Kadir TURAN
AKRABA EVLİLİĞİ KARŞITLIĞI ÜZERİNE
Bilindiği gibi etnolojik/antropolojik olarak geniş bir sosyolojik yelpazeye sahip olan ülkemizde, insanların birbiriyle karışması/kaynaşması adına farklıkültürlerden bireylerin evlilikleri çok müstesna bir yere sahiptir. Bu şekilde gerçekleştirilecek evliliklerin, toplumu bölmek adına gerçekleştirilen türlüentrikaların da panzehiri olduğunu söylemek gerekiyor. Fakat her ne kadar son dönemlerde farklıkültürlerden gençlerin evlenme oranı artsa da, genel olarak ailelerin kızını/oğlunu farklı bir etnik kökenden birisiyle evlendirme taraftarıolmadığınıgörüyor/duyuyor/tanık oluyoruz. Ataerkil toplum yapımız sebebiyle evlilik çağında olan kızların, kendi kültürüve etnik kökeninden farklı olan birisiyle hayatınıbirleştirmek istemesinin ailelerce kabul edilmeyeceği ise hepimizin mâlumu. Bunun örneklerini, siyasi ve ekonomik sebeplerle ülkemize sığınmak zorunda kalmışSuriyeli mültecilerden "kız alan" fakat "kız vermeyen" ailelerden görüyoruz.
Evlilikler dışında toplum içinde bir çok alanda karşılaştığımız bu etnisite taassubu ve bunun sebep olduğu sosyal anarşi, Biz'i parçalamakta/bölmekte/ayrıştırmakta, topluma kin ve nefret tohumları ekmekte ve böylelikle bir bütün olmamız, bütünütemsil etmemiz, kaynaşmamız gerekirken; 'Ben-Sen-Öteki' şeklinde kategorize olmamıza sebebiyet vermekte. Bizleri, "Biz" olup bütünütemsil etmek yerine bu şekilde birbirimize düşüren sebeplerin; birey olarak kendimizi/çevremizi/toplumumuzu ve dünyamızıdeğiş(tir)en/dönüş(tür)en dinamiklere habersiz ve kayıtsız kalıyor oluşumuz gösterilebilir. Bu değişimlerin/dönüşümlerin önüne geçmenin, küresel entrikalara/manipülasyonlara dikkat etmek, dışarıdan dilimize/zihnimize//değer yargılarımıza/kimlik ve kültürümüze yapılan müdahalelere engel olmakla mümkün olabileceğini bilincinde olmalı/farkına varmalıyız.
Toplumsal düzeni sağlamak adına gönderilmişolan din, (İslam) insanların çoğalmalarıiçin bir erkek ve bir kadından yaratıldığını, tanışıp kaynaşmalarıadına milletlere/kabilelere ayrıldığını*(1) ifade ederken, bu farklılıkların insanlarıbirbirinden uzaklaştıran, birini diğerinden üstün kılan nitelikler olmadığını; "Allah katında en üstün olanınız, O'na karşıgelmekten en çok sakınanızdır."*(2) ifadeleriyle deklare ediyor. Ne var ki bu apaçık ayetlere karşın, bugün İslam dünyasıtoplumlarının birbirinden bu denli kopuk oluşunun nedenlerinin başında mezhep/millet kavgalarıgeliyor. Ortadoğu'nun kanayan ve çare bulunamayan yarasıdır Şii-Sünni savaşı. Ülkemizin bütünleşmesinin önünde en büyük engeldir Türk/Kürt kavgası, "Üstünlük takvadadır." açık mesajına rağmen.
İşte bu gibi bizleri kaynaştırmak için belirlenmişetnik farklılıklar, toplumun dirilişi adına büyük öneme sahip aile kurumunun oluşmasına da engel oluyor. Bunun yanında akraba evlilikleri de toplumun büyük kesiminde kabul görmeyen bir durum haline gelmişgörünüyor.
*Bir Modernizm(!) Safsatası: 'Akraba evliliğine karşıyım.'
Ülkemizin batısında yok denecek kadar az olan akraba evlilikleri, Doğu ve Güneydoğu illerinde oldukça fazladır. Öyle ki bu coğrafyalarda arada akrabalık bulunmayan evlilikler, kültür/dil/örf-adet/anane farklılıklarının evlilik sürecinde taraflara büyük zorluklar getireceği düşüncesiyle hoşkarşılanmaz duruma gelmiştir diyebilirim. Bu durumun kısmîolarak haklıtaraflarıvar. Zira akraba evliliği yapıp da boşanan hiçbir çift hatırlamıyorum bugüne kadar.( Akraba evliliği yapmışonlarca kişi biliyorum. Bunların bir çoğu amca/dayı/teyze/hala çocukları.) Ülkemizin batısında ise akraba evliliğinin hoşkarşılanmaması, 'kardeşgibi büyüdüler. Akraba evliliği biyolojik olarak da zararlı. v.s' minvalindeki yaklaşımlarla hoşkarşılanmıyor. Halbu ki bizi yoktan var eden Allah'ımız, bir çok konuda olduğu gibi kiminle evlenebileceğimiz/evlenemeyeceğimiz noktasında da bizlere kurallar koymuştur.
"Geçmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; çünkübu bir hayasızlıktır, iğrençbir şeydir ve kötübir yoldur.
Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşkızları, kızkardeşkızları, sizi emziren analarınız, süt bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan üvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikâhlanıp da) henüz birleşmemişseniz kızlarınıalmanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak geçen geçmiştir. Allah çok bağışlayıcıve esirgeyicidir." *(3)
Bu ayetlerde evliliğe dair belirlenen kurallardan sonra da 'Ben akraba evliliğine karşıyım.' çıkışıkatıksız bir haddini bilmezliktir. Bu algı, yani akraba evliliğine hoşbakmamak toplumun ve kültürün bir dayatmasıdır. Akraba evliliği konusunda asr-ısaadetten bize örneklik teşkil eden evlilikler vardır. Peygamberimizin, (a.s) amcaoğlu olan Hz. Ali ile kızınıevlendirmesi gibi. Akraba evliliği doğru olmasa, bugün iddia edildiği gibi biyolojik açıdan fiziksel/zihinsel engelli çocukların doğmasına zemin hazırlayan bir durum söz konusu olsa, iznini Kur'an'dan alan peygamberimiz, (a.s) bu evliliklere cevaz verir miydi?
Akl-ıSelim ile hareket edip etnik farklılıklarızenginlik olarak görelim. Akrabalık ve etnik farklılık sebebiyle aile olmak isteyen, yuva kurmak isteyenlere engel olmayalım. Değer yargılarımızıiçinde doğup büyüdüğümüz toplumun kültür/örf-adet ve ananeleri değil; mutlak hakikat olan Kur'an belirlemeli.
Kaynak:
1-) Hucurat Suresi/13. ayet
2-)Hucurat Suresi/13. ayet
3-)Nîsa Suresi/23. ayet