Kadir TURAN
“DEĞER” ALGIMIZ
Toplum olarak değerler algımızın altüst olduğu bir zaman dilimi içersindeyiz. Temel hedeflerimizin odağında para ve bu doğrultuda müreffeh yaşama duyulan iştiyak yer alıyor. Öyle ki; gelinen noktada patenti bu coğrafyaya ait olan “Paran varsa değerin de var.” şeklinde veciz(!) bir deyişe de sahibiz. Aslında görünürde bu doğrudur fakat bu hissedilen ve gösterilen değer soyut bir değerdir, özümsenmiş, samimi bir değer değil.Devam edelim. Bu çizgi, yani ana hedeflerimiz, karizma/popülerlik ve sınırsız kuralsız cinsel hayat şeklinde hedefin diğer basamaklarını oluşturuyor. Kısa süre önce bir sohbet esnasında yakın bir arkadaşımın, “Bu dünyada çıkarın neyi gerektiriyorsa ona göre hareket edeceksin.” şeklinde sarfettiği sözler bu yazıyı kaleme almamdaki ana saik idi belki de.
Bu sözlerini, “Faiz ile ev almak istemiyorum.“ düşüncesini savunan bir diğer arkadaşıma cevaben söylemişti. Dikkatimizi bu küçük sohbet ortamında konuşulanların dışına çektiğimizde, en yakınımızdan başlayarak hemen herkesin benzer amaçlarla bankaların kapılarına dayandığını, çektiği kredinin büyük oranda faizini ödeyerek ev ve araba almak, düğün gibi aslında olmazsa olmaz kabilinden kabul etme-memiz gereken işlerde kullandığını görebiliriz.
“Ev ve araba önemli birer ihtiyaç, yahut; ömründe bir kere evlenecek insan, bunlar için kredi kullanmayacaksak ne zaman kullanacağız...” diyenlerinizin olduğunu duyar gibiyim sanki. Hak veriyorum, fakat bunların, bilhassa ev ve araba sahibi olmanın temel ihtiyaç olduğuna sadece, bunu faizle elde etmenin değil. Zira, amaçlarımıza ulaşırken attığımız adımların ‘yasal değil helal’ olmasıdır bizim için önemli olan.
Faizin etkisiyle zenginin her geçen gün daha zengin, yoksulun her geçen gün daha da yoksullaştığı bir ortama sürüklenmemize neden kayıtsız kalıyoruz! Faizin parayı tek-el-leştirdiğini, paranın belli kesimlerin cebinde toplandığını ve bu grupların dilediği gibi ekonomiyi yönlendirdiği gerçeğini niçin görmek istemiyoruz! Bu düzen içerisinde ekonomik bunalım hali sürüp gidecektir, sonrasında ise önü alınmaz anarşi ortamı. Birbirimize zulmettiğimiz bu ortama niçin müsaade ediyoruz? Bu durumun topluma verdiği zararı bilenler bilmeyenlere neden anlat(a)maz.
Kısa zaman önce merkez bankası başkanının görevden alındığını biliyoruz, sebebi ise devletin başının, ‘Faizi düşürün.’ isteğine riayet edilmemesi. Yeni atanan merkez bankası başkanı ise ilk icraat aldığı emir doğrultusunda faizi düşürdü. Bakmayın devletin başının merkez bankasına müdahale etmesine, ne olacak, kaldıracak mı faizi? Aynı hükümetin görevden azledilen başbakanı değil miydi bir dönem seçim vaadi olarak düşük faizli kredi vereceğiz diyen? Yönettikleri devletin bankaları değil mi faiz ile çalışan ve faiz ile kredi veren?
Şunu sormalıyız kendimize: “Niçin varız bu dünyada? Yapmamız gereken, bizden istenen nedir?” Bir amaç uğruna varız burada. Bu amaç; daha iyi, daha ahlaklı birey olmak konusunda yarışmak, ancak ulvî değerlere bağlı kalarak kalıcı değerler üretmenin mümkün olduğuna inanmak ve Yaratan’ın rızasına nâil olmak. Yoksa, ev almak, araba almak, lüks yaşam uğruna toplumu ifsad eden faiz tümörüne bulaşmak değil. Unutmayalım, yarın öldüğümüzde önemli olacak olan ne ise bugün de önemli, dolayısıyla değerli olan, değerler algımızın temelini oluşturması gereken odur.
Malûmunuz Kurban Bayramını geçirdik. Bu süreçte medyanın genel gündeminde ise “Faizle, kredi kartı ile kurban kesilir mi, bir büyük baş hayvana kaç kişi ortak olabilir?” minvalinde klasik sorular ve klasik cevaplar. Okuduğum bir haberde ‘Kredi kartı ile kurban kesilir mi?’ şeklinde yöneltilen bir soruya D.İ.B’ten bir görevli; ‘Eğer ki faize düşülmeden ödemesi yapılırsa caizdir.’ fetvasını verdi. Peki nerde dik duruş! Nerde hassasiyet! Ateş çemberinin etrafında dolanmak neden! Burada niyet Allah rızası için kesmek mi, yoksa ‘desinler...’ için mi? Bu sözde din görevlisinin fetvasıyla faizden nemalanan bankalara kredi kartı talebinin arttığını görmek içten bile değil.
Görünen o ki, büyük ve böyle giderse daha da büyüyecek ve onarılması güç bir boşluk var benliğimizde-ruhumuzda. Bizi kendimize yabancılaştıran, hakikate gözlerimizi kapatan, zihnimizi dumura uğratan bir boşluk. Tefekkürü unutturan bir boşluk. Yaşantımızda, söylemlerimizde, ilişkilerimizde önem addettiğimiz her şeyde görmenin mümkün olduğu bir boşluk. Sebebi ise “değer” karmaşası, değer kabul ettiklerimizin aslında bataklık oluşu. Hedeflerimizin, önceliklerimizin hayatın gerçek niteliğine fersah fersah uzak oluşu.
Bitirirken...
Merhum Seyyid Kutub, Fi Zilal’il Kur’an tefsirinin faizle ilgili bölümünde, insanların günün konjönktürel şartları göz önünde bulundurulduğunda faiz ile alışverişin hayatın ve ekonominin bir parçası olduğunu, hatta daha da ileri giderek faizsiz hayatın idamesinin mümkün olmadığını söyleyenlere şöyle cevap veriyor: “İnsan hayatı için olmazsa olmaz olan bir şeyi Allah yasaklar mı?”
Yaşamınızı, ulvî değerleri şiar edinerek şekillendirmeniz dileğiyle hepinizin ve İslam dünyası toplumlarının geçmiş mübarek Kurban Bayramını kutlarım.