26 Mayıs 2011

SÖZÜN BİTTİĞİ YER: SURİYE

Bugün Suriye’deki durum, artık sözlerin ifadede yetersiz kaldığı kahredici bir hal almıştır. Katil babasının izinden giden Beşar, sınırları kapatıyor, tanklarını şehirlere sokuyor, kuşatılan yerlerin elektriğini, suyunu, telefonunu kesiyor. Dünya ile tüm bağlarını kopardıktan sonra, yüzü maskeli askerleriyle operasyonlar düzenliyor, sokak ortasında insanlara rastgele her taraftan mermiler yağdırıyor.

ABD askerleri gibi keskin nişancıları ile bilgisayar oyunu oynar gibi insanları birer birer katlediyor, bu vahşet işlenirken tüm insani kıymetler ayaklar altına alınıyor, kadın-erkek, yaşlı-çocuk demeden menzile giren herkes hedef alınıyor, insanlar korkudan evlerinden çıkamıyor, ev ev arama yapılıyor, sokaklar cesetlerle dolu ve cenazeler ateş altından alınamıyor, yollar kan gölü!

Kim bu katledilen, kanları sokaklara dökülen, evleri işgal edilen, gözaltına alınan insanlar? Onlar bizim Müslüman kardeşlerimiz ve bacılarımız... Hiçbir şey değilse masum insanlar... Birazcık insanlıktan nasibi olan hiç kimse, böyle bir zulme rıza gösteremez, yanı başımızda olan, din kardeşimizden öte, çoğu özbeöz akrabalarımız olan o masum insanların böylesine pervasızca, acımasızca, kudurmuşçasına saldırıya uğramasına nasıl rıza gösterebilir, nasıl susabilir, nasıl görmezden gelebiliriz?

Fakat İslâm Âlemi ile sıcak ilişkiler kurma çabasındaki yöneticiler, başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve diğer yöneticiler olmak üzere, bu katliamı seyretmekten başka bir şey yapmıyorlar! Ölü toprağı saçılmış gibi susuyor, biri Obama’yla görüştükten sonra dostu olan Suriye tâğutunu arayıp rahatsızlığını iletmekle yetiniyor, öteki sözde sıfır sorun politikasının örnek ülkesi Suriye ile diplomatik ilişkilerini incitmemek için geveliyor! İsrail’e meydan okuyan Hasan Nasrallah sus pus olmuş hiç sesi çıkmıyor ama adamları Suriye halkına iftira üstüne iftira atıyor. Kutlu kıyamlarının arkasında birilerini arıyor.

Türkiye’deki diğer siyasi partiler ve liderler, seçim sarhoşluğunda yanı başımızdaki bu katliama kör gözlerle bakıyor! Tek kelime olsun, Suriye’deki vahşetten bahseden yok! Medya Batılı kaynaklarına göbekten bağlanmış, onların gözlüğünden olayları ekranlarımıza yansıtıyor! Sivil toplum kuruluşları, masalarına gömülmüş teorik çalışmalarıyla meşgul! Düne kadar Hama katliamını ağızlarına pelesenk edenler, bugün Hama’dan daha vahşice süregelen katliamı timsah gözyaşlarıyla izliyorlar!

Siyasi yorumcular olayları analiz etmekten, değişik toplum kesimlerinin çelişkili tepkilerini kavramaktan, muhtemel akıbeti kestirmekten âciz! Tam bir travma, tam bir trajedi! İçler acısı, zavallı fasit bir vakıa! Artık bu andan itibaren böylesi iğrenç bir rejimden reform talep edilebilir mi? Zira reform talep edildikçe Beşar daha da azgınlaşıyor, rejiminin ömrü uzuyor. Yeni katliamlar için zaman kazanıyor.

Bu şerir rejim, aslında seslerinden ve cesaretlerinden başka bir silahları olmayan masum göstericilere yönelik korku içerisinde, vahşi saldırılarına devam ediyor. Bu nasıl vahşi bir rejim ki bekası, silahların masum insanlara doğrultulmasından beslenmektedir?

Otoriteye tutunmak için ümitsiz bir çaba içerisinde olan bu zalim rejim, halkının fertleri arasına korku salmaya çalışmasına rağmen, asıl kendisini bir korku sarmıştır. Nitekim bu korku, dünyaya Beşar'ın cesur Suriyeli Müslümanlar karşısında tir tir titreyen nasıl ödlek bir fareye dönüştüğünü gösteren, bu aşağılık eylemlerde görülmektedir. Beşar, insanlara kan banyosu yaptırarak tahtını güvence altına alacağını zannederek kendisini aldatmaktadır. Bilakis tam tersine bu cürüm eylemleri, beklenen çöküşünü çabuklaştıracaktır.

Suriye rejiminin ömrü tükenmiştir artık! halkına düşman kesilip kuduz psikolojisiyle Müslümanların kanını böylesine pervasızca akıtan hiçbir zalim, kıydığı masum canlara rağmen o koltukta kalamaz, kalmamalıdır. Bütün bunlar yaşanırken her şeyi gören ve her şeyden haberdar olan Allah Subhânehu insanları ve insan gruplarını bir imtihandan geçirmektedir. Kimin zulme rıza gösterip, susan dilsiz şeytanlar olduğunu açığa çıkarmakta ve Müslümanlara onları tanıması için göstermektedir.

Müslümanlar bilmelidir ki bizleri dîniyle şereflendiren, hidâyetiyle yol gösteren, vaadiyle sevindiren, Râsulü  [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesiyle müjdeleyen Allah Subhânehu, İslâmî hayatın yakın gelecekte yeniden başlamasını sağlayıp, İslam ümmetine mutlaka üstünlük verecek, mü’minleri muzaffer kılacak, dînini hâkim kılacak ve yeniden İslam ümmetini insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet konumuna yükseltecektir.

"Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah, onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. (O gün) zihinleri bomboş olarak, kendilerine bile dönüp bakamaz durumda ve gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.” [İbrâhîm 42–43]