09-09-2010 12:54

`İslam ülkeleri`nin çoğu yarın (Cuma günü) bayram yapacak

`İslam ülkeleri`nin çoğu bugün hilali görmemelerinden dolayı Ramazan Bayramının ilk günü olarak Cuma gününü ilan etti.

`İslam ülkeleri`nin çoğu yarın (Cuma günü) bayram yapacak

"İslam ülkeleri"nin çoğu Ramazan bayramına cuma günü başlıyor. Bir kısım "İslam ülkeleri" ise bugün (Perşembe) Ramazan bayramına başlayacağını duyurdu. 

Dün akşam (Çarşamba) hilali görmemelerinden dolayı Ramazan ayını 30'a tamamlayacaklarını ilan eden "İslam ülkeleri", Cuma gününü Ramazan ilk günü olarak ilan etti.

Cuma günü Ramazan Bayramına başlayacaklarını duyuran "İslam ülkeleri" şunlar; Mısır, Ürdün, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Yemen, İran, Cezayir, Sudan, Filistin, Suriye, Tunus, Endonezya, Malezya, Katar ve Bahreyn.

Brezilya, İtalya ve Kanada'daki Müslümanların da cuma gününü Ramazan bayramının ilk günü olarak ilan ettikleri belirtildi.

Perşembe günü bayram kutlayacak ülkeler

Türkiye, Rusya, Ukrayna, Kosova, Makedonya, Sırbistan ve Bosna Hersek ise bugün (Perşembe) günü Ramazan bayramına başlıyor.

Bugün Ramazan bayramını kutlayacak olan Müslüman ülkelerin, Rü'yeti Hilale göre değil takvim hesabına göre bayrama başlayacakları vurgulandı.

Arap ülkelerinden sadece Libya bugün bayram yapacaklarını ilan etti.

(Kaynak: Timeturk)

YORUMLAR
  • HUSEYIN SASMAZ   09-09-2010 14:35

    "Hilal görüldüğünde oruca başlayınız. Hilal görüldüğünde orucu bozunuz" Hilal ile ilgili haberleri Ümmetin Sesi Radyosundan takip edebilirsiniz... Şüphesiz ki Ramazan orucu, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı müslümanların Rableri ile alakasını tanzim eden ibadet olmalarına ilaveten İslâm ümmetinin genel görüntülerindendirler. İslâm ümmeti aralarında ayrılığa sebep olan siyasi yöneticilerin kararlarına ve saray mollaları olan nifak alimlerinin fetvalarına değil de aralarında birliği emreden Allahu Teâla’nın emirlerine itaat ederek aynı günde beraber oruca başlarlar ve beraber bayram yaparlar. Resulullah (S.A.V) şöyle dedi: “(Ramazan) hilali görüldüğünde oruca başlayınız. (Şevval) hilali görüldüğünde orucu bozunuz. Eğer hilali göremezseniz, Şaban’ı otuz güne tamamlayınız.” (Buhari, Savm, 1776) “(Ramazan) hilali görüldüğünde oruca başlayınız. (Şevval) hilali görüldüğünde orucu bozunuz. Eğer hava kapalı olup göremezseniz otuza tamamlayınız.” (Nesei, Siyam, 2095) “Ay 29 gündür. Hilali görmedikçe oruca başlamayınız. Hilali görmedikçe de orucu bozmayınız. Eğer hava kapalı olursa onu takdir ediniz.” (Müslim, Siyam, 1797) Bu hadisler Ramazan ayının başlaması için şer'i sebebin, Ramazan hilalinin görülmesi olduğuna ve Ramazan bayramı için şer'i sebebin de Şevval hilalinin görülmesi olduğuna açıkça delalet etmektedirler. Bu hadislerdeki şari’in hitabı, Şam ehli ile Hicaz ehli arasında, Endonezya ehli ile Irak ehli arasında bir fark olmaksızın bütün müslümanlara yöneliktir. Hadislerin lafızları genel olarak gelmiştir. “Oruç tutunuz” “Orucu bozunuz” ifadelerindeki cemaat zamiri müslümanların geneline delalet etmektedir. Aynı şekilde “görülmesi” lafzı bir zamir tamlaması olan cins isimdir. Herhangi bir insan tarafından hilalin görülmesine delalet etmektedir. Fakat hilalin bu görülmesini müslümanlara hasreden hadisler vardır. Nitekim İbni Abbas’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bir Arap Nebi (S.A.V)’e gelip, ‘Ben hilali gördüm’ dedi. Nebi (S.A.V) de ona şöyle dedi: “Allah’tan başka ilahın olmadığına ve Muhammedin de Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik eder misin?” O da ‘Evet’ deyince Nebi (S.A.V) oruca başlamayı ilan ettirdi.” (Nesei, Siyam, 2085) Bir müslümanın Ramazan ya da Şevval hilalini görmesi herhangi bir belde/ülke farkı olmaksızın müslümanların tamamına oruca başlamaları ya da orucu bozmalarını farz kılar. Çünkü müslümanlardan hilali gören kimse onu görmeyen kimse için delil olur. Bir belde/ülkedeki bir müslümanın şahitliği başka bir belde/ülkedeki müslümanın şahitliğinden evla/öncelikli değildir. Müslümanların beldelerinde kafirlerin koymuş oldukları sınırların ve bölünmüşlüğün bir değeri yoktur. Bu sınırlardan dolayı mesela; Suriye’deki Darea’da yaşayanlar oruç tutarken Ürdün’deki Ramsa’da yaşayanlar iftar ediyorlar. Halbuki bu iki şehir arasında sadece Hilâfet’in yıkılışından beri kafirlerin çizmiş olduğu güya bir sınır vardır. Bu sınırları da şimdiki yöneticiler korumaya hırs göstermektedirler. Muhakkak ki Rasul (S.A.V)’in hadislerindeki “Hilali görünce Ramazan orucuna başlayın” emri farz için bir emirdir. Çünkü bu emir, Allahu Teâla’nın şu sözüyle sabit olan bir farzın yerine getirilmesi ile ilgili bir emirdir: “Ramazan ayı insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendisinde Kur’an indirilen aydır. Sizden her kim Ramazan ayına ulaşırsa oruç tutsun.” (Bakara: 185) Şevval hilalinin görülmesi ile orucun bozulması emri de farz için bir emirdir. Çünkü Nebi (s.a.v.) iki günde oruç tutmayı yasakladı. Bu iki gün Kurban bayramı ve Ramazan bayramıdır. Bu bir farz ya da mendubun yerine getirilmesini yasaklamaktır. Bu ise “Hilalin görülmesi ile orucu bozun” sözündeki emrin farz için bir emir olduğuna dair karinedir.Bazılarının bahane olarak gösterdiği, hilalin bölgelere göre görülme yer ve zamanının farklı olması meselesine gelince; bu, tahkiku’l menat (konunun araştırılması) babındandır. Bunu yaşadıkları vakıa için geçmiş alimler incelediler. Onların yaşadıkları vakıada, müslümanlar hilalin görülmesini çok geniş alana yayılmış Hilâfet Devleti’nin her köşesine bir günde bildirilmesi imkanlarına sahip değillerdi. Çünkü o zamanki iletişim vasıtaları buna yeterli değildi. Nitekim onlardan bazıları Kureyb’den rivayet edilen şu hususu delil göstermektedirler: “Ümmü’l Fadıl onu Şam’daki Muaviye’ye göndermişti. Dedi ki; ‘Ben Şam’a varıp onun istediğini yerine getirdim. Ben Şam’da iken Ramazan hilali bekleniyordu. Hilali bir Cuma günü ben de gördüm. Sonra ayın sonunda Medine’ye geldim. İbni Abbas bana; ‘Hilali ne zaman görmüştünüz’ diye sordu. Ben, ‘Cuma günü’ dedim. İbni Abbas tekrar ‘Sen de hilali gördün mü?’ dedi. Ben, ‘Evet, hem ben hem de halk gördü ve herkes oruç tuttu, Muaviye de oruç tuttu’ dedim. İbni Abbas tekrar şöyle dedi: ‘Ama biz hilali Cumartesi gecesi gördük. Öyle ise otuza tamamyalıncaya veya hilali görünceye kadar tutmalıyız.’ Ben, ‘Muaviye’nin görmesi ve oruca başlamasıyla yetinmiyor musun?’ dedim, bana cevaben dedi ki: ‘Hayır. Rasulullah (S.A.V) bize böyle emretti.” (Müslim, Siyam, 28; Ebu Davud, Savm, 9) Bu bir şer'i delil değildir. Sadece İbni Abbas’ın, Rasul (S.A.V)’in “Hilalin görülmesiyle oruca başlayın. Hilalin görülmesiyle orucu bozun” sözü hakkında bir içtihadıdır. İbni Abbas, Şam ehlinin hilali görmelerini benimsemedi. Çünkü aynı günde Medine ehli hilali görmemişti. Bu içtihad Ensar’dan bir grubun rivayet ettiği şu hadisin açık delaletiyle çelişmektedir: “Dediler ki: ‘Şevval hilalini (hava koşulları nedeni ile) göremedik. Böylelikle sabaha oruçlu olarak başladık. Başka bir yönden bir kafile geldi. Nebi (S.A.V)’e dün hilali gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah onlara oruçlarını bozmalarını, daha sonra da ertesi gün bayramları için çıkmalarını emretti.” (Ahmed b. Hanbel, Basriyyin, 19675) Böylece Rasul (S.A.V) Medine-i Münevvere dışında Şevval hilalinin başkaları tarafından görülmesi nedeniyle Ramazan’dan bir gün sandıkları bir günde oruçlarını bozmalarını onlara emretmiştir. Zira kafile hilali Medine’ye varışlarından bir gün önce görmüşlerdi. Bugün ise bütün devletlerde çeşitli iletişim vasıtaları mevcuttur. Ve hilalin görülmesi haberini bütün dünyaya bir kaç saniyede iletmeleri mümkündür. O halde müslümanların ister doğrudan görülmesi ister dakik bakışla görülmesi isterse dürbün gibi vasıtalar ile görülmesi şeklinde olsun bu şekillerden birisi ile hilalin görülmesinin yeryüzünün herhangi bir yerinde sabit olması haberini işitince oruca başlamaları ya da bayram için orucu bozmaları gerekir. Muteber olan ru’yet/görmek ya da tespit gözle görmektir. Gözle görülmesi sabit olmadığında astronomi hesaplarına itibar edilmez. Zira orucun başlaması ya da sona ermesinin tespitinde astronomi hesaplarının bir değeri yoktur. Çünkü Rasullah (s.a.v.)’in şu sözünden dolayı orucun ya da bayramın başlamasının şer'i sebebi hilalin gözle görülmesidir “Hilali gördüğünüzde oruca başlayın. Hilali gördüğünüzde (bayram için) orucu bozun. Eğer hava kapalı olursa onun için takdir edin.” (Buhari, Savm, 1767) Rasulullah (S.A.V)’in, “Eğer hava kapalı olursa” sözünden kastı, eğer onu gözlerinizle göremezseniz demektir. “Onun için takdir edin” sözü de, astronomi hesaplarına başvurun demek değildir. Bu sözünden neyi kastettiğini şu sözünde beyan etmiştir “Hava size kapalı olduğunda ayı otuza tamamlayın.” (Nesei, Siyam, 2095) Ey Müslümanlar! Hilalin tesbitindeki birlik olmayış, müslümanların işlerini İslâm’ın hükümleri ile güden ve onları Kelime-i Tevhid bayrağı altında birleştiren Hilâfet Devleti’nin olmayışından dolayı müslümanların karşılaştıkları bir çok sorundan bir sorundur. O halde müslümanlar oruçlarında ve bayramlarında şer'i hükme bağlı kalmalıdırlar, yöneticileri şer'i hükme bağlı olmasalar da. Çünkü yaratıcıya isyanda yaratılana itaat yoktur. Eğer müslümanlara yeryüzünün herhangi bir yerinde bir müslümanın Ramazan hilalini gördüğü haberi ulaşınca, Ramazan orucuna başlamaları onlara farz olur. Yeryüzünün herhangi bir yerinde bir müslümanın Şevval hilali gördüğü haberi ulaşınca da bayram için orucu bozmaları farz olur. Müslümanların bütün sorunlarının doğru köklü çözümü ise kendi ellerindedir. O da, Allah’ın şeriatını üzerlerine tatbik edecek ve onları bir devlet içinde birleştirecek olan bir halife nasbedip Hilâfet’i tekrar kurarak İslâmi hayatı tekrar başlatmak için samimi bir şekilde çalışanlarla beraber ciddi bir şekilde çalışmalarıdır. Böylece nasbedilecek olan halife ile birlikte kafirlerin kelimesinin alçalması ve Allah’ın kelimesinin yücelmesi için İslâm risaletini/mesajını tüm insanlara cihad ile taşırlar. Böylelikle de dünyada izzet ve şerefle yaşarlar, ahirette de Allah’ın rıza ve sevabına nail olurlar. Allahu Teâla şöyle buyurmuştur: “De ki, çalışın! Çalışmanızı Allah da Rasulü de mü’minler de göreceklerdir. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir.” (Tevbe: 105)