29-04-2008 18:53

Seni Demokrat Yapacaklar

`Seni Demokrat Yapacaklar`, aslında yine Batılı Beyaz Adam`ın, dünyanın her hangi bir yerinde yaşayan ve aslında varlığının kendisi için hiçbir anlamı olmayan insanları üzerinde kurmuş olduğu zihni ve fiili işgali anlatıyor.

Seni Demokrat Yapacaklar

Daha önceki yazı ve kitaplarıyla bize Beyaz Adam'ın hikâyesini çarpıcı ve akıcı bir üslupla anlatan Mesut Karaşahan, yeni kitabı "Seni Demokrat Yapacaklar" isimli eseriyle yine çok konuşulacak konuları kaleme almış bulunuyor.

Klasik anlamda sömürgeciliğin ulaştığı her yerde sömürü çarklarının kurulduğu, yerlilere ait her ne varsa alıkonulduğu, kan ve gözyaşının akıtıldığı, yoksulluk ve sefaletin her türlüsünün yaşandığı, suikastların, işkencelerin ve ölümlerin gündelik hayatın ayrılmaz unsurları haline geldiğini, daha önce Pınar Yayınları'ndan çıkan "Yeryüzü Cennetinin Sonbaharı" ve "Terörün Efendileri" adlı kitaplarda akıcı bir dille anlatan Karaşahan, yeni eseriyle yaşadığımız son döneme ilişkin başlıkları aynı titizlikle işlemiş bulunuyor.

"Seni Demokrat Yapacaklar", aslında yine Batılı Beyaz Adam'ın, dünyanın her hangi bir yerinde yaşayan ve aslında varlığının kendisi için hiçbir anlamı olmayan insanları üzerinde kurmuş olduğu zihni ve fiili işgali anlatıyor. Batılı beyaz adam bunu yaparken klasik yöntemleri değil, "dünyanın uzak köşelerindeki hegemonyasını, yerli halklardan devşirdiği Tom Amcalar eliyle yürütüyor. Bu Japon, Çinli, Latin Amerikalı, Türk veya Arap yeni Tom Amcalara, yerli ve özgün inanç ve değer sistemlerini terk etmeyi ve Batılı beyaz adamın kavramlarıyla düşünmeyi öğretiyor."

Söz konusu bu devşirme hadisesi o kadar profesyonel ve sofistike yöntemlerle yapılmaktadır ki, çoğu kez yerli Tom Amcalar yaşadıkları değişimin ve dönüşümün farkına bile varmazlar. Çünkü artık kavramsal dünyaları değişmiş ve zihin dünyaları kendine ait olmayan bir düşünme biçimiyle işlemeye başlamıştır. Söz gelimi hiç düşünmeden, muhasebesini yapmadan benimsediği; ilerleme, gelişme, kalkınma, ekonomik büyüme, geri kalmışlık ve hatta hümanizm, insan hakları ve demokrasi; beyaz adamın empoze ettiği siyasal, sosyal ve ekonomik sisteme körü körüne itaatin düşünsel alt yapısını oluşturan kavramlardır. Çoğu kez bu kavramları verili ve doğru kavramlar olarak kabul eden ve bütün algısını, gündelik hayat pratiğini bu kavramsal çerçevesi içerisinde kuran yerli adam, kendisine ait olmayan bir yaşama biçimini yaşıyor demektir. Zira artık beyaz adamla aynı markayı tüketmek, onunla aynı yerlerden ve menülerden yemek, aynı şeylerden zevk almak ya da aynı şeylerden nefret etmek, yerli adamın yaşadığı ama farkında olmadığı bir yanılsama halidir. Kendini ve yaptıklarını beyaz adamın hayat biçimiyle özdeşleştiren, kendi hayatına beyaz adamın hayatına benzer paralel bir boyut katan yerli adam, beyaz adamın yanında-yakınında olmak, ona ulaşmayı gerekli bir ideal olarak görmek gibi kendini küçülten, değerini yitiren birçok şeyi yapmaktadır.

Bu durumun en tipik göstergesinin söz gelimi 'Nobel Ödülü' olduğunu belirten Karaşahan; "Beyaz adamın elinden Nobel ödülü almak veya Batılı siyasal ve sistemi erişilmesi gereken bir ideal olarak görmek, beyaz adamı üstün ve merkezi bir mevkiye oturtmak demektir; onun sömürü çarkını ve emperyalizmini onaylamak, doğruluk, dürüstlük ve samimiyetinden kuşku duyulamayacağını ikrar etmek ve çifte standardını, ikiyüzlülüğünü, soykırım geleneğini gizlemek demektir. Kendi özgürleşme taleplerinden, insanlık, hukuk ve adalet tasavvurundan vazgeçmek demektir."

Hayatını savaşların ve silahların gölgesinde idame ettiren beyaz adam, baş edemediği vahşi ruhunu tarih boyunca zorla ve zorbalıkla elde etmeye çalıştığı imkânlarla ebedileştirmek istedi. Bunu yaparken daha çok savaş, daha çok silah, daha çok kan ve gözyaşı götürdü gittiği yere. Gittiği kimi yere silahlarıyla, kimi yere kavramlarıyla, kimi yere kurumlarıyla kocaman bir çöplük götürdü. Kurduğu ve sürekli baş etmek için uğraştığı bu çöp uygarlığı için bir yığın yeni hikâye üretti.

Yerli adamın zaafı, yanlışı da bu oldu aslında, yani üretilen bu hikâyelerin uydurma olduğunu göremeyerek, beyaz adamın oyuncağı haline geldi. Yaşadığı ve düçar olduğu durumu göremeyerek, beyaz adamın kendisi için kurduğu iğrenç tuzaklara düştü. Kim olduğunu, nerden gelip nereye gittiğini düşünmeden, kendisiyle aynı kaderi yaşayan kardeşlerini bir hiç uğruna feda etti. Bu durumu Stuart Varney'in bir paragrafıyla özetleyen Karaşahan; "Bakınız, biz savaşı düşmana yıktık. Düşmanı böldük. Şimdi düşman, kendi kendisiyle savaşıyor. Amerika'nın çıkarları elbette iyi gözetiliyor ve iyi korunuyor. Biz aslında bir bakıma kazanıyoruz ve çıkarlarımızı kolluyoruz." ifadelerine yer veriyor.

Nihayetinde; yerli adamı kendi haline bırakmayan, onu istediği biçime ve şekle sokmak için uğraşan beyaz adam, her defasında ondan bir şey olmasını istedi ve istemeye devam ediyor. Kimi zaman silahlarını, kimi zaman kalemlerini, kimi zaman kin ve öfkelerini sermaye yaparak, yerli adamdan kendi uydurduğu kavramlara göre bir şey olmasını istedi beyaz adam. Bu durumu Karaşahan kitabın sonunda şöyle özetliyor; "Seni demokrat yapmak isteyecekler. Solcu, Liberal, Ilımlı, Hoşgörülü, Çağdaş, İlerici, Aydın… Kulağa hoş gelen, Batılı emperyalist, seküler ve materyalist açıdan değer yüklü ne kadar kavram veya niteleme varsa hepsinin eşanlamlısı gibi kullanılan "demokrat"ı, senin biricik sıfatın yapacaklar. (Kitap Tanıtımı: Mehmet Kır/Dünya Bülteni)

Seni Demokrat Yapacaklar

Mesut Karaşahan 

 152 sh.

Pınar Yayınları

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !