Mehmed MAKSUT
BU NE DUYARSIZLIK, BU NE TUTARSIZLIK...
NATO-ABD askerlerinin Afganistan’da düzenlemiş oldugu saldırı sonucu Türkiye’den cihada giden bazı kardeşlerimizin şehadeti bizleri tatlı bir hüzünle hüzünlendirmiştir. Öncelikli olarak tüm dünyalıklardan vazgeçerek; ömrünün baharında, islami hassasiyetlerinden dolayı kardeşlerinin acılarını yüreklerinde taşıyıp cihada giden ; orada küresel küfre karşı müslümanların yanında yer alıp şehadete kavuşan tüm kardeşlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Ailelerine ve sevenlerine sabırlar niyaz ediyorum. Aziz islam davasının kutlu insanları Rabbim şehadetlerinizi kabul etsin... Şehadetiniz mübarek olsun.
Yıllardan beri küresel küfür emperyalizminin işgaline maruz kalan, sömürülen topraklar genelde müslümanların yaşadıgı topraklardır. Bu topraklar üzerinde en çok akıtılan kan müslümanların kanıdır. İşgale ugrayan, yurtsuz kalan, sürülen, horlanan, namusu çignene insanlar yine bu topraklardaki müslümanlardır.
Müslümanlar Kur’an ve Sünnet çerçevesindeki bilinç ve birlikteliklerini kaybederek tarihte gerilemiş; daha sonra Batı, özellikle çografi keşifler, sanayi inkılabı, fransız ihtilali, rönesans ve reform hareketleriyle kendisini siyasal, ekonomik, kültürel ve bilimsel anlamda geliştirirek sömürü hareketlerine yönelmiştir. Gelişen sanayi teknolojisine hammade bulmak amaçıyla İngiltere tarafından başlatılan sömürge hareketleri daha sonra batı dünyasında yayılmıştır. Bu sömürge arayışı sonucu rekabet ortaya çıkmış ve bu rekabet beraberinde birinci ve ikinci dünya savaşını getirmiştir.
Batı dünyası karşısında gerekli donanıma sahip olmayan müslüman çografyası yıllardan beri sömürülen bir çografya olmuştur. Bu sömürü sadece yer altı ve yerüstü zenginliklerle kalmamıştır. Özellikle siyasal, kültürel, bilinçsel ve toplumsal degerler anlamında da sömürüye maruz kalan müslümanlar korunaksız ve savunmasız bir şekilde bugün küresel küfür güçleri tarafından kuşatılmıştır. Özellikle 1900 yılların başında müslüman ülkelerde özellikle Mısır ve Hint atlas kıtasında yaşanılan sömürge hareketlerine karşı bazı müslüman hareketler ve düşünceler ortaya çıkmışsa da bu istenilen başarıları vermemiştir. Çogu tepkisel olarak ortaya çıkan bu hareketleri, batılı güçler özellikle yerli işbirlikçilerle tasfiye etme süreçine girmiştir. Ortadoguda kukla-uydu ulus devletler kurarak emellerine ulaşmak isteyen Batı, kendi sömürge güçlerini çekerek yerine yerli sömürgeci güçleri bırakmıştır.
Birinci dünya savaşında sonra degişen dünya dengelerini elinde tutmak isteyen ABD, özellikle uyguladıgı kurnaz siyasetle ve geliştirdiği teknolojisiyle İngiltere, Fransa, Almanya gibi güçleri sollayarak dünyanın jandarmalıgı yapmaya başlamıştır. Kapitalist sistemin ihtiyaçı olan hammaddenin çogunun müslümanların yaşadıgı yerlerde olması ABD’nin kollarını sıvazlatmıştır. Kapitalist sistemin işleyebilmesi için elzem olan “hammadde, pazar arayışı ve para” gibi unsurların çogu Ortadogu çografyası diye nitelenen alanlarda mevcuttur. Bu mevcudiyet dogru şekilde ve dogru insanlar tarafından kullanılmadıgı için bölge insanına hep acı olarak yansımıştır.
Özellikle kominist blokun çökmesinden kapitalist sisteme lazım olan düşman unsuru müslümanlar olmuş ve bu süreç bazı bölgelerde savaşlara dönüşmüştür. 11 Eylül saldırılarından sonra bu saldırılar birer haçlı savaşının devamı olarak nitelenip başlanmıştır. Müslüman beldelerinin bir çogu direk olarak, çeşitli yapay gerekçelerle işgal edilirken bir çoğuda kültürel işgale maruz kalmıştır. Bu durum halen devam etmektedir. Burada Malik Bin Nebi’nin ifade ettiği “sömürenlerden çok kendilerini sömürge durumuna getirenler suçludur” hakikatin önemi ortadadır.
İnsanları sömürülmekten kurtaran vahyi ilkelere tarihsel süreç içerisinde sırt çeviren bu insanlar sömürülmeye müsait olmuşlardır. Vahyi ilkelerin hayatta olmaması ve Batı karşısında gerekli techizatın ve teşkilatların kurulamaması sömürünün ayrıca bir diger unsurudur. Peygamberden sonra yaşanan kırılmalar, çatışmalar, bilgi kirliliği, mezhep kavgaları, meşrep kaygıları, saltanan sevdaları ve ortaya çıkan geleneksel mistik yapılar müslümanların sömürülmesini kolaylaştırmıştır. 1789’da Fransa’da başlayan milliyetçilik akımının yaydıgı ulus degerlerinin Napolyon Bonapart tarafında başta Mısır olmak üzere bazı ülkelere taşınması da Müslümanların uluslaşarak zayıflamasına yol açmıştır. Batıda yükselen milliyetçi akımlardan etkilenen Müslüman toplumlar; mezhep, meşrep ayrılıklarının yanında ulus ayrılıklarına maruz kalarak daha da zayıflamışlardır. Tarihsel süreç içerisinde Batılı güçlerin “böl parçala yut” stratejilerine müslüman beldeler hazır duruma getirilmiştir. Burada şunu ifade edelim ki; ezilenler ezilmekten bıkmadıkça ezenler ezmekten bıkmazlar. Bu hakikati iyice idrak etmenin vakt-u zamanın gelip geçtiğini ifade etmemize gerek yok diye düşünüyorum.
Emperyalist işgal güçlerinin maşası olarak hareket eden NATO kuvvetlerinin Afganistan’da hergün düzenlemiş oldugu saldırılar, müslümanların hayatlarında, gündemlerinde, medyalarında pek fazla yer almamaktadır. Müslümanların medyalarında günlerce ergenekon olayları, sistemin laf dalaşları, sivil yasa tartışmaları boy boy yer alırken ezilen müslümanların haberleri maalesef gündemde degil. Olanlarda üçüncü sayfa haberi niteliğindedir. En son yapılan operasyonda şehadete kavuşan 21 kardeşlerimize karşı özellikle Türkiye’deki duyarsızlık bizleri derinden üzmüştür. Afganistan, Irak, Çeçenistan başta olmak üzere diger bölge müslümanlarının hergün belirli rakamlarla öldürülmesi karşısındaki sessizlik çok ürkütücü boyutlara gelmiştir. Parça parça tepki çekmeden yapılan soykırımlar, emperyal güçlerin elinde olan medya organları aracılıgıyla örtbas edilmektedir. Artık saldırlarda vefat eden insanlar elliden fazlaysa haber oluyor. Elliden fazla degilse haber degeri yok hükmünde degerlendiriliyor.
Katliamcı sözde barış güçü NATO’nun düzenlemiş oldugu operasyonlarda hergün onlarca çocuk, genç, yaşlı, mücahit öldürülürken müslümanların buna duyarsız kalması son dönemlerde artan duyarsızlıgın had safaya ulaştıgının en önemli göstergesidir. Türkiyede AKP ile birlikte müslümanlardaki rehavet her alanda müslümanlara sirayet etmiştir. Bu sirayet artık degerler, degerlendirmeler ve ilişkileri de etkilemektedir.
Eskiden cihad bölgelerinden gelen bir şehit haberi herkesi harekete geçirirken bugün maalesef onlarca şehid haberi müslümanların kıpırdatmıyor. Müslümanların yüreklerindeki bu duyarsızlık aslında işgalin göstergelerindendir.
Memleketlerini, sevdiklerini terkederek cihad bölgelerine giden bu kardeşlerimize müslümanca yaklaşmak, onları sahiplenmek her müslümanın sorumlulugudur diye düşünüyorum. Hareket alanını, stratejisini dogru bulur veya bulmazsınız o ayrı degerlendirilir. Fakat hiçbir çıkar gözetmeden Allah yolunda müslüman kardeşlerine yardıma giden ve bu kardeşlerimizi sahiplenme noktasında maalesef üzerimize düşeni yerine getirmedigimizi düşünüyorum.
Söz konusu Filistin olunca ayaga kalkan, üzülen, sahiplenen Türkiye’deki Müslümanlar maalesef Irak’ta, Çeçenistan’da, Afganistan’da vefat insanlara karşı bazı istisnalar hariç sus pus kesiliyor, cılız tepkilerle mesele geçiştiriliyor. Bunun en büyük sebebi bana göre artık müslümanlar özellikle diger bölge müslümanlarıyla ilişkilerinde AKP’ye göre davranıyor olmalarıdır. AKP eger bir meseleye olumlu bakıp sahipleniyorsa maalesef müslümanlarda bu minvalde sahiplenip tavır alıyor. Bu durum Türkiye'deki çogu Müslümanın her alanına neredeyse hakim durumdadır. AKP hangi dosyayı açıyorsa müslümanlar hop diye giriyorlar tartışmaya. Yorumlar üstüne yorum yapmaya. Çözümler üstüne çözüm sunmaya.
Mesela Mavi Marmara olayında şehid olan kardeşlerimizi sahiplenen; onları kahramanlaştıran, ezgilere, şiirlere koyan Türkiye’deki Müslümanlar acaba bu Afganistanda vefat eden kardeşlerimizi de aynı duyarlılıkla sahiplenebilecekler mi? Onları da Mavi Marmara’dakiler gibi kahramanlaştırıp şiirlerine, ezgilerine koyabilecekler mi? Taziyelerine gidecekler mi? Neden Filistin’e duyarlı olanlar Afganistan’a, Irak’a vs diger müslüman bölgelere aynı duyarlılıgı göstermiyor? Bazı noktalar farklı olsa bile bu farklılıklar bu kadar uç tepkileri ortaya koymamıza neden olabilir mi? NATO’nun saldırısıyla vefat eden bu genç kardeşlerimizi Mavi Marmara’da vefat eden Furkan Dogan kardeşimiz gibi anıp sahiplenmiyorsak biliniz ki kardeşlik algımız yara almıştır.
Sistem nazarında, bazı hesaplardan dolayı Filistin’deki mücadele şimdilik meşrudur fakat Afganistan’daki terör hareketidir. Bu algı sistemin temel siyaset algısıyken bugün bakıyoruz ki bazı müslümanlar da aynı çerçeve de olaylara bakıp degerlendiriyor. Bu degerlendirme çerçevesinde olayları okuyup sahipleniyor. Filistin’de vefat edenleri kahramanlar gibi anarken Afganistan,Irak, Çeçenistan vb gibi yerlerde vefat edenlere niye aynı muamele yapılmıyor.
Bu yanlış anlayıştan Müslümanlar bir an önce kurtulmalılar. Sistemin pragmatis anlayışa göre hareket etmeyi bırakıp; kendi degerlerine, kardeşlerine, şehitlerine sahip çıkmalılar. Sistemin sahip çıktıgına sahip çıkıp sahip çıkmadıgına öteki muamelesi yapmak müminlere yakışmaz. Şehitse şehitler arasında ayrım yapılmamalıdır. Bu vesileyle “Bizler Afganistan'da savaşıyoruz fakat gözlerimiz Mescid-i Aksa'ya bakıyor.” diyerek Allah yolunda mazlumlardan yana safını belirleyip yurtlarını ve sevdiklerini terkederek şehadete kavuşan kardeşlerimizin şehadetlerini Rabbim inşallah kabul buyursun…
"Allah, kendi yolunda çarpışıp öldüren ve öldürülen müminlerden, karşılığı cennet olmak üzere, mallarını ve canlarını satın almıştır."(Tevbe, 9/111)
"Eğer Allah yolunda öldürülürseniz veya ölürseniz, Allah'ın size lütfedeceği mağfiret ve rahmet onların biriktirdiklerinden daha hayırlıdır."(Ali İmran, 3/157–158)
"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lutfünden kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler."(Ali İmran, 3/169–170)
Rabbimiz! Birbirinizle çekişmeyin yoksa başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz kaybolur (Enfal 46) hitabına can u gönülden muhatap olan kullarından eyle bizi…Rabbimiz! Mü'minlerin sevgi ve merhametteki misali bir cesedin azaları gibidir. Azalardan biri rahatsız olunca diğer azalarda rahatsız olur (Buhari-Müslim) diyen peygamberin yaşadığı İslami kardeşliği bize bahşet…Rabbimiz! Hep birlikte Allahın ipine sımsıkı sarılıp ayrılığa düşmeyenlerden eyle bizi( Ali İmran 103) Rabbimiz! Üzülmeden gevşemeden inancıyla ayakta kalabilen, yürüyebilen bir nesil ver bize ve bizleri de dinine yardım eden gençlerden eyle…
Biz aşk ehliyiz akıl ehli değil. Akıl ehli olanlar davaları için sadece planlar kurarlar. Aşk ehli olanlar ise davaları için yeri geldiğinde canlarını verirler. (Beheşti) Rabbim bizi aşk ehlinden eyle… Şehitleri hatırlayarak dirilmeyi ve tekrardan şehadeti çağrıya dönüştürüp nesillere ve çağlara ulaştırabilmeyi bizlere lütuf eyle.