Siz cep telefonunuzu bırakınca ne yapıyorsunuz?
Ben tüm bunların yanında; bağımlılıkla, ‘bağımsızlık’ arasında büyük bir bağlantı olduğunu da düşünüyorum. Çünkü günümüzde kişisel bağımlılıkla birlikte toplumsal bağımlılık da söz konusu. Herkes online kullanıcı. Herkes sosyal medyada. Yani herkes bağımlı olmasa da adayı. Bağımlı bir toplumun bağımsızlığı ne kadar mümkün olabilir?
Son bir aydır uyku düzenimi sağlamak ve oturtmak için yoğun çaba gösteriyorum. Hiç kolay olmuyor lakin çok güzel sonuçlar aldım. Birazdan nedenlerine ve detaylarına değineceğim.Ramazan biteli bir ay oldu. Birçok insan benim gibi otuz gün boyunca iftardan sahura aradaki yaklaşık 8 saati uykusuz geçirdi. Gündüzlerimiz de oruçla birlikte yarı uykulu geçti. Sonrasında da düzen oturtmak hiç kolay olmuyor. Çevremde hala Ramazan ayında gibi yaşayanlar var. Bu veriyi sosyal medyadan ölçümlemek de mümkün. Twitter’da takipleştiklerim arasında sabaha karşı üçte paylaşım yapanlar hiç de az değil. Zaten bu uykusuzluk düzeninin tam orta yerinde de sosyal medya ve internet bağımlılığı var.Ramazan bitince bir karar aldım ve saat 12 olmadan, yani gece yarısını göstermeden uyumaya gayret ediyorum. Son bir haftadır da saat 11 sıralarında uyku bastırıyor. Elimde ne varsa bırakıp uyuyorum. Sabah beşte de alarm çalmadan uyanıyorum. Sanırım biyolojik saatimi kurma aşamasındayım. Uykuyu düzene koymakla hayatımda neler değişti? Bir kere uykumu almış, dinlenmiş oluyorum. Güne erken başlıyorum. İşlerime adapte oluyorum. Bir şeyler okurken uyuklamıyorum. En önemlisi de güne dinç başladığım için gün içinde ‘yorulduğumu’ hissediyorum.Bütün bu değişimin, dönüşümün ve benim için verimli geçen bir ayın merkezinde ise ‘cep telefonum’ yer alıyor. ‘Ne alakası var’ diyenler olacaktır. Çok alakalı oysa. Malum, işimin merkezinde internet var, gündemi her an takip etmem gerekiyor, sosyal medyayı çok aktif kullanıyorum. Yani tam anlamıyla mobil bir insanım. Fakat ben cep telefonu ile arama biraz mesafe koydum. Belli bir saatten sonra elime almamaya çalışıyorum. Sosyal medyada geçirdiğim süreyi azalttım. Kolay olmadı ama bu disiplin bana sağlıklı uyku ve dinlenme olarak geri döndü.Bu yazıyı ve tecrübelerimi birkaç ay sonra kaleme alacaktım aslında. Nihayet dergisinin haziran sayısı, ‘daha az cep telefonu daha fazla ve sağlıklı uyku’ deneyimimin tam ortasına düşünce, yazı da kendiliğinden çıktı. Dijital bağımlılık ve çocukların ekran bağımlılığı üzerine özel dosyaların yer aldığı Nihayet’in son sayısında teknoloji ve internet bağımlılığı üzerine önemli çalışmaları olan Mehmet Dinç hoca ile yapılmış mühim bir söyleşi yer alıyor. Röportajın konusu her ne kadar saatlerini, günlerini cihazların başında geçiren çocukların teknoloji, oyun ve sosyal medya bağımlılığı olsa da Mehmet Dinç’in tespitlerinde kendimi de buldum. Aynı zamanda Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi olan Mehmet Dinç, online oyun bağımlılığının bütün dünyada hastalık olarak tanımlandığına vurgu yapıyor. Yani çevrenizde oyun bağımlısı bir çocuk varsa, onun artık hasta olduğuna önce kendinizi ikna etmeniz ve hasta için de tedavi yöntemlerine başvurmanız gerekiyor. Sanırım burada en zor kısmı ikna olmak. Çünkü farkında değiliz ama bağımlılık bir şekilde hemen herkese sirayet etmiş durumda. Kimse de kendisiyle veya çevresiyle yüzleşmek istemiyor.Peki, sosyal medya bağımlılığı da bir hastalık mı? Merve Akbaş ve Aleyna Ayan’ın sorularını yanıtlayan Mehmet Dinç’in tespitleri şöyle: “Bağımlılık davranışı kanser hücresi gibidir. Bağımlı olan kişinin hayatında bağımlılık harici bir davranış bırakmaz hale gelir. Kişi o bağımlılık davranışını hayatının merkezine alır ve her durumda o davranışın etrafında dönmeye başlar. Dolayısıyla baktığımızda dijital araçların kullanımı bütün davranışların şekillendirilmesine, belirlenmesine, yönlendirilmesine sebep oluyorsa orada bağımlılıkla alakalı şüphe etmemiz gerekiyor.”Yukarıdaki tespitler bir ayna vazifesi görüyor. Çocuklarımızın ya da biz yetişkinlerin, dijital bağımlı olup olmadığını anlayabiliriz. Sadece samimi olmak ve kabullenme eşiğini aşmak gerekiyor.Gençlerden birinin “Siz cep telefonunuzu bırakınca ne yapıyorsunuz. Ben tekrar elime alıyorum” şeklindeki itirafını aktaran Mehmet Dinç bir çaresizliğe dikkat çekiyor: “Telefonu bıraktığında yapacak bir şey yok gibi duruyor ve tekrar eline telefonu alıyor. Ne zaman, ne kadar kullanacağıyla ilgili karar veremez, verse de o karara uyamaz hale geliyor. Bu şekilde kişinin kontrolünü kaybetmesi bağımlılığın genel bir özelliğidir.”Şimdi bir düşünün. Kendinizi ve çevrenizdeki insanları gözden geçirin. Örneğin bir kafede buluşan gençleri seyredin. Dört genç bir masadalar ve hepsinin kafası eğik vaziyette telefon ekranını takip ediyorlar. Bir süre sonra buluştuklarını idrak edip telefonları bırakanlar var. Fakat çok kısa sürüyor ve yeniden telefona gömülüyorlar. Bu görüntü belki çok sıradanlaştı ama ne kadar korkunç değil mi? Telefondan başka arkadaşımız, dostumuz kalmamış gibi.Mehmet Dinç, bir ay öncesine kadar benim de en büyük sorunum olan uyku bozukluğunun sebebine ilişkin şöyle diyor: “Teknoloji bağımlılığının en çok zarar verdiği alanlardan birincisi nedir derseniz; uyku derim. İkinci beslenmeyi bozuyor.” Tüm beslenme uzmanların ortak görüşü aynı zamanda. Uyumayan sağlıklı beslenemez. Sağlıklı beslenemeyen uyuyamaz.Ben tüm bunların yanında; bağımlılıkla, ‘bağımsızlık’ arasında büyük bir bağlantı olduğunu da düşünüyorum. Çünkü günümüzde kişisel bağımlılıkla birlikte toplumsal bağımlılık da söz konusu. Herkes online kullanıcı. Herkes sosyal medyada. Yani herkes bağımlı olmasa da adayı. Bağımlı bir toplumun bağımsızlığı ne kadar mümkün olabilir? Kültürel emperyalizm, ideolojik dayatmanın, tek tip insan inşa etmenin, cinsiyetsizliğin, aykırılığın merkezinde, insanları bağımlı yapan platformlar var. Tehlike çok büyük. Ancak iş işten geçmiş değil. Nihayet’in kapağında da “Mesele ciddi ama çaresiz değiliz” denilmiş. Bu sayıyı mutlaka okumanızı, eğer derdiniz varsa dertlenmenizi tavsiye ediyorum.(Ersin Çelik / Yeni Şafak)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !