Cüneyt TAŞOĞLU
ARAP BAHARI, KAFKASYA VE İRAN
Teke tek kavga eden insanlar, toplumda üstünkörü ve dışlanmadan ''Ayıptır yaptığınız, size yakışmıyor.'' gibi sözlerle yatıştırlıp azıcık kınanır. Ancak iki ya da üç kişi bir adama saldırdığında, toplum bir refleks olarak haklı-haksız olmadığına da bakmayarak tek olan adamdan yana tavır koyar.
Nitekim Tunus Libya ve Mısısr batı emperyalizmine yaslanarak diktatörleri deviren muhaliflerin vicdanlarda aynı etkiyi bırakmadığı kanaatindeyim. Bu halkların yerel bir dikdatörleri küresel dikdatörlerle işbirliği yaparak devirmesinin nasıl bir devrim/bahar olduğunu anlamakta güçlük çekiyorum. Belki sonbahar olabilir adı. Devirdiğinden daha büyüğünü dikersen birşey devirmiş olurmusun.
Zaten kokusu Fransa'nın Libya kaynaklarının (Genelde sıvılaştırılış doğalgaz LNC) yüzde 35 ini istemesi ve özellikle Almanya'nın 400 milyar € yatırım planlayarak Libya çöllerindeki güneş enerjisini elektrik enerjisine dönüştürerek Akdeniz havzasının tabanından geçmek suretiyle, Avrupanın ihtiyac duyduğu enerjinin yüzde 15 gibi büyük bir oranı karşılama isteğiyle karşımıza çıkıyor.
Adama sorarlar; - NATO ile Kaddafi'yi devirdin, iyi hoş.
- Güzelde hesapların var, bu da iyi hoş.
- Bu senin hesabın,
- Ya emperyalistlerin hesabı?
- Onların da bir hesabı yok mu?
- O ne olacak?
- Hiç düşünmez misiniz bu adamlar bir zaman Kaddafi'nin elini öpüyordu.
- Mecazi olarak değil, fiilen elini öpmedi mi Silvio Berlusconi?
Aynı durumu Irak'ta da gördük. Saddam'ı kendilerine has bir duruşla devirme potansiyeline sahipken, sırf aralarındaki çekememezlik/ayrılık yüzünden bu iradeyi ortaya koyamayıp, okyanus ötesinden gelip milyonlarca müslümanı katleden ve karşılığında sadece ve sadece Saddam'ı öldüren Amerikaya seyirci kaldılar.
Bu barede baktığımız da Libya müslümanlarının hatta daha doğrusu dünya müslümanlarının kendisini çok önemsemesi gerektiği kanaatindeyim. İran meselesine gelince; Bugün İran devriminin üzerinden 32 yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen neredeyse devrimden eser kalmadı desek yeridir. İran'ı eleştirdiğim esas nokta, içişlerinde yaptığı bazı haksızlıkdan ziyade, yanlış bir duruş sergilemesidir. Bir mü'min kişisel bazda ya da mü'minler topluluk olarak bir yere yaslanıp dik durmaya çalışmaz, onun adı ayakçılıktır.
Fiziksel olarak da bu böyledir ki, bir yere yaslandığında dik duramassın. Bugün sırf Rusya'nın desteğini alıyorum diye Kafkasya'daki zulme seyirci kalan İran, ne kadar inandırıcı olabilir ki? İsrail'e verdiğin tepkiyi Rusya'ya neden veremiyorsunuz?
Allah'dan korkmak yerine Rusya'dan korkulur mu? Hemen kuzey sınırında ölen binlerce Nakşibendi nasıl umurunuzda olmaz? Mezhepçi olarak bakıyor desek Filistin'de çoğunluk sünni. Eğer sadece müslümanları savunuyorsan, Kafkasya da Filistin'den daha çok müslüman yaşıyor. Zalimin birini biri ile mi bertaraf edeceksin, bu nasıl bir duruş, nasıl bir islam devleti iddiası?
Naçizane bir tavsiye olarak, bugün Kafkasya'da ki direnişin şuan için durması taraftarıyım. Çünkü direniş lobi faliyetlerinde çok çok eksik. Kendi halklarından başka hiçbir halkın gündeminde değiller. Bunlar tamamlanmadan hiç bir yerde gündem olunmuyor. Gündem olmadan sonuç mümkün değil alınamaz.
Şuan için bir metod yanlışının oldugu kanısındayım. Kafkasya'daki eylemlerin durdurulup bütün gücün lobi faliyetlerine verilmesi gerekir. Hemde ülkeler bazında değil, özellikle müslüman halklar bazında olması gerek. Halklar uyandırılabilirse onlar gündemi yaratcaklardır.
Yeryüzü mirası Allah'ın vaadi gereği salihlerindir.
Allah ile...