


“LE POİNT” DERGİSİ
Kadir TURAN
03-03-2025 10:40
Küreselleşmeyle birlikte çok farklı bir noktaya evrilen dünyamızdaki gelişmelerin hızına yetişmek çok güç. Sürekli değişen gündem, terör saldırıları, seçimler, iktidar değişikliği, savaşlar, ateşkesler, soykırımlar v.s… Farklı güç odakları dünyanın farklı bölgelerinde nüfuz alanı kazanmak ve artırmak adına her şeyi kendilerine mübah görürken, bu doğrultuda ötekine yaşam hakkı tanımıyorlar. Değişen jeo-stratejilerle birlikte ittifakların da değişmesi kaçınılmazken değişmeyen tek şey oluk oluk akan mazlumların kanı oluyor. Ve her ne hikmetse kaos, zulüm, kan, göz yaşı, tehcir ve soykırım hep müslüman coğrafyalarda yaşanıyor. Münferit olarak için için üzülmekten başka fiili olarak bir şey yapabilme gücümüzün olmaması bu adımı kurumsal akıldan bekliyor. Gelin görün ki kan emici haydut ABD’nin dünya üzerindeki despotça tutumu sebebiyle, yapılagelen mezalime de facto olarak müdahil olma gücünde olmayan diğer dünya ülkeleri de eylemler düzenleyip emperyalizm aleyhinde sloganlar atarak ya da sanat üzerinden stratejik kurgularla global ölçekte bir bilinç ve birliktelik oluşturmaya çalışıyor.
Yaşananlara üzülmekten öteye geçemediğimiz bir konjonktürde bizleri sevindiren ve gelecek adına ümitlendiren ise dünya ülkelerinde İslam’ın gerçek yönüyle tanınırlığının artması ve bu doğrultuda İslam’a girenlerin sayısında gözlenen hızlı artış. Kimilerinin yaşananlardan yola çıkarak futursuzca Tanrı’yı eleştirmesi ve bir mucize olarak Tanrı’nın yaşananlara müdahale etmesini beklemesi sığ düşünmelerinden ileri geliyor. Bu, hem kendilerini hem Tanrı’yı hem de var oluş gayelerini doğru bir düzlemde değerlendirememeleri ve Kur’an’ın ifadesiyle Tanrı’yı olması gerektiği gibi tanımamalarından kaynaklanıyor. (*1) Tanrı herkesin rızkının temini benim der ve bu doğrultuda gerekli imkanları oluşturur fakat rızkı kazanmayı adaletle paylaşım yapmayı bizlere bırakır. Tanrı yeryüzündeki ezilenlere elbette el uzatır fakat bu noktada bizlerin hem ferdi hem toplumsal hem de kurumsal olarak adım atmasını bekler. (*2) Nîsa/75 Bu, içinde bulunduğumuz ve muhatabı olduğumuz imtihan olgusunun özüdür.
Geçtiğimiz ay düşen Baas Rejimi’nin temsilcilerinin ülkeden ayrılması sonrası Türkiye’nin de desteğiyle Suriye’de hızla yeni kurulacak devletin temelleri atıldı. Akademik öğrenimini Türkiye’de yapmış kişilerden oluşan Suriye hükümetinin bakanları ilk ziyaretlerini de Türkiye’ye yaptı. Evet bu gelişmelerden her ne kadar hoşnut olsak da dünya hakimiyeti için gözü dönmüş ABD’nin yarınlarda farklı bir İslam coğrafyasını yine türlü entrikalarla işgal etmeyeceğinin garantisini kim verebilir. Bizim hem ferdi hem de toplumsal olarak üzerimize düşen benzer durumlarda gücümüz nispetinde duruş sergilemektir. Bizden bekleneni içtenlikle yerine getirdiğimizde Allah’ın yardımı her an bizimledir. Çünkü Allah bizimledir.
Suriye’nin yıllarca akan mazlum kanından sonra akıbeti gelinen noktada yukarıdaki satırlarda anlattığımız gibiyken beklentimiz ve duamız benzer durumların yaşanmaması ve bugüne kadar yaşananların da müslüman toplumlara bir direnç ve şuur kazandırması yönünde olacaktır.
Evet, dünyadaki güç dengeleri bir hikmete mebni olarak belli zaman aralıklarıyla değişiyor. (*3)
Temas ettiğimiz ayetin rehberliğinde biliyoruz ki hiçbir güç kalıcı değil, hiçbir saltanat sürekli değil, hiçbir iktidar ilelebet sürecek değil. Değişen dünya konjonktüründe Türkiye’nin çeyrek asır önceki durumundan çok daha iyi pozisyonda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Suriye’de yüksek emelleri olan Rusya ve İran’ın süreçten derdest edilmesi ile birlikte (İran’dan ziyade hem nüfus gücü hem de sıcak denizlere inme emellerini bildiğimiz Rusya’nın Suriye’de çok sayıda üssü mevcutken birdenbire çekilmesi aklımıza bir çok soru işareti bırakmakla birlikte, basına yansıdığı kadarı üzerinden yorum yapmayı daha doğru buluyorum. Rusya’nın bölgeden çekilirken diğer güçler -ABD ve Türkiye- tarafından kendisine verildiğini düşündüğümüz taviz taahhütlerin gerçeklikten payı olup olmadığını ise zaman gösterecek.) Türkiye’nin bölgedeki rolününün güçlendiği gerçeği ortadayken farklı cenahlardan bölge için ortaya atılan iddiaları komplo teorisi olarak değerlendiriyorum. En nihayetinde Türkiye, NATO ‘daki en güçlü ikinci devlet. ABD’nin okyanus ötesinde olduğunu hesaba katarsak bölgedeki en güçlü bir kaç devletten birisi.
Le Point Dergisi
Fransa’da yayım yapan politik dergilerden Le Point dergisi geçtiğimiz günlerde yayımladığı sayısının kapağında değişen dünya dengelerinin hangi noktaya evrildiğinin işareti niteliğinde bir resim paylaştı. Resimde ABD, Rusya, Çin ve Türkiye liderlerinin resminin bulunması bu konuda elimizdeki verileri güçlendirirken, Erdoğan’ın resminin en üstte yer alması, Türkiye’nin hem Suriye’de yaşananlar özelinde hem de dünyada yaşanan diğer gelişmelerde izlediği politika ve edindiği misyon itibariyle son derece anlamlı ve manidar. Aynı dergi 2018 yılında da Erdoğan’ı tek başına kapağına taşımış ve “Diktatör” nitelendirmesiyle hafızlardaki yerini kazınmıştı. Geçtiğimiz günlerde Hakan Fidan’ın alenen ismini zikrederek “ABD’nin arkasına gizlenmeden bölgede bir hâkimiyet kurabileceklerse görelim.” diyerek yerdiği Fransa’nın önemli bir dergisinin böylesi bir kapakla okuyucularının karşısına çıkmasını bilhassa son dönemeçte yaşananlar hesaba katıldığında Türkiye’nin geldiği nokta açısından son derece anlamlı buluyorum. Komplo teorileriyle bir yere varamayız. Aklımızda belli başlı soru işaretleri kalmakla beraber Türkiye delegasyonu Şam Emevi Camii’nde namaz kılmış ve bunu basına servis etmiştir. Bunun ne demek olduğunu zamanı geldiğinde daha iyi anlayacağımızı umarak bitiriyorum.
Saygı, sevgi ve hürmetlerimle…
Dipnot:
(*1) Zümer Suresi/67
(*2) Nîsa Suresi/75
(*3) Âl-i İmrân Suresi/140
- 03-03-2025 “LE POİNT” DERGİSİ
- 03-01-2023 DİN, CEMAAT-TARÎKAT VE ERKEN YAŞTA EVLİLİK
- 23-11-2022 DİN VE GELENEK
- 30-09-2022 HAYATIN İKİ KUTBU: “SİYAH” VE “BEYAZ”
- 19-05-2022 VAROLUŞU GEREĞİNCE DÜŞÜNMEMEK
- 06-04-2022 HOŞGELDİN RAMAZAN
- 03-02-2022 HAYATA DAİR SORULAR
- 21-12-2021 KAYGI ERTESİ GÜNDÜR
- 26-08-2021 EYLEMLERİMİZİN TEMELİ VE PRATİKTEKİ SONUÇLARI ÜZERİNE
- 06-04-2021 SORUN ÇAĞININ SORUNSALI
- 03-11-2020 ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE
- 17-06-2020 HAYATIN İKİ KUTBU: “SİYAH” VE “BEYAZ”
- 23-05-2020 LİSAN ÜZERİNE
- 16-04-2020 “VİCDAN” VE “AKIL” ÜZERİNE
- 09-12-2019 İMTİHAN OLGUSU ÜZERİNE
- 17-11-2019 KADİM-İLÂHÎ İLKE (SİSTEM ÜZERİNE BİR ELEŞTİRİ)
- 14-10-2019 BÜYÜK DÜŞÜN(EBİL)MEK ÜZERİNE
- 29-08-2019 “DEĞER” ALGIMIZ
- 02-08-2019 POST-MODERN DÜNYADA MADDE ve MÂNÂ
- 26-03-2017 AKRABA EVLİLİĞİ KARŞITLIĞI ÜZERİNE
- 16-09-2016 BİR BİLİNÇ ve FARKINDALIK: "ELHAMDÜLİLLAH MÜSLÜMANIM"
- 18-08-2016 PEYGAMBERLİK MİSYONU VE GEREKLİLİĞİ
- 07-04-2016 DİN, İYİLİK, KÖTÜLÜK
- 30-01-2016 DİN-BİLİM İLİŞKİSİ
- 17-01-2016 RESMİ ZİNAHANELER NE ZAMAN KAPATILACAK?
- 10-01-2016 BUGÜNÜMÜZ - YARINIMIZ
Makaleler
Hava Durumu