Kutuplaşma otoriterliğe dâvet
Bazen vermediğimiz veya almadığımız bir selâmla, bazen saklayamadığımız bir küçümsemeyle, bazen müstehzi bir gülüşle, kimi zaman da sosyal medyada paylaştığımız ve birilerini ne kadar inciteceğini düşünmediğimiz bir espriyle hepimiz kutuplaşmaya katkıda bulunuyoruz.”
German Marshall Fund Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Karar’da “Amerika yanıyor, ya biz?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. ABD’de yaşanan olaylar sonrası Türkiye’deki duruma dikkat çeken Ünlühisarcıklı, “Bu denli kutuplaştığı için Amerika yanıyor, ya biz? Bizde toplum tüm farklılıklarına rağmen karşılıklı saygı ve sevgi içinde yaşıyor, birbirine ve daha önemlisi temel kurumlara ve kurallara güveniyor, başı göğe değecek kadar özgür olan Türk vatandaşları farklı düşündüğü konularda birbirlerine hakaret etmeden, bağırıp çağırmadan tartışabiliyor, güvenlik güçleri barışçıl gösterilere saygı duyup koruma görevini yerine getirirken saldırgan eylemlere kesinlikle izin vermiyor da bizim mi haberimiz yok?” diye sordu.
Fikir teatisinden kaçınıyorlar
Türkiye’deki kutuplaşmanın boyutlarına dikkat çeken Ünlühisarcıklı, “Alman Marshall Fonu (GMF) ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (BİLGİ-Göç) gerçekleştirdiği Türkiye’de Kutuplaşma’nın Boyutları 2020 Araştırması Türkiye’de istisnasız her siyasî partinin taraftarlarının siyasal ötekileri olarak gördükleri partinin taraftarları ile toplumsal ilişki kurmak istemediklerini, kendilerini onlardan ahlaken üstün gördükleri ve dahası siyasal haklarının kısıtlanmasını onayladıklarını ortaya koydu. Araştırma aynı zamanda farklı siyasi parti taraftarlarının farklı kanallardan bilgi aldıklarını, kendi bilgi aldıkları kanalları objektif, siyasal ötekilerinin bilgi aldığı kanalları taraflı bulduklarını ortaya koydu. Dahası, zaten sadece kendi görüşünü teyit eden kanallardan bilgi alan bireylerin hassas konularda kendisi gibi düşünmeyen insanlarla fikir teatisinden kaçındığını da ortaya koydu” ifadelerini kullandı.
Toplumsal uyumu zayıflatıyor
Ünlühisarcıklı, şu şekilde devam etti: “Birbiri ile etkileşime girmeye gönülsüz, birbirini ahlâken zayıf bulan, birbirinin siyasal haklarının kısıtlanmasına razı olan kesimlerden oluşan toplumumuzun Mitch McConnell’ın sözlerinde “birbirimize karşı düşman ve hala paylaştığımız birkaç ulusal kuruma duyduğumuz güvensizlik dışında hiçbir ortak yanı olmayan, ayrı gerçekler ve ayrı gerçekliklerle iki ayrı kabile” şeklinde tarif ettiği toplumdan ne kadar farklı olduğunu söyleyebiliriz? Bu kadar kutuplaşmış bir toplumu bekleyen birçok tehlike olduğunu söylememe sanırım gerek yok. Toplumu adeta düşman kabilelere ayrıştıran kutuplaşma her şeyden önce çoğulcu siyasetin zeminini ortadan kaldırarak çoğunlukçuluğun, popülizmin ve otoriteryanizmin önünü açıyor. Ayrıca kutuplaşma toplumdaki farklı kesimler arasında, haydi sevgiyi bir yana koyalım, güven ve saygıyı ortadan kaldırarak toplumsal uyumu zayıflatıyor. Herkes kendi gettolarına çekiliyor ve mecburiyetten paylaşılan kamusal alanlarda kendisini adeta işgal altında hissediyor.”
Kutuplaşmanın sorumlusu kim?
“Kutuplaşmanın sorumlusunun kim olduğu konusunda da kutuplaşmış durumdayız” diyen Ünlühisarcıklı, şöyle devam etti: “Kimileri “CHP zihniyeti” ni sorumlu tutuyor kimileri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı. Oysa kutuplaşma sadece Türkiye’ye özgü bir kavram değil, Türkiye’de içinde bulunduğumuz döneme özgü bir kavram hiç değil. Türkiye’de kutuplaşmanın Cumhuriyet’in kurulmasıyla başlayan hızlı toplumsal dönüşümden beri ve hatta Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. yüzyıl sonunda başlayan batılılaşma hareketinden beri şu veya bu düzeyde var olduğunu söyleyebiliriz. Peki kutuplaşmanın sorumlusu kim? Kim ayağa kalksın? Lâfı dolaştırmadan söyleyeyim: benim, sizsiniz ve onlar, yani hepimiziz. Kutuplaşmaya katkıda bulunmak için mutlaka kitlelere hitap eden bir siyasal lider olmak gerekmiyor. Bazen vermediğimiz veya almadığımız bir selâmla, bazen saklayamadığımız bir küçümsemeyle, bazen müstehzi bir gülüşle, kimi zaman da sosyal medyada paylaştığımız ve birilerini ne kadar inciteceğini düşünmediğimiz bir espriyle hepimiz kutuplaşmaya katkıda bulunuyoruz.”