Cüneyt TAŞOĞLU

20 Haziran 2011

CENNET DE, CEHENNEM DE ÇOK YAKIN!

İnternet sitelerinde geiziniyor olsam ve bir köşe yazısı okuyayım desem, bu şekilde başlığı olan bir yazı denk gelse "Okusam mı acaba okumasam mı" diye tereddütte kalırdım. Çünkü yıllardır tartışılan, "Vay efendim kabirde azap var, vay efendim olur mu Kur'an'da kabir azabına dair bir söylem geçmiyor, onun için yok öyle birşey, olmayana nasıl var dersiniz, olmayana var demek bid'attır" gibi tartışmalardan, ben de dahil olmak üzere toplumun bıktığı kanısındayım. O yüzden böyle bir yazıyı okumam diye düşünürüm.

Ancak bu tartışma bazen aklıma düşmüyor değil ve geçenlerde bu konunun açıldığı bir mekanda aklıma  birşey düştü. Meğer daha da önemli bir şey gizleniyormuş ve bu gizlenen şeyi gördüğümde, Kur'an'ı çok sık okuyan biri olarak; "Cüneyt, Kur'an-ı Kerim'de bundan daha büyük bir müjde olamaz" dedim kendi kendime.

Her ne kadar kabirde azab var mı yok mu tartışması bende gına getirecek bir hal teşkil etmişse de, kabirde azabın var olup olmadığını, düşüncemin sağlıklı anlaşılması ve amacına ulaşabilmesi için kendimce açıklamam gerekiyor.

İnsan gece yattığında ve sabah uyandığında vaktin nasıl geçtiğini bilmez bilemez, çünkü uyku hali ölü haldir. Sanki biraz önce uyumuş gibi olur insan. Bu durum iki gün aralıksız uyuyan biri içinde değişmez, biraz önce uyumuş gibidir. Bu durumu Allah (c) Kur'an-ı Kerim'de de aynen ortaya koyar;

"Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın sizi kimseye sezdirmesin."

Görüldüğü üzere yılların sayısının ne kadar fazla olduğunun bir önemi yok, uyku halinde vaktin ne kadar hızlı  geçtiğini bilemez insan ve hatta  bazen insanlar vaktin çabuk geçmesi için zorla da olsa uyumaya çalışır, çünkü zaman, en kolay uykuda hızlıdır gibi gelir insana.

Peki Kur'an-ı Kerim'de, dünyada yaşamış, ve yaşarken Allah (c)'nin hükümlerini es geçmiş, insanlara zulmetmiş bir kişinin kabirde binlerce, hatta milyonlarca yıl geçirdikden sonra dirilme anına ulaşmış bir insanın dirildiğinde nasıl tepki vereceğini, yaşamın sahibi ve her daim ne olacağını bilen Allah (c) nasıl dile getirir? Ardından gelen ayette iman ederek ölen ve dirilenlerin de aynı şeyi diyeceği bildirilmektedir. Ayrıca bu iki ayeti  okurken, geleneksel inanışa göre dünyada kötü amel işleyenlerin kabir azabı çekmesi gerektiği iddiasınıda düşünerek okumanızı tavsiye ederim.

"Kıyamet saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkârlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı." (Rum 55)

"Kendilerine ilim ve iman verilmiş olanlar ise onlara şöyle diyeceklerdir: “Andolsun, siz, Allah’ın yazısına göre, yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bu yeniden dirilme günüdür. Fakat siz bilmiyordunuz.”  (Rum 56)

Hatta şu ayet de söylemek istediğime bir kanıt teşkil eder diye düşünüyorum;

"Şöyle derler: “Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan çıkardı? Bu, Rahman’ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler.”  (Yasin 52)

Kendimize yukarıdaki ayetleri baz alıp kısa kısa sorarak, kabir azabı varmı yokmu tartışmasını kafamızda halletmek umuduyla soruları sıralayalım.

Her hangi bir an dilimini insan eğer zorlanarak geçirmişse, o an dilimi hiç bir şekilde o insana kısa gelmez. Bu anlamda baktığımızda, dünyada Allah'sız bir hayatı seçmiş kişiler kabir azabı çekiyor olsalar, bu milyonlarca yıl kabirde geçen süre,  uyandırıldıktan sonra bir kaç saat gibi gelir mi? Ya da bu insanlar kabir azabı çekseler "Bizi mezarımızdan kim kaldırdı" derler mi? (Yasin 52)  Eğer kabir azabı çekiyor olsalardı, "Ohh be! İyi ki uyandırıldık,  yoksa mahvolmuştuk" demeleri gerekmez miydi?

Başta dediğim gibi hedefim kabir azabı tartışması yapmak değil, bilakis bu tartışmalarla, bilerek ya da bilmeyerek gizlenen gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak.

Yukarıdaki ayetler ışığında baktığımızda, eğerki dünya hayatındaki ve kabirdeki geçen süre çok kısa ise, yani öldükten sanki bir kaç saat sonra dirilecekmişiz gibi hissedeceksek, neden öldükten sonra milyonlarca yıl sonra dirileceğiz diye düşünelim ki? Yani Allah (c) bize  "Öleceksiniz ve ardından hemen birkaç saat sonra diriltileceksiniz"  demiş olmaz mı? Geçen mutlak sürenin ne kadar olduğu bizi niye ilgilendirsin ki? Önemli olan bizim nasıl hissedeceğimiz değil mi? Hal böyle ise ölümden neden korkalım ki? Hatta biraz daha ilerletirsek bu olguyu Allah (c) bize;

"KULLARIM BENİM HÜKÜMLERİMİN DÜNYADA GEÇERLİ OLMASI VE DÜNYA BARIŞINI SAĞLAMAK İÇİN FİKİRLERİNİZDEN VE EYLEMLERİNİZDEN TAVİZ VERMEYİN! SİZİ EN FAZLA ÖLDÜRÜRLER! AMA BEN, ÖLDÜRSELER BİLE SİZİ HEMEN GERİ DİRİLTECEĞİM VE EBEDİ CENNETİME KOYACAĞIM! O YÜZDEN KİMSEDEN KORKMANIZA GEREK YOK SADECE BENDEN KORKUN"  demiş olmaz mı?

Bu düşünce inanın zorlama bir düşünce değil! Madem öldükten ve dirildikten sonra hissedeceğimiz süre bir kaç saat ise, neden fikrimizde ve zikrimizde tavizler verelim ki? Bundan daha büyük bir müjde olur mu, Allah yolunda öl ya da öldürül, anında (3-5 saat sonra en fazla) dirilme ve sonsuz cennet vaadi. Tabii her durumda en iyi Allah bilir diyerek yukardakilerin gerçek olduğunu düşünüyorum.

KORKUYA GEREK YOK, TAĞUTİ DÜZENE BOYUN EĞMEYE GEREK YOK, HELE TELAŞA HİÇ GEREK YOK.YAPILMASI GEREKEN ŞEY ÇOK NET. SADECE ALLAH'TAN KORKMAK YETİYOR.

SADECE ALLAH YOLUNDA OLAN BİR NESLİN VAR OLMASI UMUDU İLE...