Mehmet ARSLAN
BÜYÜK HABER
BÜYÜK, EN BÜYÜK HABER GELİR YA
AÇLIK VE SUSUZLUK UNUTULUR YA...
Bismillahirrahmanirrahim diyerek sözümüze başlıyoruz.
Bugün Nebe Suresinin ilk üç ayetini öğreneceğiz. Birçok uzun sure vardır. ''Yasin, Mülk'' gibi. ''Nebe'' suresindeki '' anma''nın anlamı ''bir şeyden, birisini anmak gibi, onun, o şeyin hakkında söylemek'' anlamındadır. ''Ma''malın, eşyanın kısaltılmasıdır. Buradaki anlamı '' O şeyden, onun hakkında ''. Bu cümleyi sadeleştirirsek elimizde Türkçede de bilinen ''sual'' kelimesi kalır. ''O şeyden çok soruşuyorlar''.
''Azim'' büyük demektir, ''Azametten'' gelir. ''Nebe'' haber demektir, Nebiden gelir. ''Anin nebei azim''. Büyük haberden…
'' Ellezi hüm fihi muhtelifun''. Muhtelif , ihtilaf demektir. Sondaki ‘un’ cem ifade eder.
''İhtilaf içinde olanlar''
''Ramazan''ın manası ''kızgın, sıcak'' demektir, buna rağmen onbir ayın sultanıdır. Neden bu denmiştir. Çünkü onda Kadir gecesi var, onda Kur’an indi. Kadir gecesi Kader gecesidir, bir ömre bedeldir. Bin aya, seksen üç yıla bedeldir. Peki Kur’an nedir. İşte o büyük haber Gur’ an'dır. Büyük haberi veren kitabdır. Geçmişe, geleceğe ve bugüne dair haber veriliyor. İnsanlığın başlangıcından bugüne kadar Gur’anın verdiği bu haberlerden sorulmuş, kıyamete kadar da haber sorulacak ve ihtilafa düşülecektir. Bilim çok ilerlediği halde bir çok şeyi açıklayamıyor, hatta içinden çıkamayınca bunları inkar yoluna gidiyor. Burdan bilimin çok üstünde bir gücün olduğu anlaşılıyor. Ama yine de inkara gidiliyor. Yok denilip kesip atılıyor. Nerden geldik, nereye gidiyoruz? Hala Allah'tan (c.c.) geldiğimizi bir kısım inkar ediyor, hatta atasının ''maymun '' olduğuna inananlar var. Bunun gerekçeleri, hiçbir somut açıklamaları, dayandırdıkları bir belge olmadığı halde, sadece tahminen zanla söyleyip buna inanıyorlar. Böyle, kafada oluşup, gerçekci olmayan inanışlarla bir neticeye varılmaz. Tek başına bilimsellikle de gerçeklere ulaşılmaz, ilmilik de gerekir. Geçmişten haberler, gelecekten haberler en önemlisi de bugüne dair ne yapılması gerekiyor, doğru hareket tarzı ne, ne yaparsak kazanır ne yapmazsak kaybederiz.
Allah (c.c.) bize her türlü nimeti vermiştir. Su içmek, yemek yemek vs. Sırf bunların paylaşılmasında bile, herkes bu hisseden daha fazla nasıl alırız peşinde. Gün gelecek bu nimetler bitecek. Allah'u (c.c.) Teala her şeyin bir sonunu verdiği gibi. O halde bize bildirilenler ''büyük haber'' dir, ''flaş haber'' dir. Kur’an'ı takip edelim. Geçmişe, bugüne, geleceğe dair onda hep bize haberler vardır. Böyle büyük haberin yanında diğer bütün haberler çok önemsiz kalır. Çünkü bu haber, bütün insanlığı ilgilendirir, bütün zamanları ilgilendirir. Bu haberin habercisi de, ileteni de Nebi'dir. Nebi'ler habercidir bir şekilde. Bu büyük haber, kıyamete kadar önemini koruyacaktır.
Bizler Ramazanda ''Savm'' oruç tutuyoruz, yemek, içmek ve diğer yasaklanan şeylerden belli süreler için uzaklaşıyoruz. Neden ? Başta '' O büyük haberde'' bize yasaklar bildirilmiştir. Savm yazılmıştır; gelenektir, açlıkla açların halini anlarız diyebiliriz. Bunların hepsi tali, geriye dönük açıklamalardır. Böylesine büyük bir haberden sonra kim açlığı susuzluğu düşünebilir. Eshab da bu haberden sonra gündüzleri savmlı geceleri salalı olmaya başlamışlar. Haberin etkisinde öyle kalmışlar ki; yemeyi içmeyi unutmuşlar. Ta ki Allah cc bir sonraki ayette gece yeme içmenin halelliğini hatırlatmış. Rasülü de as. Bizlerde bunu gerçek manada okuyup anlarsak ' savm'da ne açlık nede susuzluk hissetmeyiz.
Eğer Kur’an'la ilgilenmiyorsak, oruç tutmamızın, aç ve susuz kalmamızın pek bir espirisi olmuyor. Şunu hepimiz biliriz ki, Ramazan ayında Kur’an'la çok içselleşiriz, dinleriz, bütünleşiriz. Kur’an'da , hayata dokunan, ruhlara dokunan, cemiyete dokunan haberler var. Peygamber efendimiz (s.a.v.) zamanında eshab böyleydi. Kur’an'la ilk onlar eshabı rasül ra karşılaşmışlardı. ''Savm'' daha önceki ümmetlere de yazılmıştı. Tevrat'ta, İncil'de de emirler vardı. O ümmetler de aynı süreci yaşamışlardı. Ama zemanla bu haberi unuttular, değiştirdiler. Bu nedenle, Allah'u (c.c.) Teala bizlere, kıyamete kadar değişmeyecek, bizlere hayatımızın her alanında rehber olacak kutsal kitabımızı, Kur’an'ı göndermiştir. Allah'u (c.c.) Teala, bize zorluk olsun diye orucu istememiştir. Ramazan ayının geçtiği ayette geçer ki ''Allah size hidayet ettiki, ona teşekkür olarak, siz ''savmınızı'' yapın. Gündüz yasak olan şeyler, akşamın olmasıyla, oruçların açılmasıyla izin başlar, fecre kadar devam eder. Bu ayın önemini iyi kavrayıp, Kur’an'dan ayrılmamamız gerekir. Kur’an bizlere yeni ufuklar açar. Bu ayda inen Kur’an , Kadir gecesini, Kader gecesi yapandır. Kur’an hayata, cemiyete indiği an, insan hayatı , cemiyet hayatı işlemeye başlar, o zamana kader deriz, kader de işlemeye başlamıştır.
Kur’an, en büyük haberdir, bilinen en büyük gerçektir ama zamanla küllenmiştir. Tekrardan kıyamete kadar güncel olacak olan bu en büyük haberin azametini anlamalıyız. Allah'tan (c.c.) geldik, yine O'na döneceğiz. Ona göre hazırlık yapmalıyız. Bunu hep hatırlayıp, bunun yansıması olan güncel bu hayatta ona göre davranmak lazımdır. Bize bütün bilgiler verilmiştir. Gideceğimiz '' Yeni Dünya düzeninde '' şöyle yaparsak kaybederiz, şöyle yaparsak bizim için daha hayırlıdır'' diye. İstenenler Allah tan çok bizim kendi faydamız içindir. Bizim için bizden ne istenmişse yapmalıyız. Gur’anı software olarak, hardware olan bedenimize ve cemiyetimize indirmeliyiz. Yasamız, anayasamız olmalı. Bunun davasını gütmeli, Ramazan bir bidayet ve tecdid olmalı…