Mustafa UÇURUM

03 Nisan 2007

GİTMEK GÜZELDİR

Gİtmek güzeldİr

 

            Herkes bir bir bıraktı buraları. Arkalarına bile bakmadılar. Bir töreyi yaşar gibi, kutsal bir boyun eğiş gibi terk ettiler her şeyi. Önce giysilerini sıyırıp attılar, hem de hiç utanmadan. Çünkü alınlarının ortasına kazınmış olan utanma duygularını da terk edeli çok olmuştu. Sonra kalabalıklardan uzaklaştılar. Yalnızlığı seçtiler kendilerine. Böyle de mutluyuz gibi muhalif yalanlar söylediler. Saçlarına ak düştü, boyunları eğildi, ayakları yürümekten kan içinde kaldı. Ayna yoktu hiçbir yerde, göremediler hiçbirini. Gittiler ve gidişleri bir terk edişten başka bir şey değildi.

            Çiçekleri sulamayalı çok zaman oldu. Boyunlarını büktüler onlar da. Yalnızlık bir yazgı mıdır, yoksa kişinin kendi çabası mıdır? Yalnız kalacaksa insan böyle yalnız kalmalı. Çiçekler bile hayret etmeli yalnızlığına. Boynunu bükmeli her şey. Sis çökmeli dört bir yana.

            Yağmur da terk etti buraları. Kuruduk, içimize çekildik. Köylü kızları tarlalarda öylece kaldı. Toprak kurudu, ağaçlar kurudu, çiçekler soldu. Yağmur yok, güneş de yok. Mevsimler de yitirdi kimliğini. Hepsi birbirine girdi. Her şeye hazırlıklıyım artık.

            Irmağın kıyısına kadar inmişim. Bir baktım ırmak kıyısındayım. Ne zaman geldiğimi bile anlamadım. Hani su gibi akıyor zaman derler ya öyle geçmiş zaman demek ki. Irmağın kıyısındayım artık. Irmağa en yakın olacağım bir yerler aradım bir süre. Su da kalmamış ya ırmakta, neyse. Olanla idare etmeli. Sular da terk etmiş buraları.

            Irmağa yakın bir evim olsaydı bu pek de sorun olmayacaktı. Irmağın suyunun çoğaldığını görür görmez hemen girerdim suya. Beni de al götür ırmak derim. Sen bilirsin benim yaşadığımı. Her defasında susuzluğuna kalıyorum ırmağın. Çocuklar bile dönüp bakmıyorlar ırmağın yüzüne. Eskiden böyle miydi; dolup taşardı ırmağın etrafı. Çoluk çocuk, genç yaşlı daha bir sevinçle bakardı ırmağa. Irmak artık şehir için bir kenar süsü, şehri ikiye bölen bir sınır çizgisi, karşıyakanın sınır kapısı.

            Gitmek güzeldir aslında. Durmak yerine gitmek güzeldir. Bir kaval sesine kaptırıp kendini, nefessiz kalana kadar gideceksin ki bunun adına gitmek densin. Şöyle bir dolaşıp geleyim demekle olmaz gitmek. Gittim mi ağıt yakılmalı ardından. “Bu gidiş hayra alamet değil.” demeli görenler.  Eskimiş fiyakasını çekip öyle gitmeli insan. Kendinden bir iz bırakmadan gitmeli. Dönüşü aklına getirmeden, bir su gibi, içine çekilen ırmak gibi olmalı bu yola düşüş.

            Baktım ki etrafıma kimse kalmamış. Yalnız kalmışım ve yalnızlığımın farkına varmam bile uzun zaman almış. Kimse yoksa etrafımda senin de kalmanın bir anlımı yok. Görmüyorsan yangınları, düşmüyorsa diline devrim şarkıları, çekiliyorsan her gün biraz daha içine, durmanın bir anlımı yok. Bir ırmak susturabilir ancak sesini, bir deniz yeter susuzluğuna. Ben alıştım yalnızlığa. Durma artık, hadi sen de terket.