Mehmet ARSLAN
İNDİRİN GUR’AN'I HAYATINIZA
Selamun Aleykum,
Ramazan ayını idrak ediyoruz. Geceden sehere, sahura doğru, fecre doğru imsaka yaklaşıyoruz. Uyanıklık ve Gur’an'ın imsakı gerçekleşiyor yavaş yavaş. Sizi uyanmaya ve uyandırmaya, manen bilinçsiz, ilgisiz, alagasız, adeta uyku hali gibi bulunduğumuz halden, sizleri '' gıyama, dikilişe, dirilişe ve direnişe '' davet ediyoruz.
BismillahirRahmanirRahim
''Subhane rabbike rabbil izzeti amma yesifun veselamun alel murselin vel hamdülil lahi rabbil alemin''
Hamd; alemlerin Rabbi olan Allah'a (c.c), salat,selam O'nun Resulüne, Resullerine, ve akibet; işte bu seher uyanma vakitlerinde uyanıp, ayık kalıp, dik duran insanlara. Netice, başarı ve fevz onlaradır. Onlar başaracaktır, onlar bunu hakedecektir. Bu işe ulaşabilmek açısından da, Rabbimizden, gönlümüzü genişletmesini, dilimizi çözmesini ve işlerimizi kolaylaştırmasını diliyoruz İnşaALLAH.
''Ey iman edenler, yazıldı size siyam, yazıldı size oruç, yazıldı size gıyam sizden öncekilere yazıldığı gibi size de oruç yazıldı, umulurki sakınırsınız. ''Bakara 183-184 ayeti kerimede buyurulmuştur. Gur’an'ın '' yasa'' olduğunu anlıyoruz bu ayetlerden. Adeta insanın yasasıdır. İnsan nelere göre yaşayacak, nelere tabi olacak ,nelere itaat edecek, nelerin peşinden gidecek. Nelere uymayacak, nelerin peşinden gitmeyecek ,neler onun için yasaklı, onun için tehlikeli, zararlı ve insan bünyesinin sıhhatli bir şekilde sürdürmesi için hangi talimatlar gerekiyor, nelere dikkat ederek yaşaması gerekiyor. Bütün bunların yasası Gur’an'da yazılıdır. Al-i İmran süresinde ''Ümmül Kitap'' yani ''Ana Kitap'' tanımlayıp ''Anayasa''olarak bir tanımlama getiriliyor. Gur’an; insan yaratığının, insan biyolojisinin, psikolojisinin, sosyolojisinin, toplum hayatının ve insanın şahsi hayatının, küçük- büyük topluluk ve tüm dünya insanlığının yasalarını ortaya koyuyor.
Siyamla alakalı ayette '' sizden öncekilere yazıldığı gibi'' denilmektedir, burdan anlaşılacağı gibi biz ''türedi bir toplum değiliz'' yani öncesi ve sonrası olan ve birbirini takip eden bir topluluğuz. Kopuk bir anlayış var. Hiristiyan ve Yahudiler sanki önceden İslam değillerdi.
Hz. Musa (a.s.) islam dinini getirdi, Hz.İsa(a.s.) İslam dinini getirdi, Hz.İbrahim, Hz.Nuh, Hz.Adem(a.s.) hepside İslam dinini getirmiştir. Öncesinde bu toplumlar İslam idi ama daha sonradan isimlerini değiştirdiler, dinlerini değiştirdiler, hayatlarınıda değiştirdiler. Bir kısmı Hiristiyanlığa bir kısmıda Yahudiliğe dönüştürüldüler. Dini değiştirdikleri gibi, bir ırkı, o dini alet eder hale getirdiler. Bir siyonist algıya Allah'ın dinini değiştirerek kullandılar Allah(c.c.) muhafaza buyursun. Bunlardan örnek almamız lazım, ilerleyen zamanlarda daha derinlemesine işleyeceğiz İnşaALLAH.
''Leallekum tettekun'' Bu ''siyam'' ayeti bize yazıldı, bu ibadet bize yazıldıki biz bununla sakınacağız ''Umulurki sakınırsınız, umulurki korunursunuz''. İnsanların psikolojik, sosyolojik, biyolojik hayatının korunabilmesi içinde bu ayetlere dikkat edilmesi lazımdır. Siyam ayetinde '' En güzel yaratılışla yarattığı ve yeryüzüne bıraktığı insanı, ideal şartlarda yaşayabilmesi, hayatının sonuna kadar fert ve toplum olarak en üst düzeyde devam ettirebilmesi için bazı prensiplerin, ilkelerin, usüllerin devam ettirilmesi gerekir. İşte onlardan biri de''siyam'' ayetidir. ''Umulurki sakınırsınız,korunursunuz'' Gur’an'da takvalı olursunuz, Rab'den sakınırsınız, saygılı olursunuz, O'nun ayetleri okunduğu zaman içiniz titrer, kalbiniz yumuşar, gönlünüz yumuşar, zihniniz ona döner, ona teslim olur, iradenizi, tercihinizi Rabbinizin irade ve tercihine teslim edersiniz, o şekilde O’na sığınarak korunursunuz.
Bu arada ''Takva'' kelimesine dikkat etmemiz gerekiyor. Takvayı çok yönlü düşünmek zorundayız. Sadece şekli meseleler üzerinde değil, derinlemesine. Özellikle önce takvalı olmak demek ''kirli, kirletilmiş zihinlerden, zihniyetlerinden uzaklaşmak, beynin temizlenmesi, teharet ettirilmesi, zihnin yıkanması ve Allah'tan başkasına terkedilmemesi, o körpe dimağların Allah'tan başkalarına pas pas edilmemeleri ve Allah'a teslim edilmesi.'' demektir. Çünkü o temiz zihinlerin temizlenmesi ve korunması ancak Allah tarafından korumanın devam ettirilmesiyle mümkündür. O'nun ayetleriyle, O'nun bize gösterdiği yolla mümkündür. Ancak takva o şekilde sağlanabilir ve Allah'ın bize gösterdiği tehlikelerden Allah'a sığınarak, takvalı olarak bunu elde edebiliriz. Tam manasıyla ‘’koruyucu dindarlık’’.
"Eyyam-ı ma'dudat'' sayılı günler demektir. Ramazanın sayılı günleri vardır. Ramazanda kim hasta yada seferde olursa o günleri oruç tutmayabilir. Dinimiz kolaylık dinidir. Allahu Teala bize ne emretmişse o emirde bizim faydamız vardır. Bizim bünyemizin neye gerekli olduğunu en iyi bilen Allah'tır. Bedenimizive dinimizi korumak için bize''siyam''ı emrediyor. Bu ay bir arınma ayı, bedenin arınması, bedenin temizlenmesi, toksik maddelerden, aç ve susuz bırakılarak dinlendiriliyor,temizleniyor. Orucun tıbben, sosyolojik, psikolojik, biyolojik birçok faydası vardır. Sadece bedenin değil manen de temizlik ayıdır. Allah'ın bize verdiği malı temizleyeceğiz. Herkes için ''fitre'' ve ''zekat''verilerek mal temizliği de yapılır. Fitre, bayram olmadan önce ev hanesinde yaşayan her beden için'' bir miskine'' karnını doyuracak miktarda para verilmesidir.''Fidyet un taamu miskin' '. Miskinin yedirilmesi, kişiden kişiye , yaşadığı yere, kendi durumuna göre değişir. Allah'ın kanunları kıyamete kadar değişmeyecek şekilde yazılmıştır. Her çağa uygundur. Hiç bir zaman eski yada yanlış değildir. Allah(c.c.) yarattığı bedeni bildiğinden onun ihtiyaçlarını kıyamete kadar uyması gereken her şeyi kanunlarında yazmıştır. Bunlar her çağa, her zamana uygun şekildedir. Tıp alimleri bile, binlerce yıldır insan bedeni üzerine çalışıyor ama Allah'ın ilmi yanında onların bilgisi hiç kalıyor. Allah'ın ayetlerine uyalım, Allah'ın bize öğrettiği şekilde yaşayalım. O bizim bedenlerimizi yarattığı için bizim neye ihtiyacımız olduğunu bilerek ona göre yaşamamız için kanunlar koymuştur. Bu ayda, adeta insan bedeni toksik maddelerden arındırlııyor, beden dinlendiriliyor, aç ve susuz bırakılarak insanın bedeni ve nefsi ihtiyaçları bir süre öteleniyor. Allah'ın ayetlerini dar kalıplarla bakmamak gerekir, kıyamete kadar bize uygun ayetlerdir. Haşa bu ayetlere '' 1500 sene önceki ayetler'' denilemez. ''Salat'' ve ''Savm'' ibadetleri dururken, bir sürü farklı dünyevi, folklorik ritüellere, sıhhat adına yapılan birçok fiziksel aktivitelere yönelirler. Allah'ın emirlerini yapmazlar ve Allah(c.c.) katında mahcub olurlar. Bunların daha keşfedilmemiş nice faydalı tarafları vardır.
Bu ayda fitre, zekat vererek mal temizliği yapılır. Bu birikimler bizim değil Allah'ındır. İslam Allah(c.c.) merkezlidir, herşeyin sahibi odur. Bize ne vermişse onda mazlumların, ğariblerin hakkı vardır, o nispette onlara vererek manen malımızı temizlememiz lazımdır. Kim hem siyamda hem taam yedirmede daha iyi yaparsa bu onun için daha hayırlıdır…
Hastalıklı olanlara, seferde olanlara Allah(c.c.) ruhsat vermiştir ama bunu suistimal etmemek gerekir. ''İn kuntum ta^lemun'' Eğer bilirseniz o sizin için daha hayırlıdır. İnsan oruçla; aç susuz kalarak, sayılı günlerde bu hali yaşayarak, okuyarak, idrak ederek, dünyadaki çeşitli coğrafyalarda aç ve mazlum bırakılmış insanları anlayacaktır. Aç bırakılmış diyoruz çünkü Allah(c.c.) her canlının, rızkını yaratmıştır ancak paylaşımdaki bazı adaletsizlik, bazı aç gözlülerin, bazı doymazların ,bazı islam terbiyesinden, Gur’an terbiyesinden nasibini almamışların ,kişilerin veya toplulukların, devletlerin, emperyalistlerin ,doymayan aç gözleri gidip başka ülkelerdeki miskinlerin, sakinlerin yaşadığı topraklardaki rızıklarına, maden ve zenginliklerine göz koyarak onları onlardan almak için planlar, anlaşmalar yaparak, onları sömürerek aç bırakmışlardır. Şu andaki birçok kavganın sebebi budur. Savaş olan ülkelerde, küresel emperyal, doymaz güçlerin, başkalarının rızkına göz dikerek, o insanları, aç-susuz bırakıyorlar.
Bakara süresinin 185. ayet mealinde ''Şehr ü Ramazan ki indirildi Gur’an'' Bu ayı kıymetli yapan, onda Gur’an'ın indirilmesidir. Gur’an adeta bir insanı sıfırdan başlayarak onu eğitir, içindeki bütün kavramları açar, öğretir. O doğru yolun izahıdır, açıklamasıdır. Güzele dair barışa dair, islama, imana dair, güvenliğe, islaha dair, hayra dair ne varsa o Gur’an'dadır. Öyle ise başka bir yerlere gitmeye gerek yoktur. Hayır ve güzellik aramak için Gur’an'ı bırakıp, başka taraflara gitmek ahmaklık, akılsızlıktır. Hidayete, doğruluğa dair güzelliğe, iyi insanlığa dair, evrensel değerlere dair, insanlığa dair ne varsa o Gur’an'dadır. Bu değer maalesef bize unutturulmuştur. Yanı başımızdaki, önümüzdeki Allah'tan gelen bu kitabı okuyup anlamalıyız. Bu ramazanı '' Şehrü ramazan'' meşhur ramazan yapan ,Gur’an'dan, bizi yüceltecek olan Gur’an'dan ne yazıkki kopmuşuz. Sözde Allah'a teslim anlamına gelen ''müslim'' omakla beraber ''iman'' yani '' emin'' Allah'a (c.c.) yemin eden, iman eden, Allah'a(c.c.) güvenen olunmasına rağmen, sulhun kaynağının bu olmasına rağmen , Gur’an'la beraber, Gur’anlı görünmekle beraber ondan bir o kadar uzağız. Gur’an'ı önce içselleştirip, ondan istifade ederek, onunla aydınlanıp Gur’an'ı öğrenmek, anlamak lazımdır. Bunları bilmeyen nasıl aydın olur. Bunların aydınlığı sanal, hayal, aldatmacadır. Gur’an'ı bilmeyen, anlamayan, idrak etmeyen aydın olamaz. Gur’an'ı bırakıp evrensel, batı değerler , hümanist değerlerle hareket etmek, Allah(c.c.) karşısında bizleri mahçup eder, Allah'ı gazaplandırır, gazabı üzerimize yağar. Gur’an bizim hazinemizdir, ona tenezzül etmeyip başka taraflara değil, ona meyletmemiz lazımdır. Allah(c.c.) bize Gur’an'ı indirdi onu okuyup manasını anlamamız lazım. Kelimeler, harfler değil lafzdan çok ve aslolan manadır. Onda hidayet kaynakları bulmak, onun için gayret etmek durumundayız. Yegane hidayet, değer ve doğru kaynağı Gur’an dır. O doğru olduğu zannedilenlerle, gerçekten doğru olanın farkını da ortaya kor. Furkan dır o. Onun için onun indiği gece bir ömre bedel addedilmiştir. Gadir ve gader gecesi olmuştur. Gur’anın indiği birey veya cemiyet te bir o gadar değerlenir. Aksi de değersizleşir. Ondan ötürü gader gecesidir. Rabbimizin yarattığı hardware olan beden ve cemiyetimize, O’nu softwari olan Gur’an’ı indirelim. Yalan yanlış ve virüslü proğramları değil.
Rabbimiz sıyamı zorluk olsun diye yazmadığı gibi, Gur’anı da zorluk olsun diye indirmedi. Tam tersine hayatı ve geleceği kolaylaştırmak için. Allah kolaylık diledi. Zorluk dilemez. Tam da Rabbimizin bu ikramlarından ve Gur’anla hidayetinden dolayı teşekkür etmemiz, tekbir etmemiz ve sıyamı tamamlamamız lazım. Bunca değerli haber ve hediyelerle karşılaşan biri açlık ve susuzluğu düşünür mü? Üstelik o bile bizim faydamıza, Rabbimizin değil. Rabbimiz hiçbir şeye muhtaç değil. Her şey bizim için…
Rabbimize yaklaşacağız, O bir yaratıcı, ulaşılmaz, erişilmez ama , O Rab , bizden uzak olmak isteyen değil, ırak olmak isteyen değil, O bize yakın olmak isteyen Rab. Dolayısıyla , bizde O’na yakın olmak için gayret sarfetmeliyiz. Peki birine nasıl yaklaşabilirsin, önce onun dilini anlarsınki anlaşabilesin, dinleşebilesin ve ona ulaşabilesin. Peki Rabbimizin dilini bilmemiz mümkünmü? Rabbimiz her dili bilir ve bizim bilmediğimiz, O’na has dilleri de vardır. Dolayısıyla, O'nu hiçbir konuda ''ihata'' edemediğimiz gibi, dil konusunda da ''ihata'' etmemiz mümkün değildir. Ancak bizimle irtibat kurduğu bir dil var. Bu dil iletişim vasıtasıdır. Rabbimiz bizimle ; İbranice, Aramice, Arapça diliyle yazılmış, o büyük Gur’an'ı yollayarak iletişime geçmiştir. Bizim de Gur’an'ı anlayıp , öğrenmemiz gerekir.
Ramazan, on bir ayın sultanı diye dillere yerleşmiştir. Onu sultan yapan, bu ayda Gur’an'ın indirilmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Pey der pey insanların hayatlarına, gönüllerine, kalplerine indirilmeye başlamış olması hasebiyle bu ay ayların sultanıdır. Bu ayın içinde de Gadir gecesi var ,o gece de, insanların, Gur’an'la ihyaya ve inşaya başlatılması, onlara bir ruh kazandırılması, insanlık kazandırılması süreci başlatıldığı için, Gadir gecesi adeta ‘’Gader’’ gecesi ismini alıyor.
İslamda gece vakti çok mühim, çünkü gece, gündüzden altyapısının hazırlıklarının yapıldığı bir zaman dilimidir. Onun için sahur vakti uyanma vakti, canlanma vakti, ölümden, yıkımdan dirilişe, canlanmaya geçiş vaktidir. Sahur uyanış, günün başlama sürecidir. Sahur; fecre kadar uzanan, sabahın güne başlama zamanıdır. Fecri kezip, Fecri sadık.seher vakti uyanma vakti. O’nun için Gur’an bir ramazan gecesi indirilmeye başlanmıştır. Bu aya da, Gadir gecesine de değerini veren, gadrini veren Gur’an'dır. İnsana da gadrini, değerini veren yine Gur’an'dır. Gur’an'da ''İgameyi leyl'' diye bir kavram geçer.
