Kadir TURAN
BÜYÜK DÜŞÜN(EBİL)MEK ÜZERİNE
Büyük düşünce nedir?
Büyük düşünce, kendi içinde tutarlı, eleştiri eleğinden geçirilmiş, empati ve insaniyet duraklarını yurt edinmiş, fikir üretirken dönemin moda paradigma ve ideolojilerinin tahakkümünü kırabilmiş, çağın insanının sahip olamadığı bir bakış açısıdır. Doğuştan keskin dirâyetli olanlarımız varsa da büyük düşünebilmek herkeste görülebilecek bir istidat değildir. Geniş bir ufka sahip olmayı gerektirir, derinlik ister yüzeysellikten öte. Gözlerin göremediği bir görmeyi gerektirir büyük düşünebilmek, gönül gözüyle bakabilmeyi.
Çağın insanı korkaktır. Toplumdan farklı düşünce ve değer yargısına sahip olduğunda karşılaştığı menfi durumlarda Hakikat’e sırt döner hemen. Bir arpa boyu ilerlemeden terk eder Hakikat yolunu. Cesaret edemez tefekkür etmeye, fikir üretmeye, bağımsız yargılarda bulunmaya. Çünkü farklı bir düşünceye sahip olduğunda toplumda kabul görmeyip “öteki” addedilme telaşesi sarar benliğini. Bir başına kalmak korkusu yakalar perçeminden. “Yapamam, dışlanmak, soyutlanmak, yalnız kalmak ağır geliyor.” der içten içe. Eriyip gider baskılar karşısında.Tutunamaz sahip olduğu, kendi ürettiği değerlerine. Muhakkak kabul görmesi gerektiğine inanır. Ancak toplumca benimsenirse doğru yolda olduğuna kâni olur. Umumun doğrularını doğru, yanlışlarını yanlış kabul eder çağın insanı. Bu şekilde büyük düşünmeye doğru atılan adımlar sosyolojik etkilerle bastırılsa da kötü değildir aslında. Belki kişi ileride yalnız kalabilmeyi göze alır, büyük düşünüp fikir ve değerler üretebilir umudu varsa söylüyorum tabi bunu. Çünkü farklı düşünce ve değer üretmeyi hakikat adına değil, sadece toplumda temâyüz etmek adına yapan bir güruh da var. Onlar da insanlığın en aşağısıdır. Asıl mühim olan o kategorideki insanlardan olmamaktır.
Büyük düşünceye nasıl sahip olunur?
Büyük düşünebilmek, popüler doktrinlerin boynumuza geçirdiği ipi söküp atmakla, “kesmeye gelir ama çekilmeye gelmez bu boyun”(*1) diyebilmekle, çağın her bir noktasına bıraktığı kokusuyla insanları zehirleyen moderniteye başkaldırmakla, varoluşa dâir sorular sormakla başlar. Kozmik evreni temaşa etmekle, her gün gördüğümüz için dikkatimizi cezbetmeyen yıldızların (Güneş ve Ay ve diğerleri...) döngülerini sorgulamakla, muazzam bir gerçeklik olan
gece-gündüz dönüşümünün hikmetini merakla, tabiatta vuku bulan fenomenlere eğilmekle, insan, hayvan ve bitkileri okuma cehdügayretini göstermekle... Hülasa, tüm bunların nedenini ve niçinini irdelemekle başlar büyük düşünmek. Kadın ve erkeğin bütünleşmesinin meyvesi olan yeni doğmuş bir bebek, düşünmek için, görünenin ardını merak etmek için yeterli bir sebep değil midir çağın insanına?
Bunun için olanca hızıyla akan hayatı bütün keşmekeşliğiyle bir kenara itip kâh zaman yalnızlığa, inzivaya çekilmesi ve düşünmesi, “Nereye bu gidiş?”(*2) diye sorması gerekiyor çağın insanının. Hz. Muhammed (s) gibi. Peygamberimiz(s) tüm bu saydıklarımızı, özetle dünyevî her şeyi bir kenara bırakıp Hira Mağarası’na çekilip derin bir tefekkürle hayatın gerçek mahiyetini anlamaya ve anlamlandırmaya koyulurdu. Bizler de kendimize bir “Hira” üretip ‘Hira’mızı ihmal etmemeli’, büyük düşünebilmek, düşünce ve değerler üretebilmek için zaman zaman yalnız kalabilmeliyiz. Büyük düşünceye ve dolayısıyla doğru düşünceye ulaşmak için bize yol gösteren bir de ilâhi mesaj var: “Bilmediğiniz bir şeyin ardından gitmeyin. Çünkü kulak, göz ve kalp, hepsi bundan sorumludur...”(*3)Tetkik ve tahkik edip hakikat terazisinde tartarak sahiplenin bir düşünceyi ya da değer yargısı olarak size takdim edileni diyor Kur’an’da geçen bu ifadeler bizlere. (Allahualem) Ve yine sesleniyor Kur’an, yol gösteriyor çağın insanları gibi aymaz olmamamız için: “Yeryüzündeki insanların çoğuna uyarsanız sizi Allah yolundan saptırırlar.” (*4)
Bu noktada sonuca ulaşmak için serdedilenler ve Kur’an’ın bu minvaldeki telkinlerine kulak verirsek, büyük düşünebilmek adına gerekli adımları atmış ve hakikat yoluna yolcu adayı olabilmişiz denebilir. Yolun sonuna varır da Hakikat ile aramızda ünsiyet kesbedebilir miyiz, o tarafı yolcuya kalmış. Yolcunun sabır ve sebatine, azmine, dirâyetine, Hakikat’e müteveccihen atılan her adımda yalnız kalmanın ağır baskısını kaldırabilme gücüne. Bu yolda kafalar karışacaktır tabi, ama kafa karışıklığı iyidir, “akıl” dibe çöker yoksa. Hafazanallah.
Hedef Hakikat idi bu yolda, yol için gerekli azık ise “düşünmek.” Düşünmeye başladı mı bir kere insan, bilsin ki yoldadır artık. Taşköprülüzade Ahmet Efendi’nin deyişiyle; “Düşünmek, yolda olmaktır.”
Büyük düşünebilme ufkuna sahip olmak bizlere ne gibi yarar sağlar?
Büyük düşünebilmek, bir anlam varlığı olan insanın kendi ontolojik varlığı ve yaşam olgusu arasında diyalektik bağ kurup hayatın ve varoluşun manasını idrak edebilme imkanını verir. Böylelikle, insanların büyük ekseriyetinin gaflet içinde olduğu bu gerçeğin farkına varmalarını, bir an dahi olsa kendilerine gelip irkilmelerini, kendilerinde eksik olan bakış açısına sahip olmalarını, fizik ötesi (metafizik) âleme dâir ilgiyi, önemi, soru ve sorunlarla cesaretle yüzleşebilmeyi, karşılaştığımız her türlü olumsuzluğa sükûnet ve dirâyetle yaklaşabilmeyi, diğerkâmlığı, kin-nefret-haset-kıskançlık gibi menfi hasletlerimize gem vurabilmeyi, irade ve akıl bütünlüğünü sağlayarak nefsimizin kışkırtmalarına meyletmek yerine güç yetirebildiğimiz kadarıyla iktifa etmeyi, değer üretebilmeyi, hayatı Hakikat’in öngördüğü şekilde yaşamayı, insanların kusurlarını örtmeyi, yüce gönüllülüğü, bağışlamayı, âdil olmayı, dinginliği, itidali, ihtiyatı, sükûneti, nezaketi, tevazuyu, inceliği, fazileti, erdemi... Son tahlilde, insana başka değil sadece insan olduğu için değer verebilmeyi, ‘insanlarla insanca konuşabilmeyi’, insanca yaşayabilmeyi sağlar büyük düşünebilmek bizlere.
Sona gelirken,
Çağın insanı Hakikat’e karşı gâfil,
Çağın insanı Hakikat yoluna kayıtsız, temâyül gösterse de yolun sonuna ulaşacak azıktan mahrum,
Çağın insanı benliğini ve duyularını Hakikat’e kapatmış, bu sebeple mahzun...
“Her neye ki bir insan yaşantılarıyla ulaşamıyor, buna kulakları da kapalıdır.” (*5)
Dipnotlar:
(*1) Mehmed Akif / “Zulmü Alkışlayamam” şiiri
(*2): Kur’an, Tekvir Sûresi/26
(*3): Kur’an, İsrâ Sûresi/36
(*4): Kur’an, En’âm Sûresi/116
(*5): F. Nietzche / “İşte İnsan”