Escobar: NATO`cu Türkiye, ancak cehenneme köprü olur
NATO genel sekreteri Danimarkalı sağcı Anders Fogh Rasmussen, “Demokrasiye geçişlerinde NATO’nun nasıl Kuzey Afrika ülkelerine nasıl yardımcı olabileceğini düşünmeliyiz” gibi bir şeyler dediğine göre, Türkiye’nin iyi bir çıkış stratejisi ya da en azından ölümcül bir bataklık oluştuğunda Müslüman dünyaya iyi bir açıklamaya sahip olsa iyi olur. Aksi takdirde, Doğu ile Batı arasında değil cehenneme köprü olur.
Yeni NATO bataklığına hoş geldiniz!
Pepe Escobar*
Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Anadolu Ajansı’na “Paris toplantısının ardından kurulan koalisyon, görevi bırakıp tüm yetkiyi NATO’nun altındaki tek bir komuta merkezine devredecektir” dediği an, taşlar yerine oturmuş oldu.
Kuzey Atlantik Paktı, Orta Asya (Afganistan) ve Kuzey Afrika’da (Libya) çifte batağa girmek üzere. Herkes NATO’nun Avrupa’yı komünistlerden korumak için olduğunu zannediyordu. Artık Libya da, bu sonu gelmez savaşlar kulübünün resmi kurbanı.
Bu tahmin edilebilir senaryo değişikliği, Şafak Yolculuğu operasyonun bir Amerikan savaşı olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Beyaz Saray’a göre, tabi ki, bu bir savaş değil, sadece “süresi-kapsamı belli askeri harekat”.
Şu an için bu süre-sınırlı vesaire, Almanya Stuttgart’taki Africom merkezinden (53 Afrika ülkesinden hiçbiri istemedi) General Carter Ham tarafından yönetiliyor. Önümüzdeki haftadan itibaren süre-sınırlı vesairesi NATO’nun en üst düzey komutanı Amerikan Amiral James Stavridis tarafından komuta edilecek.Tüm pratik amaçları nedeniyle, eşsiz Beşgen’in füzelerle dolu ve vurmaya hazır savaş jetlerinden oluşan “tecrit saldırı paketleri” şeklindeki gönülden amade Pentagon destekçisiyle küresel-aynasız NATO zorlaması bu iş, hepten-Amerikan süre-sınırlı vesaire olayıdır.
Savaş komitesi, sil baştan
NATO’nun önemli bir üyesi olan ve kendisini Batıyla Müslüman dünya arasında tercihi bir köprü olarak sunan Türkiye, çok ince bir stratejiyi ayar etmek durumundadır. Başbakan Tayyip Erdoğan liderliğindeki hükümet, Libya’daki büyük ticari yatırımlarıyla, tüm haftayı NATO’nun görevinin sivilleri korumak, BM silah ambargosunu uygulamak ve insani yardım sağlamakla sınırlı olduğunu berraklaştırmakla geçirdi.
Tahmin edileceği üzere ABD ve İngiltere, Libya’daki askeri operasyonun sadece NATO tarafından yönetilebileceğine tamamen ikna olmuş durumdadır.
Sorun neo-Napolyonumsu Başkan Nicolas Sarkozy önderliğindeki arıza Fransa ile nasıl uğraşılacağıydı. Fransız hükümeti ortak Anglo-Fransız askeri komutanlığı için sıkı bir lobi faaliyeti içerisindeydi. Elbette, Fransa üstte olacaktı.
Son karar, siyasi bir komite “hükümeti” sağlarken NATO’nun devasa “varlıklarının” yerdeki tüm şovu ifa edeceğini ayrıntılı olarak ortaya koydu.
Bu Afganistan’daki Uluslararası Güvenlik ve Yardım Gücü (ISAF) anlaşmasının bir kopyası. (Bu arada ISAF’ın çok fazla güvenlik sağlayamadığı ve çok daha az yardım getirdiğini de ekleyelim). ISAF, NATO tarafından idare ediliyor ve Avustralya ile Yeni Zelanda gibi NATO dışı ülkeleri de içeriyor. Libya birliği teorik olarak eşitlik ve ağırbaşlılık örnekleri Arap Birliği’nin Körfez ülkelerini de kapsayacak. Şu an için bu, iki Mirage savaş uçağından oluşan devasa bir filo taahhüt eden Katar’ı kapsadığı anlamına da geliyor.
Fakat sonunda Sarko kendi mezarını kazmış oldu. (Çok sevgili gözdesine görgü öğretmek için Carla nerelerdeydi acep?) Türk hükümetini bir avuç yasadışı göçmenle bir tuttu. Savaşın arifesindeki Paris’teki geçen Cumartesi günkü zirveye Türkiye’yi davet etmedi. Savaş mı dedim, “süresi-kapsamı sınırlı askeri harekât” diyecektim. Sarko, kendi Mirage’lerinin şovun esas oğlanları olmasını istedi.
Erdoğan ve Davutoğlu, olayın içini okudular. Sarko’nun yanıp tutuşan arzusunun sadece uçuşa-yasak bölge değil aynı zamanda 2012’de yeniden seçilme kampanyasını başlatmak olduğunu gördüler. İstanbul’daki bir konuşmasında Erdoğan, “Libya’ya baktıklarında sadece petrol, altın madenleriyle yer altı zenginliklerini görenlerin, bölgeyi bundan sonra vicdan gözüyle bakmasını diliyorum” dedi. Üstüne üstelik Sarko, Türkiye’nin Avrupa’ya değil Orta Doğu’ya ait olduğunu söyleyerek Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğine birçok kez açıkça karşı çıktı.
Tüm varyete içerisindeki en zevksiz kısım, altın medya fırsatını kestirip gittiği Bingazi’de kendini “isyancılarla” bütünleştiren ve oradan Sarko’yu arayıp Arap kurtarıcılığı kaderini yerine getirmesini isteyen utanmaz, kendi-kendinin-yalakası Fransız filozofu göğüs dekolteli gömlek kralı Bernard Henri-Levy tarafından sahne spotlarının altına sürüklenmesiydi.
Palyaçolara ilgili bu kadar yeter. Geriye zor durumdaki Türkiye kaldı. Geçen hafta, Doha’daki El-Cezire Forum’unda Davutoğlu, “Libya ve Yemen dâhil devletlerin yasal statüsü ve toprak bütünlüğü korunmalıdır” dedi. Buna rağmen NATO’nun Libya ile ilgili nihai planlarını kimse bilmiyor.
NATO, uçuşa-yasak bölge ve silah ambargosunun uygulanmasına komuta edecek. Er ya da geç NATO bunun yeterli olmadığına karar verecek. Albay Kaddafi güçlerine daha fazla hava saldırısının zorunlu olduğunu söyleyecek. Türkiye bu tarz bir operasyonu imzalamadı ve hâlihazırda katılmayacağını da ilan etti.
NATO genel sekreteri Danimarkalı sağcı Anders Fogh Rasmussen, “Demokrasiye geçişlerinde NATO’nun nasıl Kuzey Afrika ülkelerine nasıl yardımcı olabileceğini düşünmeliyiz” gibi bir şeyler dediğine göre, Türkiye’nin iyi bir çıkış stratejisi ya da en azından ölümcül bir bataklık oluştuğunda Müslüman dünyaya iyi bir açıklamaya sahip olsa iyi olur. Aksi takdirde, Doğu ile Batı arasında değil cehenneme köprü olur.
*Pepe Escobar: Gazeteci-Yazar. Küreselleşme: Küresel Dünya Nasıl Savaşta Eriyor? (Nimble Kitapları, 2007) ve Kırmızı Bölge Mavileşirken: Dalgalanan Bağdat’tan Bir Enstante adlı kitaplarının yazarı. Obama Küreselleşme Yapar (Nimble Kitapları, 2009) yeni çıkan kitabıdır.
*Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.