03-03-2008 12:38

Siyonist çete `Soykırım Endüstrisi`nden beslenerek soykırım yapıyor

Bu Siyonist katiller çetesinin, 1996 yılında Lübnan’a karşı giriştiği ve sadece Kana kasabasında yüzden fazla sivilin acımasızca katledilmesiyle sonuçlanan saldırıları hakkında, Haaretz yazarı Ari Shavit şöyle diyordu; “İsrail cezalandırılma korkusu olmadan hareket edebilir, çünkü ‘bizim ADL’miz, Yad Vashem’imiz ve Soykırım Müzemiz’ var.”

Siyonist çete `Soykırım Endüstrisi`nden beslenerek soykırım yapıyor

Şükrü Hüseyinoğlu

Amerikan emperyalizminin kukla kuruluşlarından Birleşmiş Milletler (BM) tarafından, İslam coğrafyasının bağrına kanlı bir hançer olarak saplanırcasına kurulduğu 1948 yılından bu yana, belki de Müslüman kanı akıtmadığı bir gün bile vaki olmayan işgalci İsrail terör örgütü, bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden soykırım yapmaya devam ediyor uygar (!) dünyanın kameraları önünde.

Bu Siyonist katiller çetesinin, 1996 yılında Lübnan’a karşı giriştiği ve sadece Kana kasabasında yüzden fazla sivilin acımasızca katledilmesiyle sonuçlanan saldırıları hakkında, Haaretz yazarı Ari Shavit şöyle diyordu; “İsrail cezalandırılma korkusu olmadan hareket edebilir, çünkü ‘bizim ADL’miz, Yad Vashem’imiz ve Soykırım Müzemiz’ var.”

İşgalci Siyonist İsrail, aradan on yıl geçtikten sonra Kana'ya yeniden saldırdı ve 37'si çocuk olmak üzere onlarca Lübnanlı'yı yine katletti, Roma'da küresel emperyalizm ve işbirlikçilerinden aldığı "katliama devam" mesajının ardından.

İSRAİL, SOYKIRIM AĞITI YAKA YAKA SOYKIRIM YAPIYOR

Siyonist çeteye, İslam topraklarında giriştiği katliam ve soykırım için güç sağlayan, sadece katil ABD'nin başını çektiği küresel emperyalizmin desteği ve Birleşmiş Milletler/Zilletler gibi kukla kuruluşların sessizliği değil. Siyonist çete, bunların yanı sıra tam anlamıyla bir endüstriye dönüştürdüğü Yahudi soykırımı istismarından, anti-semitizm silahından, Yahudi lobilerince ABD'de inşa edilen yedi adet soykırım müzesinden güç alıyor, İslam topraklarında soykırıma giriştiğinde.

Yani karşımızda, soykırım endüstrisinden beslenen soykırımcı bir çete bulunuyor. Bu çete, soykırım ağıtları yaka yaka soykırım yapıyor.

Haaretz yazarı Ari Shavit'in, İsrail'in 1996'da Lübnan'ın Kana kasabasında yaptığı katliam sonrasında yaptığı "İsrail cezalandırılma korkusu olmadan hareket edebilir, çünkü 'bizim ADL'miz, Yad Vashem'imiz ve Soykırım Müzemiz var'" şeklindeki yorumunu, Türkiye'de de Söylem Yayınları tarafından yayınlanan "Soykırım Endüstrisi: Yahudi Acılarının İstismarı" eserinde aktaran Norman G. Finkelstein, İsrail ve ABD'deki Yahudi lobilerinin, Nazilerin Yahudi soykırımını nasıl istismar ettiğini ve bu sayede 'kurban' devlet rolünü oynayan Siyonist çetenin suçlarla dolu geçmişi ve bugününü meşrulaştırmanın bir aracı olarak soykırım istismarının işlevselliğini rakamlar ve olaylarla belgeliyor.

YAHUDİ SOYKIRIMI: İSRAİL'İN İDEOLOJİK SİLAHI

Kendisi de Nazi toplama kamplarından sağ kurtulan bir Yahudi anne ve babanın oğlu olan Norman G. Finkelstein, Yahudi soykırımının, işgalci İsrail'in Siyonist çıkar ve politikalarına güç vermek için bir araç olarak kullanıldığını söylemekte ve şöyle demektedir:

"Aslında soykırım, vazgeçilemez bir ideolojik silah olduğunu kanıtlamıştır. Bu silahın kullanımıyla korkunç bir insan hakları siciline sahip dünyanın en ürkütücü askeri güçlerinden biri 'kurban' devlet rolü oynayabilmekte, ABD'nin en başarılı etnik grubu da yine aynı şekilde kurban statüsü elde edebilmektedir. Bu sahte kurbanlık statüsü, kayda değer servetlerin birikmesine yol açmak yanında eleştirilere karşı bir dokunulmazlık zırhı da sağlamıştır."

Yahudi soykırımı söylemlerinin, en etkili olduğu Amerikan kamuoyunda bile ancak 1967 Arap-İsrail savaşından sonra yer edinmeye başladığını vurgulayan yazar, Amerikan Yahudi toplumunun liderlerinin, soykırımı politik amaçları doğrultusunda sömürdüklerini ve İsrail ile destekçilerine yönelik her türlü eleştiriyi boğmak amaçlı kullandıklarını belirtiyor.

Finkelstein, gerek işgalci İsrail'in, gerekse ABD'deki Yahudi örgütlerinin kendi politikalarına yönelen en ufak eleştirileri bile anti-semitizm olarak mahkum etme alışkanlıkları bulduğunu hatırlatıyor ve şöyle diyor: "Bu durumda soykırımın dile getirilmesi, Yahudilere karşı yapılan her türlü eleştiriyi meşruiyet zemininden çıkarma işlemi görüyordu. Çünkü bu tür eleştiriler ancak patolojik bir nefretten kaynaklanabilirdi."

Finkelstein, Ekim 1973 savaşından sonra Mısır-İsrail barış görüşmelerini etkilemek için de soykırımın cömertçe kullanıldığını hatırlatıyor ve "İsrail'in görüşmelerdeki gücünü artırmak için soykırım endüstrisi üretim kotasını yükseltti" diyor.

"Bunun en açık nedeni Soykırım'ın, İsrail devletinin suçlarla dolu politikalarının meşrulaştırılması ve ABD'nin bu politikalara desteğinin sağlamasında kullanılıyor oluşudur" diyen Finkelstein, İsrail ve Yahudi lobilerine hem maddi, hem politik ve askeri getirilerinden dolayı, İsrail ve Yahudi lobilerinin soykırım söylemlerini "Soykırım Endüstrisi" olarak niteliyor ve bu endüstrinin geliştirdiği "Soykırım edebiyatı"yla, Siyonist çeteye eleştirilmezlik sağlama çabalarını anlatıyor.

Örgütlü Amerikan Yahudiliği'nin işe yararlılığı kanıtlanmış olan Nazi soykırımını Haziran 1967 savaşından sonra kendi çıkarları için yoğun olarak kullanmaya başladığını ifade eden yazarın şu tesbiti de dikkat çekici: "1967 savaşından sonra İsrail'in askeri azmi tebrik edilebilirdi, çünkü silahları doğru yere, Amerika'nın düşmanlarına çevrilmişti... İsrail ABD'nin olduğu kadar Amerikan Yahudiliği'nin de stratejik bir yatırımı olmuştu."

Soykırım endüstrisinin bir dogması olan Yahudi soykırımının benzersizliği iddiası üzerine de Finkelstein şu yorumu yapıyor: "Aslında soykırımın benzersizliği iddiası İsrail'e bir ödül olmakta, yaptıklarına bir mazeret olarak gösterilebilmektedir. Tipik bir örnek olarak İsrail'in nükleer silah geliştirmeye karar vermesinin her anlatımında soykırımın gündeme gelişi görülebilir."

İSRAİL DÜNYAYI APTAL YERİNE KOYUYOR

Finkelstein'in kitabında naklettiği, İsrailli yazar Boas Evron'un şu sözleri de Soykırım Endüstrisi'nin maskesini düşürücü nitelikte: "Soykırım bilinci, aslında resmi ve propaganda amaçlı bir endoktrinasyon, bir dizi sloganın dile getirilmesi ve yanlış ve yanıltıcı bir dünya görüşüdür. Gerçek amacı da kesinlikle geçmişin anlaşılması değil, bu günün manipülasyonudur."

Boas Evron'un da vurguladığı gibi, İsrail ve ABD'deki Yahudi lobileri, "Yahudi soykırımı"ndan söz ederken kesinlikle üzüm yemeyi değil, bağcı dövmeyi amaçlıyor.

Her zaman olduğu gibi günümüzde de, Siyonist işgalcilerin İslâm topraklarında giriştiği katliam ve soykırım karşısında yükselen eleştirilere karşı "Soykırım Endüstrisi", hemen "Soykırım Edebiyatı" kartını açmaktadır. Batı'da katil İsrail'i eleştiren aydınlar anında anti-semitizmle suçlanmakta, Yahudi soykırımı ile ilgili abartılı sahnelerin bulunduğu filmler televizyonlarda yayına sokulmaktadır.

Yazar, Soykırım Edebiyatı'nın soykırım anısı adı altında ortaya koyduğu birçok iddianın da gerçeklerle bağdaşmadığını ve abartı olduğunu belirtiyor ve Nazilerin Çingenelere ve sakatlara yönelik soykırımını görmezden gelen "Soykırım Endüstrisi"nin ikiyüzlülüğünü ve sahtekarlığını şu şekilde dile getiriyor:

"Çingenelere yapılan soykırımın üstünlüğünün kanıtlanması, Soykırım Müzesi'nin meşruiyetine önemli bir meydan okuma oldu. Naziler, sistematik olarak yarım milyona yakın çingeneyi öldürmüşlerdi. Kayıp oranlarına bakılırsa bu, Yahudilerin kaybettiği orana denkti."

MADDİ ÇIKAR ARACI

Finkelstein, kitabında, işgalci İsrail ve ABD'deki Yahudi lobilerinin, Nazilerin Yahudi soykırımını bir propaganda aracı olarak kullanmasının yanısıra, olayın bir de maddi istismar boyutu olduğunu hatırlatıyor. Amerikan Yahudi kuruluşlarının soykırım tazminatı adı altında özellikle Almanya'dan elde ettikleri milyonlarca doları cebe indirdiklerini kaydeden Finkelstein, Soykırım Endüstrisi'nin Nazi soykırımını maddi çıkar elde etmek için nasıl kullandığını örneklerle anlatıyor. Yahudi örgütlerinin ortak kuruluşu olan Talepler Konferansı'nın Nazi kurbanları için alınan büyük miktardaki tazminatları soykırım kurbanlarına doğrudan dağıtmak yerine Yahudi örgütlerine aktardığını kaydeden yazar, şöyle diyor: "Konferansı oluşturan örgütler alınan parayla kendi gözde projelerini finansa ettiler. Tüm bu süreçten asıl kurbanlar ya dolaylı ya da kazara yararlanabildiler... Son yıllarda Soykırım Endüstrisi tamamen bir haraççılığa dönüştü."

"Soykırım" diye ağlaya ağlaya, İslam topraklarında soykırım yapan İsrail, bu ikiyüzlülükle belki ABD ve Avustralya gibi ülkelerdeki Siyonist güdümlü medya organlarının manipüle edebildiği birkaç milyon kişiyi kandırmaya devam edebilir. Fakat artık dünya halkları ABD ve İsrail'in yalanlarına inanmıyor ve bu zalim güçlere karşı öfke biriktiriyor. Bu öfke karşısında Siyonist işgalcileri "Soykırım Endüstrisi" bile kurtaramayacak.

Not: Bu yazı işgalci siyonist çetenin Lübnan'a yönelik başlattığı ve yüzlerce çocuk, kadın ve yaşlının da aralarında bulunduğu binlerce Lübnanlı Müslümanı katlettiği saldırıları sürerken Ağustos 2006'da kaleme alınmıştır. Siyonist çete, yarım yüzyılı geçen vahşetini şimdilerde Gazze'de sergiliyor, soykırım endüstrisinden beslenmeye devam ederken. Ve Filistinlilere karşı soykırım (şoa) suçu işlediğini  kendi bakanının ağzından da itiraf ederek... 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !