Fatih Pala yazdı: Güzel bir Ramazan bülteni
Tanıtım yazılarında, bu bültenin, İslam’ın hem tek tek ferler için hem de toplumlar için hayatın tamamını kapsayan bir sistem olduğu gerçeğinden yola çıkarak, İslam’ın bu bütüncüllük içerisinde anlaşılıp yaşanması için verilen çabanın bir ürünü olarak ortaya çıktığı söyleniyor. Bundan sonra da Hacc ve Kurban bültenleri şeklinde yürüyüşe devam edileceğinin bilgisi veriliyor. Bülten, küçük boy gazete ebadında basılmış ve on iki sayfadan oluşuyor.
Bu Ramazan ayının başında, Ramazan’la ilgili, daha doğrusu, içeriği tamamen Ramazan olan ve hatta Ramazan Bülteni alt başlığıyla güzel bir mecmua yayınlandı. Adı: İslam ve Hayat. www.islamvehayat.com ve www.venharhaber.com internet sitelerinin emektarlarının el, yürek ve hassasiyet birliğiyle ilgilisine ulaştırdıkları bir süreli yayın... Künyede sahibinin, Kur’an’a Dönüş Çağrısı, Sözde Değil Özde Müslüman Olmak, Evlerimizdeki Truva Atı: Televizyon, Türkiyeli Müslümanlar ve İstikamet Krizi gibi pek çok kitabıyla tanıdığımız Şükrü Hüseyinoğlu olduğunu okuyoruz. Kendisi islamvehayat sitesinin de editörü oluyor aynı zamanda. İstanbul’da yayınlanan bülten, memleketin pek çok yerine ulaştırılmış hem de ücretsiz olarak.
Tanıtım yazılarında, bu bültenin, İslam’ın hem tek tek ferler için hem de toplumlar için hayatın tamamını kapsayan bir sistem olduğu gerçeğinden yola çıkarak, İslam’ın bu bütüncüllük içerisinde anlaşılıp yaşanması için verilen çabanın bir ürünü olarak ortaya çıktığı söyleniyor. Bundan sonra da Hacc ve Kurban bültenleri şeklinde yürüyüşe devam edileceğinin bilgisi veriliyor. Bülten, küçük boy gazete ebadında basılmış ve on iki sayfadan oluşuyor.
İçeriğinde, Ramazan: “Ramazan: Kur’an’la Dirilme Ayı”, “Ramazan, Kur’an ve Kadınlar”, “Ramazan ve İsraf”, “Ramazan’ın Festivalleştirilmesi”, “Unutulan İbadet: İtikâf”, “Kur’an, Hayat Kitabıdır Sevap Makinesi Değil” vb. başlıklı yazılar mevcut. Ayrıca bültenin orta sayfasında yaşları 8 ila 15 arasında değişen çocukların Ramazan ile ilgili düşüncelerine, mesajlarına yer verilmiş. Hepsi birbirinden ilginç ve tatlı cevaplar vererek sayfayı cıvıl cıvıl şenlendirmişler. Paylaşılan yazıların hepsi kendi içinde ayrı bir öneme ve kıymete sahip. Ancak biz, Mehmed Durmuş’un Ramazan: Kur’an’la Dirilme Ayı, Ahmed Kalkan’ın Unutulan İbadet: İtikâf ve tatlı çocukların Ramazan mesajlarının üzerinde karınca kararınca duralım istiyoruz.
“Kur’an’da Şefaat”, “Haberlerin Ağında Mehdi” ve “Abant Konsili” kitaplarının müellifi olan Mehmed Durmuş, söz konusu yazısında Kadir Gecesi’ne biraz daha fazla vurgu yapmaya çalışmış. Tabi bu vurgu, biraz daha bilinenden farklılıklar taşıyor. Kadr Suresi’nde ‘bin aydan daha hayırlı’ olarak tavsif edilen bu gecenin, yaklaşık insan ömründe seksen dört seneye tekabül edeceğini, Kur’an’ın, esasen insanın bütün ömründen çok çok daha hayırlı olduğunu ifade ediyor Durmuş. Kur’an’la insan hayatı, insan ömrü tartıldığında, mutlak surette Kur’an’ın hayırlı ve ağır geleceğini her basiret sahibinin görmesinin zor olmadığını hatırlatıyor ayrıca. Zira insanın hayatına, ömrüne anlam katan vahiydir. Vahiysiz geçen ömrün, yüz sene de geçse bir leşten farkı olmayacaktır. Allah’a itaat edilerek geçirilen bir günün, Allah’ı tanımadan geçirilen bin aydan ve bin yıldan çok daha değerli olduğuna kimsenin itiraz edemeyeceğine de dikkat çekmeden edemiyor Mehmed Durmuş.
En önemli eserinin “Kur’an Kavramları Tefsiri” çalışması olduğunu düşündüğümüz ve daha onlarca kitaba imza atan Ahmed Kalkan Hoca ise itikâf’a doğru dikkatleri cezbediyor. Ramazan ayının, yani Kur’an ve rahmet mevsiminin olmazsa olmazıdır, diyebileceğimiz bir ibadettir itikâf. Onun unutulmuşluğa ve itibarsızlığa terk edilmesi, biz Müslümanlar için yüzkarası olacak bir vakıa hakikaten. İşte Kalkan Hoca da bu derdin yüklediği ağır sorumluluktan olsa gerek ki onun, itikâf’ın sınırlarına davet ediyor kardeşlerini. İtikâf’ın amacının dünya hayatından, nimetlerinden kopmak olmadığını, aksine dünya hayatının fitnelerine karşı manevi hazırlık yapmak, yeniden dışa dönük mücadeleye devam etmek olduğunu bildiriyor. Hira’da vahyi kuşanan Rasulullah Efendimizin halkın arasına katılması, toplumun, kendisine gelmesini fildişi kulelerde beklememesi itikâf’ın asıl anlamını ve amacını kavratıyor bizlere. Efendimizin inzivayı değil de itikâf’ı bize sünnet/miras bıraktığının farkındalığını yaşamamızı isteyen, bekleyen, öneren Kalkan Hoca, şunların altını çiziyor: “Çünkü inziva, bireysel iç arınışı temsil ederken; itikâf, ferdi de kurtaran toplumsal arınmayı temsil etmektedir. İnzivada fert, ipek böceğinin durumuna düşebilmektedir. Yani inziva ile bireysel arınış yöntemini benimseyenler, ipek böceğine benzemektedir. Çünkü onlar, ortaya bir büyük değer/ipek çıkarayım derken, böcek gibi ‘kendi hapishanelerinin duvarcı ustası durumuna düşme handikabı’ ile yüz yüze kalırlar. Bir tür şuursuz intihar yani. Oysa itikâf, halkın içinde kalıp yaşadıkları kirliliklerden hicret etmeyi gaye edinen şuurlu bir arınma yöntemidir.”
Ahmed Kalkan Hoca, daha sonra itikâf’ın hikmetleri ve faydaları konusuna parmak basıyor. O’na göre itikâf, pek çok ibadeti içinde barındıran ana ibadettir. Başka ibadette bu kadar çok özellik bulunmadığını; çünkü itikâf yapanın, namazını vaktinde ve cemaatle kılarak huşuya ermesini sağladığını, nafile namaz kılma ve gece hayatına, yani Allah için uykuyu bölüp teheccüdle neşelenme imkanına ve alışkanlığına ulaştığını, tuttuğu orucla takvaya doğru yol aldığını, zira o orucun gıybet ve yalan gibi haramlardan, hatta gereksiz sözlerden uzak, mescid gibi bir mekanda tutulan oruc olduğunu belirterek, akl-ı selim müminlerin bu iman ve amel sofrasına vakit kaybetmeden dahil olmalarını tavsiye buyuruyor. Ve bilhassa da itikâf’ın, fesadın yayıldığı günümüzde gözün, kulağın ve dilin, dolayısıyla da gönlün haramlardan, günahlardan, çirkinliklerden, iğrençliklerden korunmasına vesile olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Ahmed Kalkan Hoca, son olarak yılda en az bir defa, Ramazan ayında itikâf’a girmenin, Nebi aleyhisselam’ın unutulan önemli bir sünnetini ihya etmek olacağını ve bununla birlikte hayatımızı namaza benzetmek zorunda olduğumuz gibi, itikâf’taki Allah’a adanmışlık ruhunu ve işe kendimizden başlamamız gerektiği bilincini her an canlı tutmanın da Müslümanca yaşayıp Müslümanca ölmek için mecburî istikametimiz olduğunu hatırlatarak, “Toplumdaki şerleri değiştirmek niyetiyle kendimizi değiştirip ıslah için haydi itikâf’a!” çağrısında bulunuyor.
Gel gelelim yavrucakların Ramazan dünyasına! Kimi düşündüren, kimi hayret ettiren o güzel Ramazan mesajlarından bazılarını buyurun birlikte okuyalım:
8 yaşındaki Tuna, oruc deyince, yemek yemeyenler aklıma gelir. Oruc tutarken kötü söz söylememeliyiz, sözleriyle oruc tutmayan büyükleri utandırıyor.
9 yaşındaki Elif, Ramazan’da oruc tutunca, kötü şeylere karşı kendimi çok engellerim, kötü sözler söylemem, Allah’ın bize verdiği bir ay olduğu için oruc tutarken Filistin’deki insanları düşünerek oruc tutuyorum, onlara dua ediyorum ve mutlu oluyorum, diyor ve yaşından büyük bu sözleriyle bizi düşünceye sevk ediyor.
10 yaşındaki Cihan, Ramazan’da çok daha mutlu oluyorum, çünkü yakınlarımızla daha çok bir araya geliyoruz, Kur’an okuyoruz, teravihe gidiyoruz ve yüce Allah’a daha yakın hissediyorum kendimi. Herhalde mutluluğum daha çok bundandır, diyor ve bir Müslüman evladının Ramazan’da bulması gerekenleri bulmuş olduğunu ispat etmiş oluyor böylece.
15 yaşındaki Rüveyda da, orucun bizi tuttuğunu kendimize hatırlatıp sadece açlığımızı değil dilimizi ve davranışlarımızı da aynı şekilde tutmalıyız. Bence, Ramazan ayında, kendimizi kontrol ederek irademizi geliştiririz ve durumu sonraki aylarda sürdürmeliyiz. Oruc tutmak farz olmasaydı kendi nefsine hâkim olamayan, kendini kontrol edemeyen acınası insanlardan olurdum. Oruc tutmayı farz kıldığı için Allahım’a şükrediyorum, diyerek neredeyse 55 yaşındaki bir insanın ağzından çıkacak sözlerin sahipliğini yapıyor.
Kur’an, rahmet ve vahdet ayı olan Ramazan içerisinde dostlarına, kardeşlerine böyle güzel bir bültenle selam veren İslam ve Hayat bülteni sahip ve yazarlarına, kardeşçe ve büyükçe bir teşekkür sunuyoruz. İnşallah, bahsettikleri diğer bültenlerini de görmek, okumak ve onlardan faydalanmak nasip olur.
Fatih Pala (10.07.2015 – KAYSERİ)