Şükrü HÜSEYİNOĞLU

12 Şubat 2018

GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR TESBİTLERİM

Son bir ay içerisinde internetteki paylaşım sayfamda güncel gelişmeler ve sâbitelerimize dair yorumlarımı yeniden eskiye doğru bir sıralamayla dikkatlerinize sunuyorum:

Anadolu Ajansı'nın yeni bir haberi: 

"Hava sıcaklığı ortalaması kış aylarında sıfırın altında 10 olan, yoğun kar yağışı ve fırtınanın sık sık görüldüğü Moskova’da her yıl yüzlerce evsizin yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. Evsizler, metro istasyonları, boş vagonlar ve terk edilmiş binalarda hayatta kalmaya çalışıyor."

Başkentinde yığınlarca insan (resmi rakamlara göre 13 bin, sivil kuruluşlara göre 100 bin kişi) aç ve açıkta yaşarken alçak Piton 7 yıldır Suriye'de mazlumları katletmekle meşgul.

...

PKK-PYD denilen etekli terör şebekesi ile DAEŞ, büyük şeytan ABD'nin eş terör örgütleri durumundadır. Hani bu etekli teröristlerin Türkiye'deki siyasi kanadını teşkil eden HDP'nin eş başkanlık uygulaması var ya, o türden işte. Bu iki eş şebeke, terörün efendisi ABD emperyalizmi tarafından ellerine tutuşturulan ağır silahlarla bölgede devletçilik oynadıklarını zannetse de neticede sadece efendilerinin kullanışlı enstrümanı işlevi görüyorlar. Nasıl ki DAEŞ işi bitince çöp sepetine atıldıysa eş terör şebekesi PKK-PYD'nin akibeti de farklı olmayacaktır.

Terörist ABD'nin bu etekli teröristleri, Suriye halkının haklı direnişini baltalamanın ve efendilerinin ellerine tutuşturduğu ağır silahlarla Suriye halkının şehirlerini işgal edip bölge insanına ağır zulümler yapmanın bedelini er-geç ödeyeceklerdir. İşin sonunda da eş terör şebekeleri DAEŞ misalinde olduğu gibi bizzat efendileri tarafından da çöp sepetine atılacaklardır.

...

İnsanoğlu önem verdiği konularda nasıl da gayret gösteriyor. Dolayısıyla Rabbimiz Kitab-ı Kerimini apaçık kolaylaştırılmış bir hidayet rehberi olarak gönderdiği halde insanlar dalalette kalmayı sürdürüyorlarsa bu onların Allah'a ve O'nun dinine önem vermemeleri, âhiret diye bir dertleri, kaygıları olmadığındandır.

Bakın bu toplum, soy ağacı uygulamasından dolayı e-devlet sitesini bir günde çökertmiş bir toplum. Birçok insan gece nöbet tutmuş sitenin yoğunluğu azalsın ve siteye girip soy ağacına bakabiliyim diye.

Aynı insanlar bir ömür boyu "Acaba Rabbimiz bize ne diyor, bizden ne istiyor" diye merak edip ellerinin altındaki Kur'an'ı açıp bakmıyorlarsa Hesap Günü öne sürebilecekleri hiçbir mazeretleti olamaz.

...

Alpaslan Kuytul'u, inandığını ve düşündüğünü açık olarak söyleyen, gizlisi-saklısı olmayan birisi olarak tanıdık. Bununla birlikte zaman zaman kimi güncel konularda gereksiz ve hikmetsiz açıklamalar yapması eleştirdiğimiz yönü. Dahası her konuda ve üstelik çok ölçüp biçmeden açıklama yapmak gibi bir yanlış yaklaşım sahibi olması da.

Fakat, fikriyle, çabasıyla ortada olan, gizlisi-saklısı olmayan bir insanı ve vakfını, tutup FETÖ'yle, PKK-PYD'yle irtibatlandırmaya çalışmak zulmün daniskasıdır. 

Alpaslan Kuytul, Türkçe Olimpiyatlarında genç kızlar dans ettirilip şarkı söyletilirken F.Gülen'e sert eleştiriler yapıyorken bugünün devletluları o olimpiyatlarda boy gösterip F.Gülen'e övgüler diziyordu.

Bu arada daha önce de yazmıştım, yineliyorum: Adana Emniyet'inden, 15 Temmuz darbe girişiminin ana merkezlerinden olan, PKK-PYD'ye silah sevkiyatının lojistik üssü işlevi gören İncirlik adlı işgal, katliam ve darbe üssüne yönelik koçbaşlarıyla operasyon yapmasını bekliyoruz.

Halkın vergileriyle alınan koçbaşları doğru yerlerde kullanılmalı, gücü yeten yetene düzeni son bulmalı.

...

İdlib ve Doğu Guta'da Esed rejimi ve hâmisi Rusya tarafından son birkaç haftadır bölge sakinlerini topyekün yok etmeye dönük büyük katliamlar yapılıyor.

A Haber kanalının gece bültenini izledim. İdlib ve Doğu Guta'daki katliamlardan söz eden uzunca bir haber verdiler. Ne var ki uçaklarıyla İdlib'i yakıp yıkan katil Rusya'nın adı bir kelime olsun geçmedi bu haberde. Sadece Esed rejimi deyip durdular.

İktidara muzavir yayıncılık böyle bir şey işte. A Haber'in, cinayeti haberleştirip failini özenle konu dışı tutma yönündeki bu gazetecilik başarısı (!) iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmalı.

...

Fıkıhsızlık, ölçüsüzlük ortalığı kasıp kavuruyor. Dünün muvahhidlerinin bile cahiliye düzeni konusundaki akidevi kabul ve duruşlarını terk ettikleri bir vasatta sen gel muhafazakâr Yeni Şafak yazarından fıkh üzere ve ölçülü olmasını bekle!

Laik-Kemalist ve üstüne bir de NATO ordusu kimliğine haiz TSK "Peygamber ordusu"ymuş. Rasulullah'ın (a.s.) pak isminin bu şekilde sürekli istismar edilmesine Müslümanlar daha ne kadar sessiz kalacak? Bir Müslüman olarak Türkiye'nin PKK-PYD çetesinin Afrin işgalini sonlandırmak üzere harekete geçmesini ve bunu yaparken sivillere zarar gelmemesi için çabalamasını olumlu buluyorum. (Fakat Rusya'nın İdlib'deki katliamlarına susmasını telin ediyorum.)

İslami olmayan bir ordunun herhangi bir savaşta galip gelmesini isteyebiliriz. Fakat bunun ötesine geçip o orduya İslami anlamlar yüklemeye kalkışmak Allah'ın dinini saptırmak demektir. Rum Sûresi'nin başında Rabbimiz bize bu konuda bir fıkhetme biçimi öğretmiştir. Biz, her konuda Rabbimizin öğrettiği ve Rasulü'nün en güzel örnekliğiyle bizim için somutlaştırdığı fıkıh üzere hareket etmekle yükümlüyüz.

...

Rabbimizin Kur'an'da, insanların temel sapma ve yanılgılarından olarak bildirdiği tekâsur ve tefâhur (çoğaltma yarışına girme ve çoklukla övünme) sorunu bugün kapitalizmle zirve yapmış durumda. Yüzmilyonlarca insanın açlık sorunu yaşadığı bir dünya gerçeğini görmezden gelseler de, bizatihi kendi ülkelerinde milyonlarca evsizin, aç-sefil sokaklarda yaşamaya çalışan insanın bulunduğu gerçeğine rağmen ABD'li girişimcilerin uzaya araba gönderme gibi fantazilerle meşgul olmaları ve bu girişimin medya organlarınca güzel ve büyük bir iş imiş gibi aktarılması, tekâsur ve tefâhurda nirvanaya ulaşıldığını gösteriyor. (Tekâsur ve tefâhur kavramları için bkz: Hadid 20. ayet ve Tekâsur sûresi)

...

Çin Komünist Partisi Daimi Üyesi ve Başbakan Yardımcısı Wang Yang, Çin Budizm Derneği, Çin Taoizm Derneği, Çin İslam Derneği ve Çin Katolik Yurtseverler Derneği'ni ziyaret ederek, din mensuplarından "dinlerini sosyalist topluma uydurmaları" talebinde bulunmuş.

Wang Yang, bu ziyaretlerde din mensuplarından, dinin sosyalist topluma uymaya yönlendirilmesi, orta halli refah toplumunun oluşturulması ve Çin milletinin ulu kalkınmasını öngören Çin rüyasının gerçekleştirilmesi için din çevresi ve dine inanan vatandaşların ortak çaba harcamalarını talep etmiş. Kısacası Çin de din mefhumuyla cepheden savaşılamayacağını sonunda anlamış ve Batı'nın birkaç asırdır uyguladığı ve Türkiye'deki laik-kemalist düzenin de kuruluşundan itibaren yürüttüğü sekülerizme, kapitalizme ve nasyonalizme ayak uydurmuş, dahası bu ideolojilerin manevi harcı haline getirilmiş din arayışına yönelmiş.

...

Türkiye'deki hâkim toplumsal ve siyasal yaklaşımı Ezan örneği üzerinden test etmek mümkün. Bu ülkedeki hangi devlet yetkilisine ve ortalama bir vatandaşa "Ezan bir vakitliğine dahi olsa okunmasa ne dersiniz?" diye sorsak bu soruya "Ezanı susturmaya kimsenin gücü yetmez" şeklinde celalli cevaplar alırız.

Aynı kişilere "Peki, öyleyse gelin Ezanın şiarlarını hayatımıza hâkim kılalım, Allah'tan başka rab ve ilah (hüküm, terbiye ve emir mercii), Rasulullah'tan başka önder tanımayalım, toplumsal ve siyasal işleyişi Ezandaki şiarlara tâbi kılalım" deseniz çoğunluğun buna yanaşmadığını görürsünüz.

Kısacası Türkiye'deki hâkim algı ve anlayış "Ezan dinmez ve fakat hayatımızı da belirleyemez" şeklindedir.

...

Müslümanların kimliklerini açık ve net olarak deklare etmekte, bu kimliklerinde sebat edip onun savunmakta bu kadar flu, kararsız, belli-belirsiz olmaları bu çağın en önemli sorunlarından biridir. 

Oysa Müslüman; dünyanın en açık, net ve sebatkâr insanı olmak durumundadır. Çünkü akidesi bunu vaz etmektedir. Bugünün Müslümanları ise az kısmı dışında, kimliğini net olarak deklare ederek, "sağ"a, "sol"a yalpalamadan sonuna kadar kimlik ve iddialarında sebat eden durumda değiller.

Müslüman net olan ve net konuşan insan olmak zorunda olduğu halde bugünün Müslümanlarının çoğunlukla flu oldukları ve kuş diliyle konuşmaya çalıştıkları acı bir gerçektir. Dahası giderek iddialarını da terk ederek mevcut cahili düzenlere kalben ve zihnen entegre olanlar söz konusudur.

Bu durumun ortaya çıkmasında, Rabbimizin öngördüğü açık şahitlik ve dâvet eksenli mücadele anlayışı yerine, her nasıl olursa olsun iktidarı elde etme endeksli, sonuç odaklı yaklaşımların yaygınlaşmasının etkisi büyüktür.

...

ABD'si, Rusya'sı, Esed'i, İran'ı, PKK-PYD'si ile Suriye'deki işgal güçlerinin ortak vasfı: Kirli siyasi hedefleri uğruna bilerek ve kasten sivilleri hedef alıp katliam yapmak, bir kayıp yaşadıklarında bunun hıncını çoluk çocuktan çıkaracak kadar alçak ve aşağılık olduklarını her zaman kanıtlamak.

...

Erdoğan, Katoliklerin Papasına Celaleddin Rumi'nin aynı şekilde şirk ve hezeyan dolu Mesnevi'sini hediye eder. İslam coğrafyasındaki hakim din anlayışı ne yazık ki Kur'an kaynaklı tevhid dini değil, muharref kültürlerin kaynaklık ettiği tasavvuf algısıdır.

...

Rabbimiz Kitab-ı Keriminde bize gerçekçi, yaşanabilir bir din/hayat nizamı vaz etmiştir. Kur'an'ın ölçüleri her konuda böyledir. Kur'an'ın muciz oluşunun bir boyutu da budur. Zira böylesine gerçekçi, dengeli ve uyumlu bütüncül bir hayat nizamını Âlemlerin Rabbi'nden başkasının ortaya koyması imkânsızdır.

Mesela Rabbimiz mü'minlerin infak bilincini inşa ederken şöyle buyurur: "Elini boynunda bağlanmış kılma (cimri olma), büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalakalırsın." (İsrâ, 29)

Materyalist kültürlerin yığmacı, biriktirmeci anlayışı ve buna karşın mistik ve idealist kültürlerin dünya hayatına önem vermeyişleri ve fertleri kendi ihtiyaçlarını gözetmeyecek bir boş vermişliğe sevk etmesi karşısında işte Rabbani irşad ve ihyanın mükemmel gerçekçiliği.

...

Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı'nın diğer yönetici ve bazı üyelerinin üstelik koçbaşlarıyla kapılar kırılarak gözaltına alınmalarına ve şeffaf bir faaliyet yürüten vakfa kayyım atanmasına karşı itirazımızı dile getirmek bir sorumluluk. Kimi çıkışlarını eleştirmemiz bu durumu değiştirmiyor.

Bununla birlikte o çevreden bazı Müslümanların Kuytul'un tüm söylediklerini makulleştirme gayreti içine girmesi de doğru değil. Gerektiğinde "Filanca konuşması isabetli değil" diyebilmeleri lazım.

Bunu yapmak yerine Kuytul'un Afrin operasyonu konusundaki "Türkiye'ye tuzak olabilir" gibi sözlerini savunmak için Banu Avar gibi ultra Kemalist ve ultra Esedci birinin aynı minvaldeki sözlerinden dayanak aramak ise yanlış üzerine yanlış.

...

Bağcılar gibi mazbut bir semtte çay salonu-kafe türü birkaç dükkanda erkek müşterilere kendilerini allayıp pullamış kızların çay servisi yaptığını görmek beni şaşırttı ve üzdü.

Bu nasıl bir rezalettir, bu toplum nereye gidiyor?

...

PKK-PYD çetesi işgal altında tuttuğu Afrin'den AmeriKAN roketleriyle Reyhanlı, Kilis ve Azez'e çarşı-pazar, ev, camii ayırt etmeden saldırıp sivilleri ve yine AmeriKAN antitank füzeleriyle tanka saldırıp askerleri katlediyor, sizse halen "dost ve müttefik bildiğimiz..." edebiyatı yapıyorsunuz, "NATO'nun en iyi müttefiklerinden biri" olmakla övünüyorsunuz.

Maalesef bu "dost ve müttefik" edebiyatı ve NATO muhabbeti devletluların dünkü söylemlerinden sadece ikisi.

Bu ABD denilen insanlık düşmanı şeytanın büyüğünü dost ve müttefik bilmemeniz için daha ne yapması gerekiyor?

...

Rabbimiz Kitab-ı Keriminde insanları sürekli akletmeye teşvik edip, tedebbür, tezekkür, tefekkür, tefakkuh, teakkul gibi farklı kavramlarla akletmenin yol ve yöntemlerini öğrettiği halde, Emevilerle başlayan münafıkça "karşı devrim" sürecinde Müslümanlar giderek akletmekten uzaklaşmış/uzaklaştırılmıştır.

Hadis rivayetlerinin tedvin süreci maalesef işte tam da bu sürece, yani Müslümanların Kur'an ışığında akletme cehdinden önemli ölçüde uzaklaşıp, rivayetler ve onların senedlerine boğuldukları bir döneme denk gelmiştir. Böyle olmasaydı, İslam düşmanı Yahudilerin uydurduğu "Rasulullah'a büyü yapıldığı ve aylarca bu büyünün etkisinde kaldığı" kuyruklu yalanı ve yine "Rasulullah vefat ettiğinde zırhı aldığı borç karşılığı bir Yahudi'de rehindi" masalı hadis kaynaklarında "sahih haberler" olarak yer alır mıydı?

Kur'an'la inşa olmuş bir zihin, kimsenin kimse üzerinde mevcut algıda olduğu üzere büyü ile gaybi bir etki yapmasının mümkün olmadığını, bunu mümkün görmenin büyü yapanda ilahi vasıflar vehmetmek demek olduğunu bilirdi. 

Ayrıca Maide 67. ayetle de bağ kurar ve bu Yahudi yalanını bir çırpıda reddederdi. Yine, Allah Rasulü'nün Medine dönemindeki maddi durumunu Kur'an'da bu konuda yer alan açık karineler üzerinden fıkheden bir zihin, Rasulullah'ın bir Yahudiden zırhını rehin vererek borç almak zorunda kaldığı masalına güler geçerdi, ciddiye alıp bu saçmalığa eserinde yer vermezdi.

Hucurat Suresinden anlaşıldığı üzere evlerinde sürekli olarak yoksullar ve ziyaretçiler için yemek pişirilen ve Ahzab Suresinde bildirildiği üzere hanımlarının "Bu maddi varlık bizim hayatımıza niçin yansımıyor?" itirazlarına muhatap olan Rasulullah'ın, Müslümanların devlet başkanının bir Yahudi'ye muhtaç olarak zırhını rehin verip borç aldığı masalı, öncelikle akletmek yerine sened zincirlerinde boğulmayı tercih eden bir ilim anlayışınca makbul görülebilmiştir.

...

İslam'ın kapitalizmin vicdanı kılınmaya çalışılmasına, İslam'ın ulusçuluğun/milliyetçiliğin manevi harcı/çimentosu yapılmaya çalışılmasına, İslam'ın sol/sosyalist söylemlerin sosu kılınmaya çalışılmasına,

Kendileri İslam'a teslim ve tâbi olması gerekirken, kendi bâtıl işleyişlerini meşrulaştırmak için İslam'ı teslim almaya ve kendilerine tâbi kılmaya çalışan tüm oluşumlara ve otoritelere LÂ/HAYIR diyoruz,

Kendisini Müslüman olarak niteleyen herkesi de bu "Lâ" bilincini kavrayıp benimsemeye dâvet ediyoruz.

...

Kendisini İslam'a nisbet eden toplumların mevcut din algıları maalesef ki, Rabbimizin bildirdiği İslam'la taban tabana zıtlıklar içeren tersyüz edilmiş bir algıdır.

Bu durumun somut yansımalarından biri, 21. ve 70. ayetlerine rağmen bizatihi Yâsîn Sûresi'nin adeta bu ayetler tekzib edilircesine asırlardır ücret mukabili ve ölüler için okunuyor olmasıdır.

...

İşgalci Rusya'nın düzenlediği ve Türkiye'nin de muhalifleri temsilen katıldığı Soçi zirvesiyle ilgili, Karar gazetesi köşe yazarı Galip Dalay'ın tesbiti:

"Suriye’de Rusların öncülüğünde, Türkiye ve İran’ın da gözetiminde yazılacak yeni bir anayasa Suriye’deki mevcut siyasal realiteyi kayıt altına almak ve ona meşruiyet kazandırmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecek gibi görünüyor."

İşte Suriye'de sözde barış gayesiyle yürütülen Astana sürecinin neticesi: 

Esed canisi ve kanlı dikta rejiminin ve Rusya ile İran'ın Suriye'deki işgalinin meşrulaştırılması. Bunun için ilk yapılan da hatırlanacağı üzere, Türkiye'nin muhalifler üzerindeki nüfuzunun kullanılarak Haleb'in düşürülmesi olmuştu.

...

"Sağ"a - "Sol"a savrulan Müslümanlaraünyasında Türkiye'ye yönelik sempati arttı ve bu sempatinin de etkisiyle Türk dizileri Arap dünyasında izlenme rekorları kırıyor.

Sonuç: Dizilerle Arap dünyasına fısk ve fücur ihracı.

...

- Borsa rekorlara koşuyor, ekonomi yüzde bilmem kaç büyüyor, bankalar-holdingler kâr üstüne kâr açıklıyor...

- Asgari ücret köleliği, işsizler ordusu, borç batağındaki yüzbinler, sosyal yardımlaşma fonlarına mahkûm olmuş onbinlerce alie?

- Ekonomi büyüyor dedik ya, siz buna bakın. Makro ekonomi rakamlarıyla, borsa haberleriyle ilgilenin. Bırakın bu fakir-fukara edebiyatını. Biraz yerli ve milli olun. Ara sıra Mehter dinleyin, Ertuğrul dizisi izleyin.

...

Yurdum insanının dünyaya ve olup-bitenlere bakışını düne kadar Samanyolu Tv'nin dizileri ve Samanyolu Haber kanalının bültenleri belirliyordu, şimdi ise TRT 1'in dizileri ve A Haber kanalının bültenleri belirliyor.

Kısacası, değişen sadece büyücüler.

...

"Ey iman edenler! Kendiniz, anne babalarınız ve yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitlikte bulunarak adaleti gereği gibi uygulayan kimseler olun. (Muhatabınız) zengin de olsa fakir de olsa, (bilin ki) Allah onlara daha yakındır. Şu halde adaleti yerine getirme konusunda hevalarınıza uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Nisa, 135)

Rabbimizin ayeti ne kadar açık değil mi?

Bugün kendisini Müslüman olarak niteleyip de, olup biten her şeyi üstelik laik bir düzen ve onu yöneten kadrolar gözüyle algılayıp yorumlayan, pusulası düne kadar Samanyolu Tv, bugün ise A Haber kanalı olan, 

Adil şahitlik irade ve bilincinden fersah fersah uzak insanları görüp de, hem onlar hem de Müslümanlar adına üzülmemek mümkün mü?

Elhamdulillah, iyi ki herkesin yapıp ettiklerinin ve yapması gerekip de yapmadıklarının hesabını vereceği Hesap Günü var. Yoksa bu dünya hakikaten çekilmez.

...

Ey Hükümet, ey İçişleri Bakanlığı, ey Adana Emniyet Müdürlüğü!

Madem elinizde demir kapıları kırıp geçen koçbaşlarınız var. O koçbaşlarıyla, İslam coğrafyasındaki katliamların lojistik ve hava üssü durumunda olan, 15 Temmuz darbesinin planlanıp uygulamaya konulduğu ve son olarak AmeriKAN emperyalizminin PKK-PYD'ye kargo uçaklarıyla silah taşıdığı İncirlik üssünün kapılarını kırsaydınız ya.

Eline silah değil sopa bile almamış insanların vakıflarını böyle koçbaşlarıyla şiddet gösterisi yaparak basmakla hangi sonucu elde etmeyi umuyorsunuz?

...

Daha dört-beş gün önce Alpaslan Kuytul'un ifadeye çağrıldığı ve ifade için Emniyet'e gittiği haberi vardı medyada.

Demek ki ortada bir kaçak-göçek durumu yok. İfadeye çağrıldığında gidip ifade veren bir vakıf başkanı ve yöneticileri var orta yerde.

O halde niçin dört-beş gün önce yapıldığı gibi asgari insani şartlar gözetilerek değil de, terörist muamelesiyle baskınlar yapılarak, korku salınmaya çalışılarak bu işler yapılıyor?

Zulümle insanlara korku salabilirsiniz fakat zulümle asla abad olamazsınız.

...

Garibim (!) Alman nasıl bir propagandaya maruz kalmışsa ta Afrin'e gidip PKK-PYD çetesine katılmış , "Faşist Türkiye, biji Apo, biji PKK" şeklinde slogan atıyor.

Faşistlikte PKK'nın eline kimsenin su dökemeyeceğini, yeryüzünün görüp göreceği en totaliter, tektipçi ve baskıcı, gücü ele geçirdiği yerlerde farklı toplum kesimlerine hayat hakkı tanımayan ultra faşist bir zihniyet olduğunu nereden bilsin.

...

Vakitleriyle, rükunlarıyla ve rekatlarıyla belli ve sabit bir forma sahip olan namazın bu formunu yok sayıp, Kur'an'ın bu forma dair açık ayetleri ve işaretleri ile Allah Rasulü'nün (a.s.) bize mütevatiren ulaşan örnekliğini görmezden gelerek, çeşitli kelime oyunlarıyla namaza dair, "formu olmayan dua", "tazarrulu niyaz" gibi tanımlamalarda bulunanlar büyük bir sapkınlık içerisindeler. Bilinçli veya bilinçsizce Allah'ın dininin bir temel direğini yıkmaktadırlar. 

Bununla birlikte, içinde dua bulunmayan, Rabbe yakarış yer almayan, secdesinde Rable hasbihalin, O'na niyazda bulunmanın olmadığı bir namaz da Rabbimizin ikame etmemizi istediği ve Rasulünün bize öğrettiği bir namaz olmamaktadır.

Rükuda ve secdede asgari olarak okunması öğretilen tesbihatın dışına çıkmayan bir statikleşmiş namaz algısı doğru değildir. Namazlarımızı niyazlarımızla, dualarımızla, okuduğumuz ayetleri tefekkürümüzle dinamikleştirelim, diri ve dirilten bir inşa ibadetine dönüştürelim.

...

İslam için Türklere,

İslam için Kürtlere, 

İslam için Araplara EVET.

Türkler için İslam'a,

Kürtler için İslam'a,

Araplar için İslam'a HAYIR.

İslam hiçbir kavim, toplum veya otoritenin ihtiyaç duyduğunda kavramlarından faydalanacağı, kendi işleyişi için araçsallaştıracağı bir mabed dini değildir. İslam bütüncül hayat nizamıdır, herhangi bir toplum veya otorite ya ona tâbi ve teslim olur, ya da ondan elini çekmesi gerekir.

...

Fesbuk, vatsap vs vasıtasıyla insanlar fişleniyormuş. Bunu sanki önemli bir şey keşfetmiş gibi yazıp durmaya gerek yok ki. Fişlenme gibi kaygıları olanlar bunu dert edinsin. 

Biz Müslümanların ise böyle bir kaygımız olamaz. Zira biz yeryüzünde Hakkın şahitliği sorumluluğunu üstlenmiş insanlarız ve şahitlik de adınla-sanınla meydanda olmayı gerektirdiğine göre biz saklambaç oynamaz, işimize bakarız biiznillah.

Hac 78. ve Bakara 143. ayetleri anlayan insanların böyle çocukça kaygıları olmaz.

...

Fesbuk, vatsap vs vasıtasıyla insanlar fişleniyormuş. Bunu sanki önemli bir şey keşfetmiş gibi yazıp durmaya gerek yok ki. Fişlenme gibi kaygıları olanlar bunu dert edinsin. 

Biz Müslümanların ise böyle bir kaygımız olamaz. Zira biz yeryüzünde Hakkın şahitliği sorumluluğunu üstlenmiş insanlarız ve şahitlik de adınla-sanınla meydanda olmayı gerektirdiğine göre biz saklambaç oynamaz, işimize bakarız biiznillah.

Hac 78. ve Bakara 143. ayetleri anlayan insanların böyle çocukça kaygıları olmaz.

...

Suriye’de 7 yıldır yüzbinlerce mazlum, laik Esed diktası, hâmileri Rusya, İran güçleri ve yanı sıra "yerli ve milli" askeri üs İncirlik'i tepe tepe kullanan ABD-NATO uçaklarınca hunharca katledilirken sesi çıkmayan Tabipler 

Birliği gibi kuruluşlar ile kimi aydın(!)lar, AmeriKAN şeysi PKK-PYD çetesi Türkiye tarafından kendi güvenlik kaygılarıyla hedef alınınca Pavlov'un deneyindeki canlı misali tepki vermeye başladılar.

Üstelik mevcut Afrin çatışmasında sivilleri hedef alıp camide namaz kılan insanları katleden tarafın PKK-PYD olduğu gerçeği ortadayken.

...

"Kızıl elma"yı da keşfeden AKP yöneticilerinin sıradaki söylemlerinin "Ne mozayiği ulan, mermer mermer" olması muhtemeldir.

İttifak yaptığı çevrenin inanç ve ideolojisine kısa zamanda uyum sağlamada ve ittiba etmede AKP inanılmaz beceri sahibi bir parti.

Hatırlanacak olursa kurulduğu yıllarda da Fethullahçılarla ittifak yapmış ve onların "ılımlı İslam - ılımlı laiklik" şeklindeki Amerikancı sentezine kısa sürede uyum sağlamıştı.

...

Eskiden masallarda ayı kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlardı. 

Şimdi ise masallarda değil bizatihi reelde Müslümanları kırpıp kırpıp muhafazakâr demokrat ve milliyetçi yapıyorlar.

Rabbiyle yaptığı akdinde/akidesinde sebat edip kırpılmayı reddedenlere selam olsun.

...

Avrupa'da kapitalist düzen, nasıl ki 19. yy sonunda sol hareketleri "sosyal demokrat" partiler marifetiyle kendi işleyişine eklemlemeyi başarmış ve onları "kapitalizmin vicdanı" haline getirmişse,

Şimdilerde Türkiye'de de laik-kemalist-batıcı-kapitalist düzen, İslami hareketleri, muhafazakâr demokratlar üzerinden kendi işleyişine entegre etmeye ve tevhidi iddialarından soyutlamaya çalışıyor. Ve maalesef bunda da önemli ölçüde başarılı olmuş görünüyor.

Bâtılın hiçbir çeşidine entegre olmamakta, iktidarlara iliştirilmiş/eklemlenmiş embedded konumuna düşmemekte direnen, sebât eden mü'minlere selam olsun.

...

“Neo-menkıbeciler” olarak ifade ettiğimiz kişiler, ekranlarda Rasulleri (a.s.) ve onların hayatlarını tevhid-şirk, adalet-zulüm mücadelesi çerçevesinde değil, bir masal ve menkıbe kahramanı formatında duygusal bir üslup içinde anlatmakta, şirkle, zulümle, münkerle kavgası olmayan, “büyüklere masallar” formatında bir din ve peygamber anlatısıyla milyonları duygusal bir hipnoza maruz bırakmaktadırlar. 

Oysa Rabbimizin Rasulleri ve onların sonuncusu Muhammed (a.s.) asla tarihsel figürler veya destan kahramanları değil, örnek ahlakları ve mücadeleleriyle kıyamete kadar insanoğluna örneklik teşkil edecek olan hidayet önderleri, dünün değil bugünün ve yarının konusu olan, sünnetleriyle yaşayan birer numune-i imtisaldirler.

...

Piyango'nun haram olduğu gerçeğini kendisine fetva soranlara söyleyen Diyanet, "Yasal şans oyunlarında cazibeyi artıracağız" diye açıklama yapan Hükümet'e tepki gösterebilecek midir? Bu hafta camilerde okunacak hutbe bu önemli konu olabilecek midir? 

Tabii ki hayır! Çünkü Diyanet, devletin ve hükümetin bir toplum mühendisliği enstrümanıdır. Hakkın değil devletin-hükümetin sesidir. Bunun için kurulmuştur ve işini yapmaktadır.

...

Rabbimiz kumar için "şeytan işi pislik" diyor,

Devletlular ise "Bunların yasal olanlarına cazibeyi artıracağız" diyor.

Dünün bazı muvahhidleri ise "Bunlar merhale merhale İslam'ı hâkim kılacak" diye topluma ninni okuyor.

Ver Mehter'i ver!

...

Efendisi ABD'nin eline tutuşturduğu 3-5 roketi rastgele fırlatıp camide namaz kılan insanları katleden PKK-PYD çetesi böylece daha büyük imkânlara kavuşursa neler yapacağını da fiilen deklare etmiş oldu.

Efendisi ABD gibi, Rusya gibi, Esed diktası gibi bir insanlık düşmanı...

...

Şayet Türkiye Afrin'e bir roket atmış ve iki sivili katletmiş olsaydı, dünya çoktan ayağa kalmıştı. Ki doğrusu, insanlığa yakışanı da budur.

Kim yaparsa ve kime yönelik olursa olsun her türlü zulme karşı durmak asgari insani erdemdir.

Ne var ki bu insanlığı, İslam düşmanı emperyalist güçlerin, İslam coğrafyasına çöreklenmiş dikta rejimlerinin ve PKK-PYD gibi İslam düşmanı çetelerin sivillere yönelik saldırıları karşısında göremiyoruz.

Bugün Kilis'e rastgele roket atıp iki sivili katleden emperyalizmin şımarık uşağı PKK-PYD çetesi bu sebeple çok rahat hareket edebiliyor.

...

Zaman zaman yazılarını beğenerek okuduğum genç bir Yeni Şafak yazarı bugünkü yazısında "İslam'ın Türkiye'deki insanların kimliğinin çimentosu" olduğu şeklindeki sağ-milliyetçi-mukaddesatçı söyleme iştirak etmiş.

Hayır arkadaş, İslam hiçbir yerel, bölgesel, ulusal, mezhepsel kimliğin ve bu kimlikler üzerine inşa edilmiş beşerî ideolojinin çimentosu, kumu filan değildir.

İslam Rabbimizin insanlar için belirleyip ikmal ettiği yegâne hak dindir, bütüncül bir hayat nizamıdır ve başlı başına bir kimliktir.

Şu saçma sapan sağcı söylemlerinize İslam'ı malzeme yapmaktan artık vazgeçin. Çimentoya ihtiyacınız varsa arayın ÇimentoSa firmasını size bir kamyon çimento göndersin!

...

AmeriKAN emperyalizminin uşağı alçak PYD-PKK'nın geçtiğimiz yıl Tel Rıfat'ta katlettiği muhaliflerin naaşlarını bir tırın üstünde arsızca teşhir etmesi ile ilgili fotoğraf bugünlerde birçok kişi tarafından Afrin operasyonunun gerekliliğine karine olarak paylaşılıyor.

İşin gerçeğinde ise, o mazlumların bu AmeriKAN uşaklarınca katledilmesine ve Afrin ve diğer şehirlerin bunlarca işgal edilmesine giden süreçte Türkiye'nin İncirlik'i ABD'ye tepe tepe kullandırmış olmasının büyük etkisi yatmaktadır.

Yani o fotoğrafın bir de bu boyutu var.

...

İlkokul öğrencilerine A.Tilki adlı ahlaksızın ahlaksız şarkı klibini izleten ilkokul öğretmenine lânet, 

"Şarkı söyleyen kadının göbeği görününce ellerimle gözlerimi kapattım" sözleriyle çocuk sâfiyetini ve bozulmamış fıtratını ortaya koyan yavrucağa selam olsun.

Çocuklarımız Rabbimizin bize emanetidir, sahip çıkalım. Hevalarını ilah edinmiş çağdaş müşriklerin/müfsidlerin insafına terk etmeyelim.

...

Bütünlüğünden ve bağlamından koparılan her şey kendisi olmaktan uzaklaştırılmış ve başka amaçlar için araçsallaştırılmış demektir.

İslam bir bütündür, bütüncül bir hayat nizamıdır, parçalanamaz.

Bu dinin kitabı olan Kur'an bir bütündür, parçalanamaz. Fetih Sûresini alan, Maide Sûresini de almak ve ondaki "Allah'ın indirdikleriyle hükmetme" emrine ittiba etmek zorundadır.

Fetih Sûresi'ni okuyan, devamında Nasr Sûresi'ni de okumak durumundadır. Peki mevcut laik-kemalist düzen Nasr Sûresi'ni içini nasıl doldurarak okuyacaktır?

"Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde,

(Hâşâ) İnsanların laik demokratik, milliyetçi, kapitalist şirk akidelerine fevc fevc yöneldiklerini gördüğünde..." şeklinde mi?

Seyyid Kutub'un o esaslı sözünü tekrarlıyoruz: İslam'ı ya tam alın, ya da rahat bırakın." 

Onu şirk düzenleriniz için araçsallaştırmaya kalkışmayın.

...

- Hocam sanırım biliyor olmalısınız, Sovyetlerin çöküşünden sonra NATO yeni düşman konseptini alenen İslam ve Müslümanlar olarak revize etti ve düşman rengini de kızıldan yeşile çevirdi.

- Bilmem mi, bu gâvurlardan başka ne beklenir ki? Gâvur işte, gâvurluğunu yapacak.

- Kesinlikle öyle hocam. Bu arada Türkiye ve TSK da bu NATO'nun bir parçası, bunu da biliyorsunuz değil mi?

- Şey, aslında, yani...

...

Yaşadığım bölgede dini konularda kanaat önderi olarak görülen biri, yıllar önce kendisiyle bir konuşmamız sırasında o meşhur "6.666 ayet" kalıbını kullandı. 

Ben de "Hocam biliyorsunuz Kur'an'daki ayet sayısı bu değil. Bu yuvarlatılmış rakam. Kur'an'da 6.200 küsur ayet var" dedim.

Ne var ki dediğime diyeceğime pişman oldum :) Zira beni Kur'an ayetlerini yok saymakla (haşa) itham etti.

İşte bu toplumun, kanaat önderinden İslam'ı onlardan duydukları kadarıyla algılayan insanına temel sorunu, İslam'ı sahih kitabi bilgilere dayalı olarak değil, tarihten bu yana aktarılagelen kabullere dayalı olarak algılayıp yaygın bir taklit üzere sürdürmeye çalışan bir durumda olmasıdır.

Oysa Rasulullah(a.s.)'ın önderliğinde inşa olunan Mekke'deki ilk Kur'an nesli ve Medine’deki İslam toplumu gerçek anlamda bir ilim toplumuydu, kitabi bir toplumdu.

...

Ey devlet, ey hükümet, ey Diyanet!

Seyyid Kutub'un dediği gibi; İslam'ı ya tam alın, ona tâbi olun ya da onu rahat bırakın.

İslam sizin etinden, sütünden, yününden dilediğiniz gibi faydalanacağınız uysal bir koyun değildir.

İmdi, Suriye halkının haklı direnişi karşısında işgalci güçlerin bir enstrümanı olarak ortaya çıkan PYD'nin Afrin ve diğer bölgelerdeki işgaline karşı Türkiye'nin kendi güvenlik kaygıları çerçevesinde bir operasyona girişmesinin siyasi ve askeri kaçınılmaz gerekçelerinden söz etmek mümkün,

Fakat, bir güvenlik uzmanın TRT canlı yayınında yaptığı gibi bunun ilerisine gidip "kıtal fi sebilillah", "cihad" gibi İslami kavramların hoyratça kullanılmaya kalkışılması kabul edilebilir değildir.

Camiler, laik bir ordu için Fetih suresi okunacak değil, o ordunun Fetih suresi ve diğer surelere tâbi olmaya dâvet edileceği yerler olmalı.

Neticede laik bir ülkenin kendi açısından haklı gerekçelere de dayansa askeri operasyonları için İslam'ın kavramlarını kullanmaya kalkışmak İslam'ı payandalaştırmaya çalışmaktır.

...

Şu "kişi başına düşen milli gelir" saçmalığını bari ikide bir dillendirmeseniz.

Evet memlekette birilerinin başına binlerce, onbinlerce ve hatta en putlu azınlık söz konusu olduğunda milyonlarca dolar düşüyor.

Ne var ki milyonlarca mazlumun, mustazafın başına gelir melir değil başka şeyler düşüyor maalesef. Yoksulluk, borç batağı, geçim sıkıntısı...

Durup dururken niçin mi yazdım bunları?

Durup dururken değil, Erdoğan'ın bugün partisinin bir kongresinde yaptığı "Elhamdulillah milli geliri kişi başına 3 binden 10 bine çıkardık. 10 bin dolar hem de" açıklaması üzerine yazdım.

...

Beled Sûresi: 

Sarp yokuşa atılmadan, Sarp yokuşu tırmanma cehdi göstermeden Cennet yok!

Sarp yokuşa atılmak: İnsanı köleleştiren, Allah tarafından insana bahşedilen rızkı gasb eden her türlü sömürü çarkına karşı hak ve adalet mücadelesine yönelmek, köleleştirilmiş, yoksul bırakılmış, evsiz-barksızlığa terk edilmiş mazlum ve mustazaflara sahip çıkıp kol kanat germeye çalışmak, iman edenlerden olmak yani sâlihlerle birlikte olmaya gayret etmek ve onlarla birlikte sabrı ve merhameti tüm insanlara ulaştıracak ve yeryüzünde hâkim kılacak İslam dâveti mücadelesine dâhil olmak.

...

İslam'la muhafazakâr demokrasi arasındaki en temel fark;

İslam'ın, hakla bâtılı ayırt eden bir akide ve hayat nizamı olması,

Buna karşılık muhafazakâr demokrasinin ise, hakla bâtılı birbirine bulayan bir yaklaşımı temsil etmesidir.

...

"Nakşibendilik ve Rabıta" kitabının yazarı, eski Nakşi şeyhi Ferid Aydın önemli bir Nakşi şeyhi olan babasının, Hint kaynaklı bir şirk eylemi olan Rabıta'yı kastederek şöyle dediğini söylüyordu: "Bir Hint batağına girdik, bir daha da çıkamıyoruz."

Maalesef bizim Müslümanların çoğu da, 28 Şubat sonrası gelen AKP döneminde öyle bir demokrasi-liberalizm batağına daldılar ki, bu bataktan, temelden bir akidevi muhasebe ve buna dayalı nasuh tevbesi olmadan çıkmaları maalesef imkânsız.

...

Hayır sayın Erdoğan,

"Türkiye sırat-ı müstakimde" sözünüz, laik bir ülke ve Allah'ın haram kıldığı faizden kumara ne kadar münker varsa resmi olarak icra eden bir düzen söz konusu olduğu için akidevi açıdan zaten hiçbir tutar yanı olmayan bâtıl bir söz olduğu gibi,

Salt sosyo-ekonomik açıdan bakıldığında da ne kadar karşılıksız bir söz olduğu görülmektedir. Bankaların ve holdinglerin yüzde 200-300 kâr açıkladığı, putlu azınlığın lüks araba siparişlerine Avrupalı üreticilerin yetişmeye zorlandığı, buna karşılık İzmir'de çocukları su dolu kuyuya düşüp vefat eden aile örneğinde olduğu gibi derme çatma barakalarda yaşamak zorunda kalan, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumdaki binlerce yoksul ailenin bulunduğu bir ülke nasıl sırat-ı müstakimde olabilir?

...

Müslümanların yardım kuruluşları her ay düzenli olarak yoksullara onbinlerce kumanya kolisi dağıtacak olsa,

Kapitalist sömürü düzenlerinin bankacılık ve borsa sistemi üzerinden yapacağı yarım puanlık bir oynamanın zengin-yoksul uçurumunu derinleştirme konusundaki etkisini bile telafi edemezler.

Evet, taşıma suya ihtiyaç varsa su taşınacaktır. Yoksullara yardım etmek Rabbimizin de emridir. Fakat unutmamak lazımdır ki Rabbimizin emirleri bir bütündür ve O'nun asıl emri zulüm ve sömürünün ortadan kaldırılıp hak ve ona dayalı adaletin hâkim kılınmasıdır. Taşıma suyla değirmen dönmez.

İnsani yardım, kapitalist sömürü düzenlerini yerle yeksan edecek İslami mücadelenin bir parçası olursa anlamlıdır. Aksi halde bu yönde ortaya konulacak çabalar, kapitalizmin ve kapitalist düzenlerin vicdanı olma işlevi görmekten öteye gidemeyecektir.