Kazım ŞENSALTIK
ASHAB-I KEHF’TEN BUGÜNE MESAJLAR!
Ashab-ı kehf diğer adıyla mağara arkadaşları! Allah kitab-ı keriminde bunların bu kıssayı neden bize anlatıyor. Allah (c.c.) kitabında bize vermek istediği bir mesaj olmalı. Hikâye olsun Müslümanlar veya kitaba tabi olanlar okusun sevap kazansın diye mi anlatıyor, yoksa başka bir muradımı var? Gelin bu kıssayı hatırlayalım”
“İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir ziynet yaptık.
Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak hâline getireceğiz.
Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm'i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?
Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, "Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır" demişlerdi.
Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk).
Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.
Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.(3)
Kalkıp da, "Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O'ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O'ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?" dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.
(İçlerinden biri şöyle dedi:) "Mademki onlardan ve Allah'tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın."Kehf, 7-16)
Bu kıssada anlatılanları iyi okuyalım! Allah biz Müslümanlara bir mesaj veriyor, bu mesaj yarınları öngörme, geleceği okuyabilme yeteneği sunuyor önümüze. Önce gelin bu geleceği okuyabilme kısmına bakalım, dikkat edin bu insanlar hakkı haykırıyorlar, sonra toplum bunları bölücü, bozguncu ilan ediyor. Yetmiyor yaşam hakları bile olmuyor, öldürülecekler mağaraya sığınıyorlar. “Allah onları uyuttuk buyuruyor” uyuyorlar. 300 yıl; diğer adıyla 3 asır sonra uyanıyorlar, uyanıp içine döndükleri toplum, onları terörist, bölücü olarak niteledikleri Allah’ın mesajının, o toplumda devletin resmi inancı dini olduğunu gördüler. Peki, bu onlara ne kazandırdı, hiçbir şey kazandırmadı. Çünkü onlar bedelini o mesajı haykırdıkları gün ödediler. O zaman kime ne mesaj veriyor, Allah bu kıssa üzerinden? Bize mesaj veriyor, bugünü değil yarınları inşa edin diyor. Onlar haykırdıkları Allah’ın mesajının asırlar sonra o toplumda nasıl karşılık bulduğunu bize sunuyor. Bu kıssa bize geleceği okuyabilme yeteneğinin nasıl olduğunu anlatıyor. Bugün attığınız tohumların yarın nasıl meyveler verdiğini anlatıyor. Buradaki Allah’ın temel olmazsa olmaz mesajı; onun razı olduğu işlerin yapılmasıdır.
Bunu geçmişimize baktığımızda göreceğiz; mezheplerin oluşması böyle olmadı mı? Bugün büyük mezhep dediğimiz mezhepler ’in imamları kendi dönemlerinde baskı ve zülüm görmediler mi? Kendileri görmeseler de asırlar sonra kendi düşünceleri devletlerin resmi mezhebi olmadı mı? İşte kısaca yarınları öngörme, geleceği okuma yeteneği sunuyor bizlere, tabi okumasını bilirsek.
Bu kıssa bize yarınları öngörüp bedel ödeyecek öncülerinde nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Dikkat edin hakkı haykıran sıradan vatandaşlar değil aristokrat insanlar, devletin tüm imkânlarını kullanan, dünyanın tüm nimetlerinin önlerine serilmiş yönetici insanlar. Allah bunların kıssasını bize anlatıyorsa, burayı kaçırmamalıyız. Dünyanın tüm nimetleri önlerindeyken, keyifve saltanat içerisindeyken Allah’ın mesajını veya rızası için bunları elinin tersiyle iten insanların kıssasını anlatıyor. Buradan bize bugünün Allah’ın kitabına tabi olanlarına ve onların liderlerine bir mesaj yolluyor. Siz dünyalık makam, mevkive saltanatınızdan, dünyevi imkânlarınızdan Allah için vaz geçmedikçe Allah’ın yardımı size gelmeyecektir.
Bunun bir benzerini hatırlayın, Mekke de görüyoruz, Mus’ab’ı Mus’ab yapan neydi dersiniz? O Mekke’nin en zengini ve en lüks yaşayanıydı. Mekkeliler onun için geleceğin Mekke lideri yöneticisi olarak görüyorlardı. İşte Mus’ab bütün bunları elinin tersiyle itip Allah’ın mesajına sarıldığı için şehit olduğunda üstünü örtecek bir dünyalığı dahi yok idi. Oysa çok zengin lüks içinde yaşayan biriydi, Mus’ab b. Umeyr. Mus’ab b. Umeyr’in de Ashab-ı keyf’ten farklı bir yanı yoktu. O Medine’de insanlığa sunduğu Allah’ın mesajının yarınlarda nasıl kök salacağını öngörebiliyordu, çünkü eğitimliydi bugün yaptığının yarın nasıl sonuç vereceğini öngöre biliyordu. Peygamberlerde böyledirzaten onların bir sıfatı da Fethanet’tir.
Bütün bunları gelin bizim topluma getirelim.
Bizim toplumda bu makamlara sahip olup ta Ashab-ı keyf gibi elinin tersiyle iten kaç tane yönetici gördünüz. Göremezsiniz çünkü bizim bırakın devlet yönetiminde olanları dernek, vakıf, cemaat yöneticilerimiz bile elde ettikleri makamları kaybetmemek için neler yapıyorlar, çevrenize bakın anlayacaksınız. İşte böyle topluluklara Allah yardım eder mi? Etmiyorlar! Değerli dostlar, etmediğini geldiğimiz noktada halimize bakınca anlıyoruz.
Bizim toplumda kendini İslam’a nispet eden insanlarımız bu mağara arkadaşlarının hiç düşünmeden vazgeçtikleri makam, mevkileri ele geçirmek için neler yaptıklarına şahitlik yapıyoruz. Allah onlar vazgeçtikleri için övüyor, biz ise onların vazgeçtiklerini elde etmek için çabalıyoruz, bu ne yaman çelişki. Siz aristokratları sadece devlet yönetiminde olacağını mı düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız eksik düşünüyorsunuz. Bugün Allah’ın verdiği imkânları Müslümanların yarınları için değil de kendi lüks yaşamı için harcayanlar aslında aristokrat olmuşlar farkında değiller. Bu lüks ve şatafat onları bir yerlerin yöneticisi yapmıştır, onlar da oraların aristokratları olmuşlardır. Oysa mağara arkadaşları bu unvanlarını yırtıp atmışlardı. Bugün bizim yarınları okuyabilmemiz çok daha kolay. Önümüzde Allah’ın kitabı, arkamızda bu kadar yaşanmış tarih varken çok daha nitelikli işler yapmalıydık. Amma maalesef eskiler kadar bile olmadık, elimizde kocaman bir hüsran ve kötüye gidiş var bunu görüyor ne yapacağız deyip duruyoruz. Oysa bu toplumun Müslümanları olarak bu elimizdeki sonuç bizim yaptıklarımızın sonucu. Eğer yanlış ise demek ki bir yerlerde gömleği yanlış düğmelemişiz. İlk düğme yanlış takılırsa ardın sıra geleceklerde yanlış olacak. Bunu ya görmemişiz veya önemsememişiz. Bir yazarın şöyle bir tespitini okumuştum şöyle diyordu “Eğer tarih okumalarımız bize tarihte yaşanmışları alıp bugüne kopyalarsak tarihin ve geleceğin hakkını yemiş ve gelecek nesilleri tahrip etmiş oluruz.” Geçmiş tarihimizde yaşananlar o zamanda kaldı biz artık bunlardan faydalanarak yarınları inşa etme yoluna düşmeliyiz. Bunu yapmak bedel istiyor bu yüzden geçmişi kutsamaktan geleceği inşa etmeye vaktimiz kalmıyor.