İlk emir ''Rabbin ismiyle Oku''der. İnsan okumaya başlar, kitabı okumaya başlar, hayatı okumaya başlar, yazılı kitapları okur, kitabii ayetlerle'' kevnii''ayetleri örtüşmeye başlar, taşlar yerine oturmaya başlar. İkinci emir ''gum il leyl'' dir yani '' kalk geceyi ikame et'' salatı ikameden önce, zekatın edasından önce, gecenin ikamesinden bahsedilir. Geceni igemesi de ‘’tertil’’ ile mümkün. Yani ağır ağır Gur’anın sikletli sözlerini okumak…
Biz, Gur’an'ı kendi kelimeleriyle, kendi diliyle anlamaya çalışalım. Bunu yaparsak çok daha isabetli olur. Ecdadımız, bin yıl Gur’an hurufunu, kelimelerini Türkçemize kazandırmıştır. Bu kelimeler bize uzak değildir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde, Gur’an'i kelimeler dilimize geçmiştir. Bu kelimeler bize çok yakındır. Mesela ''İkameyi leyl'' diyor Osmanlı yani ''Gecenin ikamesi''. Hemen o ayetin sonrasında Müzzemmil süresinde '' neşe ü leyl'' neşesi gecenin geçer. Osmanlı böyle demiş, biz ''Gecenin neş'esi'' deriz. Takla attırmışız dile.
Neşe deyince, hemen her insanın aklına dünyevi yaşanan, sanal neşelendiren şeyler gelir. İşin aslı, gerçek neşe islamidir. İnsanlar İslamla neşelenir. Onun dışındakiler aldatmacadır. Bunu önemle vurgulayalım. Örneğin ''tatmin'' kelimesi İslami bir kavramdır. Allah(c.c.) müminleri Gur’an'la tatmin eder, zikirle tatmin eder. Gönüller, kalpler ancak Allah'ı zikirle tatmin olur. Onun dışındaki tatminler yalan, yanlış yollara sapmaktır. Tatmin olma durumunu, dünyevi zevklere dalarak, yanlış yerlerde gideriyor olmak büyük bir hatadır. Gerçek tatmin İslamdadır, gerçek neş'e İslamdadır hatta gerçek haz İslamdadır.
İslamın neş'esi Gur’an'dadır. Müslümanın neş'esi Gur’an'dadır. O, Allah'ı (c.c.) zikrettiği zaman neş'elenir ama bir başkası hakikatı unutarak, yalanlara, hayallere dalarak neş'elenir, aklını iptal ederek neş'elenir. Adeta kendisine verilmiş olan aklı ziyan ederek, hayvanileşerek neşelendiğini zanneder. Herkesin gittiği ,herkesin haz aldığı yerlere rağbet ederek tatmin olur. ''Miskini yedirmekten haz almazlar,başka şeylerden haz duyarlar''. Ama Müslim, mümin, gerçek , hakiki, asli şeylerden haz alır. O gerçek bir tatmindir. Hazlanmaya, tatmin olmaya varsanız Gur’an'ı takip edin, okuyun, öğrenin İnşaALLAH, yazılı ayetleri okuyun, kazılı ayetlerle bütünleştirin, Gur’an'ı takip edin, Gur’an'ı izleyin İnşaALLAH. Önce yazılı ayetleri okuyalım, sonra kazılı ayetlerle bütünleştirelim. Kitabi ayetleri okuyalım, kevni ayetlerle bütünleştirelim inşa ALLAH ve bunu, dilimizin döndüğünce, gücümüzün yettiğince yapmaya çalışalım.
Bu ayı oruç ayı olarak biliriz, onunda Gur’an'da karşılığı'' Siyam yada savm ‘’ dır. Bu kelimeler bize yabancı değillerdir. ''Savm '' , ''Salat ''… diye. Farsçadan gelen ''oruç'', ''namaz'' kelimeleri baskın olunca dilimize onlar yerleşmiştir. Onun yerine '' Savm'', ''Salat'' , kelimelerini kullanalım. Daha Gur’ani olalım. Bu esma-kavramların, bunların arka planı nedir, bunlardaki ruh nedir, bunların aslı nedir, bunların özü nedir öğretelim ve öğrenmeye çalışalım İnşa ALLAH. Bu da Gur’an diliyle daha verimli olur. Yoksa ezberle geç, dua oku geç değil. Biz duadan davayı anlayacağız, özüne ineceğiz İnşa ALLAH ve bu Gur’an ayından peyder pey, bu ayı mübarek yapan Gur’an'ı, kendi üzerimize okuyarak, ondan istifade ederek, onu içselleştirerek, hakikaten kendimizi bulmaya çalışacağız İnşa ALLAH. Dolayısıyla size Gur’an'dan yeni pencereler, yeni kapılar, yeni ufuklar açılacak İnşa ALLAH.