17-10-2013 09:43

Akif Emre: `Sünni Baasçılık` çözüm mü?

Sorun mezhebi kökeninin ne olduğundan çok Suriye`ye hakim Baas ideolojisinin ve yönetiminin sorgulanmasıdır. Baas partisinin Irak temsilcisi Saddam`ın Sünni kökenli olması yönetimini meşrulaştırmıyordu. Arap dünyasının en laikçi uygulamalarından birini temsil ediyordu Saddam.

Akif Emre: `Sünni Baasçılık` çözüm mü?
'Sünni Baasçılık' çözüm mü?
 
Akif Emre / Yeni Şafak
 
Suriye'de bölgesel aktörlerle küresel aktörlerin ilişkileri sorunu her geçen gün daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.. Üstelik tarafların nerdeyse doğrudan dış müdahalelere açık olmaları iç savaştaki askeri dengeleri de etkiliyor. Muhalifler arasında Batı'nın iyi muhalif- kötü muhalif ayrımı bir tarafı adeta şeytanlaştırıp propaganda gücü artarken makul muhalif sayılanların ise her geçen gün kan kaybettikleri izlenimini veriyor. Muhtemelen dengelerin bu şekilde değişmesi şimdilik diplomatik kurgu açsından kullanışlı bulunuyor. Bu arada sahadaki aktörler gerçekte ne istiyor, acıların dinmesi için neler yapılacağı gibi sorular devletler oyununda pek yer almıyor. Ödüllerin her tür günahı kapatmaya yettiği düşünülüyor.
 
Esad rejimi Rusya ve İran'la kurduğu ittifakta ısrarla aynı çizgiyi sürdürürken yeni diplomatik bir hamleye yapmaya hazırlanıyor. İran'ın bir yanda kendisi açısından hayati öneme sahip nükleer pazarlıkları sürdürürken Suriye politikasını bu görüşmelerde en önemli pazarlık kozu olarak kullandığını bilmeyen yok. Suriye politikası İran'ın kendi ulusal stratejik çıkarlarının vazgeçilmez aktörü durumunda.
 
Önce habere göz atalım: Iraklı Şii lider Ammar el-Hekim'in başkanı olduğu Yüksek İslam Konseyi'nin önde gelen bir isminin Es Siyasa haber sitesine yaptığı açıklamaya göre, Tahran, Moskova, Bağdat ve Esad'ın bizzat şahsının bir sonraki seçimde Esad'ın adaylığının büyük bir risk teşkil edeceği bu durumu önlemek için rejim içinden Sünni bir adayın desteklenmesi fikrinin tartışıldığı öne sürülüyor. (kaynak:Dünya Bülteni)
 
Sekter savaşların kan gölüne çevirdiği bir ülkede ilk bakışta savaşın en kritik nedenlerinden birini ortadan kaldırmaya yönelik makul çözüm gibi görünen bu öneri her bakımdan ilgi çekici.
 
Batı'nın müdahale etmemek karşılığında sistem içi değişim şartını boşa çıkarmaya yönelik bu girişim eğer doğru çıkar ve gerçekleşme imkanı bulursa muhaliflerin en önemli kozlarından birinin ellerinden alınması ve Baas rejiminin en az hasarla süreçten kazançlı çıkmasının hesaplandığı anlaşılıyor.
 
Bu durum aslında Ortadoğu'daki güç mücadelesinde yeni bir unsur olarak devreye giren sekter ayrımcılığın Suriye özelinde nasıl karikatürize edilebileceğinin tipik örneği olarak karşımıza çıkıyor. Bu planın gerçekleşme şansının ne kadar olduğu ayrı bir konu ancak, Nusayri Esad yönetimine karşı Sünni kökenli bir ismin seçimlere girmesi fikri demokratik bir manevra olarak görülebilir.
 
Ne var ki, Baas ideolojisini bir kenara bırakarak sadece Esad'ın mezhebi üzerinden bir mücadele yapmak nasıl çıkmaz ise, Baas'ı sorgulamadan Sünni bir isim etrafında sistemi restore etmeye kalkışmak da tersinden sekter tutum olsa gerek.
 
Sorun mezhebi kökeninin ne olduğundan çok Suriye'ye hakim Baas ideolojisinin ve yönetiminin sorgulanmasıdır. Baas partisinin Irak temsilcisi Saddam'ın Sünni kökenli olması yönetimini meşrulaştırmıyordu. Arap dünyasının en laikçi uygulamalarından birini temsil ediyordu Saddam.
 
Suriye'de akan kanın durdurulması her şeyden daha aciliyet kesbeden bir konudur. Akan kanın durdurulması teorik tartışmaları ilk elden ertelemeyi zorunlu kılıyor olsa da iktidarın ve iktidar mücadelesinin meşruiyetini nereden alması gerektiği hususunu tartışmamıza engel değil. Irak merkezi hükümetinin Şiiciliği öne çıkaran uygulamaları ile kökeni Sünni olmakla beraber laikci muhalefetin meşruiyeti aynı derece sorunludur. Suriye'ye önerilen çözüm statükoya Sünni görünümlü maske takmanın iktidara meşruiyet kazandırmayacağı gibi sahadaki çatışmayı Sünni Şii çatışmasına dönüştüren bir muhalefete de meşruiyet kazandırmaz.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !