siz bu olaydan sonra gidip bu hocaya hocam bunu niye söylediniz diye bi sorsaydınız madem eskidende sempatiniz varmış bunları yazarak bir alim hakkında bu kadar ön yargı oluşturmasaydınız insanlara hakaret ettirmeseydiniz islamoğlu bu kadar hakareti hak etmişmidir yusuf suresi 76.ayeti anlamak istediğiniz gibi anlayıp öyle yorumluyorsunuz ayetleri allah ın anlattığı gibi anlamak istemiyorsunuz çünkü düşüncenizi kabul ettirme derdindesiniz...bazı arkadaşlar çok keskin yorumlar yapıyorlar da ama günümüz müslümanları şunun farkındalarmı acaba çokkk radikal geçinenler bu dönen çarkın içinde oy kullananlardan daha çok rol alıyorlar şimdi okuyan şunu der ne münasebet ,ama kabul edelim veya etmeyelim her kes gücü nisbetince KAPİTALİST düzenin içinde bunun dışında olmak demek ne demektir biliyormusunuz EBUZER olmak ve onun gibi yaşamaktır o zaman mangalda kül bırakmıyana helal olsun...lütfen herkesin yorumunu tam yayınlarken neden bazı yorumları kesiyorsunuz EDİTÖRÜN NOTU: Sevilay Hanım, birincisi, aleni / kamuya açık yapılan yanlışlar, hele de bu akidevi bir sapmayı ifade ediyorsa, yine aleni / kamuya açık olarak eleştirilmek duurmundadır. Çünkü artık mesele birebir görüşmelerle hallolunmayacak şekilde kamuya malolmuştur. İkincisi, şirki, şirk ritüellrini meşrulaştırmak için tevhid elçisi Hz. Yusuf'a daha ne kadar bühtanda bulunmayı sürdürecek sizler gibi düşünenler? Niçin şirki ve şirke bulaşanları eleştirmek ve yanlışta olduklarını söylemek yerine kalkıp terazinin ayarlarıyla oynuyorsunuz, muhafazakar-demokrat, ılımlı laik, NATO'cu, kapitalist ekonomi taraftarı bir zihniyeti savunmak adına bir Peygamber'i sanki şirk düzenine omuz vermiş gibi zan altında bırakıyorsunuz. Hz. Yusuf'un, bizzat Rabbimizin Yusuf Sursi 54. ayette buyurduğu gibi Mısır'da hükümran olduğunu ve şirki, bâtılı tasfiye ettiğini niçin anlamak istiyorsunuz. Rabbimiz İsra Suresi 81. ayette hak gelince batılın zail olacağını beyan etmektedir. Hz. Yusuf'un Mısır'daki iktidarının temel karakteri de budur. Peki şimdi batıl zail mi olmaktadır, muhafazakar-demokratalrın omuzlarında daha da palazlanmakta mıdır?

  • mehmet   03-12-2012 16:12

    Yusuf 76. Bunun üzerine Yusuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini (aramaya) başladı. Sonra da onu, kardeşinin yükünden çıkarttı. İşte biz Yusufa böyle bir tedbir öğrettik, yoksa kralın kanununa göre kardeşini tutamayacaktı. Ancak Allah'ın dilemesi hariç. Biz kimi dilersek onu derecelerle yükseltiriz. Zira her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen birisi vardır. İlk dönem hariçileri tıpkı sizin gibi ayetleri yorumladıklarından bazı guruplar Yusuf suresini ret bile etmişler sırf Yusuf 76 yüzünden. Sayın editör bu yorumu ideolojik kalıplara sokanlarda genellikle bu ayete kırk takla attırmışlar ve laf kalabalığı arasında geçiştirmişler veya bir sürü tutarsız çelişkili yorum boğuntusuna getirmişler. Bu gün sırf oy vermekle siyasal sishtem değişirmi kan akıtmak gerek ,kitlesel reddediş ve kıyam etmek gerek diyenler bunun için Kur'andan kendilerine uygun ayetleri delil getirenler şaz bir durumu açık ayetde varken nasıl delil getirip kolayçılığa kaçıyorlar anlamak mümkün değil. Ben bu ayetleri asla fikrime , siyasal sisteme entegreye delil getirmiyorum ama bir ayeti mercekle büyütüp kendini çürüten başka ayetin üzerini kapatmayın, çarpıtmayın ne olur biraz gayret edin ve önyargılarınızdan sıyrılarak ayetlere yaklaşın. EDİTÖRÜN NOTU: Mehmet Bey, evet HAricilerin yaptığını yapmamak lazım, ancak İslam'ın bütüncül ilkelerini görmezden gelip ayetleri cımbızlayarak Peygamberlere bühtan olarak nitelenebilecek sonuçlar da çıkarmamaklazım. Yusuf (a.s.)'la ilgili Kur'ani anlatım çok açık. Onun dilediği gibi hareket etme yetkisine sahip olduğu belirtiliyor. İktidara geliş sürecinde de gerek zindandaki daveti çok açık, gerekse düzene karşı dik duruşu çok açık. Lütfen kıyaslarımızı doğru yapalım. Bugün Allah'ın apaçık emri tesettürü "Elimizde serbest bırakma imkanı vardı" diyerek açıkça yasaklayan, faize dayalı liberal-kapitalist ekonomi uygulayan, İddaa gibi kumar oyunalrını bizzat yürürlüğe skan bir zihniyeti nasıl Hz. Yusuf'la meşrulaştırabiliriz?

  • mehmet   03-12-2012 14:08

    EDİTÖRÜN NOTU: Mehmet Bey, hakaret etmek yerine adam gibi yorum yazın bakın nasıl yayınlanıyor.

  • mustafa akdeniz   02-12-2012 13:22

    Hz. yusuf a.s'da firavunun bakanıydı.Hiçbirimiz bu düzenden memnun değiliz. Peki değiştirmek için ne yapmak lazım. Mesele bu. Konuşmada siyasetin akideleştirilmemesinden bahsediliyor. Akideyle siyasetin birbirinden ayrılmasından değil. Çünkü islam tarindeki mezheplerin hemen hemen tamamı siyasi ihtilaftan çıkmıştır ve sonunda birbirini tekfir etmeye kadar gitmiştir.Bu anıtkabir ziyaretini meşrulaştırmak değil zaruret halinde ki durumu ifade etmektir.Zaruret halinde haram helal farz iptal olur.Fıkıh bilmeyenlere uzun uzun anlatacak değilim.Ama örneğin günümüzdeki iktidar da anıtkabire ziyaret düzenliyor ben de bu tablodan nefret ediyorum ancak bu ülkede ki islam yaşantısına serbesti getirmeye vesile olmuş bir iktidar söz konusu.Ayrıca hepimiz bu şahısların mecburiyetten bu durumda olduklarını ve kalben asla böyle bir durumu tasvip etmediklerinin de farkındayız sanırım. EDİTÖRÜN NOTU: Mustafa Bey, yanlışları savunmak için lütfen hakikati çarpıtmaya kalkışmayalım. Bir kere Hz. Yusuf "Firavun'un bakanı" değildi. O dönem Firavunlar öncesi bir dönemdi ve Hz. Yusuf dönemin Mısır melikinin teknik bir bakanı olmanın ötesinde, Melik'in de kendisine tâbi olmasıyla Mısır'a hükümran olmuştur. Nitekim Rabbimiz Yusuf Suresi 54. ayette Yusuf (a.s.)'ın Mısır'da dilediği gibi hareket edecek bir yetki sahibi olduğunu haber vermektedir. Hz. Yusuf'un, tağutun hükümleriyle hükmettiğine ve putlara tazimde bulunduğuna hiç ihtimal veriyor musunuz? Dolayısıyla yanlış karşılaştırmalar (bâtıl kıyas) yapmaktasınız, tıpkı M. İslamoğlu'nun yaptıkları gibi. Mevcut iktidarın İslam'ın yaşanmasını serbestleştirdiği iddianıza gelince; Mevcut iktidar Kur'an dersinde başın örtülüp, sonrasında açılmasını emredecek kadar İslam'ın yaşanmasını serbestleştiriyor. Bunun yanında fuhuş, kumar ve faizi de serbestleştiriyor değil mi? İddaa adlı kumar oyununu Türkiye'ye getiren bizzat mevcut iktidardır. Ayrıca zaruret konusunda da yanlış bilgiye ve yaklaşıma sahipsiniz. Zaruret insanların kendi kafalarıyla belirlediği bir şey değildir. Bir kişi silah zoruyla Anıtkabir'e götürülürse orada zaruretten bahsedilebilir. Ancak bahsekonu mesele öyle mi? Sizin savunuculuğunu yaptığınız politikacılar oraya gitmenin ötesinde oradaki deftere İslam'ın asla tasvip etmeyeceği övgüler yazıyorlar. Bunlar da mı zarureten oluyor sizce? Mustafa Bey, bâtılın ve bâtıla yönelenlerin savunuculuğunu yapmayın. Hidayetten uzaklaşmayın.

  • Cevher   26-11-2012 22:45

    İslamoğlu'nun daha önce sistemde oy ile ilgili düşünceleri belli değilmidir?Batıl bir yönetimdeki önerisi bilindiğine göre tartışmanın bir anlamı olmaz diye düşünüyorum.

  • fahri ergün   24-11-2012 22:29

    proğramı izlemediğim için üzülüyordum ama iyi ki izlememişim neler olmuş neler bir zamanların islamoğlu diye okuduğu yazar nelerde peydahlamış, karşısında oturan hamza türkmen nasıl da susmuş. ne günlere kaldık ya Rabbi sen bizleri sapmaktan sapıtmaktan koru hepimizin canını müslüman olarak al.

  • Editör   23-11-2012 18:11

    Abdullah Bey, Müslümanların sistemle ilişkileri ayrı bir mevzu, bizatihi sistemin icracılarının sistemin şirk ritüellerini icrasına meşruiyet peydahlamak ayrı bir mevzu. Önce bunu ayıralım. Müslümanların sistemle ilişkilerinde zaaflar var evet fakat bunları meşru görmek, sıradanlaştırmak doğru olmaz. Bunları çözmek için çabalamamız, Müslümanalr olarak alacağımız ve arkasında duracağımız kolektif kararlarla sistemle bu alanlarda çatışacak adımalr atmamız gerekir. Yoksa, verili durumu meşrulaştırmak değildir olması gereken. 29 Ekim kutlamasına katılmışsanız bu sizin açınızdan meşru değildir. "Gönlünüz dönmesin yeter ki" denilerek geçiştirilemez. Bunu meşru görmezsiniz, bu şirk ritüeline katılmamanın yollarını ararsınız. Bunun yanında, şu mantık da çok yanlış: Madem nüfüs cüzdanı taşıyoruz, sistemin okullarında okuyoruz; o halde şirk sisteminin yöneticiliğine soyunan, onu omuzlayanların konumunu da sorgulamayalım! Bir nevi "Battı balık yan gider" misali bir yaklaşım doğru değildir. Müslümanların sistemle ilişkilerinde tabii ki sorunlar vardır, bunu hep birlikte çözmek için çabalamamız gerekir. Ancak bu sorunlar, bizatihi şirk sisteminin icrasına aday olan ve şirk sistemini omuzlayan kişi ve çevrelerin durumunu asla meşrulaştırmaz, onunla asla karşılaştırılamaz. Evet İslamoğlu "siyaset bir yorumlama biçimidir" diyor ve siyasetle akidenin bağını koparıp atıyor. Sorun da burada zaten. Haberde bu temel yanlışın cevabı "Bu noktada, akide ile siyasetin ayrı mefhumlar olduğu tesbiti doğru olmakla birlikte, bu iki mefhumun tamamen birbirinden bağımsız olduğu iddiasının, akideyi hayata ve dünyaya hiçbir sözü olmayan bir etkisiz / işlevsiz teori durumuna düşüren bir yaklaşımı ifade ettiğini belirtmemiz gerekir" çok yeterli şekilde verildi zaten.

  • abdullah   23-11-2012 17:27

    argumanların batılılığı veya çarpıklığından ziyade reel siyaset ve değer temelli siyaseti konuşalım burda bir sorun varmı? hangi birimiz siyaset gözetmek zorunda kalmıyoruz. sistemin okullarındamı okumadık. orada istiklal marşı okurken tazimde mi bulunmadık andımızı okumadık, yine tc. kurumları ile olan bütün ilişkilerimizde hangi birimiz siyaset gözetmek durumunda kalmıyoruz. ben kamu görevlisiyim, 29 ekim kutlamarına katılmak durumunda kaldım, ya katılmayacaktım yada işimden olacaktım. diyeceksinizki "errızku illallah" amenna fakat öyle değil dostlar. mustafa hocanın örneklerini iyi okuyun kör dövüşü gibi vurmayalım lütfen, onlar bizim değerlerimizdir. bu topraklar kaç defa islamoğlu çıkarır allah aşkınıza lütfen!!! yapmayın siyaset bir yorumlama biçidir diyor.

  • abdullah   23-11-2012 15:09

    konuşmayı metne çevirdim sizler için okuyun tartışalım: soru Hamza T: bizim siyaset anlayışımız içinde eğer vahyi ölçüler gözetiyorsak amel inanç ayırımı olmaması lazım, bu boyutuyla baktığımızda bizim siyaset anlayışımız içinde mesela; türbeleri Allaha ulaşmak için vesile kabul etmek , türbelere tazimde bulunmak olumsuzlanır bu olumlu bir şey değildir değilmi, peki ama bide türkiyede reel siyaset içinde rol alan insanlar anıtkabirde tazimde bulunmak zorundadır. şimdi kendi değer temelli siyseti türbe karşısında onu tazime geçirtmezken reel siyaset anıtkabir karşısında tazim duruşuna geçirtiyor. ben bu çelişkiyi ifade ediyorum bunu nasıl çözümleyeceğiz. cevap mustafa İ. :biraz önce yasin hocanın bıraktığı yerden şöyle bir taşları yerine koymak lazım, arapların çok güzel bir sözü var " hepsi elde edilemeyenin hepsi terkedilmez " bir kez hakikaten biz siyaseti akaidi konuşur gibi konuşuyoruz bu çok yanlış bir şey, akaidide siyaseti konuşur gibi konuşmak çok yanlış bir şey, akidede siyah ve beyaz üzerinden konuşulursiyasette grinin tonları üzerinden konuşulur siyasette gelirler ve giderler fayda ve maliyetler üzerinden konuşulur, yani kitabun merum vardır kuranın ifadesiyle rakamlanmış kitap, artılar ve eksiler ama akaidde öyle değildir. yani %95 sahih akidenin içine %5 sahte akide kattığın zaman, yaa %95 i sahih ya ne olacak diyemezsiniz. bir kova suya bir bardak pislik düşerse o pis olur, yani yahu bunun içinde kaç yüz bardak temiz var e bir bardakta pis olsun-hayır oda pis olur yani biz siyaseti akideyi konuşur gibi konuştuğumuzda tıkanıyoruz. bu yanlış bir şey (H.T: siyaset bir yorumlama biçimi) işte burda tevilin olduğu yerde tekfir olmaz onun için. siyaset tevil snatıdır, burda siyaseti konuşurken sabiteler ve değişkenlerden söz etmek lazım sabiteler sabitedir. sabiteler değişmez allah resulunun mekkedeki sabitesi belli idi la ilahe ilallah , la ilahe illallah deyin kurtulun fakat allah resulu kabeye doğru namaz kılarken kabenin içinde 360 put vardı bunu unutmayalım, yıkabileceği haldemi yıkmıyordu hayır zamanını bekliyordu, yüreğinde yıkmıştı zaten (H.T: vayih temelli bir siyaset gözetiyordu) evet eyvallah aynen öyle zaten siyesette budur, siyaset idealimizi hangi sıraya göre gerçekleştireceğimiz sanatıdır. bir örnek vermeme izin verirmizsiniz lütfen bir gün allah resulu hz. aişeye dediki:eğer kavmimin cahiliye ile olan hatıraları taze olmamış olsaydı şu kabeyi yıkar atam ibrahimin temelleri üzerine yeniden yapardım. yapmadı fakat ne yaptı zararı izale etti yani sabiteden vazgeçmedi kabeyi yıkıp yeniden yapmadı ama hatım diye bir duvar çekti bura kabenin içidir dedi ve tavafın onun dışından (bugun hala o duvar durur) yapılmasını istedi Bakın tırnak içinde Allah resulu reel politiği gözetti TIRNAK İÇİNDE DİYORUN KİMSE BUNDAN BİR ŞEY ÇIKARTMAYA KALKMASIN. efendim gözetti aynı şeyi müellefeyi kulup hadisesinde görüyoruz allah resulu öyle adamlara sabrettiki sabredilmesi mümkün değil, ueyne binhızm el fezari ya resulullah bunu niye çekiyorsun demişti hz. aişe ; adam girdi kapıyı açtı ve şu goncayı bana ver bana ver benimkilerden istediğini al- hadi buyur- bu adam çekilirmi? yani olabilirler var olamazlar var. Allah resulunun yüzü kuduse doğru namaz kılarken gönlü kabeye doğru kılıyordu medinede. bazen insanın yüzü ile gönlü farklı yönlere döner gönlünüz dönmesin yani gönlünüz kıblesini biliyorsa mesele yok. ama gönülde vahille inşa olmuş bir akılla şey yapılacak ne diyordu müstakim bir kıstas ile ölçüp tartın bu terziden ibaret değil bu ayetin emri asıl terazi bu...... EDİTÖRÜN NOTU: Abdullah Bey elinize sağlık. E bu durumda tartışılacak ne kalıyor? Bu argümanların bâtıllığı, çarpıklığı apaçık ortada değil mi? Neyi tartışalım? Buyurun söz sizde...

  • abdullah   22-11-2012 22:06

    bu yazıdan sonra o kısmı tekrar izledim... 3. bölümün 25. dakikasından sonra... açıkçası size katılmayacağım... bu bir... laik sistemde reel siyaset için müslümanlara öneriniz nedir? bu konuyla alakalı sağ framede yayınlanmış bir makale varsa tam zamanı yayınlayın... bu da iki... EDİTÖRÜN NOTU: Abdullah bey, bizim önerimiz Kur'an'ın belirttiği ilkeler ve Rasulullah'ın bu çerçevede ortaya koyduğu Nebevi siyaseti takip etmektir. Cahili düzenden ilkesel olarak mutlak anlamda ayrışan, onun değer yargıları ve işleyiş trzını meşru kabul etmeyen, ve bâtılla uzlaşmak yerine onu ortadan kaldırıp hakkı ikame etmeye yönelik Nebevi siyaset tir bizim ölçümüz. "Reel siyaset" söylemi modern çağın ürettiği bir puttur. Biizm reel isyasetimiz de, ideal siyasetimiz de birdir ve o da Nebevi siyasettir. Konuyla ilgili şu iki yazıyı okumanızı tavsiye ederiz: - http://www.islamvehayat.com/yazar_1139_91_UC-MUSTAFA.html - http://iktibasdergisi.com/author_article_detail.php?id=597

  • Adil H.   21-11-2012 16:54

    Bu program hakkında haklı ve gerekli bir uyarı olmuş. Allah razı olsun. Yahudileşme temayülünü yol haritası edinenler ibretlik manzaralar oluşturuyorlar. Bu haklı uyarılardan inşallah istifade ederler. Rabbim onları da bizi de istikmet üzere yönlendirsin ve ayaklarımızı sıratı müstakıminde sabit kılsın inişallah.

  • atilla aksu   21-11-2012 12:27

    İslamoğluna "anıtkabirde namaz kılınır mı?" tarzı bir soru sorulsaydı belki bu örneklik karşılığı olurdu. puta tanzim etmekle nasıl alakalandırmış enteresan. ne alakadır yazık olsun. resulullah kabede putlara yönelerek ibadet mi etmiştir ki bu örneklik yerini bulsun. bu örneklik resulullah'a iftiradır. resulullah ilk günden itibaren insanları puta tapıcılıktan allaha tapmaya çağırmıştır. ve ne alakası vardır çağın lat'ları karşısında boyun bükerek tanzimde bulunanların yaptıkları batıl eylemlerin Resullullahın Kabe'de kıldığı namazla.

  • resul   20-11-2012 15:30

    yakup kardşinde dedigi gibi m islamoglu daha öncedende bir videosunde oy KULLANMAMANIN çok açık bir ifadeyle sapkınlık oldugunu dile getirmiştir bunun için islamoglu için derelerin suyu çekilmiştir! dikkatinizi kurani bir hakikate çekmek istiyorum ALLAH,IN AZİZ KOMUTANI TALUT ordusuyla küfre karşı yola koyuldugunda yanındaki arkadaşları dünya hayatına meylederek imtihanlar karşısında talut,lu terketmişlerdi ama dikkat ederseniz onların bu tavırlarına karşın TALUT VE YANINDAKİ İSLAM ERLERİ şaşırmamış onlara meyletmemiş ve peşlerinden dönüp bakmamışlardır onlar ALLAHA İMAN ederken NUSRETİN sayılarLa, kalabalıklaRLA, agızları laf yapanlara GELMEYECEGİNİ İYİCE KAVRAMIŞLARDI

  • mesutkoca   20-11-2012 09:23

    İnandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar!!! Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.(Zuhruf Suresi, 36-37.Ayet) Eğer Müslüman İslamı yaşamazsa, yaşanan batıl hayat tarzlarından birine tabi olurlar.

  • Rıdvan dinçer   19-11-2012 14:12

    seyrederken okyanusları kabartacak kadar yüreğim yaralandı ve öfkelendim. iyi niyet ve maksad gözetmeyen hüsnü zannımıza bile olumluya tevil etme imkanı bırakmayan bir cevap. şaşkın ve üzüntülüyüz. قَدْ تَبَيَّنَ الرُّشْدُ مِنَ الْغَىِّ فَمَنْ يَكْفُرْ بِالطَّاغُوتِ وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ Bakara /256 …herkim tağutu tanımayıp/red edip/küfrederse…. (azgınlık ölçütlerini /kimliklerini/sembollerini/kişileri..sistemleri… diye KİMLİKTE NET (Rüşd) olmamız istenirken. bilen birinin net ve açık bir suale, tercih ederek yönelenler için, direkt Resul(a.s) içinde 360 put var iken namaz için oraya yönelirdi diye başlaması... La ile başlayan kulluk öğretisi, bu tür zaman ve ortamlarda ilan edilmeyecekse? (İsmi yanlış hatırlamıyorsam Mahmut Kaçar kardeşimizi buradan tekrar, mabedlerinin merkezindeki illallah ilanından dolayı tebrik ediyorum), Başka yer kalır mı La'ya? Kabe özdeş midir,(haşa)Lat ve Menat'ın hemcinsleri için yapılan mabedlere? Resul özdeş midir, Ona iman ediyorum deyip onun örnekliğini, yöntemini örnek edinmeyenlere? Ya Kıble / yönleri tayin eden yüce Allah'ın belirlediği yön özdeş midir (haşa) O'na karşı olanların yönlerine? -Resullerin gönderiliş amacını nasıl öğreteceksiniz diye soru sormam lazım? -Resullerin maruz kaldığı pisikolojik, sosyal baskı ve sahte iyi niyet ve kimlik dayatmalarının karşısında dik durması onlara karşı meyletmemesi dile getirilirken. Biz kim/lere karşı tenakuzda olacağız?Sormam lazım? Reel de neymiş sormam lazım? Resuller sorumluluk dairesi dışında mı yaşıyorlardı?örnek olamadıkları alan mı vardı? Vahy ne için inerdi, reel olan muaf mıydı? Benim dirimim hayatım ölümüm ibadetlerim Alemlerin rabbi olan Allah içindir, ayeti reel olanı kapsamı içine alamıyor muydu? Kullanılan dil toparlak olunca, top gibi gelen vurur giden vurur değil mi! Ve öyle bir kimlik tesis edilir ki bize... Varın siz düşünün o kimlik nerede geçer. Ben La demekle memur edilen; Sosyal ve siyasi tüm alanlarda La diyor, Allah'ın tüm la diyen kardeşlerimi La demeye yaraşır örnek kılmasını arzuluyorum. Programı seyreden kardeşlerimin hüsnü zanlarının (değer verilen her insanımızın yanlışlarına sessiz kalmaları şeklinde devam etmesinin) bizi hüsrana götürmemesi için, sözümüz ağır da olsa uyarı niteliğinde / hakkı ve sabrı tavsiyeleşme icra edilmeli. Rabbimden dileğim, istiğfarda ve hakkı yanlışın düzeltilmesi) ilanında geç kalınmaması... Bilenlere tekrar hatırlatmak istedim bu bilinenleri... Rabbimin huzurunda yakama yapışılmasın, bilgisayar vardı neden hatam, ilanım karşısında ilan edilmedi diye..

  • ahmet   19-11-2012 11:43

    1.Haberi yapan kardeşin dikkatine İslami endişelerine katılmamak mümkün değil.. 2.Bu kadar açık bir konuda hocanın bu kadar tevil getirmesine gerek yok bunun açık bir yanlış olduğunu söyleyip bu ameli gerçekle ştirenlerin tevbe/bağışlanma dilemesi gerektiğini belirtse daha tutarlı olurdu.. 3.İslami kimlik açısından bakıldığında hocanın kendisininde böyle bir törene katılmaktan kaçınacağını tahmin etmek zor değil... 4.Bu kardeşleri uyarmak isterken dile uslüba dikkat edersek -yorumlardada bile olsa- daha hikmetli davranmış oluruz ve derdimizin üzüm yemek olduğu anlaşılır.. 5.Son olarak örgütlenme anlamında çabaların olduğunu duyuyor seviniyoruz tevhidi camiada haklı endişeler taşıyan kardeşlerin ortak iş yapabilme noktasında ve ıslah çabalarını daha kuvvetli yapabilmeleri, yerel kalmamaları ve birbirlerine sahip çıkmlaları açısından en kısa sürede bu işleri halletmerini umuyor dua ediyoruz...

  • Müslim   18-11-2012 21:30

    Şirk tapınaklarında icra olunan şirk ritüellerine katılan insanları savunmak adına, Hz. Peygamber'in aziz örnekliğini payandalaştırmaktan imtina etmeyenler de, bu açık tahrif karşısında susarak bunu onaylayanlar da, Yüce Allah'tan zerre korkuları varsa Hesap Günü gelmeden kendilerini sorgulamalı ve tevbe etmelidirler. İlla bâtıl yönelimleri savunacaklarsa da, Hz. Peygamber ve aziz İslam'ın aziz kavramlarını bu bâtıl savunularına malzeme yapmamalıdırlar.

  • Yakup Döğer   18-11-2012 16:49

    Ne olacaktı ki... Körler sağırlar birbirini ağırlar diye bir tabir vardır. Üzülerek söylüyoruz bunları aslında, hem de çok üzülerek... ama gel gör ki yapacak bişeyde yok. Oy vermeyen bütün tevhidi müslümanları, "Oy vermeyin diyenler bu kitapla (videoda önünde Kur'an var ve onu işaret ediyor İslamoğlu)bağını kesmiş insanlardr" diyor ya, bundan sonra söyleyecekleri bu söylediğinden daha daha korkunç olamaz. Daha nelerki ve hepimizin bildiği sözler, yazsak yorumlara sığmaz. Rabbimiz feraset ve hakkı batıldan ayrabilmeyi bütün müslümanlara nasip etsin.