BİN LADEN’E YAPILAN SALDIRININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Obama, 02.05.2011 pazartesi sabahı övünerek Pakistan'da bir evin basıldığını ve içerisinde kadın, erkek çocuk kim varsa öldürüldüğünü, öldürülenlerin arasında Bin Laden'in olduğunu ve baskını yapan ABD güçlerinin Bin Laden'in cesedini yanlarına aldığını açıkladı… Ardından bir ABD yetkilisi, Bin Laden'in cesedini İslamî usullere göre denize defnettiklerini açıkladı!
Gerek ABD gerekse Pakistan tarafından yapılan açıklamalar, gerekse Bin Laden'e yönelik menfur suikast operasyonu hakkındaki haberler birbiriyle çelişmektedir. Zira bu açıklamalardan bir kısmı bu operasyonun Pakistan rejiminin bilgisi dahilinde ve işbirliği içerisinde yapıldığını ifade ederken diğer bir kısmı ise bunu tamamen veya kısmen yalanlamaktadır.
Olayın detaylarına inildiğinde operasyonun Pakistan rejiminin bilgisi dahilinde ve ABD birimlerine operasyon için gerekli istihbarat bilgileri temin etmesi bakımından Pakistan'la işbirliği içerisinde yapıldığını gösteren güçlü işaretler vardır.
Bu işaretlerden bazıları şunlardır:
Birincisi; ISAF Komutanı General Petraus ile General Keyani arasında 25 Nisan 2011'de Chaklala Hava Üssünde olağanüstü bir görüşme yapılması. Nitekim General Petraus, aynı gece telefon kanalıyla Barack Obama'nın başkanlığında Beyaz Saray ile kapalı bir oturum gerçekleştirdi.
İkincisi; Ertesi gün Pakistan ordusu koordinatörlüğüne bağlı büyük bir heyet, Genelkurmay Başkanlığı Personeli üyesi olmayan Pakistan İstihbarat Başkanı Şüca Paşa’nın da katıldığı ve önceden kararlaştırılmayan bir toplantı yaptı.
Nitekim Barack Obama, Usame Bin Laden'in öldürüldüğünü açıklarken, "Gerekli tedbirleri almak için yeterli bilgiler elde ettikten sonra nihayet geçen hafta bir karara vardım ve Usame Bin Ladin'in yakalanmasına ve adaletin karşısına çıkarılmasına izin verdim" diyerek söz konusu telefon görüşmesini ima etmiştir. [Kaynak: http://www.dawn.com/2011/05/03/pak-military-caught-in-the-crossfire.html]
Üçüncüsü; Yine Obama'nın, Usame Bin Ladin'in ordunun bölgesine düşen Balal şehrindeki askerî bariyerlerle kuşatılmış olan Pakistan Askeri Akademisinin yanında oturduğunu açıklaması.
Dördüncüsü; Zerdari'nin yalanlama bağlamında Pakistan'ın operasyona katılmadığını ifade etmesine rağmen ortak işbirliğinin suikast operasyonunu kolaylaştırdığını itiraf etmesi. Zira Zerdari, Washington Post gazetesine şöyle demiştir: "Pazar günkü olaylar ortak bir operasyon olmamasına rağmen Amerika ile Pakistan arasındaki on yıllık ortak işbirliği, dünya için sürekli tehdit olan Usame Bin Laden'in yok edilmesine götürmüştür."
Beşincisi; Obama'nın Pakistan'ı suikasta bulaştırmaktan uzak tutmaya çalışmasına rağmen Pakistan ile olan işbirliğinin Bin Laden'in yerinin öğrenilmesine yardımcı olduğunu itiraf etmesi. Zira Obama, şöyle demiştir: "Pakistan'la terörle mücadeleye dönük işbirliğimizin Bin Laden'in gizlendiği yerin öğrenilmesine yardımcı olduğunu gözlemlememiz önemlidir."
Altıncısı; Ebu Ferec el-Lîbî, Halid Şeyh Muhammed ve Ahmed Halfan Gilani gibi el-Kaide'nin birçok adamının tutuklanması sırasında yaşanan geçmişteki olaylar. Zira bu kişiler, lüks askerî tesislere yakın bölgelerdeki benzeri bölgelerde veya güvenli muhitlerde tutuklanmış ve ABD’ye teslim edilmişlerdir.
Binaenaleyh Pakistan rejimi, gırtlağına kadar suikast cürümlerinin içine boğulmuştur. Burada üzücü olan ise ABD birliklerinin Müslümanların ülkelerinde alenen suikast düzenlerken bu aşağılanmışlığa rıza gösteren yöneticilerin tutumudur.
Nitekim Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Usame Bin Laden’in şehadeti ile ilgili ; ''El Kaide Lideri Ladin öldürüldü, siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Amerikan yönetimiyle bu konuda temasınız oldu mu?'' sorusu üzerine, Gül, ''Bu şunu gösteriyor; teröristler ve terör örgütlerinin başlarının sonu, eninde sonunda canlı veya cansız şekilde ele geçirilmektir. Dünyanın en tehlikeli ve sofistike bu anlamda terör örgütünün başının da bu şekilde ele geçirilmiş olması, herkese ibret vesilesi olmalı. Büyük memnuniyetle karşılıyorum'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan ise "ABD'nin Ladin öldürüldü, bundan sonra dünya güvendedir açıklamasını yanlış buluyorum, olay bireysel bir olay değil. Kaldı ki Ladin bir tane değildir. Ona bakarsanız bin Ladinler çoktur. “ diyerek suikastı onaylamıştır.
Batı, İslam'a ve Müslümanlara karşı haçlı savaşını sürdürmektedir. Nitekim Libya’nın işgali sırasında bunu açıkça söylemekten çekinmemişlerdir. Obama, "ABD, asla İslam'la Savaş halinde değildir" diyerek yalanlasa bile artık Müslümanlar bunun farkına varmışlardır. Çünkü onların söylediği bu yalan ne ilk nede son olacaktır bu, bir haçlı savaşıdır!
Öyle değil ise, ABD ve müttefik kuvvetlerinin, Afganistan'da ne işi var? Irak'ta ne işi var? ABD’nin kanlarını akıttığı ve akıtmakta olduğu on binlerce Müslüman’a ne demeli? Müslümanların Çeçenistan, Keşmir ve dünyanın dört bir tarafında katledilmesi karşısında Batının şüpheli sessizliğine ne demeli? Tüm bunlar, doğrudan veya dolaylı şekilde haçlı Batı tarafından yapılmıyor mu?! Bu savaş, durmadan sürecek olan bir haçlı savaşıdır!
Nitekim daha önce eski ABD Başkanı George Bush, 2001'de bunun bir haçlı savaşı olduğunu açıklamış ve Batının liderleri de bu hususta onu desteklemişlerdir.
Bir Müslüman’ın İslam'a ve Müslümanlara kin güden haçlı biri tarafından bu şekilde şehit edilmesi, şaşılacak bir durum değildir. Bilakis şaşırtıcı ve üzücü olanı ABD’nin Müslümanların beldelerinde elini kolunu sallayıp gezerek hava sahalarını ihlal etmesi, evleri bombalaması, içerisinde çocuk, kadın ve yaşlı kimin olup olmadığına aldırış etmeksizin sahiplerinin başına yıkmasıdır! Bunlar gerçekleşirken de yöneticilerin en ufak bir karşılık veya tepki vermemesidir!
Yöneticilerimizin ABD’nin gözünde aşağılanmaları, horlanmaları ve hıyanetler içerisinde boğulmalarından dolayı ABD, Müslümanları katletmek için onları kendisine istihbarat bilgileri sağlayan birer casusu olarak kullanmaktadır. İslam'a ve Müslümanlara yönelik bu vahşi cürüm muamelesi, Allah bu ümmeti iktidar kılıp koruyucu kalkanı olan Hilafeti kuruncaya kadar sürecek ve artacaktır!