24-03-2011 10:35

Emperyalizmin Libya oyunu

Askerî operasyonun ısıtılmaya başlandığı sırada Libya’daki gelişmelerin sürekli Kaddafi medyasının ağzından aktarılması tahmin ettiğim kadarıyla bir taktikti. Çünkü bu haberler, artık direnişçilerin diktatörün paralı savaşçıları karşısında sürekli yenilgi aldığı, yıprandığı, kontrolündeki şehirleri tek tek kaybetmeye dolayısıyla çökmeye başladığı kanaati oluşturma amacına yönelikti. Oysa gerçekte murtezika adı verilen paralı askerlerin baskınları korsan gece baskınlarından ibaretti ve hepsinde de yenilgiye uğratılmışlardı.

Emperyalizmin Libya oyunu

Emperyalizmin Libya Oyunu

Ahmet Varol / Yeni Akit

Libya’da yaşananlar aslında İslâm coğrafyasının içinde bulunduğu içler acısı durumu özetliyor.

Her şeyden önce yönetim halkın güvenliğini sağlama yükümlülüğünü taşıyan mekanizmadır. Fakat halkların güvenliği öncelikle ve birinci derecede yönetimler tarafından tehdit ediliyor. Başkaları ülkelerin geleceğini rehin alma gibi karanlık planlarla da olsa düzenledikleri askerî operasyonlar için bu yönetimlerin sivillere karşı oluşturduğu tehdidi gerekçe olarak kullanıyor. Böyle bir tehdidin varlığı ve büyüyerek devam ettiği gerçeğini ise kimse inkâr edemez. Bu gerçek kutsallaştırılan ulusal ideolojilerin aslında halkların uyuşturulmasında bir narkoz olarak kullanıldığını gösteriyor. Dolayısıyla Müslümanların önce bu narkozları ve narkozcuları iyi tanıyıp kendi kimliklerine dönmeleri gerekir. Asıl özgürlük ve bağımsızlık da bu öze dönüştedir.

Uluslararası emperyalizmin Libya’ya yönelik son operasyonunu tahlil ettiğimizde Bosna - Hersek, Somali ve Irak’taki oyunların bir karmasıyla karşılaşıyoruz. Oralarda kazandığı tecrübeleri Arap dünyasındaki yeniden yapılanma döneminin gidişatına hâkim olmak ve bu amaçla Libya’yı bir üs olarak kullanmak için yaptığı planda birlikte değerlendirmiştir. Yapacağı askerî operasyona zemin hazırlamak ve meşruiyet kazandırmak amacıyla önce Kaddafi canavarına mühlet tanıdı. Tıpkı Bosna - Hersek’te Müslümanları Dayton Anlaşması’ndaki dayatmaları kabule zorlamak amacıyla Sırp milislere epey mühlet verdiği gibi. Sonra büyüyen tehlike karşısında sivillere sahip çıkma olarak lanse ettiği “insanî amaç” üzerinden harekete geçerek Somali’deki taktiği uyguladı. Bu merhalede aynı zamanda yönetimi altındaki halka vahşice savaş açan ve doğrudan tehdit oluşturan diktatörün varlığını gerekçe olarak kullanıp “demokrasi ve özgürlük” getirme gerekçesine başvurarak Irak taktiğini uyguladı.

Askerî operasyonun ısıtılmaya başlandığı sırada Libya’daki gelişmelerin sürekli Kaddafi medyasının ağzından aktarılması tahmin ettiğim kadarıyla bir taktikti. Çünkü bu haberler, artık direnişçilerin diktatörün paralı savaşçıları karşısında sürekli yenilgi aldığı, yıprandığı, kontrolündeki şehirleri tek tek kaybetmeye dolayısıyla çökmeye başladığı kanaati oluşturma amacına yönelikti. Oysa gerçekte murtezika adı verilen paralı askerlerin baskınları korsan gece baskınlarından ibaretti ve hepsinde de yenilgiye uğratılmışlardı. Girdikleri şehirlerden çıkarılmışlardı ve direniş bu şehirlerde kontrolü elinde tutuyordu. Normalde Kaddafi’nin haber kaynaklarına itibar etmeyen Batı medyası, çağdaş emperyalizmin askerî operasyonu ısıtmaya başladığı günlerde hadiseleri dünya kamuoyuna hep Kaddafi medyasının ağzıyla verdi. Ne yazık ki Türkiye’de İslâmî medya bile bu yanıltma tuzağına düştü ve Libya’da kararlılıkla mücadelesini sürdüren direnişin artık çökmeye başladığı imajı veren hava oluşturdu. Böyle bir imaj ve oluşan endişe emperyalizmin askerî operasyon planının gerekçesini de güçlendirdi.

Aslında Libya direnişi ve sivil halk en fazla hava saldırılarından yara alıyordu. Hava desteğinin olmaması durumunda kara çarpışmalarında Kaddafi’nin paralı milislerinin direniş karşısında tutunma imkânı yoktu. Bu durumda sivilleri koruma, Kaddafi tehdidini etkisiz hale getirme, Libya halkının özgürleşmesi için ona destek verme iddiasında samimi olanların yapması gereken işte bu hava saldırılarının önüne geçmekti. Fakat her zaman olduğu gibi BM’nin yasallaştırma kılıfına bürünen ABD ve Batı, böyle bir yola başvurmak yerine yeni bir hava saldırısı başlatmayı tercih etti. Oysa bu saldırılardan zalim Kaddafi’nin etkilendiğinin belki üç katı kadar da sivil ve savunmasız halk etkilendi. BM’nin şemsiyesi altında harekete geçen dış güçler Kaddafi’nin silahlarını susturmak yerine kendi silahlarını konuşturdular. Görünüşte silahlarını Kaddafi’ye ve adamlarına doğrultuyorlardı ama gerçekte yine sivil insanlar hedefteydi. Üstelik bu saldırı askerî açıdan Kaddafi’yi sarstıysa da stratejik açıdan bileğini güçlendirdi. Çünkü artık halkıyla değil “haçlı ordusu”yla savaşıyormuş görünümü vererek bir imaj değişikliği yapma fırsatı elde etmiş oldu.

Operasyonun amaçları ve beklentiler hakkındaki görüşlerimizi müteakip yazımızda yazacağız inşallah.

YORUMLAR
  • muhammed   26-03-2011 16:33

    Kaddafi 'haçlı ordusu'yla savaşıyormuş görüntüsü verirken, Erdoğan 'haçlı seferi' tabirine şiddetle karşı duruyor. Çünkü Afganistan ve Filistin'de olduğu gibi diğer İslam coğrafyaları içinde formul aynı: Kameralar önünde 'One minute!' Kapalı kapılar ardında 'Yes please!' Peki, bu çıkışlara alıştık da, İslam adına meydanlara çıkıp, zulümden kaçan insanları adalet ve kurtuluşa ulaştıracak tek öğretinin İslam olduğunu beyan etmek yerine, içinde hiçbir İslami vurgu olmayan demokrasiyi içselleştirmeye çalışan seküler insan hakları mücadelesiyle mazlumların yanında olduklarına inanan 'İslami Kuruluş'lara ne demeli?! İslami Hareketin İslamsız Harekete dönüşmesi tehlikesi barındıran bu türden yaklaşımların, İnsanlara ‘La ilahe illa Allah deyin ve kurtuluşa erin’ diyen Rasullullahın davetiyle bağdaşmadığı açıktır.

  • Muhammed   25-03-2011 16:07

    Ankara da 27 mart pazar günü 14:00 da ABD elçiliği önünde bu konuda islami kuruluşların bir basın açıklaması yapacağını duydum.. İlgilenen kardeşlerime duyurulur..

  • HUSEYIN SASMAZ   24-03-2011 12:50

    Libya Tagutu Kanlı Katliamlar İşleyerek ve Müslümanların Yöneticileri Libya'yı Yardımsız Bırakarak Fransa, İngiltere ve Amerika'nın Askerî Müdahalede Bulunma Cürümüne Ortak Olmuşlardır Batılı devletler, dün gece, yani 19-20.03.2011 gecesi Libya mevzilerini havadan bombalamaya ve denizden füze fırlatmaya başladılar. Bunu yaparlarken de Müslümanların yöneticilerinin özellikle de Libya'ya mücavir olan Mısır'ın yöneticilerinin, Libya halkını yardımsız bırakmasını, Kaddafi'nin, avenelerinin ve paralı askerlerinin işlediği katliamlarından kurtarmamalarını istismar ettiler... Libya tagutunun, kanlı katliamlar işleyerek Libya'ya askerî müdahalede bulunulmasına zemin hazırlaması gerçekten bir trajedidir... Arap yöneticilerinin hatta İslam beldelerindeki tüm yöneticilerin, bu tagut karşısında Libya halkını yardımsız bırakarak buna katkıda bulunması ise başka bir trajedidir... Oysa bu yöneticilerin yapması gereken, Libya'ya yardım etmeleri, tagutun belini kırmaları ve Batılı devletlerin Müslümanların beldelerine müdahale etmelerini engellemeleri için orduları harekete geçirmeleriydi... Müslümanların bana değmeyen yılan bin yaşasın deyip sessiz sedasız evlerine çekilmesi ise üçüncü bir trajedidir! Libya tagutu kanlı katliamlar işleyerek ve Müslümanların yöneticileri Libya halkını yardımsız bırakarak ve onları bu taguttan kurtarmayarak Batılı devletlerin, Güvenlik Konseyi'nin 1973 sayılı kararıyla siyasî müdahalelerin ardından askerî müdahalede bulunmalarına zemin hazırlama cürümüne ortak olmuşlardır. Bunu ise Libya halkına insanî yardım gerekçesiyle yaptılar. Halbuki bu devletler, öyle böyle maddî bir menfaatleri hatta Müslümanların beldelerindeki çıkarlarını gerçekleştirecek büyük bir menfaatleri olmadıkça insanlık diye bir şey tanımazlar! Ey Müslümanlar! Bir ümmet, Allah'ın şu kavlini unutarak yaşadığı bir hayattan nasıl zevk alabilir? وَإِنِ اسْتَنْصَرُوكُمْ فِي الدِّينِ فَعَلَيْكُمُ النَّصْرُ "Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, onlara yardım etmek üzerine borçtur." [el-Enfâl 72] Bir ümmet, Kaddafi'ye karşı din kardeşleri olan mazlumlara nasıl yardım etmez? Bir ümmet, Resul [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in şu kavlini unutarak yaşadığı hayattan nasıl tat alabilir? إِنَّ الْمُؤْمِنَ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا وَشَبَّكَ أَصَابِعَهُ "Mümin mümin için birbirini güçlendiren bir bina gibidir. Sonra parmaklarını birbirine geçirdi." [el-Buhari] Başındaki yöneticilerin zulmüne karşı düşmanını bir kurtarıcı olarak gören bir ümmet nasıl ayakta durabilir?! وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yusuf 21]