İhsan NECİBOĞLU
HUZURU NEREDE ARIYORSUN?
HUZURU NEREDE ARIYORSUN?
Güneş ışıklarıyla senin dünyanı çevreliyor. Uyanıyorsun. Geceden kalma fırtınaların etkisini ve yazdığın lirik şiirleri görünce, mutluluk ile mutsuzluk arasında bir yerlerde saklandığını hatırlıyorsun. Gözlerindeki yoksulluğu ve yoksunluğu gizlemeye çalışmadığın için, insanlar senin tepkisiz olduğunu zannediyorlar. Düşündükçe yoruluyor, delilik sınırına bir adım daha yaklaşıyorsun. Zamanın önünde bulunan yaşamsal telaşlar davranışlarının belirleyicisi oluyor. Diğerleri gibi olmaya çalışıyor, başkalarının hesaplarının içinde yaşamaya başlıyorsun.
Oysa ruhun hakkında hesaplar yapmaya çalışan metaryalist taş yürekliler daha anahtar deliğinin yerini bile bilmiyorlar. Duyumsadığın gerçekleri ve saygınlığın erdem olmadığını nedense anlamıyorlar. Yanıldıkları için onlara teşekkür ediyor ve gülümsüyorsun. Gözlerindeki yapay mutluluk onların hoşuna gidiyor ve sen de bunu bildiğin için onlarla oynuyorsun. Böylece seni kurak bahçelerde ekşi çay içmeye davet ediyorlar. İnsanlığı düşündüğün uzun gecelerin sonucu ortaya çıkardığın kavramlar seni hiçliğe boğduğu için ellerine biraz karamsarlık bulaşıyor. Katılığın, keskinleşen kuralların, ellerinin arasına sıkışmış yumuşak duygusallığın seni raydan çıkarıyor. Fabrikalardaki üretim hataları gibi oluyorsun.
Derinliklerdeki huzuru bildiğin için bu tek düze ilişkilerine şiirsellik bulaştırıyor, yaşamı aldatıyorsun. Bu yaptığın müdahale bazı insanların midesini bulandırıyor. Artık tehlikeli olduğunu, gerçek olduğunu fark ediyorlar. Ellerine bir kitap alıp seni yargılamaya, köreltmeye çalışıyorlar. Hesaplar, hesaplar... İnsanların kurtulamadığı bu saçma mühendislik iç güdüsü ve mekanik duygular senin canını sıkmaya başlıyor. Sonuç?
- Yalnızlık.
- Yalnızlık mı?
Artık yalnızlığa bile gülüp geçiyorsun. Varoluşun içerisinde seni hiçbir şeyin yalnız
bırakmayacağını biliyorsun. Dağlara çıksan sana taşlar, kuşlar ve ağaçlar eşlik eder, başka coğrafyalarda yaşasan kumlar senin dostun olur. Ölsen toprağa kavuşursun yani kendin olursun. Kalbinin ortasında bir çiçek açar. Hangi yalnızlık?
Sen yalnızlığını kimsesizlikle ve iletişim eksiklikleriyle karıştırıyor olamazsın. Kurallar ve bilgiler....
Yaşamın sığlığında damla damla ortaya çıkarılan basit genellemelerin herkesi aldattığını fakat seni kandıramadığını fark ediyorsun. Sen, insanların girmeye bile korktuğu hayatın en karanlık odalarında dolaşmak istiyorsun; o zaman sana toplumun dışında bir yer biçmeye başlıyorlar. İsyan ediyorsun. Zamanın akışının geçmişten geleceğe olması seni rahatsız ediyor. Bu kuralın tersine işlediğini düşündüğünde içinde dayanılmaz bir hafiflik olduğunun farkına varıyorsun. O sırada ALLAH’a sığınıyorsun ve mutlak doğrulara sarılıp dua etmeye başlıyorsun. Birçok insanın sebeplere sırtını dayadığını, fakat evrenin temelinde bulunan sebepler zincirinin sonsuz olmadığını hissediyorsun, son sebepten önce ALLAH’ın varlığını kavrıyorsun.
- Sonuç ?
- İnanç mı ?
İnancının seni mutluluğa eriştiren rehberin olduğunu biliyorsun. Huzur denen dinginliğin, sebepsizliğin kalbine yerleştiğini görüyorsun. “Evet” diyorsun. Huzurun, günümüz dünyasının telaşının içerisinde bir itaatsizlik olduğunu kavrıyorsun. Gece oluyor, ardından sabaha kadar yatağına gömülüyorsun ve yeni ızdırapların ve neşelerin gün ışıyana kadar süregeleceğini biliyorsun.