Kur`an Meali Yarışması`na başvurular sürüyor
Kur’an’ı Anlama Platformu tarafından 26 Nisan Pazar günü İstanbul`da gerçekleştirilecek olan “Kur’an Meali Bilgi Yarışması” için başvurular 10 Nisan Cuma gününe kadar sürecek.
İslam ve Hayat
Kur’an’ı Anlama Platformu tarafından 26 Nisan Pazar günü İstanbul'da gerçekleştirilecek olan “Kur’an Meali Bilgi Yarışması” için başvurular 10 Nisan Cuma gününe kadar sürecek.
Çeşitli kuruluşların destek verdiği yarışma, İstanbul'un her iki yakasında da (Fatih ve Üsküdar) aynı anda gerçekleştirilecek ve dereceye girenlere ödüller dağıtılacak.
Yarışmayla ilgili olarak Kur'an'ı Anlama Platformu'nun sirtesinde yer alan örnek sorular şöyle:
Soru 1- Kur’an-ı Kerim’in ilk sûresi olan Fatiha, Allah’a övgü ve dua içermektedir. Fatiha sûresinde bu anlamda Âlemlerin Rabbi’nden talep edilmeyen şey aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sırât-ı müstakîm olan doğru yola iletilmek.
b) Sâlihlerle birlikte haşredilmek.
c) Nîmet verilenlerin yolunda olmak.
d) Gazaba uğrayanlardan olmamak.
Soru 2- Furkan Sûresi 30. âyete göre, Resulullah, hesap günü kavminden / ümmetinden niçin şikâyetçi olacaktır?
a) Kur'an'ı terkedilmiş bıraktıkları için.
b) Kendisine itaat etmedikleri için.
c) Namazı kılmadıkları için.
d) Sünnetini tamamen terk ettikleri için.
Soru 3- Yûsuf Sûresi 1-2. âyetlerde "Elif. Lâm. Râ. Bunlar, apaçık Kitab'ın âyetleridir. Biz onu ………… Arapça bir Kur'an olarak indirdik" buyrulmaktadır.
Âyet mealine göre boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
a) Okuyup sevap almanız için.
b) Saygı duymanız için.
c) Anlamanız için.
d) Kolay ezberlemeniz için.
Her yaştan katılımcıya açık olan ve Kur'an dostu olmaktan başka hiçbir şart aranmayan yarışmaya başvurmak için aşağıdaki iletişim adreslerini kullanmak yeterli:
Kur'an'ı Anlama Platformu:
http://www.kuranianlamaplatformu.com
Tel: (0212) 544 44 12 - (0544) 686 20 26
-
mustafa çavdar 03-03-2009 14:30
Selamün Aleyküm Arkadaşlar mükemmel bir kitabımız var gelin bu kitabımızı anlayarak okuyalım ya RABBİM okudum senin kitabını ben şahidim senden başka ilah kabul etmiyorum diyebilme hakkına sahip olalım kontejımız dolmak üzere ALLAHA emanet olalım
-
HUSEYIN SASMAZ 03-03-2009 14:19
3 MART HALA KARA BİR LEKE OLARAK DURUYOR! r Bugün 3 Mart 2009 ! Bundan tam 85 yıl önce 3 Mart 1924'de Hilafet hayattan kaldırılmıştır. Hilafetin kaldırılması hala kara bir leke olarak durmaktadır. Ümmetin vücuduna sürülen bu kara leke 85 yıldır temizlenememiştir. Hilafetin o tarihte kaldırılması ile sevinen taraf kafirler (başta İngilizler) ve yandaşları (İttihatçılar) olmuştur. Üzülen ve değerini çok geç fark eden ise ümmet olmuştur. Kalkanını yere düşüren ümmet korunmasız kalmış, 85 yıldır üzerine gelen saldırıların hiçbirinden korunabilmiş değildir. Hala da korunmasız bir haldedir. Nasıl korunabilsin ki?! Korunmaya kalkıştığı her alternatif batılıların kapısına çıkmaktadır. Çünkü çare diye gösterilenlerin hepsi batının sömürgesine yol açacak şekilde yine batılılar tarafından çare diye sunulmuştur. -Ekonominin kurtulması için IMF'e bağlanmak çare diye sunulmuş neticede; kapitalist ekonominin çarkına düşen hiçbir devlet kurtulamamıştır. Kurtulamadığı gibi sömürüye kapılarını arkasına kadar açmışlardır. Sanayide, teknolojide dışa bağımlı kalınmış İslam beldeleri batının açık pazarına dönüştürülmüştür. Bunun örneği; Türkiye Devletidir. Milyarlarca dolar borcun altında ezilmekte, batının, yahudi varlığının teknolojisine muhtaç vaziyettedir. -Eğitim sistemini modern batı eğitimine uydurmak çare diye batılılar tarafından sunulmuş, neticede ümmetin zihinleri batı kültürü ile fesada uğratılmıştır. Bunun örneği; İslam beldelerinde demokratik, laik, milliyetçi, vs... kafaların yaygınlaşmasıdır. Hürriyet şarkıları her tarafta dillendirilirken bu kültürün etkisi ile her tarafta zina, aile yuvalarının dağılması, sarhoş yaşayan bir gençlik, düşünemeyen topluluklar meydana çıkmıştır. Bunun adına da çağdaş toplum denilmiştir. -Hukuk sistemi hakeza aynı denklemde yürümektedir. Batının çare diye sunduğu hukuk sistemi tümden hukuksuzluğu doğurmuştur. Güçlünün hakim olduğu hukuk, insan fıtratıyla çelişen hukuk... İslam aleminin her tarafında batı hukukunun doğurduğu acı neticeler aşikardır. Miras, cezalar, aile hukukundaki saçmalıklar... hangi birini sayalım?! -Batıya bağımlılık, meseleleri batının istediği şekilde çözmeyi getirdi. Bu da batının istediği gibi, çeşitli desiselerle ortaya koyduğu oyunların ağına düşmeyi doğurdu. Sebepler üretilerek işgaller, saldırılar, ambargolar peşi sıra geldi. Bu bağlamda İslam beldelerinin tümü batılıların ayaklarının altındadır. Evet, bütün bunlar sadece ve sadece ümmetin kalkanını yere düşürmesi ile ortaya çıkan sonuçlardır. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir hadisinde şöyle buyuruyor: "Halife kalkandır, onun arkasında savaşılır ve korunulur." (Müslim) Kalkanın düşmesi ile vücut paramparça edilmiştir. Bu şekilde de güç dağılmıştır. Öyle dağılmıştır ki; parçaları toplamaya kalksanız bile elinize başka bir parça daha sunuluyor. Yani vücudu parçalamakla kalmayan batı ona öylesi virüsler yerleştirmiş ki vücudun azalarını ölümcül kansere dönüştürmüştür. İşte bunun örneği; bir idareci diğerini sevmez, idareci halkını sevmez, halk idarecisini sevmez, topluluklar başka toplulukları sevmez, mezhepler ayrılığı ümmeti birbirine düşman eyler... Vücut savunmasız kalınca sinek de uçsa bu ona tesir etmektedir. Çünkü güç gitmiştir, vücutta derman kalmamıştır. Bakın, Allahu Teala bu konuda ne buyuruyor: "Allah'a ve O'nun Resûl'üne itaat edin, çekişip birbirinize düşmeyin, yoksa zayıf düşersiniz ve kuvvetiniz (elinizden) gider. Sabredin. Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal 46) İslam ümmeti olarak dönüşü olmayan bir yolda değiliz. Ümmet, kalkanı elinde iken düşse de kalkmasını bilmiştir. Nice haçlı orduları bu beldelerden sökülüp atılmıştır. Bugün de bu kara lekeden, masiyetten kurtulmak ümmetin elindedir. Kalkanı yerden kaldırıp, parçaları birleştirerek tek bir ümmet olmak Müslümanların elindedir. Ancak bunun çözümü batıda değil Kitap ve Sünnettedir. Bu düşüşün kalkış metodu yine İslam'ın kendisindedir. Vücutta 85 yıldır yapışmış vaziyette duran virüsü atmanın çaresi İslam'dan alınırsa tekrar ayağa kalkmak da uzun sürmeyecektir. Yeter ki Müslümanlar o kalkanı tutacak ele (Hilafete) talip olduklarını samimi bir şekilde ortaya koysunlar. "...Sonra da yeniden Nübüvvet Minhâcı (Peygamberlik Metodu) üzere (Râşidî) Hilâfet olacaktır!"