Sarp Yokuşta Tesettürü ve Anlamını Korumak
İslam`ın va`z ettiği yükümlülükleri yerine getirmek itaattir; niyetin, Allah`a bağlılık olduğu her itaat, aynı zamanda ibadettir. Maksadın, mananın ve ruhun korunduğu her ibadet, uhrevi ecre tekabül ettiği gibi, sahibinin dünyadaki yaşamı ve kişiliği üzerinde de somut etkiler bırakmaktadır.
Zeki SAVAŞ / Fıtrat.com
İslam'ın kendi mensupları için va'z ettiği yükümlülüklerin, bir ahkâm ve adabı, bir de maksadı ve ruhu vardır. Ahkâm ve adap aynı zamanda ibadetlerin ve bazı yükümlülüklerin formunu da belirler. Namazın şartları, rükünleri ve müstehapları aynı zamanda namazın formunu da belirgin hale getirir.
Bütün şer'i yükümlülüklerde (tekâlif-i şer’iyede) asıl olan, maksattır, hedeftir. Bu hedef Allah'a itaat, O'na yakınlaşmak ve O'na karşı kulluk görevini yerine getirmektir. İtaat ve ibadetlerde niyet bunun için gereklidir. Niyet, fiilin ve yapılan işin hangi maksat ve hedefe doğru olduğunu gösterir. Niyet ile maksat arasında da uyum olmalıdır.
İslam'ın va'z ettiği yükümlülükleri yerine getirmek itaattir; niyetin, Allah'a bağlılık olduğu her itaat, aynı zamanda ibadettir. Maksadın, mananın ve ruhun korunduğu her ibadet, uhrevi ecre tekabül ettiği gibi, sahibinin dünyadaki yaşamı ve kişiliği üzerinde de somut etkiler bırakmaktadır. Örneğin, sözü edilen nitelikteki namaz, sahibini günah ve kötülüklerden alıkoyar. "Muhakkak ki, namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar." Namaz ile kötülük bir arada olmaz. Namaz kılan kötülük yapıyorsa, onun namazının içi boşalmış, anlamı yitirilmiştir. Onun namazı, namazın maksat ve manasından kopmuştur.
Bütün bağlılıklarımız ve ibadetlerimizde maksadı ve manayı gözetmediğimiz zaman, ibadet ve bağlılığımızın içi boşaltılmış, anlamı yitirilmiş olur.
Tesettür de ilahi bir emir olduğuna göre, ona bu amaçla riayet etmek, itaat ve ibadettir. Dolayısıyla tesettürün formunun da, bu amacı gerçekleştirecek nitelikte olması gerekir, niyet ile şeklin uyum içinde olması iktiza eder.
Tesettür ile ilgili ayetlerde örtünmenin maksadı ve hedefi üzerine düşünüldüğünde, bu maksadı gerçekleştirecek örtünün/elbisenin(sadece başörtüsünün değil) üç özelliğinden söz etmek mümkün. Bu üç özellik, örtünün kalınlığı, genişliği ve uzunluğuyla ilgilidir. Genel olarak tesettürün kalınlık, genişlik ve uzunluk bakımından örtünmenin maksadına uygun nitelikte olması gerekir.
Tesettürün şeklini ve modasını örf belirler. Her toplumun kendine özgü örfü ve geleneği vardır. İslam tesettürün şekliyle ilgilenmez. Önemli olan, hedeftir. Hangi şekilde olursa olsun, önemli olan tesettürün hedefi gerçekleştirecek nitelikte olmasıdır. Zikredilen üç özellik bakımından maksada uygun her örtünme şekli islamidir.
Batı ve modernizm menşeli örtünme ise, adı geçen özelliklerin aksinedir. Onun da üç özelliği vardır:
Dar
İnce
Kısa
Bu da batı dünyasının önerdiği elbisenin üç özelliğidir. Kendi amaçlarına uygun özelliklerdir. Kadını ticari ve cinsel meta olarak gören zihniyetin amacını gerçekleştirecek niteliktedir.
Tesettürün yaygınlaşmasına karşılık son yıllarda anlam kaybına uğradığı, maksadından ve ruhundan uzaklaştığı, batı menşeli giyim tarzına doğru savrulduğu yönünde bir gözlemden ve kanaatten söz etmek mümkün. Bu durumdan şikâyetçi olanların ve hatta tesettürdeki bu değişimi tesettürün yasaklanmasından daha çok önemseyenlerin kaygılarını ciddiye almak gerekiyor. Ancak bu önem atfı, bizim tesettür yasağını ikinci derecede görmemize neden olmamalı. Çünkü bu savrulmanın asıl nedeni tesettür yasağında aranmalıdır.
İslam'ın maksadına uygun örtünün, kendi sahiplerine anlamlı bir duruş, şahsiyet, vakar, ağırlık ve misyon kazandırdığı ancak örtünmedeki negatif değişimle bu özelliklerin de kaybolduğu yönündeki kaygılardan söz etmek de mümkün.
Öncelikle değişimin nedenlerini doğru anlamaya çalışmak lazım. Üç şey islami yaşam ve şekli üzerinde olumsuz etki bırakır:
Yasaklar
Zorlamalar
Çıkar
Bizi birinci derecede yasaklar ilgilendirmektedir. Çünkü Türkiye'de islami yaşama tümden olmasa bile, kısmen yasaklar getirilmektedir. Resmi kurumlarda örtünmenin ve bazılarında namazın yasaklanması gibi. Tesettürdeki negatif değişimin önemli nedenlerinden biri siyasi ve ideolojik simge gerekçesiyle tesettürün yasaklanması ve örtünenlerin baskı altına alınması, hatta düşman ilan edilmesidir. Önceki yazıda tesettürün siyasi simge olarak nitelendirilmesine karşı çıkmamın nedenlerinden biri buydu. Egemenlerin bu nitelemeyle tesettürün dinden kaynaklanmadığı, dini bir tavır olmadığı, sırf siyasi bir tutum ve muhalefet olduğu için yasaklandığını iddia ederek sırf dini bir emri yasaklamak istemeleridir. Onlar bu iddia ile dine karşı olmadıklarını bir şekilde ima ederek dinden neş'et eden bir vacibi yasaklama imkânını oluşturmaya çalışıyorlar. Oysaki örtünme bazı yerlerde geleneğe dönüşmüş olsa bile, menşei ilahidir ve dindir. Sırf siyasi tavır olsun diye kimse örtünmez ve örtünmenin zorluklarına katlanmaz.
Bir yandan siyasi simge adı altında tesettürle ilgili militarizm menşeli bir baskı uygulandı, öte taraftan modern örtü ve kıyafet adı altında Batı menşeli libasın özelliklerini(dar, kısa, ince)taşıyan nitelikteki örtünme tarzı teşvik edildi ve adeta modern örtünün İslam'dan kaynaklanmadığı, belki hoş ve güzel göründüğü veya geleneğin modernleşmesi olduğu imajı verilerek özendirildi. İslam'ın maksadına uygun örtünenlerin bir kısmı, üzerlerindeki baskıyı azaltmak, bu vesileyle örtünmelerini bir şekilde kabullendirmek ve tesettürü koruyabilmek için modern örtünmeyi çıkar yol olarak gördü. Doğal olarak örtünmeye inanan bir insan, açılmaktansa modern örtünmeyi tercih edecekti. Çünkü o, her ne şekilde olursa olsun, tesettürünü bir şekilde korumak istiyor; onu tümden yitirmektense, değişimine zorunlu rıza gösteriyor. Bu tercih, özgür bir ortamda irade ile değil baskı sonucu gerçekleşmektedir. Tesettürün bir şekline baskı, öteki şeklini teşvik ile zorunlu bir değişime zorlanıyor insanlar. Benimsenmediği halde zorunlu olarak yapılan tercihler, bir süre sonra yaşam biçimi haline gelebiliyor. Tesettürün önce şekil, sonra da anlam kaybına uğraması, büyük ölçüde bu baskının sonucudur.
İslam karşıtı güç merkezlerinin tesettüre karşı ikili bir strateji izlediği söylenebilir:
1-Baskı stratejisi.
2-Sahiplenerek saptırma stratejisi.
Bir şeyin içini boşaltmak, ruhsuz hale getirmek, saptırmak istiyorsanız ona karşı çıkarak değil, onu sahiplenerek saptırmalısınız şeklindeki yaklaşımın uygulandığına dair emareler var.
Psikolojik savaş merkezinin hizmetinde olan medya organlarının modern kıyafeti özendirmesi sonucu, islami kaygılardan tamamen uzak, sırf moda olsun veya olduğu için tesettüre yönelen ama yaşam biçimi olarak inanan bir müslüman bayanın vakarından, duruşundan, misyonundan uzak kimselerin sahneye çıkması da tesettürle ilgili negatif sürece hız kattı.
Kentleşme ve modernleşme sürecinin etkisi de önemli faktörlerden biridir. Çevreden merkeze, kırsaldan kentlere gelen geleneksel kesimin, geleneksel olan örtüsünü modernleşme sürecinde koruma çabaları, tesettürde inhirafa yol açmaktadır.
Geleneksel tesettür, dinden neş'et eden ancak zamanla dini arka planının zayıflaması veya unutulması sonucu örf ve âdete dönüşen örtünme şeklidir. Geleneksel olarak örtünen biri için örtünmemek ayıptır, günah değil. Oysaki dinde ayıp denen bir kavram yoktur. Din insan fiillerini haram, vacip mekruh, müstehap ve mübah diye tasnif eder. Din açısından örtünmek vaciptir, aksi haramdır. Gelenek açısından ise örtünmek adet, açılmak ayıptır.
Geleneksel olarak örtünenlerin kentleşme ve modernleşme sürecinde geleneklerini modern formda korumaya çalışmaları, tesettürde ciddi kırılmalara yol açmaktadır. Kaygı uyandıran görüntülerin önemli bir kısmı bu kesime aittir.
Bir yandan İslam'ın maksadına ve ruhuna mütenasip örtünme şeklinin yok edilmesi yönünde siyasal zor ve tezvirle karşılaşırken öte yanda İslam'a uygun örtünme şeklini olumsuz yönde etkileyen toplumsal gelişmelerle yüzleşme sürecini yaşıyoruz.
Önemli olan süreci doğru okumak ve kendi değerlerimizi koruyabilecek bilgi, bilinç, cesaret, metanet, sebat, direnç ve birliktelik üzerinde sabit kalabilmek, inancımıza göre yaşayabileceğimiz ve inancımızı ifade edebileceğimiz özgür ortamın oluşması için mücadele verebilmektir.
Hayat ve ondaki anlamlı yaşam, sarp bir yokuşa benzer. O yokuşu başarıyla aşabilmek, zaferin, gerçek kurtuluşun ta kendisidir.
"Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya kıtlıkta yakını olan bir yetimi veya aç açık bir yoksulu doyurmaktır; sonra da iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olmaktır."
Hayat dağa tırmanmak gibidir. Hayat boyu iman ve salih amel üzere kalabilmek, salih insan olarak kalabilmek, müslümanca yaşayabilmek, buna sabredebilmek ve bu konuda sabrı birbirine tavsiye edebilmek dağa tırmanmak gibi meşakkatlidir, zorludur ama aynı zamanda yücelticidir. İnsan, tırmandıkça yükselir. Yokuşa direndikçe irtifa kaydeder. Yükseklere doğru mesafe kat etmenin kendine mahsus zevki vardır. Yükselmenin verdiği haz, sarp yokuşa tırmanışın meşakkatini rahatlıkla çekilir, katlanılır, tahammül edilir hale getirmektedir.
Ayette geçen iktiham, zorlu bir işe koyulmaktır. Akabe, sarp yokuşa, dağa tırmanmaktır. Bu yokuşu aşabilmek, yokuşta sırtımızdaki sorumluluklarımızı atmamak, yolda kalmamak, aşağıya doğru irtifa kaybetmemek, iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine merhameti tavsiye edenlerden olabilmek için hep birlikte gayret içinde olalım, sarp yokuşta tesettürü ve anlamını hep birlikte koruyalım.