Şükrü HÜSEYİNOĞLU
İKİ YÜZLÜ MEDYANIN “ÇILGIN TÜRKLER”İ
İKİ YÜZLÜ MEDYANIN “ÇILGIN TÜRKLER”İ
İkiyüzlülüğün tavan yaptığı bir dönemdeyiz ne yazık ki. Birçok insan ve kurum, olduğu gibi değil, konjonktürün, anlık çıkarların gerektirdiği gibi görünmeyi tercih ediyor. Özellikle de yaşadığımız coğrafyada medya, ikiyüzlülüğün uç örneklerini veriyor sürekli ve hatta iki yüzlülüğü kurumsallaştırmış durumda. İşin “Ramazan’da Müslüman, Şevval’de laikçi” kısmını şimdilik geçiyorum. Medya sadece İslam ve Müslümanlara karşı ikiyüzlü davranıyor değil çünkü. İkiyüzlülüğü temel davranış kodu haline getirmiş durumda desek abartmış olmayız.
Bir konuda abartılı yayınlar yapıp toplumu galeyana getirirler, verdikleri gazla bir hadise olduğu zaman da toplumu kendileri kışkırtmamış gibi kalkar olayın başsavcılığına soyunurlar, yüzleri hiç kızarmadan olayda mağdur olan insanları savunuyor rolleri kesmeye başlarlar.
Bu filmi daha önce çok gördük gerçi ama şu son hadise kartel medyası denen üç maymuncu medyanın iki yüzlülüğünün zirvesine tanık kıldı bizleri. Türkiye Ermenileri’ne yönelik Türkçe yayın yapan Agos gazetesi Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesi, üç maymuncu kartel medyasının ne idüğünü bir kere daha gözler önüne seriverdi.
Aylarca bilinçli olarak şovenizmi yükseltmeye dönük içi boş yayınlar yap, “çılgın Türkler şöyle yaptı”, “çılgın Türkler sahnede” filan diye şoven içerikli sözde haberler yap, düşüncelerini açıklayan yazarları hedef göster, sonra “çılgın Türkler” sahneye çıkıp bir yazarı öldürünce utanıp sıkılmadan, arlanmadan (utanıp sıkılma, arlanma bu medyada ne gezer diyeceksiniz haklı olarak) kalk “Kurşunlar Türkiye’ye”, “Katil vatan haini”, “Türkiye evladını uğurluyor” şeklinde manşetler at. Tam kartel medyası ahlakına (daha doğru ifadeyle ahlaksızlığına) uygun bir tutum.
Oysa şu başlıklar daha çok yakışmaz mıydı Hürriyet’e, Milliyet’e, Sabah’a: “Çılgın Türkler geri döndü”, “Çılgın Türkler’in son kahramanlığı”, “Turgut Özalpman son çılgın Türkler’i yorumladı”…
Hadi toplumsal hafızamızın zayıf olduğunu söyleyip, üç maymuncu medyanın bu iki yüzlülüğünü çok da algılayamadığımızı, o yüzden hala bu gazetelerin satılmaya devam ettiğini, tv’lerin izlenmeyi sürdürdüğünü söyleyelim. Peki ya bu süreçleri bizzat içeriden yaşayan yazar-çizer takımı? İçlerinde insani hassasiyetini tamamen yitirmiş olanları, işi patronunun ihalesini takip etmek ve köşesinde patronunun hırsızlıklarını savunmak olanları bir tarafa bırakalım, az çok vicdan taşımaya devam eden yazar-çizerler nasıl bir mideye sahiptir ki hala bu ikiyüzlü medyanın bir parçası olarak hiçbir şey olmamış gibi köşelerinden insanlara gülümseyebiliyorlar?
Bugün büyük bir medya sorunuyla karşı karşıya bulunduğumuz apaçık ortada. Medya asla ve asla toplumun önünde olmadığı gibi, toplumun arkasında masumca duruyor da değil. Sürekli toplumu dejenere etmeye yönelik yayınlar yapıyor, insanların kavmi duygularını kışkırtıp şovenizmi yükselten, yüzyıllarca bir arada yaşamış insanları birbirine düşman kılan yayın politikası izliyor.
Medya plazalarda oturup “çılgın Türkler” manşetleriyle toplum mühendisliği yapanlar çok iyi bilirler bu manşetlerin hangi çılgınlıklara yol açacağını. Bilirler de zaten onun için atarlar ya o manşetleri. Onlar istemezler Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Çerkez, Gürcü bir arada sorunsuz yaşasın. Çünkü o taktirde toplumsal katmanlarda kıştırtıp ranta çevirebilecekleri sorunlar bulmakta zorlanacaklarını bilirler.
Son zamanlarda “çılgın medya”nın bilinçli katkısıyla yükseltilen ulusalcı şovenizm kampanyalarının kurbanı olan Hrant Dink’in gerçek katilleri kesinlikle o on yedilik gençler değildir. Onlar olsa olsa “çılgın Türk” dolduruşuna geliveren heyecan dolu piyonlar olabilir. Medya asıl katili gerçekten merak ediyorsa önce en yakın aynaya bakmalıdır!