Vahşeti direnişten ayırmalıyız
Fitneye yakıt taşıyan insanlık dışı saldırılarla direnişi aynı kefeye koyarsak direnişe haksızlık etmiş oluruz. Zaten o yakıtı taşıyanların kendileri de bizzat direnişe haksızlık etmektedirler. Emperyalizmin fitne politikaları için malzeme oluşturanların bazıları bu işte profesyonelce ve bilerek görev yaparken bazıları da kullanıldıklarının farkında olmadan oyuna getiriliyorlar. Amaç ve niyet farklı olsa da ortaya çıkan sonuç aynıdır ve işgale karşı verilen meşru mücadelenin aleyhinedir.
Vahşeti direnişten ayırmalıyız
Ahmed Varol
Amerikan emperyalizminin ve onun gücünü kendi siyasi çıkarları için kullanan uluslar arası siyonizmin Irak’taki en büyük kazanımları ektikleri fitne tohumlarını tutturabilmeleridir.
Fitnecilik özellikle siyonizmin en başarılı olduğu faaliyet alanıdır. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de bu konuda onlar hakkında şöyle buyurur: “Ne zaman savaş için bir ateş yaksalar Allah onu söndürür. Onlar ayrıca yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çabalarlar. Allah ise bozguncuları sevmez.” (Maide, 5/64)
İşgal güçleri Irak’ta planlarını istedikleri gibi uygulamaya geçiremediler. Ama fitneyi tüm ülke geneline yayma çabalarında büyük ölçüde başarılı olduklarını itiraf etmek zorundayız.
Irak’ta fitne planlarını uygulamaya geçirmede en etkili olaylardan biri Âyetullah Muhammed Bakır el-Hakim’in Cuma namazı kıldırdığı camide gerçekleştirilen bombalama oldu. Böylece Muhammed Bakır el-Hakim tasfiye edildiği gibi fitnenin zemini de oluşturulmuş oldu. O hayatta kalsaydı belki işgalcilerin fitne politikalarının tutması daha zor olabilirdi. Çünkü o karizmasını bu tür fitne oyunlarının önüne geçme amacıyla kullanma yanlısı olduğunu belli ediyordu.
Kendileriyle görüştüğüm Iraklıların birçoğu Samarra patlamasının Irak’ta fitne planlarının hayata geçirilmesinde bir dönüm noktası olduğunu dile getirdiler. Samarra türbesinin bombalanmasının gayet planlı ve profesyonelce gerçekleştirildiği tahmin ediliyor. Bu patlamanın hemen ardından Bağdat’ta Sünnî camilerini hedef alan geniş çaplı saldırılar gerçekleştirildi. Samarra türbesinin bombalanmasının Sünnî kitleye kazandıracağı bir şey olmadığı gibi Sünnî camilerinin tahrip edilmesinden de Şiî kitlenin kazanacağı bir şey yoktur ve olmamıştır. Hepsi de fitne ateşinin büyümesine yol açan insanlık dışı saldırılardır.
Son dönemde emperyalizmin kökleştirmeye çalıştığı mezhep fitnesinin üzerine gidilmesi amacıyla önemli siyasi faaliyetler gerçekleştirildi. Ürdün’de Iraklı Sünnî âlimlerin toplantısında İmamiyye Şiasının tekfir edilmesinin haram olduğuna hükmeden fetvalar üzerinde ittifak edildi. Daha sonra bu toplantıyı temsilen bazı Sünnî ilim adamları Irak’taki Şiî cemaatin önderlerini ziyaret ederek mezhep fitnesinin üzerine gidilmesini amaçlayan adımlar attılar. Tahran’da Takribu’l-Mezâhib Kurumu tarafından yine mezhep fitnesinin önüne geçilmesini amaçlayan toplantılar gerçekleştirildi. İstanbul’da da Caferi-Der’in öncülüğünde “Fikirde Uzlaşı Eylemde Birlik” sloganıyla bir uluslar arası toplantı gerçekleştirildi.
Bütün bu müspet gelişmelerin ardından Bağdat’ta adeta katliamlara yol açan saldırılar gerçekleştirilmesinin tesadüf olduğunu sanmıyoruz. Üstelik tek merkezden koordine edildiği anlaşılan eş zamanlı ve büyük çaplı zararlara sebep olan, dolayısıyla hem tahrip hem de tahrik gücü yüksek bombalamalar gerçekleştirildi. Böylece mezhep fitnesinin sebep olduğu kopma noktalarının tamiri için yapılan girişimlerin sonuç vermesi engellendi. Tarihte, fitne bataklığına saplanılması genellikle güç ve hâkimiyeti ele geçirmenin yolu olmamıştır. Örneğin Yesrib’de Yahudi azınlığın sebep olduğu yüzyıl savaşları sürekli can ve güç kaybına sebep olduğu, kullanılacak silahların satın alınması için fitneyi yönlendiren azınlığa para akmasına yol açtığı halde kimse bu kavgadan zaferle çıkamadı. İslâm’ın getirdiği barış ve kardeşlik ortamında güçlerin birleştirilmesi sonrasında ise fitne oyunu bozuldu; daha önce birbirlerini hırpalayan iki kabilenin ittifakıyla oluşan ensâra bir de muhacirlerin eklenmesiyle teşekkül eden toplumdan büyük bir dünya devleti çıktı.
Fitneye yakıt taşıyan insanlık dışı saldırılarla direnişi aynı kefeye koyarsak direnişe haksızlık etmiş oluruz. Zaten o yakıtı taşıyanların kendileri de bizzat direnişe haksızlık etmektedirler. Emperyalizmin fitne politikaları için malzeme oluşturanların bazıları bu işte profesyonelce ve bilerek görev yaparken bazıları da kullanıldıklarının farkında olmadan oyuna getiriliyorlar. Amaç ve niyet farklı olsa da ortaya çıkan sonuç aynıdır ve işgale karşı verilen meşru mücadelenin aleyhinedir. Irak’ta meşru olan direniş, gayri meşru işgalin sona erdirilmesi ve Irak halkının özgürlüğü için sürdürülen mücadeledir. Diğerleri fitneye malzeme çıkarmakla, zaten haksızlığa uğratılan Irak halkını yıpratmakla kalmıyor, işgali sona erdirme gibi meşru ve haklı bir gayeye büyük zararlar veriyor.
Kaynak: Vakit