02-02-2008 11:47

Hani dinciler öldürmüştü!

Bu ne menem bir oluşum ki, bir emekli general ile bir uyuşturucu mafya lideri; bir emekli emniyetçi ile kumarhane mafyasının önemli bir ismini; eski bir ülkücü tetikçi ile mahiyeti meçhul bir Patrikhane sözcüsü; İslam`a göre sapık bir inanç olan Scientology tarikatının Türkiye temsilcisi ile, fuhuş piyasasının ünlü bir ismini aynı ipe dizen nasıl bir güçtür.

Hani dinciler öldürmüştü!

Cemal UŞŞAK / Bugün

Ergenekon Çetesinin bağlantıları ve isnat edilen cinayetler ve suiistimaller gerçekten çok korkunç boyutlarda. Hiç şüphesiz ki son sözü yargı söyleyecektir.

Ne var ki, bu bizim medyaya yansıyan miktarı ile ilgili yorum yapmamıza mani değildir. İddialara göre, Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nu öldürtenler, Danıştay baskınını düzenleyerek bir yargıcımızın ölümüne sebebiyet verenler ve Cumhuriyet yazarı A. Taner Kışlalı'yı katledenler de bunlar imiş. Sormak gerekiyor birilerine. Sahi, bu cinayetleri işleyenler "dinciler" değil miydi? A. Taner Kışlalı'yı, "Laik rejimi yıkmak isteyen gericiler" hunharca katletmemiş miydi? Sahi, Hablemitoğlu "Fethullahçı yapılanmayı deşifre ettiği için" (!) yine bir başka "rejim düşmanı" dinci grup tarafından hedef gösterilmemiş miydi!?

Cenaze törenlerinde "Kahrolsun Şeriat!" diye slogan attırıp ortalığı velveleye vererek toplumu geren anlı-şanlı köşe yazarlarının yüzü kızarıyor mu acaba şimdi? Medya kalemşorlarımız, 28 Şubat döneminde "Evet, düğmeye ben bastım" diyecek kadar cür'etleşen, kalemini ve mesleğini bir yerlerin emrine vermekte beis görmeyenlerin şu sıralarda Ergenekon üzerine söyleyecek bir sözü yok mu acaba?

O meş'um cinayetleri siyaset malzemesi yaparak, seçim meydanlarında gözleri yuvalarından fırlamış bir şekilde heyecanlı nutuklar irad eden, kerametleri kendilerinden menkul, "rejim bekçileri" kimi siyasetçiler şu günlerde ne düşünüyor acaba? Yoksa "söz konusu vatan ise her şey mubahtır" deyip, kimi soygun çetelerinin icraatlarına kılıf uydurmaya ve kendilerini avutmaya devam mı ediyorlar? Çete ayrıca Cumhuriyet Gazetesi baskınını düzenlemek, Fethullah Gülen Hocaefendi'ye, Tayyip Erdoğan'a suikast planlarını yapmak ve Diyarbakır Şehit Aileleri Derneği'nin aracını kurşunlatmakla da suçlanıyor.

İddiaya göre, geçtiğimiz yıl, meydanları inleten "Laiklik elden gidiyor!" mitinginin perde gerisi düzenleyicileri de bunlar imiş. Zihinlerde sorular sorular üstüne biniyor. Bu ne menem bir oluşum ki, bir emekli general ile bir uyuşturucu mafya lideri; bir emekli emniyetçi ile kumarhane mafyasının önemli bir ismini; eski bir ülkücü tetikçi ile mahiyeti meçhul bir Patrikhane sözcüsü; İslam'a göre sapık bir inanç olan Scientology tarikatının Türkiye temsilcisi ile, fuhuş piyasasının ünlü bir ismini aynı ipe dizen nasıl bir güçtür.

Bu kimilerinin bizi inandırmayla çalıştığı gibi, "kendiliğinden" (!) oluşmuş bir menfaat çetesi midir veya bazı dış güçlerin Türkiye'de iktidarı her daim tehdit altında hissettirmek için oluşumunu körüklediği ve bunun için, milli duyguları aldatıcı makyaj olarak kullandıkları bir operasyon gücü müdür? Veyahut, kökü soğuk savaş günlerine giden Gladio oluşumunun bir artığı mıdır?

Nitekim, Kuvva-i Milliye Derneği başkanı Fikri Karadağ'ın CIA ve MOSSAD ajanlarıyla telefon görüşmeleri ve e-mail trafiği belgelendiği, Alman gizli servisi BND ile irtibat halinde olduğu ve hatta derneğin finansmanının buralardan temin edildiği medyaya yansıyan haberler arasında. "Bekleyip göreceğiz" diyorum ama inşallah göreceğimiz bir illüzyon olmaz da gerçeğin ta kendisi olur. Umarız "dağ fare doğurmaz" ve benzer oluşumların önünü kesecek biçimde sonuçlanır.

 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !