03-08-2010 10:51

Denize düşen darbeci, PKK’ya sarılır!

Ne yazık ki oynanan oyunlar çok büyük, çok kirli. Bu kirli oyunda kaybeden hep Müslüman halk oluyor, Türk’üyle, Kürd’üyle. Hep halkın çocukları ziyan oluyor. Halkın çocuklarının kanları üzerinden yapılan kirli hesaplarla, planlanan çatışmalarla Türkçülük ve Kürtçülük palazlandırılıp çatışma ortamının daim kılınması isteniyor. Topluma vereceği hiçbir şeyi olmayanlar, ideolojik anlamda tükenenler ayakta kalabilmek için daha çok Türk ve Kürt kanı aksın istiyor.

Denize düşen darbeci, PKK’ya sarılır!

Son dönemlerde Aktütün, Dağlıca, Reşadiye, İskenderun, Gediktepe, Hantepe, Dörtyol saldırılarında daha da açığa çıkan militarizm-PKK işbirliği üzerine, yazarımız Şükrü Hüseyinoğlu'nun 3 yıl önce kaleme aldığı "Denize düşen darbeci, PKK’ya sarılır!" başlıklı yazısını yeniden yayınlıyoruz:

Denize düşen darbeci, PKK’ya sarılır!

Şükrü Hüseyinoğlu

Son günlerde Kuzey Irak merkezli yapılan çıkışları, süregiden tartışmaları izleyen aklı başında herkes, Kuzey Irak’ın paravan olarak kullanıldığı iç siyasete yönelik bir toplum mühendisliği projesiyle karşı karşıya bulunduğumuzu kolaylıkla görebilmekte. 
 
 
Derin mahfillerde kotarılıp sahnelenen, “Başörtüsünü Çankaya’da istemezük” kampanyalarıyla start verilen ve İslami değerlerin açıkça hedefe alındığı 27 Nisan gece yarısı muhtırasıyla ivme kazanan bir darbe sürecinde bulunduğumuz açık. 
 
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’ye cumhurbaşkanı seçtirmemek için sahip oldukları demokrasi, anayasa, iç tüzük ve bilumum putlarını bir çırpıda kendi elleriyle kurban ediveren oligarşik düzenin sahipleri, sağda ve solda kotardıkları parti birleşmeleri, ittifaklar vs de anketlerde istedikleri sonuçları doğurmayınca (Genelkurmay’ın üst üste seçim anketi yaptırması başka türlü nasıl izah edilebilir?) Kuzey Irak senaryosu üzerinden siyaseti bizzat dizayn etme çabasına girişti.
 
Artık sağır sultan bile biliyor ki, sabah Kuzey Irak diye yatıp akşam Kuzey Irak diye kalkan askeri bürokrasi ve uzantılarının asıl gayesi, Kuzey Irak üzerinden toplumsal ve siyasal süreçlere müdahale etmek ve yeni toplum mühendisliği planlarını hayata geçirebilecek bir ortam oluşturmaktır.
 
Kısacası Kuzey Irak, 27 Nisan’da ilan edilen darbe süreci için bir basamak, bir paravan olarak görülmekte, bu şekilde planlara konu olmaktadır. 
 
Bu derin planların taşeronluğunu ise PKK üstlenmiş görünüyor. Zira, Kuzey Irak’ı paravan olarak kullanıp asıl amaç olan toplum mühendisliği projelerine zemin kazandırma peşinde olan derin mahfillere en fazla kim yardımcı oluyor diye bir soru sorulursa cevabı açık: PKK.

Garip ama gerçek bu. Kuzey Irak’a operasyon sözü ortaya atıldığından bu yana PKK bu hedefin gerçekleşmesi için elinden gelen her şeyi yapıyor. Üstelik son yıllarda gerçekleştirdiği tahrik gücü en yüksek tedhiş eylemleriyle yapıyor bunu. Önce Ankara’nın göbeğinde, işinde gücündeki altı sivili, ardından da çeşitli bölgelerde, kamuoyunu galeyana getirecek miktarda askeri katlederek, Kuzey Irak üzerinden toplumsal ve siyasal süreçlere müdahale planları yapan derin odaklara kusursuz şekilde hizmet etti söz konusu örgüt. 
 
Tüm bunlar, 28 Şubat sürecinde Çevik Bir başta olmak üzere bazı darbecilerin İmralı adasında Abdullah Öcalan’la görüşmesi, yine aynı süreçte PKK’lılarla 28 Şubatçılar arasında Avrupa’da gerçekleşen görüşmeler ve söz konusu görüşmelerde “irtica”ya karşı işbirliği kararlarının alınışını hatıra getirmekte. 
 
Ne yazık ki oynanan oyunlar çok büyük, çok kirli. Bu kirli oyunda kaybeden hep Müslüman halk oluyor, Türk’üyle, Kürd’üyle. Hep halkın çocukları ziyan oluyor. Halkın çocuklarının kanları üzerinden yapılan kirli hesaplarla, planlanan çatışmalarla Türkçülük ve Kürtçülük palazlandırılıp çatışma ortamının daim kılınması isteniyor. Topluma vereceği hiçbir şeyi olmayanlar, ideolojik anlamda tükenenler ayakta kalabilmek için daha çok Türk ve Kürt kanı aksın istiyor.
 
PKK bir yandan derin mahfillere siyasete müdahale ve toplum mühendisliği zemini kazandırırken, diğer yandan da Kürt halkını terörize ederek Kürtler’in haklı taleplerini kirletiyor ve bu açıdan da efendilerine büyük bir hizmette bulunmuş oluyor. 
 
Bu topraklarda, Müslüman Türk ve Kürt halkı arasına batıcı ulus-devlet ideolojisiyle sokulan ulusçu fitnenin halk kitleleri arasında taraftar bulması projesinin taşeronluğunu yapan PKK’nın, küresel anlamda da emperyalizmin taşeronluğunu üstlenmesi kayda değer olsa gerek.

ABD emperyalizmi PKK’yı niçin bu kadar seviyor, koruyup kolluyor, besliyor? Çünkü bu topraklarda darbecilerin toplum mühendisliği planlarına taşeronluk yapma konusunda kusursuz hizmet veren PKK, Ortadoğu’da da ABD emperyalizminin hizmetinde kusur etmiyor. Üstelik sırf bunun için kendi içinde ayrı bir örgüt bile kuruyor. İran’a diş geçiremeyen ABD’ye, PEJAK adı altında hizmet ediyor.

Kısacası Türkiye’de denize düşen darbeciler gibi, Ortadoğu’da batağa saplanan ABD de çözümü PKK’ya sarılmakta buluyor.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !