Batı Şeria’dan sonra sıra “Mescid-i Aksa”da mı?
Siyonist bir dernek, Mescid-i Aksa’nın enkazı üzerine inşa edilmiş Süleyman Mabedi’nin yer aldığı bir Kudüs tablosunu Friedman’a hediye etmişti. Friedman’ın bu tabloyla verdiği mutluluk pozu hâlâ hafızalarda. Batı Şeria’daki yasa dış yerleşimlerin ilhakından sonra sıranın Mescid-i Aksa’nın yıkılmasına geleceğini gösteriyor bu tablo.
ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman’ın “New York Times” gazetesine verdiği mülakatta İsrail’in Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini ilhak etmeye hakkı olduğunu savunması sürpriz değil. Friedman, Trump tarafından İsrail Büyükelçisi olarak atanmadan önce de Batı Şeria’daki yasa dışı yerleşimlere destek vermesiyle şöhret kazanan bir Siyonist.
Trump’ın kendi şirketlerinin yıllardır avukatlığını yapan Friedman’ı İsrail Büyükelçisi olarak aday göstermesi o sıralar Amerikan medyasında da çokça tartışılmıştı. ABD’nin eski İsrail Büyükelçilerinden Daniel C. Kurtzer’e göre Trump’ın Friedman’ı büyükelçiliğe ataması İsrailliler ve Filistinliler arasında ‘nihai anlaşma’ yapma isteğiyle çelişiyor. Zira Friedman’ın “iki devletli çözüm” arayışlarına öteden beri şiddetle karşı olduğu çok iyi biliniyor. Friedman, Netanyahu Hükümeti’ni eleştiren Amerikalı liberal Yahudilerden ise nefretle söz ediyordu.
Friedman, Trump’ın İsrail politikasında çok etkin bir isim. ABD Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması, Kudüs’teki Filistin Konsolosluğu’nun kapatılması, “Golan Tepeleri”nin ilhakının resmen tanınması, Filistinlilere yapılan yardımların kesilmesi gibi birçok başlıkta önemli rol oynadı Friedman. 2016’da İsrail Büyükelçiliği’ne aday gösterildiğinde Friedman, Tel Aviv yerine Kudüste’ki ABD Büyükelçiliği’nde çalışmayı dört gözle beklediğini ilân etmişti.
ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınmasının birinci yıl dönümü vesilesiyle Evanjelist bir grubun düzenlediği etkinlikte konuşan Friedman,” İsrail, Tanrı’nın tarafında” demişti. Trump’ın sözde barış plânını yürüten Jared Kushner ve Jason Greenblatt da Friedman’dan çok farklı değiller. Bu üç isim de Netanyahu’nun “Filistin ajandası”nı ilerletmekle mükellef görünüyor.
Trump’ın Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ise Netanyahu’nun en sıkı dostları. Bolton İsrail’in çıkarlarını sözde ABD’nin çıkarlarına dönüştüren bir sihirbaz. Yaptığı her işten İsrail’den onay bekleyen biri. Bolton bu vasfıyla “İsrail Lobisi” tarafından Trump’a çakılmış bir Neocon. Pompeo, “Trump’ın Tanrı tarafından İsrail’i korumak için gönderilmiş olması mümkün” diyen tutkulu bir Evanjelist Hıristiyan-Siyonist. Trump’ın Filistin politikasını Kushner, Friedman, Greenblatt, Pompeo ve Bolton yönlendiriyor. Bu beşli tarafından yürütülen politikanın barış getireceğine kimse inanmıyor.
Siyonist bir dernek, Mescid-i Aksa’nın enkazı üzerine inşa edilmiş Süleyman Mabedi’nin yer aldığı bir Kudüs tablosunu Friedman’a hediye etmişti. Friedman’ın bu tabloyla verdiği mutluluk pozu hâlâ hafızalarda. Batı Şeria’daki yasa dış yerleşimlerin ilhakından sonra sıranın Mescid-i Aksa’nın yıkılmasına geleceğini gösteriyor bu tablo. Ramazan ayında Mescid-i Aksa’nın bulunduğu alana girmek isteyen Siyonist gruplar yine olay çıkardılar. İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev ise olayların ardından yaptığı konuşmada “Umarım yakında orada, kutsal yerimizde dua ederiz” diyerek saldırganları adeta kışkırttı. Regev’in sözleri Netanyahu Hükümeti’nin Mescid-i Aksa’ya ilişkin niyetini yeteri kadar gözler önüne sermiyor mu?
Trump yönetimi tarafından ziyadesiyle şımartılan ve uluslararası hukuku hiçe sayan Netanyahu, ABD’nin gücünü kullanarak kendi ajandasını adım adım ilerletiyor. Friedman’ın Batı Şeria’nın ilhakıyla ilgili sözleriyse Trump’ın halen resmen açıklanmayan plânının ne yönde ilerleyeceğini gösteriyor. Trump Filistinliler için bir ‘elbise’ diktiriyor. Trump’ın terzilerinin profilleriyse plânda ‘yeni Filistin’ olarak isimlendiren elbise hakkında ipucu veriyor. Bu dikenli tellerden örülmüş dar bir elbise. Trump yönetimi şantajla, tehditle Filistinlileri bu elbiseyi giymeleri için zorluyor. Buna da ‘Yüzyılın Anlaşması’ diyorlar.
(Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak)