Çeçenistan`da savaş ve işgal kanseri arttırdı
BBC tarafından yayınlanan bir makalede, Rus işgali altındaki Çeçenistan`da görülen kanser vakalarındaki artış konusu ele alındı: Elverişsiz ortam ve savaş sonrası stres kanser vakalarında hızlı bir yükselişe neden oluyor.
Kanser sadece yaşlılarda değil, ilk gençlik çağındakilerde ve 25-30 yaş arası gençlerde de sıklıkla ortaya çıkıyor. Bugün Çeçenistan’da değişik türlerden kansere yakalanmış 16 bin hastanın kayıtlı olduğu ve bu sayıya her yıl 3500 yeni hastanın eklendiği biliniyor. Ne var ki bu veriler tam olarak gerçek sayıya işaret etmiyor, zira Çeçenistan’daki sağlık tesislerinin yetersizliği ve pek çok hastanın tedavi için Rusya ve diğer ülkeleri tercih etmesi net rakamı ortaya koymayı güçleştiriyor. Şu anda kayıtlı bulunan hasta sayına göre bile, Çeçenistan’da tüm Rusya’da kanserden kaynaklı ölüm vakalarında lider durumda. Bu ölümlerin en büyük nedeni olarak ise hastalıkların geç teşhis ediliyor olması olarak gösteriliyor.
Doktorlar kanserin bu denli hızlı artışının ardında belli başlı bazı sebeplerin olduğu konusunda hemfikir. Değişik dönemlerde Amerikan Tetra Tech Inc şirketi tarafından toplanılan verilere göre, ülkenin üçte birlik bölümünden daha fazlası ekolojik yıkım içerisinde, ülke topraklarının %40′ından fazlası çevresel açıdan kullanışsız. Neredeyse ülkedeki tüm su kaynakları kirlenmiş durumda ve ülke geniş çaplı salgın hastalıkların eşiğinde. Eski Sovyet ülkelerinde rastlanılan belirli sorunların yanı sıra, Çeçenistan’da has çeşitli faktörlerde bu durumda önemli bir rol oynuyor.
Örneğin, ağır silahların ve hava saldırılarının kullanıldığı her iki savaşın etkileri aşikar. Rus resmi verileri her ne kadar kimyasal ya da biyolojik silahların Rus-Çeçen Savaşları sırasında Çeçenistan’da kullanılmadığını iddia etse de, pek çok yerel sakin artan kanser vakalarını ve çocuklarda görülen doğumsal bozuklukları bu türden silahların Rus ordusu tarafından direk ya da dolaylı yollardan kullanılmış olmasıyla bağdaştırıyor. Onkologlar da ülkedeki petrol üretimindeki artışla kanser vakalarındaki artışı da birbirleriyle bağlantılı buluyor. Petrol çıkarımında ve buharlaştırma metotlarının son derece geniş alanları kirlettiği biliniyor. Buna ilaveten, Rus yönetimi tarafından yürütülen petrol çıkarma işlemlerinde sıklıkla çevreyi korumaya yönelik önlemlerin hiçbirisinin alınmadığı görülüyor.
Rus hükümetinin bölgedeki kalkınma stratejisi için uyguladığı resmi politikanın, yani Çeçenistan’da petrol üretimi ve depolanması ile bunların üretim alanlarında yarattığı kirliliğin, çevresel açıdan büyük bir risk ihtiva ettiği ve büyük bir salgına yol açabileceği tahmin ediliyor. Tüm bunların yanı sıra, uzun bir süredir Çeçenistan’dan gelen hastalarla ilgilenen Rusya’nın Rostov-on-Don kentindeki Rostov Onkoloji Araştırma Enstitüsü profesörlerinden Ruslan Saladov, çevrenin sadece dolaylı bir faktör olduğunu ama Çeçenistan’daki kanser vakalarında esas artış nedeninin stresle mücadele ve savaş sonrası hayat şartları olduğunu ifade ediyor.
Rostov-on-Don’dan göğsünü aldırarak henüz dönmüş 35 yaşındaki Roza’nın anlattıkları genel olarak Çeçenistan’da karşılaşabileceğiniz sıradan bir hikaye. Roza, “Annem iki yıl kadar önce kanserden öldü, üç ay sonra da halam hayatını kaybetti. Ardından da bende göğüs kanseri olduğundan şüphelendiklerini söylediklerinde, bu benim için tam bir şoktu, tam bir kontrole gidecek gücü kendimde toplamam iki ayımı aldı” diyor.
Kocasını daha bir ay önce defnetmiş 27 yaşındaki Eliza, “Beyin kanserinden dolayı üç ay içerisinde hayatını kaybetti. Elbette stresin etkisi oldu. Savaş boyunca Grozny’de yaşadık ve aylarca bodrumlarda kaldık. Birkaç kez Rus askerleri tarafından kaçırıldı ve çeşitli süreler sonra serbest bırakıldı. Şimdi barışçıl bir ortama sahip olduğumuzu öne sürüyorlar ama çocuklarımızın eğitimi konusu ve işin olmadığı bir yerde ailenizi geçindirmek zorunda oluşunuz büyük stresler yüklüyor” dedi.
Rus işgali altındaki Çeçenistan’da iki yılı aşkın bir süredir “Ulusal Kanser Merkezi” adı verilen bir klinik faaliyet gösteriyor. Ne var ki, bu klinikte sürdürülen inşaatlar ve gerekli ekipmanların temini sorunları bir türlü sona ermiyor. Bu nedenle burada çalışan Çeçen onkologlar sadece kemoterapi yapabiliyor. Cerrahi müdahale ya da radyasyon tedavisine ise Çeçenistan’da ulaşmak imkansız. Bu yüzdendir ki, bu şatafatlı merkez esasında bir nevi teşhis merkezi rolünü oynuyor ve hastaları Rusya’nın Rostov-on-Don kentine gönderiyor. Rostov Onkoloji Enstitüsü, Çeçenlerin Rusya’da tedavi görebildikleri tek yer olması bakımından son derece önemli, çünkü Moskova’ya gitmek sıradan Çeçenler için çok pahalı ve dahası yazılı olmayan kurallar “Çeçenlerin oraya kabul edilmeyeceklerini” söylüyor.
Her şeye rağmen, 34 yaşındaki Ayza, Rostov-on-Don’daki beş kemoterapi ve başarısız bir operasyondan sonra çocuğunun hayatını kurtarabileceği ümidiyle Moskova’ya gitmek için para biriktiriyor. Ayza, “Çeçenistan’da tedavi olamıyoruz. Tedavi için yola çıktığımızda oğlumun durumu çok kötüleşti ve Rusya’nın Kostroma kentindeki bir hastaneye kaldırıldı. Buradaki doktorların tüm ısrarına rağmen, Moskova’daki hastaneler yerleri olmadığını ve masrafların çok tutacağı iddialarıyla oğlumu kabul etmediler. Biz de Rostov-on-Don’a geri döndük. Arabamızı sattık. Mayıs tatillerinden sonra Moskova’ya gitmek istiyoruz, en azından sadece bir kontrol için çünkü oğlumun durumu daha ileri tedavi ve operasyonlar gerektiriyor” diyor.
(Kaynak: Vahdet Haber)