MISIR GEZİ NOTLARI
Mustafa GÜVEN
18-10-2021 15:33
İkram ettiği nimetlerine karşı şükrünü eda etmekte âciz kaldığım rabbime sonsuz hamdu senalar olsun. Dört aylık bir aradan sonra yüce Allâh'ın inayeti ile siz kıymetli okuyucularımla bu yazımızla birlikte tekrardan birbirimize kavuşmuş olduk elhamdülillah.
Yazılarıma ara vermeme sebep olan bu dört aylık süre zarfında yaptığım yolculuklar ve içerikleri ile ilgili kısaca bazı şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yolculuğumuzun ilk durağı ülkemizin yanı başında on bir yıldır süren bir savaşın mağduru olan mazlum Suriye halkına, Türkiye’den gönderilen yardımların İdlip kırsalındaki çocuk ve kadınlar başta olmak üzere ihtiyaç sahibi muhtaçlara ulaştırılıp dağıtılmasına eşlik edip, yardımcı olmak oldu. Allâhu Teâlâ bütün hayır sahiplerinden kabul buyursun. Devamını nasip etsin. Çünkü bu insanların bu yardımlara ihtiyaçları hala devam etmektedir.
Unutmayalım ki Allah rızası için yaptığımız hayır ve verdiğimiz sadakalarımızın bize iki şekilde dönüşü olacaktır.
Birincisi ahirette bizim adımıza kurulacak olan hassas mizan tartısının sevap kefesine gelip konmasına. Diğeri ise malımızdan veya paramızdan Allah için tasadduk edip verdiklerimiz dışında bizde kalan malımızın ve paramızın bereketlenmesine vesile olması. Yine başımıza gelebilecek her türlü bela ve musibetlerin birçoğunun gelip bizi bulmasını engellemesi, yani bizim veya sevdiklerimizin can ve mal emniyetini sağlamasıdır.
İkinci durağımız doğduğum, çocukluğum ve gençliğimin de bir kısmını yaşadığım Baba ocağı olan memleketimi ziyaret etmek oldu. Hayatta olan aile, akraba ziyaretlerimizin yanında ahirete göçmüş olanlarımızın da kabir ziyaretlerini yaptık. Ayrıca çocukluk ve gençliğimizde, zihin dünyamıza güzel izler, tatlı anılar bırakmış olan komşu, dost ve hocalarımızı da aramak, sormak ve ziyaret etmek de nasip oldu elhamdülillah.
İslam'ın akrabalık, komşuluk bağlarını muhafaza etme, koruma, yapılan iyiliklere karşı vefalı olma konularındaki hassasiyeti bütün Müslümanlarca malumdur. Sanırım bunun ne kadar önemli olduğunu geçirdiğimiz şu salgın hastalık döneminde bir kez daha hep beraber yaşayarak görmüş ve hatırlamış olduk.
Yolculuğumuzun üçüncü durağı ise Musa, Harun ve Yusuf peygamberlerin muazzam bir şekilde verdikleri mücadelenin yaşandığı ülke Mısır oldu.
Mısırdaki izlenimlerimi sizlere şu üç başlık altında mümkün olduğunca özetleyerek aktarmaya çalışacağım inşeAllah.
• Birincisi: toplumun dini ve ekonomik durumu.
Bugün İslam ülkelerinin hemen hemen hepsinde esen batı rüzgârı Mısırda da fark edilecek derecede esmektedir. Din ve ahlak başta olmak üzere örf ve adetlerdeki yozlaşma oranının her geçen gün arttığını, oranın dindar halkı ile uzun yıllardır dışardan gidip oraya yerleşmiş olan bazı kardeşlerimiz de bizlere bildirmektedirler.
Fırsat buldukça dışarı çıkıp toplumun içine karışıp, çarşı pazarı gezdiğimizde karşılaştığımız bazı insanların kılık kıyafeti, yine bazı mağazaların vitrinleri, önünden geçtiğimiz kahvehane ve çay bahçelerindeki oynan zar oyunları, dev ekranlarda topluca izlenen maçlar ve çevreden duyulacak kadar yüksek tondaki müzik sesleri ile tek tük de olsa cadde ve meydanlarda billboardlarda gördüğümüz bazı açık bayan resimleri batıdan esip gelen bu rüzgarın bizler tarafından fark edilen görünürdeki yüzüydü.
Yine İslam ülkelerinin birçoğunda olduğu gibi az gelişmişlik, çok zenginlik veya çok fakirlik maalesef Mısır’da da gördüğümüz ve müşahede ettiğimiz bir durumdu. Bir seferinde Türkiye’den oraya ailecek gitmiş uzun yıllardır orada yaşayan çok değerli bir abimizin Ezher üniversitesine ait olduğunu söylediği yüksek bir tepede bulunan bir parkın içinde bulunan işletmesinden, Kahire’ye kuşbakışı bakmıştık. Gördüğümüz manzara kapitalizmin İslam ülkelerini nereden nereye getirdiğini gösteren net bir resmiydi.
Bu manzara ile "Çok fakir ve Çok zengin" ayrımını rahatlıkla görebiliyordunuz. Bir tarafta sekiz on katlı çok eski adeta dökülen binalar ve bunları oluşturan varoşlar, diğer tarafta ise göklere yükselmiş bilmem kaç katlı rezidansların oluşturduğu lüks semtler.
Burada şöyle bir soru soralım: acaba yukarıda Mısırla ilgili aktardıklarımızla, kendi ülkemizi kıyaslarsak nasıl bir tablo çıkar ortaya? Benim görebildiğim kadarıyla vereceğim cevap maalesef, Türkiye’deki dini anlayış ve yaşantıdaki bozulma Mısıra kıyasla fersah fersah daha fazladır.
• İkincisi: birçok ibretlik hadisenin üzerinde yaşandığı kadim Mısır topraklarını ibret nazarıyla gezip, görmek.
Mısırın ucu bucağı görünmeyen sahraları, her bir taşının tonlarca ağırlıkta olduğunu tahmin ettiğim piramitler, firavunun zulmünden kurtarmak için oğlunu (Hz. Musa’yı) bir sepete veya sandığa koyup sularına bıraktığı o güzelim Nil nehri, İsrail oğullarını Firavunun dehşet verici zulmünden kurtarmak için verdiği izzetli mücadelenin sonucunda kendilerine bir mucize ve aynı zamanda bir nimet olarak verilen, suları ikiye yarılan kızıl deniz... Mısırda ibret nazarıyla bakıp gezilecek olan yerlerden bazılarıdır.
• Üçüncüsü: Ezher uleması başta olmak üzere Mısır’daki alimlerin durumu, toplum üzerindeki özgül ağırlıkları.
Rabbani alimlerin, diğer bir ifadeyle ilmiyle amil alimlerin İslam’da ve Müslümanların nezdindeki yeri çok kıymetlidir.
Rabbimiz bir ayeti kerimede;
"Kulları içinde Allah’tan ancak âlim olanlar (yaratılış sırlarını ve sorumluluklarını çok iyi kavrayanlar) içleri titreyerek hakkıyla ve hürmetle korkup bağlanırlar." buyurmaktadır. (Fâtır sûresi, 28)
Peygamber efendimiz de "Alimler nebilerin varisleridir. Peygamberler ne bir altın ve ne de bir gümüş miras bırakmışlardır. Ancak ilmi miras bırakmışlardır. İşte bu mirasa konan sonsuz bir haz ve nasip almış demektir." buyurmaktadır. (Riyâzü’s-Sâlihîn, İlim, 1417)
Tarih boyunca (son asrımız, modern zaman hariç) rabbani alimlerin Müslüman toplumlar üzerindeki etkisi çoğu zaman yöneticilerden, (bugün ki tabirle siyasilerden) daha fazla olmuştur. Müslümanların tarihine bakıldığında bunu rahatlıkla görmek mümkün olacaktır. Bununla alakalı yazının çok daha fazla uzamamasın için bir örnek vereceğim.
Örnek seçip anlattığım alimimiz de ömrünün büyük bir kısmını Mısır’da geçirmiş, burada mücadelesini vermiş ve Mısır’da vefat etmiştir.
[TDV] İslam Ansiklopedisinde İzzeddin İBN ABDÜSSELÂM, başlığı altında verilen biyografisinin bir kısmını alarak olduğu gibi direk buradan sizlerle paylaşıyorum. Hayatı ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler yukarıda ifade ettiğim kaynağa müracaat edebilirler.
"Kaynaklarda, dinin emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker ilkesini yerine getirmeye son derece önem veren zâhid bir âlim olduğu ve bu hususta yöneticilerden dahi çekinmediği belirtilen İz bin Abdüsselâm, el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb’un veziri Fahreddin Osman b. İbrâhim en-Nablusî’nin bir caminin sahasına eğlence yeri inşa edilmesi emrini verdiğini duyunca oğullarıyla birlikte gidip inşaatı yıkmış, vezirin adalet sıfatının kalktığını ilân ederek kadılıktan da istifa etmiştir.
Vezirin adalet sıfatının ilgası İslâm dünyasında yankı uyandırmış, el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb’un Abbâsî Halifesi Müsta‘sım-Billâh’a Fahreddin Osman’ın kaleminden gönderdiği mesaj, doğruluğu bizzat el-Melikü’s-Sâlih tarafından onaylanmadan halifece kabul edilmemiştir. İbn Abdüsselâm’ın daha önce Dımaşk’ta el-Melikü’s-Sâlih İmâdüddin İsmail’e karşı tavrını göz önüne alan el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb, bu hadiseden sonra iktidarını sarsacak hutbeler irat etmesinden korktuğu için onu hatiplikten azletmiştir. Geniş halk kitleleri üzerindeki etkisi sebebiyle kendisinden çekinen sultanlar onun görüşlerini dikkate alma gereğini hissetmişlerdir.
İktidarı Eyyûbîler’den devralan Bahrî Memlükler devrinde de eski faaliyetlerini sürdürdüğü anlaşılan İbn Abdüsselâm, el-Melikü’z-Zâhir I. Baybars’a biat merasimi esnasında onun Emîr Alâeddin Aytekin el-Bundukdârî’nin kölesi olması dolayısıyla sultan olamayacağını ileri sürerek biat etmekten kaçınması üzerine, Baybars’ın el-Melikü’s-Sâlih Necmeddin Eyyûb tarafından satın alınarak âzat edildiğine dair şahitler bulunarak ikna edilebilmiştir. Ancak diğer Memlük emîrlerinin hür oldukları ispat edilemediği için pazarda satılarak âzat edilmeleri ve bedellerinin de Allah yolunda harcanması gerektiğine dair bir fetva verince sultanla arası açılmış ve Dımaşk’a geri dönmek üzere yola çıkmıştır.
Ancak sultan, onun gidişiyle saltanatının tehlikeye düşeceği uyarısı üzerine ardından gidip gönlünü alarak geri dönmesini ve fetvasının gereğinin yapılmasını sağlamıştır. Bu olaydan sonra kendisine “bâyiu’l-mülûk, bâyiu’l-ümerâ” lakabı verilmiştir."
Bugünkü Mısırda yukarıda aktardığımız gibi bir durum maalesef söz konusu değil. Ama bu konuda da Türkiye ile bir kıyaslama yaptığımızda, benim görebildiğim kadarıyla Mısır toplumu ulemaya, alimlere daha saygılı ve ilme çok daha fazla değer vermekte.
Bir misal verecek olursak, bizde siyasilerin resimleri nasıl ki caddelere, arabalara vb. yerlere asılıyor bir sevgi hürmet görüyorsa, orada da bazı alimlerin resimleri çevreye, arabalara asılı görür ve onlara bir sevgi ve muhabbet beslediklerini görürsün.
Toplumda yukarıda ifade ettiğimiz gibi her ne kadar bir bozulma başlamış olsa da yine bize nazaran çok iyiler. Bunlarla ilgili birkaç örnek daha verip yazımı çok daha fazla uzatmadan bitirmek istiyorum.Mesele Kur’an’ı Kerim okuma çok yaygın. Sadece Camide veya evde değil. Takside, otobüste, metroda veya çarşı pazarda elinde Kur’an’ı Kerim okuyan insanları sıkça görebiliyorsunuz.
Ezher’de okuduğunu yani ilim talebesi olduğunu söylediğinde veya bunu onlar bir şekilde fark edip bildirdiklerinde ekstra bir ilgi ve hürmet görüyorsun. Alışveriş yerlerinde Ezher’de öğrenci olduğunu beyan edince, bazı kolaylıklar, fiyattan indirim gibi, uygulanabiliyor.
Trafikte bir kaza veya olumsuzluk olduğunda, trafiğin dışında da tatsız bir hâdise olduğunda birbirlerine karşı bağrışma olur, sonra da sesli olarak peygamber efendimize salavat getirilir ve ayrılır giderler. Birbirlerine vurma, darp etme gibi hadiseler yaşanmaz veya çok az karşılaşılır.
Bu anlatıklarımız tabii ki herkesim tarafından harfiyen yapılan şeyler değil, ama toplumda yaygın olan durum böyle. Anlattıklarımın büyük bir kısmını bizzat ben görüp şahit olmuşumdur.
Son olarak!
Yaz tatilinde ne yapayım, tatilimi nasıl geçireyim diye düşünüyorsanız, bu yazıda buna dair çokça ip uçları bulacaksınız.
YORUMLARHenüz Yorum Yok !Diğer Yazıları
- 15-02-2024 KUR’AN VE SÜNNETE GÖRE SAHABE
- 10-01-2024 ALLAH (C.C) BENİ MÜSLÜMAN OLARAK KABUL EDİYOR MU?
- 15-10-2023 KALK AYAĞA EY MÜSLÜMAN!
- 17-08-2023 DERİN DÜŞÜNMEK: TEFEKKÜR
- 22-05-2023 TARTIŞMAK, FAKAT NEREDE, NASIL?
- 26-02-2023 DEPREM BÖLGESİ İZLENİMLERİ
- 02-07-2022 KÖLELİĞİN ÖZGÜRLÜK KİSVESİNE BÜRÜNDÜĞÜ ZAMANLAR
- 08-03-2022 İZ BIRAKANLAR: ABDULHAMİD TURGUT
- 25-01-2022 İSLAM'DA CİHAD- II-
- 07-01-2022 İSLAMDA CİHAD - I -
- 05-12-2021 HAKKI ARAYANLARA NASİHATLER
- 18-10-2021 MISIR GEZİ NOTLARI
- 30-03-2021 PEYGAMBERLERİN ORTAK ÇAĞRISI
- 02-03-2021 İSLAMİ HAREKET YERYÜZÜNDE ŞUANA KADAR NEDEN İKTİDARA GELEMEDİ?
- 31-12-2020 YILBAŞI KUTLAMALARI HAKKINDA
- 21-12-2020 BİR ÂLİMİN ARDINDAN…
- 07-11-2020 EN MÜHİM MESELEMİZ
- 16-07-2020 BÜYÜK İSLAM AİLESİ
- 04-07-2020 BİR DEVLETİN, BİR TOPLUMUN ÇÖKÜŞ VE YÜKSELİŞ SEBEBLERİ
- 08-12-2018 CEZA VE MÜKAFAT
- 19-07-2018 HEDEFİMİZ, İSLAM'IN GÖLGESİNDE BİR HAYAT YAŞAMAKTIR
Makaleler
Hava Durumu