08-03-2014 09:37

El Cezire devrinin sonu mu?

Elçilerin çekilmesinin gerçek nedeni şu; Katar`da hala Müslüman Kardeşler`in rahatça faaliyet gösterebiliyor olması. Bunun anlamı çok açık: Petrol şeyhliklerinin ve Suud, Mısır gibi büyük Arap ülkelerinin İhvan gibi küresel sistemle anlaşmaya hazır, Batı`yla belli düzeyde ilişkiyle işbirliği yapmaya önem veren bir siyasal İslam`a bile tahammülleri yok.

El Cezire devrinin sonu mu?
El Cezire devrinin sonu mu?
 
Akif Emre / Yeni Şafak
 
Körfez'in küçük Arap şeyhliklerinden biri olan Katar'ın yıldızı bir zamanlar çok parlaktı. Özellikle Arap baharında adeta süreci yönlendiren, etkileyen, stratejik adımlar atan bir siyasi aktör haline gelmişti. Dev gibi (parasal ve coğrafi olarak) Arap ülkeleri dururken ne kadar zengin olursa olsun jeo-stratejik ve jeo-kültürel hinterlandı son derece kısır bir şeyhliğin bir anda devrimleri yönetecek kadar öne çıkabilecek bir siyasi akıl ve vizyonu var mıydı? El Cezire gibi küresel marka olmaya yönelen bir haber kanalına sahip olmak, bu misyon ve vizyon için yeterli miydi?
 
Bu soru asılı dururken Türkiye'nin de Körfez'de yakın işbirliği içinde olduğu ülke, Katar'dı. Türkiye'nin önünün açıldığı, kimi heyecanlı stratejistlerde 'yeni Osmanlıcılıktan' çok bir tür 'neo-İttihatçılık' söylemine çokça rastlandığı dönemde, adeta 'stratejik partner' durumundaydı. Türkiye apolitik devrimler sonunda oluşan siyasi yapılanmalara rol model olurken bunun finansal ve lojistik desteğini de adeta Katar üstlenmiş görünüyordu.
 
Suriye'ye de sıçrayan muhalif gösteriler silahlı mücadeleye dönüşüp bir anda iç savaş manzarası ortaya çıktığında etkili görünen aktörler için de bir dönemin sonu gelmişti. Önce Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri etkin rol alarak muhalefetin siyasi ve askeri vizyonunu rehin alacak, sonra da radikalize edilmiş marjinal unsurlar öne çıkarılarak yeniden şekillenecek Ortadoğu'da iki aktör devre dışı bırakılmış olacaktı. Mısır darbesinin ayak sesleri duyulmadan önce provası Suriye'de yapılmıştı. Mısır ve Tunus'tan başlayarak bölgeyi dizayn edeceğine, bu bölgeye model olacağına inanan ve inandırılan Türkiye ve partneri Katar'ın bastığı zemin, önce Suriye'de sonra Mısır'daki operasyonla ayaklarının altından çekilmiş oldu.
 
Mısır darbesi öngörülen bölge dizaynının önünü kesmeye yönelik ilk büyük stratejik hamle oldu. Bu nedenle geçenlerde bu sütunda belirttiğimiz hususu tekrarlamakta yarar var: Mısır'da düzen/denetim kurulmadan Suriye'de her hangi bir gelişme beklememek gerekir. İşte tam da bu nedenle Mısır darbesini bölge içi dinamiklere dikkat kesilerek okumakta yarar var.
 
Tam bu süreçte, son birkaç gün içinde, bu stratejik rol kapma oyunu uluslararası boyut kazanacak, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez emirlikleri Katar'dan büyükelçilerini peş peşe çekeceklerdi. Ve dün de Mısır bu kervana katılarak büyükelçisini Katar'dan çektiğini açıkladı.
 
Büyükelçilerin çekilme gerekçesi ile Mısır darbesinin nedeni ve perde arkasındaki aktörü çok daha net ortaya çıkıyor. Ortadoğu'da kimin belirleyici olacağı ve ne yönde şekillendireceği meselesi aynı zamanda Suriye'de kanın akmaya devam etme nedenidir.
 
Bu arada Katar'da babasını devirerek işbaşına gelen yeni kralın küresel aktörlerle iyi ilişkileri ve daha prensken milyarlarca dolarlık askeri projeler hazırlamasına rağmen bu ülkenin diğer Arap ülkeleri tarafından cezalandırılıyor olması, petrolün ve bölgenin küresel petrol sistemiyle bağlantısının şakaya gelir yanının olmadığının en iyi göstergesi.
 
Elçilerin çekilmesinin gerçek nedeni şu; Katar'da hala Müslüman Kardeşler'in rahatça faaliyet gösterebiliyor olması. Bunun anlamı çok açık: Petrol şeyhliklerinin ve Suud, Mısır gibi büyük Arap ülkelerinin İhvan gibi küresel sistemle anlaşmaya hazır, Batı'yla belli düzeyde ilişkiyle işbirliği yapmaya önem veren bir siyasal İslam'a bile tahammülleri yok.
 
Mısır da İhvan'ın önünün kesilmesi, özellikle Suud için stratejik bir adımdı: zira ne kadar ılımlı, Batı ile barışık olursa olsun İhvan gibi siyasal bir örgütlenme her halükarda Suud ve Körfez emirliklerinin denetim altında tuttukları siyasal dinamizmi harekete geçirebileceği gibi, kendi din anlayışları açısından da tam bir meydan okuma sayılabildi.
 
Bu süreçte manidar olan; her ne kadar Araplar arası iç mücadele gibi görünse bile en fazla etkilenen Türkiye'nin kendine biçtiği 'ağabey' rolünü oynamasına izin verilmeyeceğidir.
 
Yeni durum İsrail'in Ortadoğu'daki konumunu da yeniden belirleyecektir. Değişik yazı ve konuşmalarımda altını çizdiğim hususlardan biri; Mısır'ın geleceğini belirleyecek olan ana maddelerden birinin Camp David denklemi olduğudur.
 
Komplo teorilerinden, yahut nostaljik heveslerden öte, sahayı ve aktörlerin konumunu doğru okuyabilirsek ancak geleceğe dair bir şeyler söyleyebiliriz. Müslüman Kardeşler'in temsil ettiği İslamcılığa bile izin vermeyen yeni bir dizayn gerçekleşiyor. Arap baharına olduğundan fazla anlam yükleyen ve erkenden rol kapmaya çalışanlar açısından bölge tekrar eski günlerine dönüş yaşıyor.
 
Son olarak, dün iki gelişme yaşandı: Suudi Arabistan'ın İhvan'ı 'terörist örgüt' ilan etmesi, Mısır darbesinin ardında neden 'Suud eli' aramamız gerektiğine de bir işaret. Buna ilaveten El Cezire televizyonun Suud'da yasaklanması Katarı aşan biçimde bölgenin içe kıvrık yapıya geri dönme işareti olarak okunabilir.
 
Mısır'ın ardından Körfez de dizayn edildikten sonra, İsrail'in de devreye girmesiyle artık Suriye'ye sıra gelebilir. Üstelik Ukrayna'daki Rus hamlesine karşı Amerika'nın İsrail'e eski rolünü iade etmesiyle yeni sayfalar açılabilir. Katar'a yönelik diplomatik operasyonun devamı, Suriye'ye askeri olarak yansıyacak mı, göreceğiz.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !