İdris GÖKALP

29 Aralık 2018

BİR EĞİTİM METODU OLARAK KUR'AN KISSALARI

İslam Dini’nin temel kaynağı olan Kur’an’ı Kerim’de kıssaların önemli bir yekûn tutması araştırmacıları kıssalar üzerinde düşünmeye ve inceleme yapmaya yönlendirmiştir. Kur’an-ı Kerim’in önemli bir bölümünün kıssalardan oluştuğu bir gerçektir. Hak-batıl mücadelesinin en çarpıcı örneklerinin yer aldığı kıssalar, insana bir tarih perspektifi kazandırmakta ve ne tür bir davranış sergilemesi halinde nasıl bir sonuçla karşılaşacağı konusunda önemli ipuçları sunmaktadır. Kıssalar, insanın insanla ve Allah’la olan diyalogunun nasıl bir çerçeve içerisinde gerçekleşmesi gerektiği konusunda örnekler vererek, önemli bilgiler takdim etmektedir. Bu nedenle kıssaların büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Din eğitiminde de kıssa metodu olarak kullanılan bu metot, insanlara ümit, sabır, teşvik, destek, rahatlama, huzur vb. anlayışları kazandırmada son derece etkili olmaktadır.

“Kıssa” kelimesi esas olarak “izlemek”, “izi tâkip etmek” anlamına gelmektedirIstılah olarak kıssa: “Âdeta olaylara yeniden bir canlılık verilerek, tarihin derinliklerinde kaybolup unutulmuş veya bazı izleri insanlığın hafızalarında varlığını koruyabilmiş hâdiselerin, muhataplara, yalan ihtimali veya hayalin karışması mümkün olmayacak bir tarzda anlatılmasıdır.” Kıssa dilimize de girmiş bir kelimedir; “Kıssadan hisse” ve “bir kıssa bin hisse” gibi tabirler Türkçede sıkça kullanılır. “Kıssa”, edebiyatta “hikâye” anlamında kullanılır.

Eğitimde kullanılan kıssa, hikaye, masal gibi anlatım türleri, bireyde hedeflenen davranış değişikliklerini gerçeşleştirmek ve birey tarafından içselleştirilmesi istenilen değerleri kazandırmak için kullanılmaktadır.

Kur’an, kıssaların gerçeğini anlattığı, yani tarihte meydana gelmiş olanlarını anlattığı için ondaki kıssalara hikâye denilmez. Çünkü hikâye; meydana gelmemiş fakat vukua gelmesi muhtemel olayları temsil yoluyla anlatır. Kur’an’ın anlattığı kıssalar ise, bazı müsteşriklerin iddia ettiği gibi, tarihî hakikatlerle ilgisi olmayan, sırf öğüt vermek maksadıyla söylenmiş hikâyeler değildir. Kur’an’ın anlattığı kıssalar tarihî hakikatler, geçmişlerin haberleridir: “Böylece sana geçmişlerin haberlerinden bir miktar anlatıyoruz. Gerçekten sana katımızdan bir zikir (ibret verici olayları taşıyan bir kitap) verdik” (20/Tâhâ, 99); “Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz. Onlar Rablerine inanmış gençlerdi. Biz de onların hidâyetlerini arttırmıştık.” (18/Kehf, 13)

Kur’ân-ı Kerim’in neredeyse yarısını teşkil eden tarihsel kıssalar, insanlığın Hz. Âdem’den günümüze değin var olan ve kıyamete kadar da devam edecek olan derin imanî, ahlâkî, sosyal problemlerine kesin ve net çözümler sunan mutlak ezeli ve ebedi hakikatleri içerirler.

Kıssa metodunun günümüz eğitim anlayışı içinde inkar edilemez bir yeri vardır. Özellikle sözlü kültürün yaygın olduğu toplumumuzda, çocuklara anlatılan kısa, menkıbe ve hikâyelerin çocuklar üzerinde ömür boyu silinmez tesirler bıraktığı bir vakıadır. Kıssalar ile yapılan eğitimde geçmiş toplumlarla bugün arasında bir köprü kurulur. Zamanın ötesinde bir buluşma gerçekleşir. Kıssalarla büyüyen çocuk geçmiş ve bugün arasında atılan köprüden geçerek bir durum değerlendirmesi yapar. Kıssalardaki kahramanlarla özdeşleşen çocuk kendi önünde durumunu özetleyen bir model bulur.

Çocuklar kıssalar sayesinde problem çözmeyi öğrenmiş olurlar. Zira kıssalarda bazen bir problem işlenmekte ve bu problemin çözümüne dair olaylar olması gerektiği gibi sergilenmektedir. Kıssalar muhatabın zihin dünyasını zenginleştirerek düşünce yapısını, isabetli tavır alma ve karar verme kapasitesini geliştirir. Bu aynı zamanda bireyin kendini geliştirmesi ve kişisel olgunluk kazanması anlamına da gelmektedir.

 Çocukların ve gençlerin eğitiminde tarihî, dinî ve ahlâkî kıssaların büyük bir önemi vardır. Gerçek veya gerçekleşmesi muhtemel olayları canlı bir dille, edebî bir üslûpla tasvir etmek, okuyanlar üzerinde büyük bir etki bırakır. Kötülüklerin ve ahlâksızlıkların korkunç neticeleri, en güzel şekilde hikâye üslûbuyla anlatılır ve insanlar bu yolla kötülüklerden sakındırılır. İyi işler ve güzel ahlâklıların örnek davranışları da hikâye yoluyla etkili bir biçimde aktarılarak gençler bu iyi hareket ve davranışlara teşvik edilir.

İşte bu noktada Kuranda her biri bizler için ibret ve ders niteliği taşıyan kıssaların önemi daha iyi idrak edilmelidir Kıssalar, hacim itibariyle Kur’an’ın yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Kıssalar yoluyla bilgilendirme ve eğitme metodu, Kur’an’da göze çarpan belirgin metodlardandır. Allah, muhâtaplarına tevhid ve ahlâk ilkelerini, tarihin kanunlarını anlatıp öğretirken, pedagojik açıdan çok önemli bir metod kullanmıştır. Bu da tarihte yaşanan hâdiseleri, dinî ve ahlâkî bir muhtevayla insanların önüne koyan kıssalar yoluyla anlatımdır.

İnsan fıtratı ve tabiatı, anlayış ve kavrama yönünden soyut ve kuru fikirleri dinlemekten çok, somut fikirlere yatkındır. Kıssalarda, fikirler adeta somutlaşır, dinleyenlerin anlaması kolaylaşır. Böylece fikirler, zihinde daha iyi yerleşir ve kalıcı olur. Oysa çıplak gerçekler ve soyut anlamlar, hem daha çabuk unutulur, hem de akıl yorarak dikkatleri dağıtabilir.

Kur’an, kıssaların açıklayıcı ve güzel bir üslupla anlatıldığını (Yusuf 3) beyan ederek, “And olsun onların (geçmiş peygamberler ve ümmetlerinin) kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır.”(Yusuf 111) ayetiyle ders ve ibret alınması bakımından kıssaların önemi açıkça vurgulamaktadır. Kur’ân-ı Kerîm kıyamete kadarki bütün muhataplarını ter­biye etmek için kıssalar üslubuyla her devirde insanlık için ör­nek ve önder şahsiyetler olan peygamberlerin örnek hayatları­nı ve onlara tabi olan bazı kişilerin tavırlarını anlatmaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’de anlatılan peygamberlerin (a.s) örnek şahsiyetleri, önce Hz. Peygamber (sav), ikinci planda da bütün mü’minler için yüksek ahlakı, dînî hassasiyeti, Allah’a gi­den yolu öğreten en önemli bir metod teşkil etmektedir.

Kur’an kıssaları inananlar için ders ve ibretler içeren öğretilerle doludur. Doğru inanışların, doğru davranışların ve hayatta takip edilecek doğru yol ve yöntemlerin neler olduğu kıssaların içindeki olaylarda sergilenmiştir.

Kıssaların ders verme, sonuç çıkarma, örnek alma, model sunma ve eğitim gibi amaçları vardır. Bu amaçları gerçekleştirmek için, içinde muhatabına iletmek istediği pek çok mesaj barındırabilir. Bu mesajlar kaynaktan çıkıp alıcıya ulaştığında, alıcı kıssadan alacağı dersi alır, kıssada durumuna uygun bir model varsa onu tespit eder. Tüm bunların sonucunda kıssanın eğitim görevi tamamlanmış olur. Zaten kıssa ile eğitim amacı “kıssadan hisse” dağıtmaktır.

Kıssalar için geçerli olan temel amaç, insanları Kur’an’ın gayesi olan hakka ve hidayete ulaştırmaktır. Ancak bu genel amacın yanında ve ona paralel olarak, kıssaların da kendine mahsus amaç ve fonksiyonları vardır. Bu amaç ve fonksiyonları; ilahi vahyi ve peygamberin peygamberliğini ispat etmek, ibret ve öğüt ve Hz. Peygamberin gönlünü takviye etmek şeklinde sıralayabiliriz.

Bilinmektedir ki, eğitim insanlarda istenilen düzeyde davranış değişikliği oluşturmaktır. İslami anlamda eğitim,  bireyleri vahyin belirlediği istikamette daha ileri bir seviyeye taşıma amacına matuf, bilinçli, planlı ve fıtrata uygun sürdürülen eylemler; yani salih ameller şeklinde tanımlanabilir. Kuran kıssalarının amacı Kur’an’ın genel amacı ile paralellik içerisindedir. O da, Allah’ı hayatın merkezine yerleştirmek, insan ile Yaratıcısı arasına giren engelleri göstermek, insanı Allah’a kul etmektir. Kıssaların da bu çerçevede hedefi, geçmiş toplumlardan, geçmiş peygamberlerden canlı örnekler sunarak, insanı Rabbine yaklaştırmak ve onun Salih ameller içinde bulunmasına vesile olmaktır.

Kur’ân, kıssalar üslubuyla geçmiş peygam­berlerin evrensel mahiyetteki önemli olaylarını bize anlatmak­tadır. Bu tarz bir eğitim üslûbu Şair’in, “Kökü mazide olan bir âtiyim” sözü ile ifade etmek istediği gibi, insan için önemli bir metottur. Şunu tekrar olarak vurgulamak gerekir ki; Kur’ân kıssalarındaki terbiye metodu Kur’ân’daki metodla tamamen uyum içindedir.

Kur’ân’ın insan için bütünüyle gerçekleştirmek istediği terbiyede, kıssalar üslûbunun önemi gerçekten tartışılamaz. Özel­likle Mekke döneminde önemi daha da büyüktür. Hatta kıssa­ların tesir gücünü anlayan müşrikler bile Kur’ânî davete karşı kıssaları kullanmışlardır ki, Kureyş’in ileri gelen müşriklerinden Nadr b. Hâris’in Rüstem ve İsfendiyar’la ilgili hikâyeleri anlat­ması meşhurdur.

Tarih boyunca da ahlakî kıssaların varlığı bilinen bir ger­çek olup, Hint, Fars (İran) ve Yunan filozoflarının fikirlerini, dü­şüncelerini ve ahlâk görüşlerini yaymak için kıssaları kullandık­larını tarih kaydetmektedir. Zira insan, tabiatı itibariyla kıs­saları aşırı derecede sever. Ayrıca her insanda bilgi edinme, hadiseleri araştırma, özellikle geçmişle ilgili haberleri dinleyip öğrenme merakı da vardır. İnsan geçmişle ilgili gerçek olay­ları dinlerken ister istemez ders ve ibret alacağı da herkesçe ka­bul edilebilecek bir hakikattir.

Bu temel özellik dikkate alınarak bir değerlendirme yaptı­ğımızda Kur’ân kıssalarının muhataba imanı, imana dayalı Kur’ânî terbiyeyi yerleştirip, kökleştirmede, ilâhî meleke ve duygularını fazilet ve hayır yönünde farkında olmadan yönlen­dirmede en uygun bir metod olduğunu söylemek kolay olacak­tır. Çünkü insan Kur’ân kıssalarını okurken, neticeleri hakkın­da düşünürken anlatılan imanlı şahsiyetlerin güzel yönlerini taklid edip almak, kâfirlerin kötü sıfatlarından da nefretle uzak­laşmak ister.

 Hz. Peygamber (sav) de terbiyede, kıssalar metodunu bilfiil kullanmış, Sahabe-i Kirâm’a Kur’ân’da mücmel olarak anlatı­lan bazı kıssaları daha tafsilatlı olarak veya bazı noktalarını açıklamak üzere anlatmıştır. Hz. Musa ve Hızır kıssası ile Ashâb-ı Uhdûd kıssasında olduğu gibi. Ayrıca Kur’ân’ın hiç bahsetmediği bir mağarada mahsur kalan üç arkadaşın durumu gibi bazı kıssaları da aynı gaye ile anlatmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm de, insan için bu derece önemli ve insan tabiatına uygun olan kıssaları önemli bir muhteva içinde, insan­lığı temel gayeleri doğrultusunda terbiyede en mükemmel tarz­da kullanmıştır. Bu sebepledir ki kıssalar üslûbu, İslâmî terbiye üslupları içinde ilk sıralarda yer almıştır.

Kur’ân, kıssalar üslûbu içinde başta peygamberler olmak üzere örnek şahsiyetlere özendirirken, tarihte yaşamış şer ka­nadındaki model şahsiyetlerden bazılarını da anlatmak suretiyle şer ve inkârın çirkinliğini her iki dünyada da neticesinin hüsran ve pişmanlık olduğunu ibretlerimize sunmaktadır. Meselâ Musa (as) kısasında Fir’avn’ın İnkâr ve zulmünü ve akıbetini anlatmak­la her devirde onun gibi inkârcı, zalim, diktatör idarecilerin akıbetinin er geç hüsran olacağını amelî bir şekilde gözlerimiz önüne sermektedir. Karun kıssasıyla da, zenginliğiyle şımartıp azan, mal ve servetini fesat, haksızlık ve zulüm yolunda kullanan zengin tip­lerinin sonunda helaktan kurtulamayacağını ibret olarak anlat­maktadır.

Hz. Nûh, Hûd, Salih, Lût ve Şu’ayb (a.s)’ın ka­vimlerinin kıssalarıyla; inkarcı, puta tapan, Allah’ın elçilerini dinlemeyen, en kötü fuhuş ve ahlâksızlığı bile sergilemekten hiç çekinmeyen, ölçü ve tartıda hile yaparak haksız kazanç elde et­mek isteyen toplumların eninde sonunda dünyada şiddetli azap­lar, ahirette de ebedî cehennemle cezalandırılacaklarını, tarihî gerçekler içinde ibretlerimize sunmak hedef alınmıştır.

Kur’ân bunun yanında kıs­salardaki konuşma üslûbu ile muhataplarının irşad ve hidayetini ve terbiyesini hedeflemiştir. Bu gaye ile birçok kıssa­larda söz konusu üslûba rastlamaktayız. Mesela, İbrahim (as)’in tevhidi ispat, şirki iptal için önce babası Azer’le, sonra kavmiyle, daha sonra da zamanındaki zalim kral Nemrud’la yaptığı konuşmaları, Şu’ayb (as)’in kavmiyle yaptığı konuş­ma, Musa (as)’in Firavunla “kavli leyyin”, yani yumuşak sözle konuşması ve daha birçok benzerlerini saymak mümkündür.

Hz. Peygamber (sav) de konuşma üslubuyla sahabelerini, ümmetini terbiyeye ehemmiyet vermekteydi. Çünkü O’nun ahlâkının Kur’ân oluşu sebebiyle, eğitim ve Öğretim sahasında­ki tatbikatı da adeta Allah’ın âyetleri, irade ve vahyi istikame­tinde canlı bir misal teşkil etmekteydi.

Kuran kıssalarında “Teşvik ve Korkutma” unsurunun davet ve ter­biye metodu olarak kullanıldığını açıkça görmekteyiz. Çünkü “Teşvik ve korkutma” unsurunun birçok insan ruhunda, psiko­lojik yapısında tesiri büyüktür.

Kur’ân’daki kıssalar, din dilinin gelişmesini sağlaması yönüyle din öğretiminde büyük bir öneme sahiptir. Çocuklar birçok dînî kavramı tam olarak anlamakta zorlanabilir. Bu kavramlar, günah, sevap, tevbe, sabır, mübarek, kutsal gibi soyut kavramlardır. Çocuklar çoğunlukla somut olarak düşündükleri için, soyut kavramları yanlış anlayabilirler. Kur’ân’daki kıssalar güçlü bir muhtevaya sahip olması yönüyle, çocukta dinî kavramların ve dinî tasavvurun gelişmesinde ve dinin doğru anlaşılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Mesela “Allah’a iman” konusunun öğretiminde Kur’ân’daki İbrahim (as) ın  kıssayı örnek olarak verilebilir.

Kıssalar bize, yaşanmış ve yaşanması muhtemel yönleri ile hayatı ve bu hayat içinde rol alan insan ilişkilerini anlatır. Bizler anlatımlardaki tecrübelerden yola çıkarak yaşantılarımıza, çeşitli olaylar ve durumlar karşısında tutum ve davranışlarımıza yön vermeye çalışırız. Yaşadığımız  ortamda artık bizim için uygun şartlar ortadan kalkmışsa, Hz. Nuh’un (as) yapmış olduğu gemiye binerek oradan ayrılmayı öğreniriz. Çok zor bir durumda kaldığımızda, artık dönüşü olmayan bir yola girdiğimizi düşündüğümüzde Hz. İbrahim (as) gibi “Hasbunallahi ve ni’mel vekil” diyebiliriz. Şeytanın bizi hataya sürüklemesi karşısında Hz.Adem ve Havva gibi kendimize zulmettiğimizin farkına vararak tövbe kapısına gelebiliriz. Öfke ile bir hataya düşersek öfkemiz yatışınca Hz. Musa (as) gibi levhaları yerden almasını bilebiliriz.

Kıssalardaki temel ana fikir anlaşıldıktan sonra mümin başına gelen değişik olaylarda kıssaların yardımını kullanabilir. “Hz. İbrahim kıssası “Hiçbir ateş aşkı yakmaz”ın sembolüdür. Ki aşk zaten, yanmamak için yanmaktır. Hz. İsmail kıssası, “teslim ol, kurtul” mesajıdır. Hz. Yakup kıssası “Yitiğine gözünü verecek kadar yanarsan, Mısır’da da olsa kokusunu alırsın”ın kıssasıdır. Hz. Yusuf’un kıssası, “Bir kişiden ne çıkar ki?” diyenlerin dillerine Kur’an’ın sürdüğü acı biberdir. Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya’nın hayatı, “alçalan zamanda imanın onur ve izzetini korumak için nasıl kurban olunur”un iç dağlayıcı belgesidir.

Kıssalar, Hz. Muhammed (sav) ve tebliğci Müslümanlar için kimi zaman destek, kimi zaman yol gösterici kimi zaman da öğüt olmuştur. Müslümanlar Mekke döneminde inen ayetlerdeki Hz. İbrahim kıssasıyla bir kişi ile ümmet olunacağını; Hz. Yunus kıssasıyla yılmamayı; Hz. Nuh kıssasıyla sabrı, taviz vermemeyi, mücadelede sürekli direnişi ve sonucu Allah’a havale etmeyi; Ashabı Kehf kıssası ile onlar gibi tağuta baş eğmemeyi ve sadece O’na boyun eğmeyi; Bahçe sahiplerinin kıssası ile rızkı Allah’ın verdiğini öğrenmişlerdir. Kur’an’da anlatılan her kıssadan çıkarılacak ders ya da alınacak bir mesaj vardır.

Hülasa, Kuran kıssalarının doğru anlaşılıp kavranması, onlardan gereken ders ve ibretlerin çıkarılması, İslam dinini insanlara sunduğu hayat tarzının, insani ilişkiler düzeninin ve toplum yapısının doğru anlaşılmasını sağlayacaktır. En önemlisi, geleceğimiz olan çocuklarımız Kur’anda kıssaları anlatılan peygamberleri(selam onlara olsun) örnek almaları suretiyle yeniden İslam medeniyetinin temellerinin atılmasına vesile olacaklardır inşaallah. Çünkü unutmayalım ki, medeniyetleri inşa eden peygamberler(as) ve onları örnek alan mü’minlerdir.