Balfour Deklarasyonu`nun üzerinden 100 yıl geçti... Yapılması gereken ne?
İngiltere’nin dönemin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un ismiyle ün yapmış olan 67 kelimelik mesajla, yüzyıl önce Filistin toprakları Siyonist projenin bölgedeki hedefleri lehine çalınmaya ve gasp edilmeye başlandı.
"Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılıyor. Bu gayeye ulaşmayı kolaylaştırmak için en değerli mesailerini harcayacaktır. Şurası açıkça bilinmelidir ki haşmetli kral, Filistin'de bulunan Yahudiler dışındaki milletlerin dini ve medeni haklarına zarar verecek veya Yahudilerin başka herhangi bir ülkede elde ettikleri haklarını ve siyasi nüfuzlarını zedeleyecek hiçbir şey yapmayacaktır."
Bu deklarasyon hakkında Siyonist Federasyon'u bilgilendirmenizi memnuniyetle karşılayacağım.
Saygılarımla, Arthur James Balfour
İngiltere’nin dönemin Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour’un ismiyle ün yapmış olan 67 kelimelik mesajla, yüzyıl önce Filistin toprakları Siyonist projenin bölgedeki projesi lehine çalınmaya ve gasp edilmeye başlandı.
Bu Deklarasyon 2 Ekim 1917 yılında yayınlandı. Bu yazıyla bir ümmetin geleceği çizilirken, bir halkın da şaz bir düşünce ve planı için yurt edinmesi kararlaştırıldı. Bu planı savunanlar, Filistin’de haklarının olduğunu iddia etmek için bu topraklara geldiler. Dolayısıyla bu Deklarasyon ve taahhüt, “bu toprağa sahip olmayan birinin hakkı olmayan başka birine söz vermesidir”. Bu Deklarasyonun sonucu ise yaymaya çalıştıkları gibi “halkı olmayan bir toprağı (vatanı), toprağı (vatanı) olmayan bir halka vermek” iddiasıyla gerçekleşti.
İngiltere bu kirli planını hayata geçirmek için bölgedeki bütün taraflarla anlaşmalar yaptı. Şerif Hüseyin’e mektuplar yazan İngiltere, Filistin’in Birinci Dünya Savaşından sonra Arapların kontrolünde olacağını söylüyordu. Diğer yandan da bölgeyi bölüştürmek için Fransa ve Rusya ile Sykes-Picot Anlaşmasını imzaladı. Anlaşmanın bir parçası olan Rusya, daha sonra Sovyetler Birliği’ni kuran Bolşevik ihtilaliyle anlaşmayı deşifre etti ve İngiliz silahının gücüyle işgal rejimini kuran Balfour’un açıklamalarını yayınladı.
Yapılan bu açıklama, İngiltere’nin her birine ayrı ayrı söz verdiği bu çevreler arasında zor bir süreci başlattı. İngiltere Dışişleri ise, şoku atlatmak için önemli köşe taşlarını idare etmeye başladı. Özellikle ilk etapta bu Deklarasyonu kabul etmeyen Amerika’yı ikna etme yollarını aradı.
Amerika Başkanı Wilson bunu kabul ettikten sonra İngiltere Dışişleri Bakanlığı Balfour Deklarasyonu’nu beş nüsha şeklinde yayınladı. Belgeler bölge konusunda uzman diplomatlar tarafından ve dil ve taşıdığı anlamları önemseyen hukukçular tarafından incelenmeye başlandı.
Deklarasyon İngiltere’yi bağlamadığından İngiltere’deki Siyonizm Birliği Başkanı Haim Weizmann’ı memnun kalmamıştı. Ancak buna rağmen yetersiz de olsa her türlü belgeye muhtaç olduğunu belirtti. Çünkü önemli olan pratikteki uygulama ve bunun zemin bulma şekliydi.
Daha sonra Deklarasyonun içeriği 1922 yılında Birleşmiş Milletler’deki beş daimi ülke tarafından manda belgesine iliştirildi. İngiltere’nin Filistin’deki manda yönetiminin başına gelen (fanatik bir Siyonist olan) İngiliz Yüksek Komiseri Herbert Samuel bölgeyi yönettiği beş yıllık süre içinde bunu hayata geçirdi.
Siyonist varlık birçok sömürgeci çevrenin doğurduğu bir varlıktır. Bunu ortaya çıkarmak için, Balfour Deklarasyonu kadar iyi fırsatı hiçbir zaman yakalamamışlardır.
Filistin topraklarını cehenneme çeviren bu Deklarasyona karşı silahlı direniş gösteremeyenler başka şekilde karşı koysun. Filistin’in sesini bütün dünyaya ulaştırmak için gösteriler yapsın, yürüyüşler düzenlesin. Sosyal paylaşım sitelerini kullanarak sesini duyursun.
Peki, ne yapmak gerekir?
Balfour Delkarasyonu’na karşı direniş bir yüzyıldır devam ediyor. Bugüne kadar karşı durmalar hiç durmadı. Ancak Siyonistlerin Filistin topraklarını işgal edip her türlü hile, entrika ve güçle buraya yerleşmelerinden çıkarılacak ders, bazı siyasi aşamalarda onları takip etmenin, yaptıklarını yapmanın bir sıkıntı doğurmayacağıdır.
Mesela şunlar yapılabilir:
-Halk kitleleri arasında geniş siyasi ve diplomatik ilişkiler kurmak ve güçlü lobiler oluşturmak. (Özellikle sosyal araçları kullanan ve bu konuda epey mesafe kat eden gençler arasında güçlü bir ağ kurulabilir)
-Yüz yıl da geçse İngiliz hükümetinin övündüğü, işgal rejiminin Siyonist cenini gün yüzüne çıkaran olay olarak bahsettiği Balfour Deklarasyonu nedeniyle işgalciyle İngiltere’ye sürekli darbe indirmek, susmamak ve sürekli itiraz seslerini yükseltmek.
-Uluslararası toplumu bu cinayet konusunda sürekli bilgilendirmek, ona bunu hatırlatmak bunun uluslararası mahkemelerce yargılanmasını talep etmek.
-Filistin davasıyla dayanışmak yapılan uluslararası dayanışma girişimleriyle halk girişimlerini desteklemek. Özellikle bu konuda İngiliz halkını desteklemek.
-Deklarasyona karşı uluslararası girişim ve itirazlara katılmak. Özellikle Dışarıdaki Filistin Diasporasının liderlik ettiği girişim ve çabalara destek vermek.
-Sosyal paylaşım sitelerine iştirak edip mümkün olduğu kadar sesimizi yükseltmek ve şu anda kullanılan .balfour100= etiketini canlı tutmak.
Daha önemlisi ve tek başına bir başlık olabilecek husus ise, direniştir.
Güçle alınanı ancak güçle geri verir. Arkasında direniş olan bir hak, kaybolmaz. Silahla direniş gösteremeyenler, direniş için başka alanları kullanabilirler. Mesela gösteri ve yürüyüşler düzenleyebilirler. Sosyal paylaşım sitlerini etkin bir şekilde kullanarak Filistin’in sesini dünya insanına ulaştırabilirler. Bu şekilde dünya kamuoyu, batılın güçlülüğü karşısında kaybolan hakkı öğrenebilir.
Hakkın da bir gücü olsun ve biz, bu gücün askerleri olalım…
(Yasir Ali / Filistin Enformasyon Merkezi)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !