Mehmed MAKSUT
FİRAVUNİ BASKILARA KARŞI İHMAL ETTİĞİMİZ SIĞINAKLARIMIZ
Toplumsal çürümelerin çok yoğun olarak yaşanıldığı bu dönemde, toplum olarak bu çürümeden herkes etkilemektedir. Her gün insanlar biraz daha bataklığa doğru gitmektedir. İnsanın huzuru, mutluluğu, geleceği ve ahlakı hep yanlış insan ve sistemler tarafından istismar edilmektedir. Bu duruma dur demek isteyen samimi Müslümanlarda maalesef bir şekilde toplumdan dışlanmaktadır. Farklı iftira ve kötülemelerle, kötülüklere dur demek isteyen insanlar hep fişlenmektedir.
Firavuni sistemlerini kurmak isteyen insanlar, tarih boyunca bu yöntemi hep uygulaya gelmişlerdir. Toplumunu ilahi hakikatlere çağıran Hz Musalar fitneci, fesatçı, toplumu anarşizme sürükleyici olarak nitelemişlerdir. Ama şu da bir hakikattir ki tarih boyunca firavunlara karşı hep Hz Musalar, Hz Harunlar ve Asiyeler olmuştur olacaktır.
Müslümanlar olarak Firavunların baskıları karşısında yılgınlığı değil; alternatifler aramak ve bu alternatifler içerisinde firavunlarla mücadele etmek mümin olmamızın gereğidir. Allaha iman etmiş ve kendilerine tevhidi şiar edinmiş insanlar hiç bir zaman firavunun baskılarına karşı, zilletli bir sükuti hale bürünemez. Firavunların amacına ulaşması için eylemsizlik ve sessizlikleriyle onlara yardımcı olamaz.
Yaşadığımız dönem firavunun değil firavunların yaşadığı bir dönemdir. Bu firavunlarla mücadele etmek, onları rahatsız etmek onlara karşı Hz Musa’nın Hz Harun’un ve Asiye’nin misyonunu üstlenmek bizim görevimiz olmalıdır. Bu görevimizi ihmal etmemiz, kendimizi ve neslimizi kendi elimizle imha etmemiz anlamına gelir.
Firavun ile mücadele etmeye başlayan Hz Musa (as) firavunun karşısında mücadelesini izzetlice vermiştir. Verdiği mücadele sonucu firavunlar tarafından baskılara maruz kalmıştır. Baskıların yoğun olarak hissedildiği bir dönemde Allah, Hz Musa aleyselama ” Biz de Musa ve kardeşine; kavminiz için Mısır da evler hazırlayın ve evlerinizi yönelinecek kıble, namaz kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın.( ey Musa, size uyan )müminleri ( zaferle )müjdele! Diye vahyettik.”( Yunus süresi 87) diyerek yol göstermiştir.
Allahın; firavuni baskılar uğrayan kullarına gösterdiği yol bizim için çok manidardır. Zira Allah baskılara maruz kalan kullarına yılgınlığı, korkuyu, ümitsizliği ve teslim olmayı değil; direnmeyi, yeni bir var oluş gerçekleştirmek için evleri ve evlerde yapılacak olan şeyleri bize bildirmektedir. Firavunun veya firavunların hâkim olduğu yerlerde, evlere sahip çıkmamızı ve evleri Allaha yönelinen yerler kılmamızı istiyor.
Maalesef bugün Firavuni baskılara karşı alternatif konumda olabilecek olan evlerimiz, ihmallerimiz neticesinde korunaksız hale gelmiş ve baskıcı sistemlerine karşı alternatif olamamıştır. Bu konuda maalesef biz Müslümanların çok büyük eksikleri bu gün halen devam etmektedir. Evlerimizi; Allah’ın isminin anıldığı, Kuran’ın hâkim olduğu, küfün, şirkin zulmün kaldırılması için hazırlıkların ve çalışmaların yapıldığı yerler olarak hazırla(ya)mıyoruz. Bu hazırlıkları yapmadığımız için veya evlerimizi ihmal ettiğimiz için birçok sıkıntıya maruz kalmaktayız. Evlerimiz bile bizim için güvenin ve huzurun yuvasına dönüşmemektedir.
Firavuni sistemlerin varlığı ve söz sahibi olmaları sonucunda ortaya çıkan sıkıntılarla nasıl baş edeceğiz, mücadelemize nereden başlayacağız sorusuna evlerimizden cevabını vereceğiz. Evlerimizi otel ve lokanta vb konumdan çıkarıp Kuran’ın okunulduğu yaşanıldığı, davet çalışmalarının yapıldığı mescit haline getirirsek o zaman bir nebze olsun kurtulabiliriz. Bu noktada evlerimizin Darul Erkamın fonksiyonlarını icra edecek şekle getirmeliyiz. Evlerimizi nefsin ve karnın doyurulduğu yerlerden önce ruhların doyurulduğu, huzurun Kuran’la hâkim olduğu mektepler haline dönüştürmeliyiz.
Evlerimizde Allaha karşı gösterdiğimiz hassasiyet bizim İslam’i duyarlılığımızı gösterir. Kuran, insanın ve toplumun inşa sürecini hep içten başlatmıştır. Bu konuda Rad süresi 11 ayet önemlidir. Eğer Kuran’ı hayata tatbik edip hâkim kılmak istiyorsak buna önce kendi özelimiz olan evlerimizden başlamalıyız. Kendi evine Kuran’ın kurallarını uygulatamayan bir insan; Kuran’ı okuluna, mahallesine, sokağına, şehrine ve ülkesine hâkim kılamaz. Evlerinde başlamak üzere şirke, küfre, zülme ve taguta karşı mücadele veremeyen insanlar emin olun ki toplumda da bunlara karşı hakkıyla mücadelesini veremez.
Evlerimiz toplumun kuran ile inşası için ihmal edilmeyecek kadar önemli karargâhlardır. Bu konuda tevhidi Müslümanların kendi evlerine karşı duyduğu duyarsızlıklar çelişkiden başka bir şey değildir. Dava delisi olarak dışarıda tanınan, bilinen insanların evlerinde ki durumları ve ailevi hayatları içler acısı… Başkalarının hidayeti için gösterdiği gayret ve çalışmaları maalesef evinde gösteremeyen bazı Müslümanların eksiklikleri bizlere çok acı bir tablo olarak geri dönmekte. Dışarıda geleneksel din anlayışına karşı duran Müslümanlar, kendi evlerindeki ilişkilerini geleneğe teslim etmekte. Modernist kültüre ve ahlakına karşı çıkan insanların kendi evindeki modernist kurbanlara uzan(a)mamasını nasıl izah edeceğiz bilmiyorum. Dışarıda, çalışma ve müfredatları uygulamak için uğraşan bu kardeşlerimizin aynı müfredatları evlerinde uygulamamalarını doğrusu anlayamıyorum.
Evlerimiz mescit olmayacaksa, mektep olmayacaksa, medrese olmayacaksa, Kur'an okulu olmayacaksa, Kur'an neslinin yetişme ve yetiştirme yeri olmayacaksa, şirkin- zulmün -küfrün karşısında direnecek kaleler olmayacaksa, Darul Nedvelere karşı Darul Erkamlar olamayacaksa inanın dostlar zulümler hep devam eder başımızda. Hayatımız Firavunların zulümlerinin mazlumları olarak hep devam eder.
Evlerimiz, çocuklarımızı toplum hayatına hazırlayan, toplumdaki küfürden ve şirkten etkilenmeyecek şekilde onları tevhidi özelliklerle şuurlandıran; sevgi, saygı, fedakârlık ve birlik yuvası haline gelmelidir. Aile yuvası okuldur, mescittir, huzur evi ve çocuk yuvasıdır. Hammadde halindeki küçük yavruların her yönden büyümesini sağlayan, onların şahsiyet sahibi bir insan, Allaha kulluk bilincine ulaşan bir Müslüman ve İslam toplumunun sağlıklı bir üyesi olmaları için onları yetiştirip geliştiren bir fabrikadır. Daha doğrusu böyle olmalıdır. (Ahmet kalkan)
Yeri gelmişken şunu da ifade edelim ki İslami çalışmaların merkezi evlerimizken maalesef son zamanlarda bu çalışmalar farklı yerlere çekilmiştir. Artık evlerimiz İslami çalışmalara kapatılmıştır. Bunun yerini dernek vb organizmalar almıştır. Her şey derneklerde görülür hale gelmiş. Buralar evlere alternatif değildir. İşlev olarak evlerin yerini tutamamaktadır.
Evlerimizin; kendimizi ve çoluk çocuğumuzu cehennem ateşinden korunuldugu( Tahrim 6 ) güven ve huzurun bulunulduğu ( Nahl 80)Allahın kitabının okunulduğu ve hikmetinin hatırlanıldığı (Ahzap 34) evler olmasını arzulamalıyız. Bu arzuya ulaşmak için tekrardan evlerimizi kuranın ve islamın uygun gördüğü şekilde konumlandırmalı ve Allahın boyasına büründürmeliyiz
Evlerimizin; kendimizin ve çoluk çocuğumuzun cehennem ateşinden korunulduğu (Tahrim 6), güven ve huzurun bulunulduğu (Nahl 80), Allahın kitabının okunulduğu ve hikmetinin hatırlanıldığı (Ahzap 34) evler olması duasıyla.