23-01-2014 14:43

Cenevre`den ne çıkar?

Cenevre`de Rusya ve ABD`nin anlaşacağı bir çözümün çıkmasını beklemek beyhude olur. Ancak tüm tarafların pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeleri gereken bir yol haritasının işaretleri belirebilir. Bu durumun işaretleri epeydir verildi; her ne kadar Suriye üst perdeden konuşup esip gürlese de kirli savaşın tarafı, muhatabı ve en büyük faili durumunda.

Cenevre`den ne çıkar?
Cenevre'den ne çıkar?
 
Akif Emre / Yeni Şafak
 
Suriye krizine çözüm bulma vaadiyle bile olsa toplanamayan uluslararası camia nihayet toplanmayı başardı. Ancak bu zirvede yeni olan tek şey; muhalifleri temsil eden heyetle Esad rejiminin temsilcilerinin aynı masa etrafında ilk kez bir araya gelmiş olmaları. Geçen süreye bakıldığında krize çözüm bulması beklenen aktörlerin bu denli isteksiz, iradesiz, ilkesiz ve en önemlisi samimiyetsiz olduğu bir zirve toplantısı...
 
Konuşmaların içeriği ne olursa olsun, insanların hala ölmekte olduğu gerçeği ortada. Zamanlama olarak konferans öncesine denk gelen işkence resimleri ise vicdanları kanatmasının dışında, savaş hukukundan bile habersiz kimi muhaliflerin uygulamalarına odaklananların gizlediği büyük resmi ortaya serdi. Yaklaşık 11 bin insanın işkence altında can verişini resmeden belgeler yayınlandığında kim bilir daha kaç bin kişi benzer akıbeti yaşıyordu. Batı'nın bir tür vicdan rahatlaması yaşaması için iyi malzeme sunan muhaliflere ait görüntülerin bedelini Suriye halkı çekti. Esad rejiminin devlet eliyle işlediği sistematik işkencelerin Cenevre'de sonuç almaya yönelik bir iradeye dönüşmesini beklemek imkansız görünüyor.
 
Çok önceden gerçekleşmesi gereken bu zirvenin, bırakalım bir sonuç almasını, toplanması bile bir kazanç sayılıyor. Rusya ve Amerika'nın pozisyonları az çok belliydi. Kerry her ne kadar Esadsız bir geçiş sürecinin altını çizse de, pazarlık masasında bu konuda ne kadar ısrarlı olacağı, sözünün arkasında durup durmayacağı kuşkulu. Rusya pozisyonundan geri adım atmamış gibi duruyor.
 
Cenevre'de bir adım atılması için iki tarafın temsili ve katılımı önemliydi. Bunlardan biri sadece politik olarak değil askeri olarak da Esad'ın yanında duran İran'ın katılıp katılmayacağı... Diğeri ise muhaliflerin tavrı...
 
İran, siyasi olarak doğrudan, Hizbullah üzerinden de askeri desteğiyle Baas rejiminden yana tavır aldı. İster beğenelim ister beğenmeyelim İran'ın siyasi çözümde devre dışı kalması, alınan kararların sahaya yansımasını etkileyecek mahiyette. Ancak İran'ın daha önce kararlaştırılan Cenevre Sözleşmesini kabul etmemesi konferans sürecinde devre dışı kalmasına sebep oldu.
 
Cenevre 1 sözleşmesi, bir geçiş yönetiminin kurulmasını esas alan bir zemini kabul etmeyi gerektiriyordu. Bunu reddederek İran, Esad'ın geçiş sürecinde devre dışı bırakılması önerilerine baştan set çekmek istedi. Nitekim Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry, geçiş hükümetinde Esad'ın yer alamayacağını savundu ama bu sözünün arkasında ne kadar duracağı meçhul.
 
Bir başka çelişki muhalefetin yapısal konumu ve siyasal tavrından kaynaklanıyor. Esad rejimiyle ilk kez masaya oturan ya da oturmaya zorlanan muhaliflerin 'İran olursa biz yokuz' demeleri de tuhaf kaçıyor. Bir başka açmaz ise, muhalefeti temsilen giden heyetin alacağı kararların sahada ne derecede etkili olacağı konusu. Nitekim başta Al-nusra olmak üzere benzer çizgideki sahada savaşan gruplar Cenevre'de alınacak kararları tanımayacaklarını açıkladılar.
 
Türkiye'nin pozisyonunun ise daha önceki dönemde olduğundan daha zayıfladığında şüphe yok. Hem takip edilen politikaların sonuçları ve ortaya çıkardığı çıkarlar... hem de uluslararası düzeyde Suriye'deki gelişmeleri tek başına belirleme yönünde verilen imajın çoktan silinmiş olması... Diğer tarafta iç politikada hükümeti sıkıştırmak adına yapılan tır operasyonları ve 'Amerika'nın sesi' türünden yayın yapan çokbilmiş strateji uzmanlarının iddiasının tersine kenara itilmiş, itibarsızlaştırılmış bir durumda da değil.
 
Cenevre'de Rusya ve ABD'nin anlaşacağı bir çözümün çıkmasını beklemek beyhude olur. Ancak tüm tarafların pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeleri gereken bir yol haritasının işaretleri belirebilir. Bu durumun işaretleri epeydir verildi; her ne kadar Suriye üst perdeden konuşup esip gürlese de kirli savaşın tarafı, muhatabı ve en büyük faili durumunda.
 
Türkiye de bu zamana kadar uygulanan Suriye politikasını yenilemek zorunda. Yapılan bazı resmi açıklamaların bu yönde işaretler verdiği sır değil. Hatta Esad'ın başta kalmasını bile ima eden açıklamalar oldu.
 
Suudi Arabistan'ın tüm yabancı unsurların Suriye'den arındırılmasına dair talebi İran'a yönelik olsa da muhalefet içindeki yabancıların nasıl geri çekileceği de ayrı bir soru. İran'ın masada olmadığı, sahadaki kimi silahlı grupların Cenevre'yi tanımadığını ilan ettiği bir ortamda siyasi çözümün nasıl gerçekleşeceği bir muamma. Bu arada PYD'nin Suriye Kürtleri adına attığı son adımlar da tüm bu gelişmelerin dışında çözüm bekleyen başka bir ajanda olarak duruyor.
 
Türkiye ve İran dahil bölge ülkeleri silahların susması için devreye girip çözüm noktasında inisiyatifi ele almadıkları müddetçe uluslararası toplantı muhabbetleri devam edecek. Masumlar da ya bomba yahut işkence altında can vermeye devam edecek! Bunca kayıptan sonra hala samimi bir adım atılamıyorsa inançlarımız ve insanlığımız açısından kendimizi sorgulamak durumundayız.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !