Gazze`ye İçten Operasyon
Yaşanan olaylar, İsrail`in bir Gazze operasyonudur. Siyonist devlet, General Gabi Aşkenazi`nin komutasında gerçekleştiremediği operasyonu, Fahri General Muhammed Dahlân komutasında gerçekleştiriyor.
Gazze'ye İçten Operasyon
Gazeteci-Yazar Ahmed Varol, Filistin'deki son gelişmeleri yorumladı. Filistin'de sergilenen son ihanetlerin gerçek yüzünü Filistin davasının güvenilir ve yetkin kalemi Ahmed Varol'un bu öğretici ve uyarıcı yazısını sunuyoruz...
Ahmed Varol / Vahdet.com.tr
Biz daha önce Filistin'de ittifak hükümeti oluşturulmasıyla ilgili değerlendirmemizde bunun önemli bir gelişme olduğunu ancak fitne ateşinin tümüyle söndürülemediğini, sadece üzerine kül döküldüğünü, fitne korunun ise o külün altında varlığını sürdürdüğünü vurgulamıştık. Çünkü fitnenin kaynağı vasfı taşıyan ve ihtiyaç duyulduğunda çok rahat bir şekilde harekete geçen, kendilerine yüklenen rolü oynama konusunda tereddüt etmeyen unsurlar varlıklarını koruyorlardı. Hatta aşağıda söz edeceğimiz üzere kazıklarını biraz daha sağlam hale getirmişlerdi.
HAMAS'ın tüm itirazlarına rağmen, özerk yönetim başkanı Mahmud Abbas fitnenin ana kaynağı durumundaki Muhammed Dahlân'ı güvenlik danışmanlığına tayin etti. Onun böyle bir göreve getirilmesi İsrail ve ABD'nin dayatmasıyla oldu. Siyonist işgal devleti ambargo politikasını, gümrük vergilerine el koyma uygulamasını değiştirmese de ittifak hükümetine kısmen göz yumuyormuş görünmek için Abbas'tan böyle önemli bir taviz istemiş, o da kabul etmişti. Güvenlik ve istikrara karşı en büyük risk oluşturan çete başının özerk yönetim başkanının güvenlik danışmanı yapılmasını anlamak mümkün mü? İttifak hükümetinin büyük ortağı bundan elbette ciddi şekilde rahatsızdı ama varılan anlaşmanın bozulmaması, oyunbozan taraf gibi görünmemek için sadece itiraz açıklamaları yapmakla yetinmeyi, konuyu fazla büyütmemeyi tercih etti.
Böyle bir tayin sadece kuzuları kurda teslim etme anlamına gelmiyor, aynı zamanda güvenlik alanında ve polis mekanizmasında iki başlılığın ortaya çıkmasına yol açıyordu. Zaten bu iki başlılık, özerk yönetim hükümetinin HAMAS'a geçmesi esnasında, mevcut tüm silahlı güvenlik organlarının İçişleri bakanlığının yetkisinden alınıp doğrudan başkana bağlanmasıyla oluşmuştu. Çetebaşı Dahlân'ın başkanın güvenlik danışmanı yapılması da onun, başkanlığa önceden bağlanmış ve ittifak hükümetinin oluşturulmasından sonra biraz daha güçlendirilen silahlı organların üzerinde yetkili kılınması anlamına geliyordu. Bu durumda İçişleri bakanı ne zaman güvenlik ve istikrarla ilgili bir adım atsa ayağı Dahlân'ın yerleştirdiği bariyerlere, engellere takılıyordu.
Bu, hadisenin fitne korunun küllerin altında saklı tutulmasıyla ilgili yönü. Bir diğer yönünü ise fitne ateşinin yeniden alevlendirilmesine ihtiyaç duyulmasıyla ilgili gelişmeler oluşturmaktadır.
İşgal devleti ve onun arkasında duran emperyalist güçler, ittifak hükümetini HAMAS'ı bazı konularda geri adım atmaya, taviz vermeye zorlamak için bir araç olarak kullanabileceklerini umuyorlardı. Ama bunu başaramayınca her ne kadar ittifak hükümetini onaylamasalar ve uluslar arası ambargoda herhangi bir yumuşamaya fırsat vermeseler dahi kısmen göz yummanın da kendi çıkar hesaplarına hizmet etmediğini düşündüler.
Son dönemde Mısır'ın devreye girmesiyle gündeme getirilen esir pazarlığında da HAMAS herhangi bir taviz vermedi ve Filistinli tutsaklardan istediği sayıda kişinin serbest bırakılmaması durumunda anlaşmanın gerçekleşmeyeceğini bildirdi. Ne yazık ki Mısır'ın devreye girmesi de Filistinli tutsakların serbest bırakılmasını ve bu yolla anlaşmaya gidilmesini sağlamak için değil Filistinlileri tehdit ederek onları dayatılan formülü kabullenmeye zorlamak, böylece işgalci Siyonist devletin prestijini kurtarmak amacıylaydı.
Filistin direnişinin, işgalcilere ağır darbeler vuran füzelerinden dolayı da Siyonist devlet son haftalarda sürekli Gazze'ye yeni operasyon planlarından söz edip duruyordu. Ama Güney Lübnan'da soğuk zannettiği sütten fena halde ağzı yanan Siyonist devlet Gazze'deki süte kaşığı uzatmaktan oldukça çekiniyordu. Üstelik Winograd raporu sebebiyle ortaya çıkan siyasi çalkantılar onu bu konuda daha dikkatli olmaya zorluyordu.
Bütün bunlar yaşanırken, bizim işgalci Siyonistlerin iki tampon devleti olarak nitelediğimiz Mısır ve Ürdün, İsrail Dışişleri bakanı Bayan Tzipi Livni'nin Filistin'de daha fazla bölgeden çekilebilecekleri iddiasında bulunarak göz kırpmasını bahane edip İsrail'le anlaşma atakları yapmaya başladılar. Düğün değil bayram değil Livni, Kral Abdullah'ı ve Lâ Mübarek'i niye öptü? Çünkü kendileri içeride siyasi çalkantılar yaşıyor, Filistinlilerin füzeleri tepelerinin üstünde uçuşuyor, Gazze'ye operasyon düzenleme konusunda da ciddi sıkıntı yaşıyorlardı. Filistinlilere sağ gösterip sol vurmak için birilerinin devreye girmesine, kendilerine yüklenen rolü oynamalarına ihtiyaç vardı.
Bayan Livni ile Arap dünyasının ihanetçi liderleri arasında göbek dansı sürerken ABD başkan yardımcısı Dick Cheney'in bölgeye yönelik sürpriz bir diplomatik atak gerçekleştirmesi de boşuna değildi.
Bütün bu gelişmelerin ardından Dahlân çetesinin yeniden saldırılar başlatarak pişmiş aşa su katmasının tesadüf veya herhangi bir ihtilafın büyüyüp çatışmaya dönüşmesi olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ortalığı karıştırmada kullanılan en önemli cinayetlerden olan Beha Ebu Cerad'ın öldürülmesi eyleminin de Dahlân çetesi tarafından gerçekleştirildiğinden şüpheleniliyor. Normalde el-Fetih mensubu olan Ebu Cerad'ın, fitne ateşinin iyice alevlendirilmesi ve HAMAS mensuplarını hedef alacak saldırılara gerekçe oluşturulması amacıyla öldürüldüğü sanılıyor. Ebu Cerad cinayeti oldukça sinsi bir planla, karanlık bir şekilde gerçekleştirildi ve saldırganlar hakkında herhangi bir ipucuna ulaşılamadı.
Olayların büyümemesi için HAMAS'ın gayretleriyle ateşkes sağlanınca, Dahlân çetesi ateşkesin bozulması için yeni saldırılar düzenledi. Şimdi de işi büyüterek sokaktan adam kaçırmaya, kadınların örtülerine sataşmaya başladılar. Önceki fitne döneminde de camilere baskınlar düzenleyerek Mushafları yere savurmuş, mabetleri kirletmişlerdi.
Yaşanan olaylar, İsrail'in bir Gazze operasyonudur. Siyonist devlet, General Gabi Aşkenazi'nin komutasında gerçekleştiremediği operasyonu, Fahri General Muhammed Dahlân komutasında gerçekleştiriyor. Üstelik bu daha ucuza mal oluyor ve Filistinlilere daha büyük zarar veriyor. Siz bunu "kardeş kavgası" veya "iç savaş" olarak mı görüyorsunuz? Siyonist devletin hesapları karıştığında adeta onun imdadına koşarcasına Filistinlilerin işlerini karıştıran, hatta saldırı planlarına gerekçe oluşturmak için kendi adamlarını bile öldürdüğünden şüphelenilen adamı ne kadar "kardeş" sayabilirsiniz?