Medyanın gücü mü, gücün medyası mı?
İşte “medyanın gücü” ile “gücün medyası”nın ayrılış noktası tam da burasıdır. Bu iki tanımı yapmakla, “sözün gücü” ile “gücün sözü” arasındaki akidevi, ahlaki, ontolojik farktan söz etmekteyiz.
İşte “medyanın gücü” ile “gücün medyası”nın ayrılış noktası tam da burasıdır. Bu iki tanımı yapmakla, “sözün gücü” ile “gücün sözü” arasındaki akidevi, ahlaki, ontolojik farktan söz etmekteyiz. Hakka ittiba anlayışı üzere, adil şahitlik zemininde bir iletişim faaliyeti yürütmeyi esas alan, dolayısıyla mevcut durumda yaygın olduğu üzere “medyanın gerçeği”ni kurgulayıp pazarlama değil, “gerçeğin medyası” anlayışıyla hareket eden bir medya gücünün, her an ve alanda insanlığın hayrına olacağı aşikârdır.
Söz konusu olan “gerçeğin medyası” olsa, içtimai ve siyasi işleyiş açısından ister dördüncü kuvvet, ister birinci kuvvet olsun işlevi açısından sorun değil, insanlığa olumlu bir katkı teşkil edecektir. Oysa mevcut durumda yaygın/egemen olduğu gibi “gücün medyası” ve onun “medyanın gerçeği” yaklaşımı üzere olan işleyişi, medyayı tuğyanın, zulmün ve sömürünün etkili bir aracı haline getirmektedir.