31-05-2018 12:20

2010`da Gazze ablukasına karşı çıktığı yolda siyonistlerce saldırıya uğrayan Mavi Marmara`nın hazin sonu

2010`da Gazze ablukasına karşı çıktığı yolda siyonistlerce saldırıya uğrayan, 10 Müslümanın hunharca şehid edildiği bir direnişin sembolü olan Mavi Marmara gemisi, önce Türkiye`nin siyonist işgalcilerle 2016 yılında yaptığı meşum bir anlaşmayla sırtından vuruldu, sonra da bir özel gemi işletmecisine satılarak hazin bir son yaşadı. İşte Mavi Marmara`nın hazin hikayesi...

2010`da Gazze ablukasına karşı çıktığı yolda siyonistlerce saldırıya uğrayan Mavi Marmara`nın hazin sonu

2010 yılında siyonist işgal mezalimine dünyanın dikkatini çekmek ve Gazze’ye maddi yardım götürmek üzere yola çıkmıştı Mavi Marmara gemisi. Gazze’ye yaklaştığı sırada İsrail ordusunun baskınına uğramıştı. 31 Mayıs sabahı saat 04:30’da yaşanan ve iki saat süren acımasız saldırıda 10 kişi hayatını kaybederken, olayın ardından Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin bozulmasına varan bir süreç yaşanmıştı. Türkiye bazı şartlar öne sürmüş ancak İsrail’in özür dilemesi ve tazminat ödemesi ile birlikte bu şartlar göz ardı edilerek iki ülke arasında Mavi Marmara kaynaklı sorunlar sona erdirilmişti.

Olayların sembolü haline gelen Mavi Marmara gemisi, 1994 yılında inşası tamamlanmış, 93 metre uzunluğunda, 20 metre genişliğinde bir gemi. Bu yıla kadar mülkiyeti İHH’ya aitti ve bakım masraflarının yüksekliği nedeni ile yıllardır Haydarpaşa Limanında kendi haline bırakılmıştı. Geminin ancak güçlü bir destekle ya da devlet korumasında bir müzeye dönüştürülmesi mümkündü ve bu yönde, olayın olduğu tarihten beri talepler vardı. Ne var ki beklenti gerçekleşmedi ve gemiyi müzeye dönüştürmek mümkün olmadı.

Mavi Marmara’nın geçtiğimiz aylarda satışı yapıldı. Gemiyi satın alan işadamı Erdoğan Tümsek, Mavi Marmara’nın yolcu ve araç taşımacılığı için kullanılarak yaşatılmaya devam edileceğini söyledi. “Bir geminin işlememesi, denizde olmaması onun yok olması demektir” diyen Tümsek, “Birkaç yıl içinde geri dönülmez sorunlarla karşılaşacaktı. Mavi Marmara benim için bir gazidir. Gazi gemiyi kurtarmanın gururunu yaşıyoruz. Sahip çıkarak yok olmasının önüne geçtik. Halkımıza başka bir ulaşım aracı olarak hizmet verecek.” dedi.

Mavi Marmara yine denizlerde olacak lakin o meşum gecenin anılarını sıcak bir şekilde üzerinde taşımak ve gelecek nesillere aktarmak yerine uzaktan görüldüğünde, olayı hatırlayanların zihninde ancak bir yansıma olarak kalacak gibi görünüyor. Şu an, resimde görüldüğü gibi yolcu kısımlarının söküm işlemi devam ediyor.

MAVİ MARMARA OLAYI

“Gazze’ye Yolculuk” kitabının yazarı Sümeyye Ertekin, Al Jazeera için Mavi Marmara olayını baştan sona böyle özetlemişti:

Gazze’de yaşanan insanlık dramını dünyaya duyurmak için yola çıkan ilk gemi Mavi Marmara değildi. Daha önce de Gazze’deki İsrail ablukasının kaldırılması için çeşitli girişimler oldu. Ama 2010 yılında Mavi Marmara’nın girişimi kanlı bitti. İsrail saldırısında 10 kişi hayatını kaybetti.

Amerikalı ve Avrupalı aktivistlerin kurduğu Gazze’ye Özgürlük Hareketi’nin (Free Gaza Movement-FGM) organize ettiği botlarda 20’yi aşkın ülkeden onlarca aktivist, akademisyen, yazar, politikacı vardı. O yolcular arasında Filistinli Milletvekili Mustafa Barguti, Nobel Barış Ödüllü Mairead Maguire, Avrupalı Parlamenterler, yazarlar, akademisyenler, Katar’dan birçok yardım kuruluşu vardı.

27 Aralık 2008’de İsrail Gazze’ye saldırı düzenledi. 22 gün süren saldırı sonucu bin 700 civarında Filistinli hayatını kaybetti. Gazze’ye Özgürlük Hareketi, bu saldırıyı protesto etmek için 30 Aralık 2008’de savaş sürerken tekrar yola çıktı. Ancak İsrail Deniz Kuvvetleri tarafından uluslararası sularda Gazze’ye 90 mil uzaklıkta hiçbir uyarı yapılmadan saldırıya uğradı. Ciddi hasar alan gemi zor şartlarda Beyrut Limanı’na ulaştı.

Bundan sonraki gemiler de aynı şekilde uluslararası sularda taciz edildi, kimi zorla Aşdod limanına çekildi. Gemilerdeki yolcular gözaltına alındı.

Mavi Marmara yola çıkıyor

Gazze’ye Özgürlük Hareketi tüm bunlara rağmen, ambargoyu dünyaya duyurmak ve deniz ablukasını kırmak amacıyla tekrar yola çıkma hazırlıkları yaptı. Bu sefer bir filo ile yola çıkacaktı. Filoda İsveç, İrlanda, Yunanistan’dan grupları taşıyan beş gemi vardı. Filoya Türkiye’den katılan İHH İnsani Yardım Vakfı, 27 Mayıs 2010 gecesi Antalya limanından üç büyük gemi ile yola çıktı. Filoda aralarında Almanya, İsveç, İsrail, Kuveyt’ten milletvekilleri, akademisyen ve yazarların olduğu 32 farklı ülkeden 700’e yakın yolcu bulunuyordu. Ayrıca uluslararası birçok basın kuruluşu da yolculuğu dünyaya aktarmak üzere filoya katılmıştı. Gemiler abluka altındaki Gazze’ye gıda, yiyecek, giyim, tıbbi ve inşaat malzemeleri taşıyordu.

Uluslararası sularda yardım gemilerine saldırı

Tüm gemiler Kıbrıs açıklarında buluşup Gazze’ye hareket edecekti. İHH’ya ait olan Mavi Marmara, Gazze ve Defne Y gemileri buluşma noktasına 30 Mayıs’ta öğle saatlerinde gelmişti. Ancak İrlanda’dan yola çıkan Rachel Corrie gemisi geç kalacaktı, Kıbrıs’tan yola çıkan iki gemi ise arızalandığı için geri dönmek zorunda kaldı. O gemilerdeki yolcular da Mavi Marmara gemisine geçti. Filo buluşma noktasına ulaşan 6 gemi ile Kıbrıs açıklarından Gazze’ye doğru hareket etti. 30 Mayıs gecesi saat 22.00’de gemiler uluslararası sularda 73 mil açıkta seyrederken İsrail donanmasına ait gemiler fark edildi.

Bu saatten itibaren yaşananlar, filonun amiral gemisi olan Mavi Marmara’dan canlı yayınlarla dünyaya duyuruldu. İsrail sabaha kadar gemilerin etrafında seyretmekle birlikte filoya hiçbir uyarı yapmadı.

İsrail uluslararası hukuka göre 12 mil olması gereken deniz kara sahanlığını, tatbikat yaptığı gerekçesiyle 68 mile çıkarmıştı. Ancak bu sınıra göre bile filo uluslararası sularda seyrediyordu. Geceyarısından sonra yine 72-73 milde seyrederek yönü Mısır’a doğru olmak üzere harekete devam etti.

Sabaha karşı saat 05.30 civarında İsrail donanmasına ait zodyaklar ateş ederek geminin etrafını sardı. Aynı zamanda geminin üzerine doğru bir askeri helikopter alçaldı. Helikopterden sarkıtılan iple İsrail askerleri ateş ederek gemiye indi.

10 şehid, onlarca yaralı

Silah sesleri sabaha kadar kesilmedi, insani yardım gemisinde dokuz kişi ölmüş, onlarca kişi yaralanmıştı. Yolculardan ağır yaralanan Uğur Süleyman Söylemez ise dört yıl komada kaldıktan sonra 2014’ün Mayıs ayında hayatını kaybetti.

İsrail uluslararası sularda saldırarak teslim aldığı gemiyi Aşdod limanına çekti. Yolculara burada zorla ülkeye kaçak girdiklerini kabul ettikleri bir kâğıt imzalatıldı. Yolcular ardından Beerşava hapishanesine götürüldü. Burada iki gece kalan yolcular Türk Hükümeti’nin çabaları sonucu Türkiye’ye getirildi.

Üç ülke Siyonist işgal çetesinden elçisini çekti

Türkiye bu olayın ardından büyükelçisini geri çekti. İsrail ile diplomatik ilişkileri ikinci kâtip seviyesine düşürdü. İsrail saldırısına dünyadan da tepkiler oldu. Yunanistan, Mısır ve İsveç de İsrail’den büyükelçilerini çekti. Birleşmiş Milletler ve birçok ülke olayı kınadı. Buna karşın İsrail, elçisini Türkiye’de tutmaya devam etti.

BM İnsan Hakları Komisyonu’nun baskınla ilgili raporunda “İsrail kuvvetleri, Mavi Marmara saldırısında yaygın ve keyfî bir biçimde öldürücü güç kullanmıştır ve çok sayıda insanın gereksiz ölümüne ya da ağır yaralanmasına sebep olmuştur” denildi. BM saldırının uluslararası sularda gerçekleştiğini doğruladı. İsrail’in gemiye müdahale gerekçesi gemide silah olduğu iddiasıydı ancak bu iddia da BM raporlarıyla yalanlandı.

Siyonist işgal çetesine 3 şart

Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için şartları vardı. Bu şartlar İsrail’in özür dilemesi, tazminat ödemesi, Gazze’ye uygulanan ambargonun kaldırılmasıydı. İsrail, ABD’nin de baskısı ile Mart 2013’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak özür diledi. Bu süreçten sonra iki ülke arasında bir anlaşmaya varmak için görüşmeler yapıldı. Ancak tazminat konusunda anlaşmaya varılamadığı gibi, İsrail ablukanın kalkmasına yanaşmadı.

Siyonist işgal çetesine açılan davalar

10 kişinin hayatını kaybettiği Mavi Marmara saldırısının ardından İsrail’e birçok koldan davalar açıldı.

Mavi Marmara mağdurları bireysel olarak yaşadıkları şehirlerde İsrail’e tazminat davaları açtılar. Üç yıldır süren bu davalardan biri Mayıs 2015 yılında sonuçlandı. Mağdurlardan Yücel Velioğlu’nun açtığı davada Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi İsrail’i maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkûm etti.

Türkiye’deki bir diğer dava ise hâlihazırda İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde devam eden ceza davası. İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Gabiel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, Hava Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Avishay Levi ve İsrail İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ise firari sanık olarak yargılanıyor.

Mavi Marmara mağdurları aynı zamanda davayı uluslararası mahkemelere de taşıdı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne yapılan başvuru önce kabul edilmedi. Ancak avukatların itirazı üzerine mahkeme mağdurların tekrar dinlenmesine karar verdi.

(İslam ve Hayat / İktibas Dergisi)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !