13-06-2011 23:36

Afganistan`da NATO sivilleri neden katlediyor?

Afganistan işgalini sürdüren ABD ve NATO güçleri savaştıklarını issia ettikleri eski Devlet Başkanı Molla Ömer güçlerinden çok sivil halkı katlediyor? Peki sivil halk neden öldürülüyor?

Afganistan`da NATO sivilleri neden katlediyor?

Afganistan: Siviller neden öldürülüyor?

James Petras*

Giriş: İşgal altındaki Afganistan’da NATO’nun sivil katliamlarındaki bu acelecilik, birkaç temel soruyu beraberinde getiriyor: Neden ABD-NATO hava ve kara kuvvetleri bu kadar çok sivili, sürekli bir ısrarla, bunca zamandır ve ülkenin her yerinde öldürüyor?

Neden öldürülen sivillerin sayısı, çatışmanın gidişatında bu kadar yükseldi? Neden NATO-ABD uçakları, sivil yerleşimleri ve köy toplantılarını bombalamayı; kara birlikleri ayrım gözetmeden evlere ve işyerlerine saldırmayı sürdürüyor? Neden NATO’nun işbirlikçisi Başkan Karzai’nin yerleşimleri bombalanmasından vazgeçilmesi için itirazlarına aldırış edilmiyor? Son olarak; çocuklar, kadınlar ve yaşlılar dâhil komple aileler gibi sivilleri öldürmenin, yerel halkı yabancılaştırıp yaygın ve derin düşmanlığı beslerken, neden NATO-ABD ordusu, taktikleri ve stratejileri değiştirmeyi reddediyor?  

Sivil ölümlerle ilgili açıklamalar ve bahaneler:

Sivil ölümlere dair NATO özürcüleri, bolca bulunduğu kadar açıklamaları da temelsizdir. Pentagon sözcüleri, “kazalardan”, “savaş hatalarından”, “tali zararlardan” bahsediyor; medya uzmanları gerilla savaşçılarını sivil bölgelerde çatışmaya girmekle suçluyor: neo-muhafazakâr akademisyenler ve onların “think-tank” meslektaşları, köylüleri devşirerek NATO’yu sivilleri öldürmeye  “zorlayan” ve bu ölümleri şehitler yaratıp adam toplamak için kullanan İslami köktenciliğe suç atıyor.

Yüzeyselliği aşikâr bu açıklamalar, cevaplardan fazla soru üretiyor ya da bazı durumlarda farkında olmadan savaşın tüm meşruiyetini çürütüyor. “Savaş hatası” argümanı daha asli bir soruyu doğuruyor: Sürekli gerillaları nüfus içinde “kaynamış” bulurken; işgal, kapıları kırıp her bir yerleşimi olası bir sığınak ya da direnişin karakolu olarak görürken, NATO-US ne tür bir savaş veriyor?

Ne tür bir ordu, ticaret, tarım ve ev ekonomilerinin birbirine geçtiği yerleşim merkezlerine saldırı için uzak komuta merkezlerinden yönetilen yüksek irtifa uçaklara ve pilotsuz hava araçlarına güvenebilir? Açıkça bir işgal ordusu, emperyalist bir ordu, bir ya da az sayıda şüpheli savaşçıyı öldürmek için çok sayıda sivili sürekli kurban etmeye hevesli olabilir.

Sadece düşman sivil ortamda faaliyet gösteren bir ordu, her evin her kapısı ardında saklanan bir “düşman” olduğunu varsayar: yani her aile bir savaşçıya barındırır. Yani mideye bir kurşun yeme riskindense “ateşe girişmek” daha iyidir. “Savaş hataları” bir on yıl boyunca, tüm ülkeyi kaplayarak “öylesine meydana gelmez”. Sivillerin öldürülmesi, şartları için ne uygunsa onunla işgale direnen bütün bir halka karşı emperyalist bir fethin sonucudur.  Pilotlar ve kara birlikleri, Afganistan’daki direnişçiler ile siviller arasındaki kişisel yardımlaşma bağlarının yoğun ağıyla ilgisi olmayan“El-Kaide-ilişkili teröristlerin” soyut tasarılarıyla uğraşan generaller ve siyasilerce tepeden komuta edilen düşman yabancı bir kuvvet olduklarının farkındadır.

Bu soyut kategoriler üzerinde çalışan stratejiciler, büyük aile yerleşimlerini “gizlenme yerleri”; aile meclislerini “terörist toplantılar”; kervanları “gerilla kaçakçılığı” olarak yaftalamaktadır. Emperyalist siyasiler, generaller, stratejiciler ve askeri subayların çatışan çıkarları, sivil halk ve direniş muazzam bir uçurum meydana getirmektedir. Ne kadar çok sivil/savaşçı öldürülürse, promosyonlara ve ödüllü emekliliğe hevesli emperyalist subaylar kariyerlerinde o kadar hızlı yükselmektedir. Emperyalist dünya görüşüne göre “başarı”, uluslararası olarak uydu idarecilerin sayısıyla; ulusal olarak ise “güvenli şehirleri” gösteren savaş haritalarına saplanmış bayrak âdetiyle ve yerel olarak da katledilmiş ailelerin ceset sayısıyla ölçülür.

Bölgede yakın akraba ve aşiret bağlarına sahip milyonlar arasında, acı ve öfke birlikte var oluyor, her tür çeşit formda direniş ortaya çıkıyor: “Mücadeleyi sürdürmeye” dair kutsal yeminler ve dindışı taahhütler, genç-yaşlı, kadın-erkek herkesi, evlerinde, pazarlarında ve yollarda, etkileyen milyonlarca günlük aşağılamadan doğuyor.  Yatak odasında dalan askerlerden bebeğini koruyan bir annenin bakışındaki düşmanlık, bir dağ oyuğunda saklı bir keskin nişancının ateş sesi kadar çok şey anlatıyor.

Bir halkın savaşı: Terörle savaş değil

Sivillerin öldürülmesi “kazara” değil. On yıldır her gün, her yerde bu kadar çok sivilin öldürülmesinin asli nedeni, siviller ve savaşçıların ayrılamaz oluşudur. Bir Afgan savaşçısının profesyonel bomba atan serbest terörist gibi olması tamamen imkânsızdır. Birçok Afgan savaşçısının aileleri vardır, topraklarını eker ve hayvanlarını besler. Çocuklarını yetiştirip camiye giderler. Onlar “yarı-zamanlı sivil”, yarı zamanlı savaşçılardır. Pentagon ve NATO komuta merkezlerindeki “büyük savaş stratejicilerinin” şematik zihinlerinde sadece böylesi bir ayrım mevcuttur. “Halkı terörist köktencilerden” kurtarmaya dair ölümcül askeri görevleri, kendilerinin-inandığı bir aldatmacıdır. Aslında bu askeri-siyasi hiyerarşiye çıkan bir merdivendir. Her basamak, başarılı bir son için “meşru(sadece) bir savaş” başlatmaya bağlıdır.

Sivil-savaşçılar, yaygın bir olgudur. Başka nasıl on yıldan fazla süredir, zamanla artan, silahlı direnişi sürdürebilmelerini açıklayabiliriz ki? ABD, Avrupa ve bir tutam Afrika-Asya-Latin Amerikalı paralı askerleri dâhil 40 ülkeden silahlı kuvvetler ve danışmanlara karşı askeri başarılarını başka nasıl izah edebiliriz? Dünyanın en gelişmiş teknolojik savaş araçlarıyla desteklenen askeri işgalinin acısına rağmen artan direnişi nasıl açıklayabiliriz? “Fatih’in ülkesinde savaşa halkın desteği azalmasını ve Direniş için gönüllülerin sayısının artmasını nasıl izah edebiliriz? Savaşçılar Afgan halkının sadakatine sahipler. Anında “silahlarının namlusunu karşı tarafa” çevirebilecek paralı askerlerin sahte “sadakatini” almak için milyarlar da harcamadılar.

Düğünler bombalanıyor çünkü savaşçılar, yüzlerce akrabası ve dostlarıyla törenlere katılıyor. Köyler bombalanıyor çünkü direnişe destek veren köylüler ekin biçiyor. Sivil çatılar, askeri sığınaklar oluyor. Afganistan ikiye ayrılmıştır: ABD ordusuna karşı silahlı bir halk vardır. Bu gerçekle karşı karşıya olan NATO-Pentagon’un gerçek politikası yönet ve/ya da yok ettir. Bir keskin nişancıyı bulmak için düzinelerce sivili öldüren her bomba, kukla yöneticinin soyutlanışını ve gözden düşüşünü derinleştiriyor. “Başkan” Karzai, ülkenin yeniden inşası için “sivil bir üs” kurmaya dair görevinin tamamen gözden düştüğünü anlıyor. NATO’nun sivil hedefleri vurmayı durdurmasına dair aciz şikâyetleri, sağır kulaklarca işitiliyor. Çünkü NATO komutası gayet iyi biliyor ki gözleri ve kulakları ile İşgalci’nin elektronik istihbarat cihazlarını fersah fersah geride bırakan “siviller”,  savaşçıların engin desteğinin kaynağı olan“derin direniş”i meydana getiriyor. Nasıl Karzai sivilleri savaşçılar aleyhine dönmeye ikna edemezse, emperyalist orduların sivil yerleşimleri ve toplantıları bombalamayı durdurmaya da ikna edemez.

Washington, her çekilme (ya da kaçış) ile bölgelerin, kasabaların ve köylerin, her yerden çıkan direniş savaşçılarınca işgal edildiğini biliyor. US-NATO siyasetçilerinin kotarabileceği en iyi şey düzenli güvenlik bir çekilme olacak. Umabilecekleri en iyi şey yerel işbirlikçilerinin taraf değiştirmeyecekleri ya da direnişe askeri donanım olarak milyarlarca doları teslim ederek zamansız yurt dışına kaçmayacakları. İşbirlikçilerin umabilecekleri en iyi şey ise bir kaçış yolu, bir vize, bir denizaşırı hesap ve dışarıda rahat bir ev olacak. Tamamen açık olan şey, ABD, NATO ve onun işbirlikçilerinin yeni bağımsız Afganistan’da oynayacakları hiçbir rolün bulunmadığıdır.

* Ünlü muhalif yazar James Petras, New York Binghamton Üniversitesi'ndeki çalışmalarının yanısıra başta Arjantinli İşsizler Hareketi ve Brezilyalı Topraksızlar Hareketi olmak üzere Latin Amerikalı birçok toplumsal harekete de danışmanlık ve eğitmenlik yapıyor. 1968 öğrenci hareketi içinde yeralan, 1970'lerde Allende Şili'sinde çalışmalar yapan, ABD'nin Vietnam'da işlediği savaş suçlarına karşı kurulan Russell Mahkemeleri'nde aktif çalışmalar yürüten Petras'ın ABD, emperyalizm, küreselleşme,yoksulluk, özelleştirme, anti-emperyalist hareketler gibi konularda yüzlerce makalesi ve onlarca kitabı var.

(Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !